İş Cinayetleri Güvencesiz, Kuralsız Çalıştırmanın Bir Sonucu

Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası 10 inşaat işçisinin ölümüne sebep olan iş cinayeti sonrasında işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmayışına, güvencesiz-taşeron çalıştırmanın yarattığı tehlikelere dikkat çekmek üzere, 9 Eylül 2014 tarihinde bir basın toplantısı gerçekleştirdi.


Basın toplantısına İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç, İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ümit Şen ve Dr. İncilay Erdoğan, TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ve TTB Merkez Konsey Üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen katıldılar.

Basın toplantısında, İstanbul Tabip Odası resmi twitter hesabından 15 Mayıs 2014 tarihinde gönderilen ve kamuoyunda, yaşanan işçi ölümlerine dair kehanette bulunmuşuzcasına tartışma yaratan mesajlar da konuşuldu.

Basın toplantısında söz alan Dr. Raşit Tükel, Soma Madenlerinde yaşanan iş cinayeti sonrasında Mecidiyeköy’de gerçekleştirilen protesto sırasında İstanbul Tabip Odası resmi twitter hesabından Torunlar İnşaat şantiyesi’nden bir fotoğrafın paylaşılarak, olası iş kazalarına dikkat çekildiğini, sonuçta yaşanan olayın kaza değil, göz göre göre yaşanan bir iş cinayeti olduğunu dile getirdi ve öngörülerinin gerçekleşmiş olmasından büyük üzüntü duyduklarını belirtti.

Dr. Tükel aynı uyarıları 3. Köprü ve 3. Havalimanı inşaatları için de yaptıklarına dikkat çekti ve işçi ölümlerinin tekrarlanmaması için bir an önce gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı.

Ardından İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç basın açıklamasını kamuoyuyla paylaştı. Yapılan açıklamada; “Torun Center inşaatında işçileri taşıyan asansörün 32. kattan yere çakılması sonucu 10 işçi yaşamını yitirdi. Bu insanların yaşamını kaybetmesi bir kaza sonucu değil, önlenebilir olduğundan ve önlenmediğinden bu ölümler cinayettir diyoruz. Bu iş cinayetleri birçok faktörün bir araya gelmesiyle meydana gelmektedir. Bu risk faktörlerinin tamamına yakını ortadan kaldırılabilecek faktörlerdir. 6331 sayılı yasa gereğince kamu veya özel tüm işyerlerinde alınması zorunlu önlemler ve işverenin sorumlulukları tek tek belirlenmiştir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması maliyet gerektiren ve işverence yerine getirilmesi gereken önlemlerdir. Ancak uygulamalarda bu yetki ve sorumluluklar işveren adına, işverenin ücretlerini ödediği işyeri güvenlik uzmanı ve işyeri hekimlerine verilmiştir. İşyeri güvenlik uzmanı ile işyeri hekimleri usulsüz ve yetersiz olan durumları işverene bildirmekle yükümlüdür. Ancak işveren bu bildirimleri yerine getirmezse iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi işvereni Bakanlığın ilgili birimine şikayet etmekle yükümlüdür. Bir çalışanın kendi patronunu şikayet etmesi o çalışanın o işyerinde çalışmaması demektir. Yani işçinin/çalışanın yanında onların lehine hizmet vermesi gereken iş güvenlik uzmanları ve işyeri hekimleri işverenin yanında yer almak durumunda bırakılmıştır. Görev ve sorumluluk prensipleriyle çalıştığı için işsiz kalmak durumunda kalan birçok iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi olduğunu biliyoruz. Oysa iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimleri işverenden bağımsız olmalıdır. Üst şikayet mercilerinin, işveren/sermaye ilişkilerinin hangi boyutta olduğu hepimizin malumudur. Yani yasada olan işçi sağlığı ve iş güvenliği pratikte uygulanamaz haldedir” denildi.

Açıklamada ayrıca taşeron çalışma sisteminin işçileri kar hırsıyla güvencesiz çalışmaya zorladığı, kuralsız, güvencesiz çalışma ortamının da yeni işçi ölümlerine davetiye çıkardığına vurgu yapıldı.

Basın açıklamasının ardından Dr. Hüseyin Demirdizen bir konuşma yaptı. Hükümetin sağlık politikalarından kaynaklanan sorunlara değinen Dr. Demirdizen hekime yönelik şiddet sonucu hayatlarını kaybeden sağlık çalışanlarını hatırlatarak, sağlık ortamının sağlık çalışanları için bir ölüm ve risk alanına dönüştüğünü belirtti. Sağlık çalışanlarının bizzat işlerini yaparken hayatını kaybettiğini, bunlardan birisi doktor, yedisi hemşire olmak üzere sekiz çalışanın hastalarından ya da çalışma koşullarından kaptığı mikrop nedeniyle, otuz dört sağlık çalışanının da ya ambulans kullanırken ya da yaptığı işin riski nedeniyle öldüğünü söyledi.

Dr. İncilay Erdoğan ise yaptığı konuşmada yaşanan iş cinayetlerini vahşet olarak nitelendirdi. IŞİD Terör Örgütü’nün Ortadoğu’da gerçekleştirdiği katliamları hatırlatarak bu vahşi iş  cinayetlerini  gerçekleştirenlerin IŞİD’in  endüstriyel hali olduğunu dile getirdi ve “IŞİD aramızda dolaşıyor, bu vahşetin başka açıklanabilir tarafı yok” dedi.

Dr. Ümit Şen ise; 102 yılda 95 gazetecinin öldürüldüğünü hatırlattı ve bu somut veriden yola çıkılarak “Her yıl bir gazeteci öldürülecek” denmesinin kehanet değil, varolan tehlikeye dikkat çekmek olduğunu belirtti. Dr. Ümit Şen, İstanbul Tabip Odası’nın “Torunlar İnşaatta 8-10 işçi hayatını kaybedecek” öngörüsünün de bir kehanet olmadığını bilimsel verilere dayandığını belirtti.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi

 

BASIN AÇIKLAMASI

İŞ KAZASI DEĞİL, KEHANET DEĞİL CİNAYET DİYORUZ...

Mecidiyeköy Ali Sami Yen Stadı arsasında yapımı devam eden Torun Center inşaatında işçileri taşıyan asansörün 32. kattan yere çakılması sonucu 10 işçi yaşamını yitirdi. Bu insanların yaşamını kaybetmesi bir kaza sonucu değil, önlenebilir olduğundan ve önlenmediğinden bu ölümler cinayettir diyoruz. Bu iş cinayetleri birçok faktörün bir araya gelmesiyle meydana gelmektedir. Bu risk faktörlerinin tamamına yakını ortadan kaldırılabilecek faktörlerdir.

Nedir bu cinayetlere sebep faktörler?

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği; 6331 sayılı yasa gereğince kamu veya özel tüm işyerlerinde alınması zorunlu önlemler ve işverenin sorumlulukları tek tek belirlenmiştir. İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması maliyet gerektiren ve işverence yerine getirilmesi gereken önlemlerdir. Ancak uygulamalarda bu yetki ve sorumluluklar işveren adına, işverenin ücretlerini ödediği işyeri güvenlik uzmanı ve işyeri hekimlerine verilmiştir. İşyeri güvenlik uzmanı ile işyeri hekimleri usulsüz ve yetersiz olan durumları işverene bildirmekle yükümlüdür. Ancak işveren bu bildirimleri yerine getirmezse iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi işvereni Bakanlığın ilgili birimine şikayet etmekle yükümlüdür. Bir çalışanın kendi patronunu şikayet etmesi o çalışanın o işyerinde çalışmaması demektir. Yani işçinin/çalışanın yanında onların lehine hizmet vermesi gereken iş güvenlik uzmanları ve işyeri hekimleri işverenin yanında yer almak durumunda bırakılmıştır. Görev ve sorumluluk prensipleriyle çalıştığı için işsiz kalmak durumunda kalan birçok iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi olduğunu biliyoruz. Oysa iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimleri işverenden bağımsız olmalıdır. Üst şikayet mercilerinin, işveren/sermaye ilişkilerinin hangi boyutta olduğu hepimizin malumudur. Yani yasada olan işçi sağlığı ve iş güvenliği pratikte uygulanamaz haldedir

İşçilerin Çalışma Koşulları: Tehlikeli işyerlerinde çalışan işçilerin tamamına yakını taşeron yasası ile aşırı emek ve sağlık sömürüsüne terk edilmiştir. İnsanlar oldukça sağlıksız koşullarda, uzun süreli, hatta aralıksız çalışmaya zorlanmıştır. Bu tabloyu görmeniz için herhangi bir maden ocağında yada inşaat alanında 2 saat gözlemci olmanız yeterlidir.

"Taşeron çalışma ölüm demektir" sloganımız bir üst kavram olarak algılanıp değerlendirilmelidir.

İktidarın Ekonomi Politiği; 12 yıldır iktidarda olan AKP neoliberal politikaları uygulamaktadır. AKP ana kaynak olarak doğanın ranta çevrilmesi, bu rantın sadece yandaşları tarafından kullanılmasının mekanizmalarını kurmuştur. Rant konusunda iktidar ve sermaye doğa ve emek sömürüsünde uzlaşmışlardır.

Geçmiş Geleceğin Aynasıdır: Türkiye'de her gün ortalama 4 işçinin iş cinayetleri sonucu öldüğünü yıllardır biliyoruz. Sadece geçtiğimiz yıl 1235 işçinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiği ve inşaat sektörünün iş cinayetlerinde ilk sıralarda geldiği, iş cinayetlerinde dünya üçüncüsü Avrupa birincisi olan bir ülkede yaşıyoruz. Bu istatistikler bu iktidar dönemine aittir.

İşveren Profili; Tehlikeli işyerlerini işletenlerin neredeyse tamamına yakını ya iktidardır yada iktidar ortağıdır. Yani hesap sorması gerekenlerle hesap vermesi gerekenler aynı kişilerdir.

İstanbul Tabip Odası'nın 15 Mayıs 2014 tarihli twitter mesajı:

6 Eylül'de yaşanan işçi cinayetleri sonrası bir çok basın kuruluşu bizleri arayarak "Bu cinayetlere aylar öncesinden dikkat çektiniz. Buna nereden ihtiyaç duydunuz" yada "Elinizde kamuoyu ile paylaşmadığınız bilgi veya belge mi var" diye sordular. Göz göre göre yaşanan bu katliam sonrasında İstanbul Tabip Odası'nın resmi twitter hesabından 15 Mayıs 2014 tarihinde "Bugünden sesleniyoruz maalesef yarın bu inşaatlarda 8-10 işçi kardeşimizi kaybedeceğiz" mesajını Torun Center inşaatından bir fotoğraf koyarak resmi twitter hesabımızda yayımlamıştık. Soma'da yaşanan iş cinayetlerine dikkat çekmek için Yönetim Kurulu toplantılarımızda yaptığımız değerlendirmeler sonucu bu cinayetlerin devam edeceğini gösteren her türlü koşulların var olduğunu tespit etmiştik. Toplantılarımızda Torun Center ile birlikte 3.

Köprü ve 3. Havaalanı inşaatlarının da aynı riskleri taşıdığı tespitine varmıştık. Çünkü başta bu inşaatlar olmak üzere bir çok tehlikeli işyeri yukarıda saydığımız risk faktörlerinin hemen hemen tümünü taşımaktadır. Bu mesajımız maalesef bu cinayetlerden sonra büyük yankı doğurdu ve adeta aylar öncesinden bir kehanette bulunmuşuz gibi tartışma yarattı. Oysa yukarıda saydığımız risk faktörlerini bilimsel düşünce çerçevesinde değerlendirdiğimizde bu cinayetlerin kaçınılmaz olduğunu bir çok duyarlı kişi, kurum ve meslek odası gibi biz de görüyor, biliyorduk. Yani İstanbul Tabip Odası'nın 15 Mayıs 2014 tarihli tweetinin öyküsü bir kehanet değil bir tespittir, bir öngörüdür, bir uyarıdır. Bir kez daha ifade edelim yaşanan kaza değil katliamdır, ortada kehanet değil cinayet vardır. Ne yazık ki tweetimiz bugün de geçerliliğini korumaktadır.

Değerli Basın Mensupları;

Medya üzerindeki baskılar nedeniyle iktidarın çıkarına ters düşen basın-yayın kuruluşlarının yaşadıklarının, sizin kadar olmasa da farkındayız, biliyoruz. Yandaş medyanın iktidar adına üstlendiği rolün de çok iyi farkındayız, biliyoruz. Taşeron çalıştırma ve emek sömürüsünün en yoğun yaşandığı alanlardan biri sağlık alanıdır. Toplumda yaygın olan ve gün geçtikçe artan şiddetin sağlık alanında vardığı boyut tahammül sınırlarını aşmıştır. Bir bütün olarak AKP'nin sağlık politikaları S.O.S vermektedir.

İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipleri Birliği işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda ülkemizde ilk bilimsel çalışmaları başlatan ve geliştiren meslek örgütleridir. Bu konuda yayınlanmış çok sayıda çalışmamız mevcuttur.

İstanbul Tabip Odası aynı zamanda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin kurucu kurumlarından biridir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi aylık raporlarla iş kazalarından haberdar olunmasını sağlıyor; işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesini güçlendirmek ve görünür kılmak için çalışmalarda bulunuyor; yine iş cinayetlerinde "canı yanan" işçi ailelerinin mücadelelerine destek vermeyi, koordinasyonlarının sağlanmasına katkıda bulunmayı hedefliyor.

İstanbul Tabip Odası olarak; takipçi olmayı, uyarmayı, iş cinayetlerinde ölmenin kader olmadığını dile getirmeyi, evrensel ölçütlerin hayata geçirilmesini sağlamak için çalışmayı, yaşam hakkının kutsallığını savunmayı, mücadele etmeyi sürdüreceğimizin bilinmesini isteriz.

İnsan başta olmak üzere tüm canlıların ve doğanın iyilik halinin sağlanması ve devamı için her zaman ve her yerde olacağımızı bir kez daha belirtiyoruz.

İstanbul Tabip Odası

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi