1 Mayıs yasaklanamaz, yasaklayamayacaklar!

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 2 Mayıs günü İstanbul'da ortak bir basın toplantısı düzenleyerek, 1 Mayıs'ta emekçileri ve vatandaşları hedef alan orantısız polis şiddetini ve AKP iktidarının hukuk dışı Taksim yasağını kınadı. 

AKP hükümetinin ve  sorumlu yöneticilerin tüm yasadışı engelleme ve uygulamalarıyla ilgili hukuksal mücadelenin sürdürüleceğine vurgu yapılan açıklamada, “Biz biliyoruz ki; Taksim yasaklandıkça Türkiye özgür olamaz, Taksim işçilere kapalı oldukça Türkiye demokratik olamaz! Bu nedenle Taksim 1 Mayıs alanından vazgeçmemizi bekleyenler boşuna beklemesinler çünkü biz özgürlükten de demokrasiden de vazgeçemeyiz.1 Mayıs yasaklanamaz, yasaklayamayacaklar” denildi.

Açıklamaya, TTB Merkez Konseyi adına TTB İkinci Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel ve TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen katıldı. 

2 Mayıs 2015

1 MAYIS YASAKLANAMAZ, YASAKLAYAMAYACAKLAR!

1 Mayıs Birlik-Mücadele ve Dayanışma gününde biz söz verdiğimiz gibi ellerimizde karanfiller, dillerinde türkülerle Taksim’e doğru yola çıktık. Ve daha sonrasında olanları tüm Türkiye ve tüm dünya gördü: Orantısızlığı da aşan bir güç kullanımıyla 350 civarında yurttaş gözaltına alındı, onlarca kişi yaralandı.

Başbakan’dan direktif alan polis vahşeti öyle boyutlara ulaştı ki, insanlar gözaltına alındıktan sonra da üzerlerine plastik mermiler sıkılmaya devam edildi.

Apartmanların camları kırılarak gözaltı yapıldı, gözaltı araçları birer işkencehaneye dönüştürüldü. Emniyet Müdürlüğü’nde avukatlar darp edildi. Yasal ve meşru haklarını kullanarak bayramlarını kutlamaya gelen insanların gözaltında tutulmasına son verilmeli, tüm arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır.

30 Nisan günü bu ülkenin Başbakanı Taksim’in karanfillerle gelenlere açık olduğunu söylemişti. O Başbakan’ın polislerinin, yüzlerce karanfilden oluşan 1 Mayıs çelengini postallarıyla nasıl çiğnediğini ise tüm dünya izledi. Yerde yatan insanlar bile coplandı, tekmelendi. Polis şiddetine maruz kalan bir insana şefkatle yaklaşan bir sokak köpeği dahi o tekmelerden nasibini aldı.

Biz türkülerle geldik, bomba sesleriyle yanıt verdiler. Biz halay çekerken Beşiktaş’ta üzerimize TOMA’ları sürdüler. Dün yaşanan bu barbarlığın adını açıkça koyalım: Tek bir kişinin takıntı haline getirdiği yasak, tüm ülkede aklı, hukuku, milyonlarca İstanbulluyu esir aldı.

Ulusal ve uluslararası mahkeme kararlarını önüne koyduğumuz İstanbul Valiliği, mahkemeleri değil Taksim’i yasaklama inadının sahibini dinlemeyi tercih ederek suç işlemeyi göze almıştır.

“Kamu düzeni bozulacak” gerekçesiyle İstanbul’da hayat durdurulmuş ve bizzat İstanbul Valiliği kamu düzenini bozmuştur. “Taksim turizm bölgesi” bahanesiyle 1 Mayıs meydanını yasaklayanlar, İstanbul’u dünyaya şiddet görüntüleriyle tanıtmış, turist kafileleri polisin yasakları sonucu otellerinde, yollarda kalmıştır.

İşçilerin-emekçilerin mücadelelerle kazandığı resmi tatil günü, kentin her iki yakasında da yollar kapatılıp ulaşım araçları iptal edilerek, İstanbullular için silahlı adamların gölgesinde ev hapsine dönüştürülmüştür.

Bu yaşananları akılla, hukukla açıklamak mümkün değildir. Bu akıl ve hukuk dışı saldırganlığın anlamını bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır:

  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, bu yağma, talan ve ölüm düzenin gayri meşruluğunun ilanıdır…
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, taşeron işçilerin “kadro” kazandığı mahkeme kararlarını uygulamama hukuksuzluğunun, bir seçim öncesinde daha işçinin umudunu sömürme tutumunun devamıdır.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, Anayasal grev hakkını patronların talebiyle bir gecede gasp etmektir.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, yasaları ayaklar altına alarak sendikalı işçiyi kapının önüne koyan patronu kollamak, işbirlikçi/yandaş sendikaya geçmeyen emekçiyi cezalandırmaktır.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, halkı ve mahkeme kararlarını hiçe sayarak zeytinleri sökmek, dereleri kelepçelemektir.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, kadın cinayetlerinde, nefret cinayetlerinde katillere verilen “iyi hal” indirimidir.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, iktidara geldiğinde 3 olan dolar milyarderi sayısını 43’e çıkarırken iş cinayetlerinin kat be kat artmasıdır! İş cinayetlerinde sorumluluğu olan işverenlerin mahkemelerde aklanması, gerçek sorumluların yargılanmamasıdır.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, Soma’da ölen işçilerin yakınlarına atılan tekmedir, Ermenek’te göçük bölgesine lüks ciplerle giderken yeri göğü polis ordusuyla doldurmaktır.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” şiarını benimseyen saray, saltanat, servet sahiplerinin yoksulluğa mahkum ettiği milyonlarca işçiden emekçiden korkusudur!
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, başta Kürt sorunu olmak üzere ülkenin tüm sorunlarını, şiddetle, baskıyla daha da derinleştiren iktidarın son oyunudur.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, 1 Mayıs 1977’de canlarımızı alan kontrgerillanın aklanmasıdır, kontrgerilla geleneğini sürdürmektir.
  • 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamak, yolun sonunu gören iktidarın halka yönelik gözdağıdır!

AKP iktidarının seçim öncesi hedeflediği provokasyonlara mahal vermeden haklarına sahip çıkan tüm üyelerimizle ve dostlarımızla onur duyuyoruz!

İktidarın her türlü gözdağına, tehditlerine, baskılarına, saldırılarına, engellemelerine rağmen 1 Mayıs günü İstanbul’da sokağa çıkanları selamlıyoruz!

Selam olsun bu korku imparatorluğunun karşısına, karanfilleriyle, türküleriyle, yürekleriyle çıkanlara!

Selam olsun gayrimeşru zorbalığın karanlığına karşı ışık olanlara!

Selam olsun Türkiye’nin dört bir yanında alanlara çıkıp İstanbul 1 Mayıs meydanına selam gönderen Türkiye işçi sınıfına, Türkiye halklarına!

Biz biliyoruz ki; Taksim yasaklandıkça Türkiye özgür olamaz, Taksim işçilere kapalı oldukça Türkiye demokratik olamaz! Bu nedenle Taksim 1 Mayıs alanından vazgeçmemizi bekleyenler boşuna beklemesinler çünkü biz özgürlükten de demokrasiden de vazgeçemeyiz.

AKP hükümetinin ve tüm sorumlu yöneticilerin tüm bu yasadışı engelleme ve uygulamalarıyla ilgili hukuksal mücadelemiz de sürecektir. İşçi sınıfına, emekçilere ve halkımıza 1 Mayıs’ta uyguladıkları baskı ve şiddetin yanlarına kalacağını asla düşünmesinler.

Şimdi önümüzdeki bir ay içerisinde bizlerin önünde iki önemli görev vardır! Öncelikle 13 Mayıs’ta Soma katliamının yıldönümünde Türkiye’nin dört yanında meydanlara çıkacağız. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alınmadığı için AKP iktidarı döneminde ölen 15 bin işçinin hesabını soracağız! Çalışırken ölmek, sakat kalmak, hastalanmak istemediğimizi haykıracağız! Yaşamak için ve çocuklarımızı insanca yaşatmak için çalıştığımızı bir kere daha dile getireceğiz. İş cinayetlerinin sona erdirilmesi için taleplerimizi ifade edecek, bu cinayetlerin gerçek sorumlularına karşı ayağa kalkacağız! Ve 16 Mayıs’ta Soma’da düzenleyeceğimiz mitingde buluşacağız.

İkinci görevimiz de seçimlere dairdir. Türkiye işçi sınıfına, tüm emekçilere, emeklilere, işsizlere, yoksullara AKP hükümetinin emek düşmanı uygulamalarını, 12 Eylül hukuksuzluğu üzerine kurulu antidemokratik seçim yasası ve sistemine sarılarak, barajlarla iktidarlarını korumaya çalışmalarını ve sahte vaatlerini her gün hatırlatacağız. Her gün ama her gün, bulunduğumuz her yerde, milyonlarca işçiyi, kamu çalışanını, mühendisi, hekimi, emekliyi, işsizi, emekten, eşitlikten, barıştan, özgürlükten, demokrasiden yana partilere oy vermeye çağıracağız!

İşçilerin, emekçilerin, asgari ücretin ne kadar olduğunu dahi bilmeyen saraylılardan güçlü olduğunu göstermek için seferber olacağız! 

Zafer direnen emekçinin olacak!

Yaşasın 1 Mayıs! 

DİSK - KESK - TMMOB - TTB