Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu ve Ankara Tabip Odası (ATO) İnsan Hakları Komisyonu’nun düzenlediği “İnfaz Adaleti(!)” başlıklı panel, 14 Nisan 2025 günü TTB’de yapıldı.
Panelin açılışını, kolaylaştırıcılığı da üstlenen TTB İnsan Hakları Kolu Yürütme Kurulu üyesi Dr. Onur Erden yaptı. Türkiye’de halihazırda süren antidemokratik uygulamalara son günlerde hız kazandırıldığını, iktidarın hukuku araçsallaştırırken seçme-seçilme ve protesto haklarını gasp ettiğini belirten Erden; gözaltı, tutukluluk ve infaz süreçlerinde de hem işkence ve kötü muamele hem de sağlık hakkı ihlalleri ile hukuksuz uygulamaların tırmandırıldığını ifade etti.
Şair ve yazar İlhan Sami Çomak, Ceza İnfaz Kanunu’nda 2020 yılında yapılan değişiklikler ile idare ve gözlem kurullarının yetkilerinin genişletildiğine ve yargı yetkisinin hukuksuz bir biçimde devredildiğine dikkat çekti. İdare ve gözlem kurulu kararıyla 30 yıllık infaz süresi bittikten sonra 3 ay 8 gün daha hapishanede tutulduğunu anımsatan Çomak, benzer şekilde 30 yıllık infaz sürelerini doldurmalarına karşın 32-33 yıldır tutuklu bulunan mahpuslar olduğunu aktardı. Çomak, “İnfaz rejiminin şartlarını yerine getirmiş mahpusların idare ve gözlem kurullarının keyfi kararlarıyla tahliye olmamaları, hukuki güvencelerin ortadan kaldırılması anlamına geliyor” vurgusu yaptı.
TTB Hukuk Bürosu avukatlarından Şevin Kaya da iktidarların muhalifleri baskılama amacıyla hukuku araçsallaştırdığını, gözaltı süreçlerinde yaşanan hak ihlallerinin infaz süreçlerine taşındığını belirtti. Adli ve siyasi mahpuslar arasında uygulama farklılıkları yaratıldığını, idari ve gözlem kurullarının artırılan yetkileri ile bir çifte ceza rejimi kurulduğunu ifade eden Kaya; siyasi mahpuslara yönelik hücre cezası uygulamalarını ve infaz süresi sonunda sadakat-biat odaklı bir testin dayatılmasını örnek gösterdi. Kaya, idari ve gözlem kurullarının kararlarının infaz hakimliklerinde koşulsuz onaylanması nedeniyle işlevli bir itiraz mekanizması olmadığını da sözlerine ekledi.
Konuşmasının ikinci bölümünde hapishanelerdeki sağlık hakkı ihlallerini anlatan Kaya; en sık karşılaşılan sorunları hastaneye sevklerin haftalarca bekletilmesi, muayenelerde mahremiyet ihlalleri, kelepçeli muayene ve ağız içi aramalar nedeniyle tedaviye erişememe olarak sıraladı. Hasta mahpuslar için bağımsız heyetlerin verdiği “Hapishanede kalamaz” raporlarının Adli Tıp Kurumu’nun asla çıkmadığını da söyleyen Kaya, Adli Tıp Kurumu’nun tıbbi değil, politik kararlar aldığının altını çizdi. Kaya, sunumunu şu sözlerle noktaladı: “Sağlık hakkı ihlallerinin sistematikleşmiş bir biçimde yaşam hakkını ihlal ettiğini görüyoruz. Burada bize büyük sorumluluklar düşüyor. Hem insan hakları hem de sağlık hakkı mücadelesi bağlamında bu uygulamaları reddetmeli, infaz adaletini ve insan onurunu savunmalıyız.”
Panel soru-yanıt bölümü ve katılımcıların katkılarıyla sona ererken; panel sonrası İlhan Sami Çomak ile kitapları ve edebiyat üzerine bir söyleşi de yapıldı.