Bugün 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü”…

Bizler 6 yıldır, her 19 Kasım, Doktor Aynur Dağdemir’in görev yaptığı hastanede birlikte çalıştığı arkadaşını, eski eşinin şiddetinden korumak isterken bıçaklanarak katledilişinin acısını haykırmaya devam ediyoruz. Şiddet ikliminin, sağlık alanına ve kadına yönelik sonuçları ile yüz yüze kalan biz kadın sağlıkçılar isyanımızı bugünde de haykırmaya devam ediyoruz.

Kadına yönelik şiddet verilerinin resmi olarak istatistiği halen tutulmuyor. Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, Türkiye'de kadınların %38'i hayatlarında en az bir kez partnerlerinin şiddetine maruz kalıyor. Yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden derlenen rapora göre, Türkiye’de ekim ayında en az 22 kadın ve 2021 yılında bugüne kadar 285 kadın erkekler tarafından öldürüldü.

Her gün erkekler tarafından kadınların katledildiği ve adaletin sağlanmadığı bir güne daha uyanıyoruz. 2021 Ocak-Temmuz’da toplam 135 bin 403 kadının ve son 8 yılda 640 bin 565 kadının ŞÖNİM’e başvurduğu resmi kayıtlarda yer almaktadır. Bu veriler ile yüzbinlerce kadının şiddete maruz kaldığını tahmin etmek zor değildir.

1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda, 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edildi. Daha sonra 1985 yılında, BM tarafından Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü ilan edildi. Bu günün bir anlamı var:

1960 yılının 25 Kasım’ında, Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulunur. Bunlar Mirabel kardeşlerdir. Ertesi sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldiğini anlatan haberler çıkar. Ama gerçek göründüğü gibi değildir. Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika’daki diktatör Trujillo’ya meydan okur. Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedilir ve en son olarak da 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledilirler.

Ve her 25 Kasım’da dünyanın dört bir yanında kadınlar; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, erkek şiddetine, tecavüze, tacize, savaşa, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı alanlara çıkarak seslerini yükseltmeye devam ediyorlar. Tüm dünya kadınlarının onlarca yıllık mücadelesinin kazanımlarından biri, resmi adıyla “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan ve İstanbul’da imzalanmış olması sebebiyle ile “İstanbul Sözleşmesi” olarak bildiğimiz sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi’nin 10. yılı olan bu yılda, sözleşmenin gereklerinin yerine getirilmesi, etkin uygulanması için sesimizi yükseltmeye devam ederken, bir gece yarısı kararı ile siyasal iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tercih etmiştir.

İçinde bulunduğumuz COVID-19 pandemisi sürecinde yoksulluğu daha da artan, evde bakım yükünün neredeyse tamamının yüklendiği, eve kapanmalar ile şiddete daha çok maruz kaldığı tüm dünyada istatistiklerle ortaya konmuş kadınların, maruz kaldığı şiddeti önlemek ve kazanımlarını geliştirmek yerine, üstelik kadınların tüm renkleri ile “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diye haykırmalarına ve itirazlarına rağmen sözleşmeden çekilme kararı uygulanmıştır.

Kadınların yerinin evi olduğunu sürekli yineleyen, 3-5 çocuk yapmasını salık veren, aileyi kutsayan politikaları ile kadınların bedenleri ve hayatları ile ilgili kararlarını denetim altına almaya çalışan ve bu nedenle kadın mücadelelerini hedef haline getirerek her fırsatta mücadeleyle elde ettikleri kazanımları yok etmeye çalışan siyasal iktidar kadına yönelik şiddetin artmasına güç vermektedir.

Kadın düşmanı politikalar nedeniyle artan kadına yönelik şiddeti kendi çalışma alanlarımızda da görüyoruz. Özellikle son yaşanan olaylarda erkek hastalar tarafından kadın sağlık çalışanlarına yönelik art arda gelen saldırılara tanıklık ediyoruz, elbette bunların tesadüf olmadığını, toplumsal cinsiyet rollerinden bağımsız olmadığını biliyoruz.

  • Kadın Bakanlığı kurulmasını,
  • Kadına karşı şiddeti önleme mekanizmaları için etkin politikalar uygulanmasını,
  • İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe konup etkili bir şekilde uygulanmasını,
  • İş yaşamında şiddet ve tacize karşı ILO 190 Sözleşmesi’nin imzalanmasını TALEP EDİYORUZ.

 

Biz kadın hekimler olarak, bir kişi daha eksilmemek için, kadın dayanışmasını büyütmek için, kadına yönelik her türlü şiddete karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi