Türkiye’de 20 Temmuz 2016 itibariyle OHAL rejimi hayata geçirilmiş ve bu rejimle birlikte kamu emekçileri telafisi imkânsız haksızlıklara maruz kalmıştır. OHAL rejiminin KHK’leriyle iş güvencesi tamamen ortadan kaldırılmış, emeğe yönelik saldırılar artırılmıştır. Yayımlanan KHK’lerle birlikte 130.000’den fazla kamu emekçisi kamu görevinden çıkarılmıştır.

Aynı dönemde güvenlik soruşturması adı altında pek çok meslek grubunda olduğu gibi birçok meslektaşımız da haksız-hukuksuz biçimde görevlerine başlatılmamıştır. Anayasa Mahkemesinin güvenlik soruşturmalarına yönelik hukuksuz uygulamayı iptal etmesinin üzerine, birçok kişi yargı kararıyla görevlerine başlayabilmiş, ancak ne yazık ki siyasal iktidar bu hukuksuz-antidemokratik uygulamalarını tekrar hayata geçirmiş; evrensel hukuk değerleriyle bağdaşmayan yasal düzenlemeler hazırlamıştır. Birliğimize ulaştırılan bilgilere göre Sağlık Bakanlığı, sağlık çalışanları hakkında kamu görevinden çıkarma teklifi ile soruşturmalar başlatmıştır. Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü imzası ile gönderilen yazılarda, soruşturmaların dayanağı olarak 7145 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 375 sayılı KHK’ye eklenen geçici 35. madde gösterilmiştir. Bu geçici madde, darbe girişiminin yıldönümünde bir yıl daha uzatılmış; haksız-hukuksuz, antidemokratik uygulamalara zemin oluşturulmuş; dolayısıyla hukuksuz süreçler yeniden işletilmeye başlanmıştır.

Aralarında meslektaşlarımızın da olduğu bazı sağlık çalışanları, kurumlar bünyesinde oluşturulan komisyonlar aracılığıyla kamu görevinden çıkarılmıştır. Meslektaşlarımız, haklarında hiçbir yargı süreci veya idari bir soruşturma olmadan, asgari hukuk normlarına dahi uyulmadan, soyut bir suçlama ile veya isnat edilen suçlar hakkında haberdar olmadan ihraç edilmiştir. Bir taraftan yargı reformu ve ileri demokrasi söylemi, diğer taraftan OHAL rejiminin devamı niteliğindeki bu hukuksuz uygulamalar; iktidarın yönetme anlayışını ve tek adam rejiminin baskıcı yüzünü açığa çıkarmıştır.

Dördüncü pikini yaşamakta olduğumuz pandeminin tüm yıkıcı etkisi ile artarak devam ettiği, artan vaka sayılarına paralel olarak sağlık çalışanlarının iş yükü nedeniyle izinlerinin iptal edildiği bir dönemde; üstelik de halen KHK’ler marifetiyle ihraç edilen ve görevine iade olmayı bekleyen binlerce sağlık çalışanı varken; tekrar kamudan ihraçların başlamasını, farklı illerden ihraç haberlerinin gelmesini kaygıyla karşılıyoruz. Doğrudan ve dolaylı etkisiyle COVID-19 pandemisinin toplumun sağlık gereksinimlerini artırdığı bir süreçte, bu uygulamalar; toplumun sağlık hizmetlerine erişimini de olumsuz etkileyecektir.

Kamu hizmetinden çıkarılması talebi ile hiçbir somut suç unsuru olmadan, nasıl elde edildiği, hangi dayanaklarla oluşturulduğu bilinmeyen iddialarla meslektaşlarımızın kamu görevinden çıkarılması kabul edilemez. Meslektaşlarımıza yönelik adaletsiz, haksız OHAL rejiminin devamı niteliğindeki hukuksuz uygulamalara son verilinceye kadar evrensel hukuk kuralları çerçevesinde mücadele edecek, mağdur edilen meslektaşlarımızla her türlü dayanışma içerisinde olacağız.  

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi