Sincan Cezaevi’nde tutuklu bulunan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Toplum ve Hekim Dergisi Editörü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu ile dayanışma amacıyla İstanbul Tabip Odası ve Barış Akademisyenleri tarafından hazırlanan  ‘Hamzaoğlu’ adlı okuma tiyatrosu Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Ankara Tabip Odası’nın ev sahipliğinde 18 Temmuz akşamı Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) sahnelendi.

“Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’na Özgürlük Haftası” etkinlikleri kapsamında, Hamzaoğlu’nun 19 Temmuz 2018 tarihinde Ankara Adliyesi 11. Ağır Ceza Mahkeme Salonu’nda görülecek olan duruşması öncesi sahnelenen okuma tiyatrosunu, hekimler, sağlık çalışanları, çok sayıda emek ve meslek örgütü ile demokratik kitle örgütü üye ve temsilcisi izledi.

Prof. Dr. Selçuk Erez’in yazdığı, Gülsüm Soydan’ın yönettiği, danışmanlığını tiyatro sanatçısı Genco Erkal’ın üstlendiği oyunun provalarına katılan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman da sürpriz yaparak oyunda yer aldı.

Oyun öncesi izleyicilere seslenen TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, demokratik ülkelerde halkın, isteklerini eylemlerle, yürüyüşlerle, ya da sanatla dile getirdiğini tiyatronun ise bu konuda yararlanılmış değerli araçlardan biri olduğunu dile getirdi.

Çok yönlü bir şekilde toplumsal mücadelenin içinde yer alan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun yerinin hapishane değil, üniversitedeki kürsüsü, meslek örgütü olduğunu ifade eden Prof. Dr. Adıyaman, oyunda emeği geçen herkese teşekkür ederek sözlerini bitirdi.

Büyük beğeni toplayan oyun sonrası ise Prof. Dr. Selçuk Erez, Prof. Dr. Hamzaoğlu’nun mesajını katılımcılarla paylaştı.

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun mesajı

Dostlarım,

Hoş geldiniz. Ne kadar iyi ettiniz de geldiniz. “Düşmana İnat” ! Kıvanç verdiniz. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

İnanın üç mevsim evvel sorsalar, tahmin edemezdim bunca vefalı dosta sahip olduğumu.

Hapiste öğrendim. Ne kadar çok olduğumuzu.

Değerin değersizleştirildiği, insanlığın olan her şeyin paraya tahvil edilebilmesi için yoğun çaba harcandığı bir dönemde, her türden tehdide rağmen birlikte olma kararlılığınızla yarattığınız bu güzelim gecede beni yine aranıza aldınız, yakınıma kadar geldiniz. Teşekkür ederim.

Mesele, korkarken bile insana, doğaya, eşitliğe, barışa, demokrasiye, adalete, emeğe ve bilime sahip çıkabilmek ise eğer, anahtarı burada; bu salonda, bu sahnede. Bu anahtarı ne kadar çoğaltır ve yaygınlaştırabilirsek insanlığın tarihsel olarak yarattığı değerlerinin “değer” olabildiği, eşitlikçi bir dünyada farklı farklı kimliklerimizin bir aradalığındaki zenginlik ve özgürlükle, barış içinde yaşayabilme olasılığımız da o kadar fazla olacak.

Anahtarlardan bir tanesi de tiyatro kılığına girmiş. Hem de okuma tiyatrosu kılığına. Daha niceleri de var kuşkusuz. Onları da var edebilmek için zaman yitirmeyelim. Ve onlarla sokağa, meydanlara, üniversitelere, evlere ve tek tek insanlara gidelim. Gidelim ki tanışalım, onlar bizim biz onların varlığından haberdar olalım. Daha da çoğalalım. Ankara Sanat Tiyatrosu’nun Türkiye tiyatro tarihine mal olmuş bu güzelim sahnesi ve salonundan gecenin ve hapishanenin kör karanlığını da beni de bir defa daha aydınlattınız. Hepinize aklımla, yüreğimle teşekkür ediyorum.

Var olun…

Yaşasın barış…