Türk Tabipleri Birliği (TTB), Merkez Konseyi’nin görevden alınması talebiyle açılan davanın 10 Kasım 2023’teki altıncı duruşması öncesi “Meslek Örgütü Özerkliği ve Hekimlerin İnsan Hakları Savunusundaki Rolü” başlıklı bir panel/forum düzenledi.
Dünya Tabipleri Birliği (DTB) ve Avrupa Hekimleri Daimi Komitesi (AHDK) temsilcisi Dr. Marit Halonen Christiansen, İnsan Hakları İçin Hekimler Tıbbi Direktörü Dr. Michele Heisler ve TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın konuşmacı olduğu panelin kolaylaştırıcılığını TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Vedat Bulut üstlendi.
Panelde ilk sözü alan Dr. Marit Halonen Christiansen; mesleki özerkliğin hem klinik bağımsızlık hem hekimlik mesleği hem de hastaların sağlık hakkı için büyük önem taşıdığını söyleyerek söze başladı. Yaşam, ifade özgürlüğü, adil yargılanma, eğitim ve sağlık gibi temel insan haklarının birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini belirten Christiansen, hekimlerin ancak bağımsız ve özgür bir biçimde mesleğini yapabilmesi koşuluyla sorumluluğunu yerine getirebileceğini kaydetti. Christiansen şöyle konuştu:
“Hekimler hem kendi hakları hem de toplumun sağlık hakkı için, aslında bir bakımdan da toplum adına çalışmalar yürütür. TTB Merkez Konseyi’nin sadece görevini yaptığı ve sorumluluğunu yerine getirdiği için davalarla, görevden alma tehlikesiyle karşı karşıya kalması kabul edilemez. Biz, WMA ve CPME olarak TTB’nin yürüttüğü çalışmaları dikkatle izliyor ve tüm gücümüzle destekliyoruz.”
Dr. Şebnem Korur Fincancı; mesleki bağımsızlığın olmazsa olmaz unsurlarından birinin de meslek örgütlerinin meslektaşlarını yalnız bırakmama sorumluluğu olduğuna dikkat çekti ve DTB’nin Hamburg Bildirgesi’ni anımsattı. Dünyada ve Türkiye’de zor bir süreçten geçildiğini söyleyen Korur Fincancı, işgal altındaki Filistin’de hekimleri/sağlık emekçilerini hedef alan saldırılara ve Türkiye’de anayasasızlaştırma adımlarına karşı aynı temelden mücadele etmek gerektiğinin altını çizdi. Korur Fincancı şöyle devam etti:
“Biz yalnızca hastalığı iyileştiren değil; aynı zamanda hastalıklardan koruyan, hastalık yaratan ortamları iyileştirmek için çaba sarf eden ve tüm bu çabayı toplum ile birlikte yürütmenin yollarını arayan hekimleriz. TTB olarak sorumluluklarımızdan hiçbir zaman kaçmadık. İdam cezasının en yaygın uygulandığı dönemde idam cezasına karşı çıktık. Savaş politikaları tırmandığında savaşların nasıl bir halk sağlığı sorunu olduğunu anlattık. Bizi görevden almaları bir şey değiştirmez. Yerimize gelecek meslektaşlarımız da sesini yükseltemeyenlerin sesi olmaya devam edecektir. Çünkü hekimlik mesleğinin ilkeleri esastır.”
Dr. Michele Heisler; klinik uygulamalarında insan hakları ihlalleriyle nasıl karşılaştığından örnekler verdi. Devletlerden ve hükümetlerden kaynaklanan sağlık zararlarını araştıran ve belgeleyen ilk kişilerin hekimler olduğunu ifade eden Heisler; tam da bu nedenle dünyanın dört bir yanında ama son olarak Filistin’de örneği görülen savaş suçlarının, adaletsiz toplumsal-siyasal sistemlerin, insan hakları ihlallerinin sağlık üzerindeki etkilerine karşı mücadelenin bir mesleki koşul olduğunu kaydetti. Heisler, sözlerini şöyle noktaladı:
“Biz hekimler, bu yaşananlara sessiz kalamayız. Hastalara karşı mesleki ve etik sorumluluğumuzun gereklerini yerine getirmeyi sürdüreceğiz. İnsan Hakları İçin Hekimler örgütü olarak, TTB’nin ve alandaki tüm hekimlerin yanındayız.”
Etkinlik; soru-yanıt ve katkıların ardından TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınması talebiyle açılan davaya katılım çağrısı ile son buldu.