Dünyamızda aradan geçen üç çeyrek asra rağmen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni oluşturan koşullardan çok daha kötü hak ihlalleri yaşanıyor ve yaşam hakkı başta olmak üzere temel insan hakları halen ihlal ediliyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın neden olduğu ağır yıkım ve tahribatın ardından, benzeri acıların bir daha yaşanmadığı ve barışın egemen olduğu bir uluslararası düzen kurmak amacıyla daha savaş sürerken başlayan tartışmalar savaşın hemen ardından sonuç vermiş; 10 Aralık 1948 tarihinde Evrensel Temel İnsan Hakları Bildirgesi yayımlanmıştır. Bu tarihten sonra her yıl 10 Aralık’ta, dünya genelinde, insan hakları savunucuları tarafından temel haklara vurgu yapılıyor. Her türlü otoriter güç bu hakların kullanımı ve korunması gereği konusunda da uyarılıyor, ihlallere dikkat çekilerek sorumluların cezalandırılması talep ediliyor.

Aradan geçen uzun yıllara rağmen Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen ne yazık ki hâlâ oluşturulamamıştır. İnsanların ırkından, renginden, cinsiyetinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında egemen olamamıştır. Günümüzde Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası kuruluşlar varoluş gerekçesiyle çelişir biçimde, hak ihlallerinin başlıca sebebi olan savaşları ve iç savaşları önlemede/sonlandırmada, mülteci krizlerine müdahalede, küresel çapta doğal ve kültürel mirasın korunmasında, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadelede, başta kadınlara yönelik olmak üzere her türlü ayrımcılığı sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır. Aradan geçen 74 yıllık zaman içerisinde insan haklarında aşınmanın gerçekleştiği ve insan haklarının araçsallaştırıldığı; ekonomik krizler, silahlı çatışma ve savaş ortamlarının insan haklarını tehdit ettiği bir dönemi yaşamaya devam ediyoruz.

Dünyada ve Ortadoğu coğrafyasında savaşlar, ölümler yaşanmakta; insan hakları ihlalleri en ağır hali ile devam etmektedir. Türkiye'de de durum farklı değildir. Tek adam rejimi kalıcılaşan OHAL uygulamaları ile toplumsal hayatı militarist politikalarla yapılandırmakta ve farklılıkları reddeden tekçi zihniyet ile toplumsal yaşam dizayn edilmektedir. İnsan hakları ve özgürlükler gittikçe artan bir şekilde ihlal edilmektedir. Bu hak ihlallerinin birisini de Başkanımız Şebnem Korur Fincancı ve Türk Tabipleri Birliği yaşamaktadır. Bilim insanlarının özgürce sorgulayabilmesi; hekimlerin emek ve geleceklerine sahip çıkma mücadelesi son iktidar hamleleriyle iyice ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.

Hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanılmasının sonucunda Türkiye hapishanelerinde kapasitelerinin çok üzerinde bir nüfus yaşamaktadır. Mahpus sayısı bakımından tarihinin en yoğun dönemini yaşayan hapishaneler de yoğun hak ihlalleri nedeniyle gündemden düşmemektedir. Mahpuslar yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hizmetlerine erişimden otoriter uygulamalara kadar ağır ve ciddi ihlaller ile karşı karşıyadır.

Hekimlik değerleri ayrımsız ve ayrıcalıksız herkesin yaşam hakkının savunulmasını vazeder. Bu nedenle biz hekimler olarak yaşanan en küçük insan hakkı ihlallerinde dahi bu ihlallerin karşısında yer almakla yükümlü olduğumuzun bilinci ve sorumluluğuyla; BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul ve ilanının 73. yıldönümünde her insanı, her kurumu ve her otoriteyi;

İnsan haklarına saygılı olmaya ve sahip çıkmaya,

İnsan değeri ve onuruna yakışır, hukukun üstün olduğu ekonomik, sosyal ve siyasal bir ortam oluşturmaya,

Özgür ve bağımsız bir yaşamın koşullarını oluşturmaya,

Temel insani haklar olan yaşama, barınma, beslenme, çalışma, üretme ve sağlık gibi hakları her birey için sağlamaya,

Adalet ve hak kaybının en çarpıcı örnekleri olan haksız ve keyfi tutuklamalara son verilmesi için emek harcamaya,

Hapishanelerde yaşanmakta olan kötü muamelelere son verilmesine, mahpusların sağlık hakkının önündeki engellerin ortadan kaldırılmasına,

Sağlığın ve iyi bir yaşamın olmazsa olmazı olan barış ve demokrasiye yönelik müdahalelere son verilmesine yönelik çağrımızı bir kez daha yineliyoruz.

Bilinmelidir ki; insanlığın varoluşunu tehdit eden bu yaşamsal krizden çıkışın tek yolu değerlerimize sahip çıkmaktır. 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde temel insan haklarına bir kez daha vurgu yaparak yaşama adanmış bir mesleğin mensupları olarak, yaşanan her türlü insan hakları ihlalleri karşısında olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. İnsan hakları mücadelesinin Türkiye ve dünyada simge isimlerinden olan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın hızla özgür bırakılması çağrımızı yineliyor; insan eliyle gerçekleşen insan hakları ihlallerinin son bulduğu, insan haklarına dayalı ortak yaşam koşullarının oluşmasına dair mücadeleye devam edeceğimizi bildiriyoruz.

Türk Tabipleri Birliği İnsan Hakları Kolu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi