Beslenme ve Gıda Güvenliği Bildirgesi

15-16 Aralık 2018 tarihinde Ankara’da düzenlenen “TTB III. Etik Bildirgeler Çalıştayı”nda geliştirme çalışmaları başlamış ve 24 Kasım 2019 tarihinde TTB Olağanüstü
71. Büyük Kongre’sinde kabul edilmiştir.

 

GİRİŞ

Gıda, beslenme ve sağlık arasında kurulacak ilişkiler öncelikle gıda güvencesi ve gıda güvenliği kavramlarının tanımlanmasını gerektirmektedir.

Gıda güvencesi; insanların sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için gerekli olan besin ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla yeterli, sağlıklı, güvenilir ve besleyici gıdaya fiziksel ve ekonomik bakımdan sürekli erişebilmeleri durumudur. Gıda güvenliği ise gıdaların hasatı, taşınması, işlenmesi, hazırlanması, depolanması ve son tüketiciye sunulması sürecinde, gıda kaynaklı rahatsızlıklara ya da hastalıklara neden olan fiziksel, biyolojik ve kimyasal nitelikteki çeşitli risk unsurlarını önleyecek, zararsız kılacak ya da eleyecek yaklaşımları ele alır.

Gıda güvencesi ve gıda güvenliği çalışmaları sağlıklı beslenme için kritik önem taşır.

Gıda güvencesi insanların gıdalara erişimini en azından prensipte bir hak olarak tanımlasa da bu hakkı nasıl elde edeceklerine ya da bu hakkın sürekliliğinin nasıl güvence altına alınacağına dair bir öneride bulunmamaktadır. Gıda güvencesini sağlamak için yapılacak çalışmalar kamusal bir yaklaşımla ele alınmalıdır. İthalata öncelik veren, gıda güvencesi için bir sigorta olan aile çiftçiliğini ve küçük üreticileri tasfiye edip şirketlerin önünü açan, piyasada düzenleyici işlev gören kamu kurumlarının özelleştirilmesine dayanan bir yaklaşım kabul edilemez. Günümüzün hakim olan sınır tanımayan ekonomik büyüme ve endüstriyel üretim anlayışı, gıda faaliyetlerini şirketleştirmekte, şirketleşme ise kâra dönük doğası gereği monokültürel üretime yönelmektedir. Bu durum biyoçeşitliliği azaltması yanında kirlenmenin temel nedenlerinden olan kimyasal kullanımını artırmakta, ormansızlaşmaya neden olmaktadır. Küçük üreticiyi tasfiye eden, aile çiftçiliğini aşındıran bu politikalar iklim krizi nedeniyle yaşanacak gıda güvencesi sorunlarını daha da büyütecektir. Oysa küçük üreticiler, bir topluluğun kendine yeterli düzeyde gıda üretebilmesi yeteneğinin özünü oluştururlar.

Bununla birlikte bir toplumun besleyici ve sağlığa uygun gıda maddelerini kendi imkânları ile üretebilme ve üretilen gıdaları adil bir şekilde paylaşabilme yeteneği, toplumsal hayatın sürekliliğinin sağlanabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Bir ülkede toplumsal hayatın sürekliliği coğrafi koşullar, iklim ve bitki örtüsü, teknolojik kapasite ve ülkede mevcut politik atmosfer gibi çeşitli faktörlere bağlı olarak risk altına girebilmektedir. Bu tip faktörlerin etkisinin ülkeden ülkeye değişiklik gösterebilmesi nedeniyle belirli bir coğrafi bölgeyle sınırlı kalabilmektedir. Ancak içinde olduğumuz ve Antroposen (insan çağı) olarak nitelenen çağda iklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı, toksik atıklar, kimyasal madde kirliliği, tüketimi kışkırtan gıda endüstrisi gibi küresel ölçekteki sorunlar sadece toplumsal hayatın sürekliliğini değil, yeryüzündeki pek çok canlı türünün geleceğini de tehdit etmektedir.  Bu tehdidin ortaya çıkmasında kamusal hayatı tahrip eden, insanların üretici yeteneklerini zaafa uğratarak onları birer tüketici kılan,  hayatın her alanını iktisadi ilişkilerin konusu haline getiren endüstriyel kapitalist sistemin rolü büyüktür. Bu durum gıda güvencesi, gıda güvenliği, yeterli beslenme ve halk sağlığı açısından derin sorunlar doğurmaktadır. Dolayısıyla gıda üretimi, beslenme, ekoloji ve sağlık ile ilgili konular birbiri ile iç içe geçmiştir. Tarımsal üretimdeki yetersizliklerin, toprağı, suyu ve havayı kirleten çeşitli tekniklerin nihai sonucu insan sağlığındaki bozulmalardır. Gıdalar, bütüncül bir gözle bakıldığında insan sağlığını yeryüzünün sağlığına bağlayan bir ara yüz gibi düşünülebilir. Gıda maddeleri üretimi ve tüketimi süreçlerinde toplumun tüm kesimlerinin yaşam kalitesini iyileştirme ilkesi ışığında gıda güvencesini ve güvenliğini sağlamaya çalışmak toplumsal hayatın devamlılığı için kritik önemdedir.

ÖNERİLER

Topraktan çatala uzanan süreçte gerçekleşen her türlü tarımsal ve gıda endüstrisi faaliyetleri ile halk sağlığı arasında güçlü bir ilişki söz konusudur. Bu bağlamda Türk Tabipleri Birliği, gıda üretim ve tüketim süreçlerinde hekimlerin sorumluluk taşıdığını ve olası ikilemlerde yol göstermek üzere hazırlanan aşağıdaki kılavuz ilkeleri ve önerileri benimsediğini belirtir:

  1. Sağlıklı beslenme kamusal bir haktır. Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi sağlamak için gereksinim duyulan gıdalara erişim her insanın doğal hakkıdır. Devlet bu haktan her yurttaşın eşit biçimde yararlanmasını sağlamaya yönelik önlemleri almaktan sorumludur.
  2. Doğal yaşam alanlarının tahribi gıdaların besin öğesi içeriğini zayıflatmakta ve ayrıca gıdalara toksik kimyasal maddeler bulaşmasına ve sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Gıda maddelerinin temini, üretimi ve tüketimi doğal yaşam alanlarını tahrip edici nitelikte olmamalıdır.
  3. Biyoçeşitlilik, bitkisel ve hayvansal nitelikli pek çok gıda maddesi için vazgeçilmez önemdedir. Yeryüzündeki yaşamın devamlılığı için gıda maddelerinin temini ve üretiminde biyoçeşitliliğe zarar verici yöntem ve teknikler kullanılamaz. Ekolojik bütünlüğün bozulmaması, canlı türleri arasındaki karşılıklı ilişkilerin gözetilmesi biyoçeşitlilik için önemlidir. Bu nedenle endemik türlerin korunmasında gerekli önlemler alınmalıdır. 
  4. Kimyasal ve biyolojik kirlilik gıdalara ve su varlıklarına bulaşarak toksik etkili çeşitli kimyasal maddelerin ve patojen biyolojik ajanların beslenme yolu ile insanlara geçişine ve sonuçta sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Gıda maddelerinin temini, üretimi ve tüketiminde açığa çıkan kirliliği azaltacak ve eleyecek kamusal önlemler alınmalıdır.
  5. Toplumun küçük üreticiler ile kendine yeterli düzeyde gıda üretebilmesi yeteneğinin zarar görmesinin insanların kötü beslenmesine ve sağlıklarının bozulmasına neden olacağı bilinciyle ve kapitalizmin tüketime yönelik yapısına karşı kendi kendine yeterliliği ve doğa korumacılığını da sağlamak amacıyla gıda maddelerinin üretiminde küçük üreticiyi koruyan ve destekleyen politikaların oluşturulması yeterli ve dengeli beslenme için gereklidir.
  6. Gıda üretim ve tüketiminde insanların gıdaya erişimlerini kolaylaştırması, bölgesel olarak kendine yeterliliği artırması ve iklim krizine olumsuz etkisinin daha az olması gibi nedenlerle yerel ölçekte üretim ve tüketim uygulamaları teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
  7. Tarımsal üretimde, bitkisel ve hayvansal üretimi birbirinden ayırarak toprak ve su kirlenmelerine neden olan teknikler yerine, ekolojik döngülerle uyumlu yöntem ve teknikler kullanılmalıdır.
  8. Hayvan yetiştiriciliğinde, hayvansal gıda üretim yöntem ve tekniklerinin hayvan sağlığı ve refahına zarar verici olmaması; ülke coğrafi ve ekolojik koşullarına uyum sağlamış yerel hayvan çeşitlerinin korunması ve geliştirilmesi önemsenmelidir.
  9. Gıda maddelerinin üretim ve tüketim süreçlerinde daha az enerji kullanımı ve daha az toksik atık çıkmasına dayalı çevre dostu yöntem ve teknikler kullanılmalıdır.
  10. Gıdalara uygulanan işlemlerde minimum teknolojik işlem ilkesine bağlı kalınarak gıdaların besin öğesi içeriğine zarar vermeyecek ya da olabildiğince az zarar verecek yöntem ve teknikler kullanılmalıdır.
  11. Beslenme ile ilgili sorunlar, bireysel tercihlerden daha çok kamusal politikalarla ilişkilidir. Bireysel tercihlerin belirlenmesi ve gerçekleştirilmesi ise bilgi sahibi olmaktan çok bireyin gelir düzeyiyle ilgilidir. İnsanların yaşadığı beslenme sorunlarının çözümünün sadece bireysel tercihlerin değiştirilmesi bağlamında ele alınması ciddi bir eksiklik olarak görülmelidir.
  12. Gıda güvenliğini sağlamaya yönelik ölçüm, izleme ve kontrol faaliyetleri bir kamu hizmeti olarak görülmelidir. Bu alanda yapılan çalışmalar özel kuruluşlara devredilemez, özel kuruluşlar eliyle yürütülemez. Bu alanda yapılacak kamusal çalışmaların da, gıda ve su varlıklarında sorun oluşturma potansiyeli olan bütün etken maddeleri tespit etmeye yönelik analitik bir çerçeve içinde ele alınması önemlidir. Kamu, piyasacı sistemi kolaylaştırıcı rol üstlenmemelidir.
  13. Devlet, yerel üretimin yetersizliği durumunda zorunlu kalınan gıda ithalinde ortaya çıkabilecek toplum sağlığı sorunlarını önlemek üzere gerekli ölçüm, izlem ve kontrol çalışmalarını yapmalıdır.

Mesleki ödevler:

  1. Tarımsal üretim, gıda maddelerinin işlenmesi ve gıda imalatı sürecinde gıda güvenliğini sağlamanın önemli koşullarından biri de yeterli sayıda, deneyimli ve güvenli koşullarda çalışan emek gücüdür. Hekimler, bu süreçte gereksinim duyulan işgücünün temininde işçi sağlığını ve iş güvenliğini koruyucu yöntem ve tekniklerin kullanılmasını sağlar, işyerlerinde çalışan personelin ve ayrıca toplu beslenme yapılan yerlerden yararlananların sağlıklı beslenme koşullarını sağlama konusunda çaba gösterir.  
  2. Hekimler, sağlıklı beslenme, gıda güvenliği konularında toplumun bilgilendirilmesi, farkındalık yaratılması için bilimsel bilgiye dayalı sağlık eğitim programları gerçekleştirir.
  3. Hekimler, gıda ürünleri kirleticileri, bunların insana etkileri, korunma yöntemleri, sağlıklı ve dengeli beslenme konularında, piyasanın değil halkın gereksinimlerine öncelik veren bilimsel çalışmaların yapılmasını destekler.

Toplumsal ödevler:

  1. Gıda güvencesi ve güvenliği konularında faaliyet gösteren kamu kurumlarının yaptıkları çalışmalara dair bilgileri kamuoyu ile paylaşmaları kamusal faaliyetlerin denetimi ve şeffaflığı için bir gerekliliktir. Hekimler, gıda üretim-tüketim süreçlerinde insanların bilgi edinme hakkının korunması ve ihtiyaç duyulan her bilgiye serbestçe erişimini benimserler.
  2. Hekimler, medyada yer alan sağlıklı beslenmeye yönelik önerilerin, haber ve programların kamusal çözümlere öncelik tanıyacak şekilde sunulmasını, ele alınan sorunların sorumlularına ve çözümlerine işaret eden bir haber ve yorum dilinin tercih edilmesini, insanların sorunların farkına varma ve doğru önlemler alabilme konusundaki yeteneklerinin artırılmasını savunurlar.
  3. Hekimler, özellikle çocuklara yönelik geleneksel beslenme düzeninin olumlu yönlerini bozan, insanları yanıltan, yanlış bilgiler veren reklam ve tanıtım faaliyetlerinde yer almaz; sağlık çalışanlarının ve sağlıkla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının gıda ve beslenme ile ilgili reklamlarda yer almaması gerektiğini dikkate alırlar.
  4. Hekimler, çocukların “abur cubur” olarak nitelenen yiyecek ve içecek maddelerine eğitim kurumlarının kantinlerinde ve çocukların sıklıkla gittiği yerlerde denetimsiz olarak ulaşabilmelerinin engellenmesini savunurlar.
  5. Hekimler, küçük çiftliğin korunması, yerel çeşitlerin üretiminde devamlılığın sağlanması ve toplum sağlığını korumaya yönelik ihtiyat ilkesi bağlamında Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) tarımsal üretimde kullanılmasına, GDO’lu ürünlerin ithalatına ve piyasaya sunulmasına karşıdır.
  6. Sığınmacılar, göçmenler ve mülteciler gıda güvencesini ve güvenliğini sağlama açısından toplumun kırılgan kesimi içinde yer alırlar. Hekimler, beslenmenin hak olduğu bilinciyle bu kesimlerin yeterli ve dengeli beslenmesinin sağlanmasını kamusal bir sorumluluk olarak görürler.
  7. Çocuklar gıda güvencesi ve güvenliği çalışmalarının merkezine alınmalıdır. Gıdalarda ve sularda önem arz eden toksik kimyasalların başında obezitenin de nedenlerinden olan endokrin sistem bozucu kimyasallar gelir. Hekimler, bu kimyasalların besin maddelerine bulaşmasını ve böylece çocukların söz konusu kimyasallara maruz kalmasını önleyici kamusal çalışmaların yapılmasını desteklerler.
  8. Obezite dahil olmak üzere beslenme sorunları sadece bireysel bir sağlık sorunu değil, aynı zamanda toplumsal düzlemde ele alınması gereken bir sorundur. Beslenme sorunlarını oluşturan koşullar sağlıklı yaşam hakkının ihlali olarak değerlendirilmelidir. Hekimler, sorunun çözümü için konuyla doğrudan ilgili eğitim kurumları, üniversiteler, aileler, medya, sivil toplum örgütleriyle birlikte mücadele ederler.
  9. Gıda güvencesi ve gıda güvenliğini sağlamak sadece teknik ve hijyenik önlemlerle değil ancak toplumsal barışı sağlamakla mümkündür; bunu sağlamak devletin öncelikli görevidir.