Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) 18 Nisan 2024 günü Beşiktaş İskele Meydanı’nda düzenlediği basın açıklaması ile 1 Mayıs 2025’e çağrı yaptı.

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun ortak çağrıyı okuduğu basın açıklamasında KESK, TMMOB ve TTB adına da konuşmalar yapıldı.

KESK Eş Genel Başkanı Ayfer Koçak; ülkenin dört bir yanında öğrencilerin, işçilerin, kamu emekçilerinin, halkların hakları için ayakta olduğunu söyledi. Kamudaki liyakatsiz atamaların çürümelere yol açtığını, doğal afetlerin felaketlere dönüştüğünü belirten Koçak, “Bu 1 Mayıs bir başlangıçtır. İstanbul’da Kadıköy’de ve tüm illerin meydanlarında başka bir ülkenin mümkün olduğunu göstereceğiz” dedi.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu adına Özer Er; ekonomik krizin etkisiyle daha düşük ücretlerde, daha güvencesiz koşullarda, daha güvensiz ortamlarda çalışmaya zorlandıklarını dile getirdi. Er, hayatları pahasına bu ülkenin değerlerini üretenler olarak 1 Mayıs alanlarında buluşma çağrısı yaptı.

TTB Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip; Türkiye’de sağlık sisteminin çöktüğünü, halkın sağlık hakkına erişemediğini, hekimlerin ve sağlık emekçilerinin güvenli ve güvenceli koşullarda çalışamadığını, sağlıkta şiddetin ise her geçen gün tırmandığını ifade etti. Demokrasi ve adalet olmadan sağlık olamayacağının da altını çizen Saip şöyle devam etti: “Biz, ‘Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün’ diyerek mücadele ediyoruz. Ama aslında başka bir Türkiye de mümkün. 1 Mayıs’ta hep birlikte meydanlarda buluşacağız. Biz kazanacağız!”

Basın açıklamasında okunan ortak çağrı metni şöyle:

Emek, Barış, Demokrasi, Adalet ve Geleceğimiz İçin,

Hep Beraber Biz Kazanacağız!

Biz bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenleriz.

Biz işçileriz, kamu emekçileriyiz, mühendisleriz, mimarlarız, hekimleriz, emeklileriz.

Biz güvencesiz ve esnek çalışmayla emeği sömürülen, erkek şiddetiyle yaşamdan koparılan kadınlarız. Bir taraftan da eş değer işe eşit ücret için, diğer taraftan bedenimiz üzerinden yürütülen her türden erkek egemenliğine karşı mücadele edenleriz.

Biz tüm renklerimiz ve farklılıklarımızla Türkiye’yiz.

Biz hayat pahalılığına, yoksulluğa, işsizliğe, geleceksizliğe mahkum değiliz. Biz, ürettiğimiz değerlerin hepimizi insanca yaşatmaya yeteceğini biliyoruz. Yeter ki ürettiğimizi adaletli bölüşelim; yeter ki az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın; yandaş şirketlerin vergileri sıfırlanmasın.

Biz bu ülkenin kaynaklarının herkese yeteceğini biliyoruz; yeter ki çetelerin üzerine çökmesine müsaade edilmesin. Yeter ki ürettiklerimiz bir avuç mutlu azınlığa/sermayeye peşkeş çekilmesin, savaş ve rant politikalarına harcanmasın. Yeter ki ülkeyi yönetenler siyasi rakiplerini alt etmek için ülkenin döviz birikimini bir gecede harcamasın.

Bu ülkenin kaynakları hepimizi insanca yaşatır. Yeter ki demokratik haklarımızı kullanabilelim; yeter ki sendikalı olabilelim, grev hakkımızı kullanabilelim; yeter ki itiraz edenin, hakkını savunanın kapısına gece yarısı kimse dayanmasın!

Biz barış içinde kardeşçe yaşamasını, adaletli biçimde bölüşmesini biliriz; yeter ki koltuğunu, servetini ve sömürü düzenini korumak için birileri gölge etmesin, ayrımcılık yapmasın.

Biz çocuklarımıza umutlu onurlu bir gelecek bırakabiliriz; yeter ki çocuklarımız okullarına aç gitmesin; yeter ki mülakat ve arşiv taramaları ile kamuya alımlarda yandaşlık yapılmasın, liyakat esas alınsın, öğretmenler bir gecede sürgün edilmesin; yeter ki diplomalar bile tek kişinin emriyle iptal edilemesin. OHAL KHK’leriyle kazanılmış haklarımız gasp edilmesin.

Biz barışı ve adaleti bu topraklara hakim kılabiliriz; yeter ki bir avuç ayrıcalıklı kesim dışındaki herkes için ülkemizin bir açık hava hapishanesine dönüşmesine izin vermeyelim.

Biz özgürce yaşayabiliriz; yeter ki tek kişinin değil, hepimizin, söz ve karar sahibi olduğu bir düzeni kuralım! Yeter ki gazetecileri, sendikacıları, sanatçıları, akademisyenleri, belediye başkanlarını, siyasi rakiplerini, gençlerini hapse doldurarak iktidarını korumaya çalışanlara, kayyım zihniyetiyle ülkeyi yönetmeye çalışanlara kimin büyük olduğunu gösterelim.

Biz emeğin, demokrasinin, adaletin, barışın, eşitliğin, özgürlüğün, kardeşliğin ve eşit yurttaşlığın egemen olduğu bir ülkeyi kazanacağız! Yeter ki birlik olalım ve mücadele edelim. Yeter ki tek başına olmadığımızı bilelim, kurtuluş için hep beraber olalım.

1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nde ülkemizin dört bir yanındaki meydanlarda tek bir slogan etrafında bir araya gelelim: Biz kazanacağız!

Biz bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini üreten milyonlar bu ülkenin gerçek sahipleriyiz. Biz örgütlü olduğumuzda, birlik olduğumuzda, bizden büyük güç yok. O nedenle bir avuç sermaye ve iktidar sahibi kaybedecek; biz kazanacağız, halk kazanacak!

Biz kazandığımızda ülkeyi ucuz işgücü deposu ve yerinden yurdundan ettikleri milyonlarca çaresiz sığınmacı için hapishane haline getirmek isteyen emperyalistler kaybedecek ama halk kazanacak! Biz kazandığımızda her alanda ayrımcılığı ve cinsiyetçiliği normalleştirmeye çalışanlar kaybedecek ama eşitlik kazanacak. Biz kazandığımızda, demokrasi kazanacak, adalet kazanacak, barış kazanacak, kardeşlik kazanacak, emek kazanacak, bu ülke, bu halk kazanacak!

1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanından hep beraber haykıralım: Biz kazanacağız!

YAŞASIN 1 MAYIS!

BIJÎ YEK GULAN!

یَعیشُ الأَوَّلُ مِنْ أَيَّار!

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)

Türk Tabipleri Birliği (TTB)