Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'yı bağımsız bir heyet olarak muayene etmek amacıyla 23 Haziran 2017 tarihinde Adalet Bakanlığı'na başvurduklarını ancak bugüne kadar yanıt alamadıklarını söyledi. Tükel, tıbbi durumlarına ilişkin bilgi alınamaması nedeniyle sağlıkları konusunda endişe duyulan Gülmen ve Özakça'yı muayene taleplerini tekrarladı.
TTB Merkez Konseyi, eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın sağlık durumları hakkında edinilen bilgiler ve açlık grevcilerine yaklaşıma dair hekimlik meslek kurallarını paylaşmak amacıyla 7 Temmuz 2017 tarihinde basın toplantısı düzenledi. TTB Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, Merkez Konseyi üyeleri Prof. Dr. Funda Obuz, Dr. Selma Güngör, Dr. Şeyhmus Gökalp katıldılar. Basın açıklamasını Prof. Dr. Tükel okudu.
Kamuoyu endişeli
Gülmen ve Özakça'nın bugün itibarıyla 10 Mart 2017 tarihli KHK ile haksız hukuksuz biçimde atıldıkları işlerine geri dönmek için başlattıkları açlık grevinin 121. gününde olduklarını, açlık grevi yapmaları nedeniyle 23 Mayıs 2017 tarihinde tutuklandıklarını ve 46 gündür açlık grevine cezaevi koşullarında devam ettiklerini hatırlatan Tükel, tıbbi durumlarına ilişkin bilgi alınamaması dolayısıyla, kamuoyunun da Gülmen ve Özakça'nın sağlık durumları konusunda endişeli olduğunu kaydetti.
Hekimlik meslek ilkeleri esastır
TTB olarak, insanı en yüce değer olarak gördüklerini; insan yaşamının korunması ve yaşamın sağlıklı sürdürülmesi ve insanların kendileri ile ilgili kararları kendilerinin almalarını, en önemli mesleki sorumlulukları olarak kabul ettiklerini belirten Tükel, daha önce de çeşitli vesilelerle yetkililere ve kamuoyuna iletildiği gibi, hekimlerin bu süreçlerde ayrımcılık yapmadan, mesleki ilkelerine bağlı olarak görev yaptıklarını kaydetti. Tükel, "TTB'nin de hazırlanmasına katkı sunduğu etik bildirgeler, tüm dünyada hekimlere mesleklerini uygularken yol göstermektedir" dedi.
Zorla müdahale kabul edilemez
Dünya Tabipler Birliği Tokyo ve Malta Bildirgelerinin ilgili maddelerini hatırlatan Tükel, "Hekimlik ilkelerimiz ve mesleki yaklaşımımız gereği, açlık grevlerini hiçbir koşulda önermiyoruz. Ancak, açlık grevlerine girenlerin açlık grevlerini sonlandırıp sonlandırmama hakkının kendilerinde olduğunu, hiç kimsenin zorla tedavi edilemeyeceğini, insan hakları, hasta hakları ve evrensel etik ilkelerimiz uyarınca kabul ediyoruz. Bu ilkeler doğrultusunda, cezaevlerinde çalışan hekimler ve açlık grevi ile ilgilenmek üzere görevlendirilmiş hekimlerin açlık grevi yapanlara zorla müdahale etmeleri, etik olarak doğru değildir ve bu tür müdahale hiçbir merci tarafından yapılmamalı ve de yapılması istenmemelidir" diye konuştu.
Kritik dönem
Edinilen bilgilere göre, Gülmen ve Özakça'nın kilo kayıplarının, halsizlik ve güçsüzlüklerinin arttığını, yataktan kalkamamaya başladıklarını belirten Tükel, uzamış açlığın, kişinin yeterli sıvı ve vitamin almamasının ciddi ve ağır klinik tablolara yol açabileceği uyarısını yineledi.
Tükel, "Erken dönemde organizma açlığı tolere edebilirken, uzamış açlık, tüm sistemleri ve organları etkileyerek ağır enfeksiyonlara, kalıcı bozukluklara, organ yetmezliklerine ve ölüme yol açabilmektedir. Uzamış açlıkta ölüme neden olan başlıca sorunlar, enfeksiyonlar, sıvı elektrolit dengesizlikleri, kalp ritim bozuklukları, Wernicke ensefolapatisi, çoklu organ yetmezlikleridir" diye konuştu.
Bağımsız heyetle muayene talebi
TTB olarak, Adalet Bakanlığı’na, 23 Haziran 2017 tarihinde, bağımsız bir heyet olarak cezaevini ziyaret etme ve Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı muayene etme talebini ilettiklerini, ancak bugüne kadar bir yanıt alamadıklarını belirten Tükel, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin belirlediği standartlara bağlı olarak Gülmen ve Özakça'yı bağımsız bir heyetle muayene etme taleplerini kamuoyu önünde yineledi.
Tükel, "Yetkililerden, sağlık durumları iyice bozulmuş ve kritik bir aşamaya gelmiş olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tahliye edilmelerini; geriye dönüşü olmayan sonuçlar ortaya çıkmadan, haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve tüm kamu emekçilerinin görevlerine iadelerini talep ediyoruz" diyerek sözlerini tamamladı.
07.07.2017
BASIN AÇIKLAMASI
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, bugün, 10 Mart 2017 tarihli KHK ile haksız hukuksuz biçimde atıldıkları işlerine geri dönmek için başlattıkları açlık grevinin 121. günündeler. Açlık grevi yapmaları nedeniyle 23 Mayıs 2017 tarihinde tutuklandılar ve 46 gündür açlık grevine cezaevi koşullarında devam etmektedirler.
Daha önce başka açlık grevleri dolayısıyla Adalet Bakanlığı’na, cezaevi yetkililerine ve cezaevi hekimlerine ilettiğimiz gibi, hekimler, ayrımcılık yapmadan, mesleki etik ilkelere bağlı olarak çalışırlar. Türk Tabipleri Birliği’nin de hazırlanmasına katkı sunduğu etik bildirgeler, tüm dünyada hekimlere mesleklerini uygularken yol göstermektedir.
Türk Tabipleri Birliği olarak, insanı en yüce değer olarak görüyor; insan yaşamının korunması ve yaşamın sağlıklı sürdürülmesini ve insanların kendileri ile ilgili kararları kendilerinin almalarını, en önemli mesleki sorumluluklarımız arasında kabul ediyoruz.
Dünya Tabipler Birliği Malta ve Tokyo Bildirgeleri, açlık grevlerinde hekimlik uygulamaları açısından mesleki ve etik tutumu ortaya koymaktadır:
Dünya Tabipler Birliği - Tokyo Bildirgesi 1975–2006
Madde 6. Bir mahpusun beslenmeyi reddetmesi durumunda, eğer hekim, beslenmeyi gönüllü olarak reddetmenin yol açacağı sonuçlar üzerinde kişinin tam ve doğru bir yargıya varabilecek durumda olduğu kanaatine sahipse, bu kişiyi başka yoldan beslemeyecektir. Mahpusun böyle bir yargıya varma yeterliliğiyle ilgili karar, en azından başka bir bağımsız hekimce onaylanmalıdır. Beslenmeyi reddetmenin yol açacağı sonuçlar hekim tarafından anlatılmalıdır.
Dünya Tabipler Birliği - Malta Bildirgesi 1991–2006
Madde 18. Kişiyle görüşme hiçbir şekilde mümkün olmamışsa ve önceden verilen hiçbir talimat yoksa hekimler kişinin çıkarlarına en uygun olanın ne olduğu yönündeki yargılarına uygun olarak hareket etmelidirler. Bu, fiziksel sağlığının yanı sıra açlık grevcisinin önceden ifade ettiği isteklerini, kişisel ve kültürel değerlerini dikkate alınması anlamına gelir. Açlık grevcilerinin önceki isteklerinin ne olduğuna dair hiçbir kanıt yoksa hekimler, üçüncü tarafların müdahalesi olmaksızın, besleyip beslememeye karar vermelidir.
Hekimlik ilkelerimiz ve mesleki yaklaşımımız gereği, açlık grevlerini hiçbir koşulda önermiyoruz. Ancak, açlık grevlerine girenlerin açlık grevlerini sonlandırıp sonlandırmama hakkının kendilerinde olduğunu, hiç kimsenin zorla tedavi edilemeyeceğini, insanhakları, hasta hakları ve evrensel etik ilkelerimiz uyarınca kabul ediyoruz. Bu ilkeler doğrultusunda, cezaevlerinde çalışan hekimler ve açlık grevi ile ilgilenmek üzere görevlendirilmiş hekimlerin açlık grevi yapanlara zorla müdahale etmeleri, etik olarak doğru değildir ve bu tür müdahale hiçbir merci tarafından yapılmamalı ve de yapılması istenmemelidir.
Edindiğimiz bilgilere göre, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın kilo kayıpları, halsizlik ve güçsüzlüğü artmış, yataktan kalkamamaya başlamışlardır. B1 vitamini kullanmaları, şu ana kadar nörolojik bir hasarın oluşmasını engellemiş görünmektedir. Uzamış açlıkla ilgili tıbbi bilgiler; kişinin yeterli besin, sıvı ve vitamin almamasının ciddi ve ağır klinik tablolara neden olduğunu ortaya koymaktadır. Erken dönemde organizma açlığı tolere edebilirken, uzamış açlık, tüm sistemleri ve organları etkileyerek ağır enfeksiyonlara, kalıcı bozukluklara, organ yetmezliklerine ve ölüme yol açabilmektedir. Uzamış açlıkta ölüme neden olan başlıca sorunlar, enfeksiyonlar, sıvı elektrolit dengesizlikleri, kalp ritim bozuklukları, Wernicke ensefolapatisi, çoklu organ yetmezlikleridir.
Cezaevlerinin havalanma, ısınma, aydınlanma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasıyla ilgili sınırlılıkları, açlık grevinin beden üzerindeki olumsuz etkilerini artırmaktadır. Bunun yanı sıra, cezaevlerinde yaşam alanlarının ve olanakların kısıtlılığı, açlık grevinin ilerleyen aşamalarında, o aşamaya uygun fiziksel koşulların sağlanamaması nedeniyle, tıbbi açıdan yeni sorunlara yol açabilmektedir. Bunlara, açlık grevindeki kişilerin sağlık durumlarına ilişkin tıbbi değerlendirmelerin yapılamaması da eklendiğinde, tutukluluğunun devam etmesinin yaşamı tehdit edecek durumların gelişmesi açısından ciddi bir risk oluşturduğunu söyleyebiliriz.
121 gündür açlık grevinde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumları ile ilgili olarak, avukatlarının ilettikleri dışında bir bilgiye sahip değiliz. Tıbbi durumlarına ilişkin bilgi alınamaması, kamuoyununda sağlıkları konusunda endişe yaratmıştır. TTB olarak, Adalet Bakanlığı’na, 23 Haziran 2017 tarihinde, bağımsız bir heyet olarak cezaevini ziyaret etme ve Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı muayene etme talebimizi ilettik; ancak bugün itibariyle bir yanıt almış değiliz.
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, cezaevinde sağlık hakkı açısından uyulması gereken standartları belirlemiştir. Buna göre; “doktora erişim hakkı, bakımda eşitlik, hastanın rıza ve gizlilik hakkı, koruyucu sağlık hizmeti, insancıl danışmanlık, profesyonel bağımsızlık ve profesyonel yeterlilik”, devletlerin mahpusların sağlık hakkının sağlanması açısından bir yükümlülük alanı oluşturmaktadır. Bu standartlara bağlı olarak, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı bağımsız bir heyetle muayene etme talebimizi, kamuoyu önünde bir kez daha dile getiriyoruz.
Yetkililerden, sağlık durumları iyice bozulmuş ve kritik bir aşamaya gelmiş olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tahliye edilmelerini; geriye dönüşü olmayan sonuçlar ortaya çıkmadan, haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve tüm kamu emekçilerinin görevlerine iadelerini talep ediyoruz.
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi