Türkiye’de son dönemlerde ters kelepçenin ne denli yaygın ve sıradan, aynı zamanda sistematik bir uygulama haline getirildiğinin açık göstergelerinden birine daha tanıklık etmekteyiz.

Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli bazı hekimlere ait sosyal medya paylaşımlarıyla gündem olan yazışmaların hekimlik meslek etiği kurallarına ve hasta haklarına aykırı olduğuna dair açıklama yapmış, bu durumun hekim-hasta arasında olması gereken güven ilişkisini zedelemesi bakımından kabul edilemez olduğunu belirtmiş ve sürecin takipçisi olduğumuzu kamuoyuna duyurmuştuk.

Yine sosyal medyaya yansıyan haberlere göre, bu hekimlerin kolluk güçlerince ters kelepçe ile gözaltına alındığını üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz.

Ters kelepçe uygulamasının esas olarak yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Ters kelepçe uygulaması fiziksel ve ruhsal rahatsızlıklara yol açan bir işkence yöntemidir. Her ne kadar Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 1 Nisan 2004 tarih ve 2004/68 sayılı genelgesi ile ters kelepçeye meşruiyet kazandırılmaya çalışılsa da, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 93. maddesi bu genelgenin yok hükmünde olduğunun bir kanıtıdır. Zira söz konusu 93. madde bırakalım ters kelepçeyi, “düz” diye nitelenen kelepçe uygulamasının bile kişilerin kaçacaklarına ya da kendisi veya başkalarının hayat ve beden bütünlükleri bakımından tehlike arz ettiğine ilişkin belirtilerin varlığı hallerinde, bir başka deyişle ancak zorunluluk hallerinde söz konusu olabileceğini ifade etmektedir.

Son derece açık olan bu konu Anayasa Mahkemesi kararlarına da yansımaktadır. Pek çok Anayasa Mahkemesi kararında özel olarak ters kelepçe uygulamalarının, genel olarak da zorunluluk sınırının aşıldığı koşullarda tüm kelepçe uygulamalarının Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve diğer kötü muamele yasağının ihlali anlamına geldiği hükmedilmektedir.

Öte yandan emniyet güçleri tarafından “gerekli cezanın verildiği” izlenimi vermek amacıyla bu işkence görüntülerinin sunulması, hem işkenceyi olağanlaştırması ve meşrulaştırması hem de hukukun üstünlüğü ve masumiyet karinesi ilkelerine aykırılık oluşturması nedeniyle kabul edilemezdir.

İşkence her koşulda mutlak olarak yasaktır ve insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Ülkede yaygın ve rutin hale dönüştürülen bu uygulamaya karşı İçişleri ve Adalet bakanlıklarını görevlerini yapmaya çağırıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Türk Tabipleri Birliği İnsan Hakları Kolu