Helsinki, Finlandiya’da Eylül 2003 tarihinde yapılan 54. DTB (Dünya Tabipler Birliği) Genel Kurulu’nda benimsenmiş, daha sonra Kopenhag, Danimarka’da Eylül 2003’te yapılan 58. DTB Genel Kurulu’nda ve Cordoba, İspanya’da Ekim 2020’de yapılan (çevrimiçi) 71. DTB Genel Kurulu’nda değiştirilmiştir.

 

Giriş

Her insanın saygınlığı ve değeri evrensel olarak tanınmakta, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi dahil olmak üzere insan haklarına ilişkin kuralları belirleyen temel belgelerde ifade edilmektedir.  İşkence, zalimce, insanlık dışı ya da aşağılayıcı herhangi bir muamele bu kuralların ihlali anlamına gelir ve kuralların özünde yatan etik ilkeleriyle bağdaşmaz. Söz konusu kuralları ortaya koyan belgeler bu Karar’ın sonunda ek olarak verilmektedir (1).

Ne var ki, tıp mesleğine ait mesleki kurallar ve hükümlerde, hekimlerin işittikleri ya da tanık oldukları işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele olaylarını belgeleme ve bildirim yükümlülüklerine ilişkin tutarlı ve açık bir atıf bulunmamaktadır.

İşkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele gibi fiillerin hekimler tarafından dikkatli ve tutarlı biçimde belgelenmesi ve bildirilmesi, işkence görenlerin insan haklarına, fiziksel ve zihinsel sağlıklarının korunmasına katkıda bulunur. Bu fiillerin belgeleme ve bildiriminde eksiklik ise işkenceye hoşgörüyle yaklaşıldığı anlamına gelebilir.

Maruz kaldıkları ruhsal etkilenme ya da üzerlerindeki baskı nedeniyle işkence görenler, işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ya da ceza gibi olayların sorumluları hakkında kendi başlarına şikâyette bulunamamakta ya da böyle bir istek duymamaktadır.

Hekimler, etkilerini ortaya koyarak ve işkence görenleri olayın ardından erken ya da geç dönemde tedavi ederek bu insan hakları ihlallerinin yol açtığı sonuçlara tanıklık etmiş olurlar.

DTB işkence filinin belgelenmesinin ve bildirilmesinin kimi durumlarda hekimi ve yakınlarını büyük bir risk altına sokabileceğini kabul eder.  Sonuçta böyle yapılması hekim açısından kimi uç sonuçlara yol açabilir.

Açıklama, İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nde atıfta bulunulduğu şekliyle işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezalarla ilgili olup özellikle Mahpuslara Yönelik Muameleye ilişkin Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’nda (Mandela kuralları) ele tutukluluk değerlendirmesinde hekimin rolü konusunu dışarda bırakmaktadır.  

Öneriler

DTB, üyesi olan tabip birliklerine şu önerilerde bulunur:

  1. Hekimler arasında, İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İlkeleri dahil olmak üzere İstanbul Protokolü’ne ilişkin farkındalığı artırma. Bunun ülke düzeyinde gerçekleştirilmesi gerekir.
  2. Hukuksal ya da idari işlemlerde kanıt olarak kullanılabilecek nitelikli tıbbi belgeler hazırlayabilmeleri açısından, hekimlerin işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaların farklı yöntemlerinin belirlenmesiyle ilgili eğitimlerinin yaygınlaştırılması.
  3. Hekimlerin, işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve ceza belirti ve semptomlarının değerlendirmeleri ve belgelemeleri, ileri sürülen iddialarla klinik bulgular arasındaki ilişki de dahil olmak üzere tıbbi kayıtlara dahil edebilmeleri için gerekli mesleki eğitimin özendirilmesi.
  4. Hekimlerin, işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaları belgeleme ve bildirme etik yükümlülüğü ile hastanın işkence vakaları belgelenmeden önce aydınlatılmış onam hakkı arasındaki potansiyel karşıtlığı titizlikle dengeleyebilecek konumda olmaları.
  5. Hekimlerin, işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve ceza belirtilerini değerlendirirken ya da belgeleyip bildirirken kişileri tehlikeli durumlara düşürmemelerini sağlamak üzere çalışma.
  6. İşkence ya da zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve cezalara maruz kalanların gecikmeden bağımsız sağlık hizmeti almalarını sağlama.
  7. Konuya ilişkin etik kurallarının ve yasal hükümlerin benimsenmesini destekleme:
  • Hekimlerin, haberdar oldukları işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve ceza kapsamındaki fiilleri bildirme etik yükümlülüğünü teyit amacı doğrultusunda ve koşullara bağlı olmak üzere bildirme ve kınama, daha ileri düzeyde araştırma için yetkili ulusal ya da uluslararası mercilere yapılmalıdır.
  • Hekimin, işkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve ceza olaylarını belgeleme ve bildirme yükümlülüğünün hasta bilgilerinin mahremiyetini gözetme yükümlülüğü ile çatışabileceğini dikkate alma.
  • Hekimler İstanbul Protokolü’nün (2) 69. paragrafını da dikkate alarak bu konuda kendi takdir haklarını kullanmalıdır.
  • Bildirimlerde, özgürlüklerinden yoksun, baskı ve tehdit altında olan ya da psikolojik durumu sorunlu kişilerin kimliklerinin belirlenmesine imkân tanıyacak bilgilerin verilmesinden kaçınmaları için hekimlerin uyarılması.
  • Bu kılavuzlara uygun hareket etmeleri nedeniyle herhangi bir misilleme ya da yaptırımla karşılaşma riski olan hekimlerin korunmasını için çalışma.
  • İşkence ya da zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaların özellikle ülkedeki yetkili mercilere, hükümet dışı kuruluşlara ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne bildirilebilmesi açısından hekimleri bu konudaki tüm usuller ve koşullar konusunda bilgilendirme.
  1. DTB, üye tabip birliklerinin etik kurallarının, bu belgede belirtildiği şekliyle hekimlerin işkence ve zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele ve cezaların belgelenmesi ve bildirilmesiyle ilgili yükümlülüklerini de kapsamasını tavsiye eder.

 (1) İlgili yasal düzenlemeler ve belgeler:

  1. 26 Haziran 1945 tarihli Birleşmiş Milletler Kuruluş Yasası’nın halkın temel insan hakları, insanın onuru ve değeri söz konusu olduğunda Birleşmiş Milletler’e olan inancını ortaya koyan Giriş bölümü.
  2. 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin insan haklarına yönelik saygısızlık ve yok saymanın insanlığın vicdanında derin yaralar açan barbarca eylemlerle sonuçlandığını belirten Giriş bölümü.
  3. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kimsenin işkenceye ya da diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz bırakılamayacağını belirten 5. maddesi.
  4. Mahpuslara Yönelik Muameleye ilişkin Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Nelson Mandela Kuralları), 1955 yılında Cenevre’de gerçekleşen Suçun Önlenmesi ve Suçlulara Muamele ile ilgili İlk Birleşmiş Milletler Kongresi’nde kabul edilmiş, Ekonomik ve Sosyal Konsey’in 31 Temmuz 1957 tarih ve 663 C (XXIV), 13 Mayıs 1977 tarih ve 2076 (LXII) sayılı kararlarıyla onaylanmış, Genel Kurul tarafından gözden geçirilerek 17 Aralık 2015 tarihinde kabul edilmiştir.
  5. Amerikan Devletleri Örgütü tarafından 22 Kasım 1969 tarihinde kabul edilen ve 18 Temmuz 1978 tarihinde yürürlüğe giren Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi ve 28 Şubat 1987 tarihinde yürürlüğe giren İşkencenin Önlenmesi ve Cezalandırılması Inter-Amerikan Sözleşmesi.
  6. Ekim 1975’te Tokyo, Japonya’da yapılan 29. Dünya Tıp Asamblesi tarafından benimsenen Tokyo Bildirgesi. Mayıs 2005’te Divonne-les-Bains, Fransa’da yapılan 170. DTB Konsey Oturumu’nda, Mayıs 2006’da Divonne-les-Bains, Fransa’da yapılan 173. DTB Konsey Oturumu’nda ve Ekim 2017’de Taipei, Tayvan’da yapılan 67. DTB Genel Kurulu’nda gözden geçirilmiştir.
  7. Dünya Psikiyatri Derneği tarafından 1977 yılında kabul edilen Hawaii Bildirgesi.
  8. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 18 Aralık 1982 tarihinde kabul edilen, Başta Hekimler Olmak Üzere Sağlık Personelinin, Mahpusların ve Tutukluların İşkence ya da Zalimce, İnsanlık Dışı ve Aşağılayıcı Muamele ve Cezadan Korunmalarındaki Rolüyle ilgili Tıp Etiği İlkeleri. Bu belgede yer alan İlke 2 şöyle demektedir: “Sağlık çalışanlarının, özellikle hekimlerin, işkence ya da diğer zalimce, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele gibi fiillere aktif ya da pasif olarak katılma, bu tür fiillere ortaklık etme, tahrik ya da teşebbüs anlamına gelecek eylemleri karışmaları tıp etiği açısından ağır bir ihlal oluşturur.”
  9. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Aralık 1984’te kabul edilen ve 26 Haziran 1987 tarihinde yürürlüğe giren İşkenceye ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezalara Karşı Sözleşme.
  10. Avrupa Konseyi tarafından 26 Haziran 1987 tarihinde kabul edilen ve 1 Şubat 1989 tarihinde yürürlüğe giren İşkenceye ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ve Cezalara Karşı Avrupa Sözleşmesi.
  11. Dünya Tabipler Birliği tarafından Kasım 1997’de 49. Genel Kurul sırasında kabul edilen, ardından Ekim 2017’de Chicago, ABD’de yapılan 207. DTB Konsey Oturumu’nda küçük bir değişiklikle teyit edilen DTB Hamburg Bildirgesi. Bildirge, hekimleri kötü muameleye karşı bireysel protestoya, ulusal ve uluslararası tabip birliklerini de bu tür protesto eylemleri gerçekleştiren hekimleri desteklemeye çağırmaktadır.
  12.  Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 4 Aralık 2000 tarihinde kabul edilen İstanbul Protokolü (İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi İçin Elkitabı).
  13. Birleşmiş Milletler tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen ve 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Çocuk Haklarına dair Sözleşme.
  14. 1991 Kasım’ında Malta’da gerçekleştirilen 43. Dünya Tıp Asamblesi’nde kabul edilen Açlık Grevleriyle ilgili Dünya Tabipler Birliği Malta Bildirgesi. Bu metinde daha sonra Ekim 2006’da Pilanesberg, Güney Afrika’da gerçekleştirilen DTB Genel Kurulu’nda değişiklikler yapılmış, belge Ekim 2017’de Chicago, ABD’de gerçekleştirilen 68. DTB Genel Kurulu’nda yeniden gözden geçirilmiştir.

(2) İstanbul Protokolü, paragraf 69: “Kimi durumlarda iki ayrı etik yükümlülük çatışabilir. Uluslararası kurallar bütünü ve etik ilkeleri işkence veya kötü muameleye ilişkin bulguların yetkili makama bildirilmesini gerektirir. Kimi hukuk sistemlerinde bu, aynı zamanda yasal bir gerekliliktir. Ancak, hastalar kimi durumlarda böyle bir amaçla muayene edilmeye ya da muayene sonucu edinilen bilgilerin başkalarına açıklanmasına onay vermeyi reddedebilirler. Kendileri ya da aileleri için misilleme riskinden korkuyor olabilirler. Bu gibi durumlarda sağlık çalışanlarının hem hastaya karşı hem de adaletin yerine getirilmesinde suçluların adalete teslim edilmesinden yarar sağlayacak olan topluma karşı çifte yükümlülüğü vardır. Böylesi ikilemler ele alınırken, öncelikli olarak göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, olası zarar vermeyi önlemektir. Sağlık çalışanları, kişinin gizlilik hakkini ihlal etmeden, adalete hizmet eden çözüm yollarını araştırmalıdırlar. Güvenilir kuruluşlardan konuyla ilgili önerileri alınmalıdır; kimi durumlarda bu kuruluş, ulusal tabip birlikleri ya da sivil toplum kuruluşları olabilir. Yeterli derecede destek ve teşvik gördükleri takdirde, daha önce isteksiz olan bazı hastalar önceden kararlaştırılan ölçütler içinde bazı açıklamalar yapılmasını onaylayabilirler.”

Kararın İngilizce orijinali için tıklayın.