Türkiye’de halk sağlığı uzmanlık eğitiminin öncüsü, eğitim-araştırma bölgelerinin kurucusu, Sosyalleştirme Yasası’nın mimarı, Hıfzıssıhha Okulu eski Müdürü ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi eski Başkanı Prof. Dr. Nusret Fişek; doğumunun 110’uncu, ölümünün 34’üncü yılında TTB, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) ve Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı tarafından düzenlenen bir etkinlik ile anıldı.

Etkinliğe TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip, Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Önder Okay, Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Karakoç, Dr. Ali Osman Karababa, Dr. Güzide Elitez, Dr. Murat Erkan ve Dr. Nilüfer Ustael katıldı.

Etkinliğin açılış konuşmasını ve kolaylaştırıcılığını TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Ali Osman Karababa yaptı. Prof. Dr. Nusret Fişek’in hayatı, eğitim dönemi ve sağlık alanındaki çalışmaları üzerine satırbaşlarını aktaran Karababa, Sosyalleştirme Yasası’nın önemine ve Fişek’in “en onurlu görev” dediği TTB Merkez Konseyi Başkanlığı dönemindeki eylem öncülüğü misyonuna özel olarak dikkat çekti.

Dr. Ali Osman Karababa’nın sunumunun tamamı için tıklayın.

HASUDER adına konuşan İstanbul Okan Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Tuğrul Erbaydar; “Öncelikli Halk Sağlığı Sorunu Olarak Sağlıkta Çeteleşme” başlıklı bir sunum yaptı. Türkiye’de sağlığın piyasacı dönüşümünün tarihini aktararak sunumuna başlayan Erbaydar, küresel neoliberal politikalar doğrultusunda ve 12 Eylül askeri rejimiyle oluşturulan siyasal-toplumsal atmosferin etkisiyle hayata geçirilen Dünya Bankası programlarını aktardı. Erbaydar sözlerini şöyle tamamladı:

“Sağlıkta Dönüşüm Programı, 12 Eylül ile başlayan ve bugüne uzanan antidemokratik yönetimler zincirinin sağladığı uygun zeminde, küresel aktörler rehberliğinde, taşeron bürokratlarca yürütülen bir programdır. Devletin rolünün insan hakları temelinde tanımlanmış yükümlülükler değil, küresel piyasaların isteklerini karşılamaya yönelik sınırlı bir koordinatörlük ve denetleme görevi olduğu, mevcut antidemokratik ortamda bu sınırlı denetim görevinin dahi yapılamadığı bir zeminde bu çetelerin yolsuzluklarının, tüm alanlarda olduğu gibi, sağlıkta da olması kaçınılmazdır.”

Dr. Tuğrul Erbaydar’ın sunumunun tamamı için tıklayın.

TTB Halk Sağlığı Kolu üyesi Dr. Muzaffer Eskiocak, “Sağlıkta Piyasalaşma ve Bebek Ölümler” başlıklı bir sunum yaptı. Türkiye’nin, tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca çocukların haklarını gözetme yükümlülüğü olduğuna dikkat çeken Eskiocak, toplumsal sağlığın belirleyicilerinden söz ederek “Çocukların yaşatılması da, ölümü de politiktir” vurgusu yaptı. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın amaçlarını ve stratejilerini aktaran Eskiocak, daha sonra ise sağlıkta piyasalaştırma politikalarının çocukların yaşatılması üzerine etkilerini hem kavramlar hem de veriler eşliğinde ayrıntılı bir biçimde ele aldı. Eskiocak, son söz olarak ise şu ifadeleri kullandı:

“Riskli doğurganlığın anne ve bebek ölümlerini artırıcı etkisine rağmen, bu tür doğurganlığı özendiren politika anne ve bebek ölümlerini artıracaktır. Bu artış beklentisi, bağımsız bilimsel çalışmalarla yanlışlanamadığı sürece yayımlanan istatistiklerdeki ‘iyilik’ (!) şimdiye dek yapılageldiği gibi düzeltilmeye konu olacaktır. Whitehead’ın yazdığı gibi; ‘Sağlık reformlarının vadettikleri ile gerçek farklı, bunu ortaya koymak gerekir. Araştırmacılar masalı gerçeklikten ayırma konusunda önemli bir role sahiptir.’”

Dr. Muzaffer Eskiocak’ın sunumunun tamamı için tıklayın.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Feride Aksu Tanık; “Sağlıkta Piyasalaşma Yapısal Şiddettir, Çözümü de Yapısaldır!” başlıklı bir sunum yaptı. Yapısal şiddet ve piyasalaşma üzerine kavramsal bir tartışma ile sunumuna başlayan Aksu Tanık, sağlıkta piyasalaşmanın sistemik etkilerini erken tanı çalışmaları ve bazı sağlık göstergeleri üzerinden veriler ışığında inceledi. “Ahbap Çavuş Kapitalizmi” ve “Çürüme/Değer Erozyonu” başlıkları altında çeşitli uygulama örnekleri veren Aksu Tanık, Sayıştay raporlarındaki hukuksuzluk ve usulsüzlüklere de dikkat çekti. Aksu Tanık, sunumunun sonunda yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

“TTB olarak bize çok büyük görevler düşüyor. Kayırmacılıkla mücadele edebilmek için şeffaflığı, kurumların hesap verebilirliğini ve dolayısıyla yargı bağımsızlığını savunmalıyız. Çıkar ağlarının deşifre edilmesini ve cezalandırılmasını sağlamalıyız. Yapısal şiddetin ölümcül sonuçlarını görünür kılmalıyız. Sadece tetiği çeken failden değil, bu sistemi kurgulayan tüm sorumlulardan, politikacılardan hesap sormalıyız. Emek-meslek örgütlerinin yargı sürecini işletmeli, sağlık ortamını suç işleyenlerden arındırmalıyız. Sağlık hizmetlerini metalaştırma, piyasalaştırma, ticarileştirmeden kurtarmalıyız. Sağlık hak, sağlık hizmeti sunumu bir kamusal sorumluluk olana kadar bu antikapitalist mücadeleyi sürdürmek zorundayız.”

Dr. Feride Aksu Tanık’ın sunumunun tamamı için tıklayın.

Etkinlik, katılımcıların katkıları ve soru-yanıt eşliğinde sona erdi.

Öte yandan TTB Nusret Fişek Halk Sağlığı Araştırma İnceleme Özendirme Ödülü Seçici Kurulu’nun 2024 yılı ödülüne değer bir aday olmadığına ilişkin sonucu da etkinlikte paylaşıldı.