Ülkemizde yaşanan ilaç krizi giderek derinleşmektedir. Ekonomik bunalımla birlikte değerlendirilmesi gereken bu kriz, halk sağlığı açısından ciddi tehdit yaratmaktadır. İlaç fiyatlandırma politikaları, döviz kurlarındaki yükselme, sabit kur uygulaması ve yüksek enflasyon sonucu kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar başta olmak üzere yaşamsal önemdeki bazı ilaçların temininde ciddi sorunlar olduğu görülmektedir. İlaç teminindeki sorunlar, yerli ilaçların yanında bazı kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ithal ilaçlarda da söz konusudur.

İlaç temininde yaşanan sorunlar, halk sağlığını tehdit eden başka sonuçlara da neden olmaktadır. Bunların başında da, yurttaşlarına ilaç temin etmekle görevli kurumların yurtdışından temin edilmesi gereken ilaçları, yasal olmayan şekilde satın alması yer almaktadır. Bu ilaçların güvenliği konusunda ciddi kaygılar mevcuttur. Örneğin, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından kanser hastaları için yurtdışından getirilen ICLUSIG adlı ilacın sahte olduğu belgelenmiş ve ilacın direnç artırıcı etken madde yerine ağrı kesici içerdiği raporlarla saptanmıştır. Ardından ilacı tedarik eden firmalarla ilgili müfettiş soruşturması yapılmış ancak SGK’nin gereken araştırmayı yapmadığı görülmektedir. Nitekim ilaç firmasının başvurduğu İsviçre İlaç Denetim Kurumu'nun (SWISSMEDIC) yaptığı analiz sonucunda ilaçların içinde ağrı kesici etken maddesi olduğu ortaya çıkmış, ancak SGK ilaçlarla ilgili analizinde, "Çıkan veriye göre var olan değerlere uygun, ilaçlar sahte değil" cümlesine yer vermiştir. Sağlık Bakanlığı bu durum üzerine müfettiş tayin ederek konuyu araştırmış, ancak müfettişe analiz raporları sunulmamıştır.

SGK’nin yarattığı skandal burada sonlanmamıştır. Analiz raporlarına ulaşamayan müfettiş, cumhuriyet başsavcılığına başvurmuş, sahte ilaçlar kurumdan alınıp araştırılması için Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'ne götürülmüştür. Buradaki sonuçlarda da ilacın bir kanser ilacı olmadığı, ağrı kesici olduğu ortaya çıkmıştır. 3-4 bin avroya satılan ilaçların içerisine ham maddesi 1-2 TL'lik olan ilaçlar ilave edilerek devlete satılmıştır. 

SGK’nin bu ilaç için tedarikçi ecza depolarına 26 milyon TL, Türk Eczacıları Birliği ise 508.200 avro ödediği tespit edilmiştir. Yurtdışından temin edilen ilaç için ecza deposu sahipleri ve bazı bürokratların işbirliği yaptığı, mevzuata aykırı işlemler olduğunu ve bunların müfettiş raporlarında yer almasına rağmen hâlâ herhangi bir işlem uygulanmamıştır. Dolayısıyla vatandaşların sağlıklı olması için ilaç temin etmekle görevli kurumların kamuyu büyük zarara uğrattığı görülmektedir.

Bu iddialar sonucunda,  ilaçların kamu tarafından üretilmesi talebimizin ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Halkın sağlığı ile oynayan sahte ilaç skandalı ile ilgili olarak ortaya atılan iddialar araştırılmalı ve sorumlular yargılanmalıdır. Hiçbir şey yaşam mücadelesi veren insanların canından daha önemli değildir. Sağlık Bakanlığı ile ilgili adli ve idari birimleri, bu vahim iddiaları ivedilikle araştırmaya, kimlere uzanırsa uzansın sorumluları açığa çıkarmaya ve sahte içerikte ilaçların kullandırıldığı hastalara/yakınlarına tazminat ödemeye davet ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi