Gaziantep’te 17 Nisan 2012 tarihinde bir hasta yakını tarafından görevi başında katledilen Dr. Ersin Arslan’ın ölüm yıldönümü, Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından “Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” ilan edilmişti. TTB ve tabip odaları, Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında birçok ilde sağlık emek-meslek örgütleri, uzmanlık dernekleri ile anma ve basın açıklamaları düzenledi.
Dr. Ersin Arslan için ilk anma mezarı başında yapıldı. Anmada TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, II. Başkanı Dr. Pınar Saip, Genel Sekreteri Dr. Önder Okay, Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Karakoç, Dr. Ali Kanatlı, Dr. Ali Osman Karababa, Dr. Ayşegül Ateş Tarla, Dr. Güzide Elitez, Dr. Mehmet Şerif Demir, Dr. Murat Erkan ve Dr. Nilüfer Ustael ile Gaziantep-Kilis Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kazım Doğan Eroğulları, Yönetim Kurulu üyeleri, Dr. Ersin Arslan'ın ailesi ve yakınları yer aldı.
İllerde eş zamanlı olarak yapılan basın açıklamalarının Gaziantep’teki adresi ise Gaziantep Şehir Hastanesi önü oldu. TTB Merkez Konseyi üyelerinin de katıldığı açıklamada konuşan Dr. Alpay Azap, “Sağlıkta şiddetin sebebinin yıllardır uygulanan yanlış sağlık politikaları olduğunu, bu politikaların şiddet üretmenin yanı sıra halkın sağlığına zarar verdiğini TTB olarak yıllardır söylüyoruz” dedi.
Son birkaç ayda ortaya çıkan yenidoğan skandalı, nükleer tıp skandalı stent çetesi gibi skandalların sağlık sisteminin çöktüğünün açık resmi olduğunu ifade eden Azap, “Bu politikalar hastaları mağdur ettiği gibi hekiminden ebesine eczacısından diş hekimine tüm sağlık çalışanlarını da mağdur etmektedir. Dolayısıyla biz hekimler, sağlık çalışanları ve hastalar aynı taraftayız. Bu yanlış politikaların değişmesi için hep birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Bugün TTB Merkez Konseyi olarak Gaziantep’teyiz. Basın açıklamamızı burada şehir hastanesi önünde yapmamızın bir özel sebebi var. Ersin arkadaşımızın adı katledildiği hastaneye verilmişti. Ersin Arslan’ın adının yaşaması bizi az da olsa teselli ediyordu. Ancak o hastane depremde yıkıldı ve ek binaya isim taşındı. Biz Ersin Arslan'ın adının şehir hastanesine verilmesini istiyoruz” diye konuştu.
Azap son olarak, “Şiddet üreten politikaların kader olmadığını biliyoruz. Ülkemizin kaynakları başka bir sağlık sistemini kurmaya yeterli. Şiddetin olmadığı, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının işlerini en iyi şekilde yapabildiği, halkın sağlığa kavuştuğu ve mutlu olduğu bir sağlık sistemi mümkün. Bunu hep birlikte kuracağız. Ersin’e sözümüz olsun” ifadelerini kullandı.
Basın açıklamasını okuyan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Ayşegül Ateş Tarla da toplumda yaygınlaşan şiddet iklimine ve özel olarak sağlıkta yaşanan şiddet olgularına karşı topyekun, kararlı ve samimi bir mücadele yürütülmesinin zorunlu olduğunu dile getirdi.
İllerde yapılan basın açıklamalarında ise Dr. Ersin Arslan şahsında sağlıkta şiddet sonucu yaşamını yitiren sağlık çalışanları anılarak sağlıkta şiddet sona erene kadar mücadele sözü verildi.
İllerde okunan basın açıklamasının tamamı şöyle:
Demokrasi ve Hukukun İşlediği, Bilimsel ve Şiddetsiz Bir Sağlık Ortamında Çalışmak İstiyoruz!
Bilindiği gibi 2012 yılının 17 Nisan günü Gaziantep’te hasta yakını tarafından bıçaklanarak öldürülen Dr. Ersin Arslan’ın ölüm yıldönümleri Türk Tabipleri Birliği tarafından “Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü” olarak ilan edilmişti. Sağlık çalışanlarına karşı giderek artan şiddet ile ilgili farkındalığın artması, şiddetin toplumsal olarak reddedilmesi, gerekli ve etkili yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamak üzere her 17 Nisan’da ülke genelinde birçok etkinlik ile anmalarımızı gerçekleştiriyoruz.
2023 yılında Türk Tabipleri Birliği’nin üyeleri arasında yapmış olduğu anket çalışmasına katılan 10 hekimden yaklaşık 9’u çalışma hayatı boyunca hasta veya yakını tarafından en az bir defa şiddet gördüğünü; şiddet görenlerin yaklaşık üçte ikisi yetkili mercilere bildirimde bulunmadığını ve Beyaz Kod kullanmadığını belirtti. Türk Tabipleri Birliği’nin talebine rağmen edinemediği, bu nedenle açtığı dava sonucunda elde edilen Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod verilerine göre; Ocak 2016’dan Temmuz 2023’e kadar 25 bin 315 adet fiziksel şiddet bildirimi yapılmıştır. Ancak bu tarihten sonraki veriler yine elde edilemediği için halen mahkeme kararı beklenmektedir.
Özü itibariyle kişisel ve toplumsal iyiliği hedef alan, bu amaç üzerine kurulu bir mesleğin mensupları olan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının gittikçe artan dozda ve bazen de ölümcül olan şiddete maruz kalması anlaşılmazdır, kabul edilemezdir.
Sağlıkta yaşadığımız bu şiddet sarmalının evlerden, sokaklardan ve hepsinden önemlisi bunu önlemek ve gerekli tedbirleri almakla yükümlü en yetkili organların söylemlerinden bağımsız olduğu düşünülemez. Şiddetin dil ve söylemde başladığını, burada engellenemeyen şiddetin fiziki ve devamında ölümcül bir niteliğe bürünebildiğini herkes biliyor. “şiddete sıfır tolerans” anlayışının propaganda içeren bir söylemden çıkıp gerçek bir politikaya dönüşebilmesi sürekli, kararlı ve samimi bir anlayışı zorunlu kılar. Ülkemizde “sağlıkta şiddetle” ilgili samimiyetsiz tutumun en çarpıcı örneği olarak; “Memnuniyetsizliğiniz varsa gidin sağlık personelinin gırtlağına yapışın” diyen bir milletvekilinin hâlâ Meclis’te durabiliyor olmasında görüyoruz.
Sağlıkta Dönüşüm nedeniyle sağlığın bugün geldiği noktanın yarattığı olumsuz iklimin şiddet doğurduğu, özellikle acil servislerde kontrolden çıktığı, sağlık çalışanlarının kendilerini emniyette hissedemedikleri, sağlık hizmetinin verildiği yerlerin güvenli olmaktan çıktığı aşikardır.
Tedavisi için uğraşılan ya da ameliyatı yapılan bir hasta veya o hastanın yakını tarafından yapılan saldırı da, bu saldıralar sonucunda sağlık çalışanlarının hayatlarını kaybetmesi de kanıksanamaz. Her gün birçok sağlık merkezinde yaşanan mobbing, tehdit, hakaret ve fiziksel saldırıya varan şiddetin her türlüsünü durdurmaya kararlıyız. Sağlıkta şiddet bir yandan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının can güvenliğini tehdit ederken, aynı zamanda sağlık hizmeti sunumunu da engeller hale dönüşmüştür. Bu durum sürdürülebilir, kabul edilebilir, katlanılabilir değildir!
Bu nedenle toplumda yaygınlaşan şiddet iklimine ve özel olarak sağlıkta yaşanan şiddet olgularına karşı topyekun, kararlı ve samimi bir mücadele yürütülmesi zorunludur. Sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddetin tam anlamıyla önlenebilmesinin; şiddeti doğuran kültürel, toplumsal, siyasal, hukuksal yapının düzeltilmesinin, sosyal ve ekonomik düzeyin yükseltilmesinin ancak demokrasi, adalet ve barış ortamının sağlanması ile mümkün olabileceğinin farkındayız.
TTB’nin sağlık çalışanlarına yönelik suçlar için yasa önerisine göre; cezalar artırılmalı, Türk Ceza Kanunu’nda şiddet başlığı ile ayrı bir suç kategorisi tanımlanmalı, suçların infazında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik uygulamaları kaldırılmalı, sağlık kuruluşlarına silahla girilmesi yasal düzenlenmelerle engellenmelidir.
Mesleğimizin geleneği şiddet değil, karşılıklı güven içeren bir sağlık ortamına dayanır. Bu nedenle genç meslektaşlarımıza şiddet içermeyen bir sağlık ortamında hekimlik yapacakları bir gelecek bırakmak da bizim sorumluluğumuzdur.
Her yıl olduğu gibi bugün de kaybettiğimiz meslektaşlarımızın ve ekip arkadaşlarımızın anıları önünde saygı ile eğiliyoruz.
Şiddetin olmadığı bir sağlık sistemi kurmak mümkün!
Bunun için;
- Performans sistemi kaldırılmalı, ekip çalışmasını özendiren nitelikli çalışma düzenine geçilmelidir.
- Randevular hastaya yeterli süre ayrılacak şekilde düzenlenmelidir.
- Sağlık kurumlarında yeterli sayıda güvenceli sağlık çalışanı görevlendirilmelidir.
- Sağlık kurumlarında güvenli çalışma koşulları sağlanmalıdır.
- Merkezi şikayet hatları kaldırılmalıdır.
- Acil servislerde sadece acil hastalara hizmet verilmelidir.
- TTB’nin önerdiği caydırıcı yasa teklifi hayata geçirilmelidir.
Şiddetsiz bir ülke, şiddetsiz bir sağlık ortamı istiyoruz!
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi