Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) görev ve yetkilerine ilişkin düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Meclis’te yapılan görüşmeler sonucunda kanunlaştı.

Kanun değişikliği, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı çalışan DDK’nin yargı organlarının yerine geçecek şekilde çeşitli kurum ve kuruluşların görevlileri hakkında görevden uzaklaştırma kararı verebilmesine olanak tanınmaktadır.

Daha önce yürürlükte olan 2443 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Başkan ve Üyelerine İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un birçok hükmü, 9 Temmuz 2018 tarihinde yayımlanan 703 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 42. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, bunun yerine 15 Temmuz 2018 tarihinde, 5 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılmıştı.

5 sayılı Devlet Denetleme Kurulu Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 2018 yılında yürürlüğe konulmuş ve DDK’ye daha önce kanunda yer alan düzenlemeleri dahi aşacak şekilde yetkiler verilmişti. Bu tarihten itibaren de çeşitli değişikliklerle yetkileri genişletilmeye devam edilmişti. Kararnamede “idari soruşturma” hususu “her türlü idari soruşturma” olarak genişletilmiş, kamu kurum ve kuruluşu niteliğindeki meslek kuruluşlarının özerk yerinden yönetim kuruluşu olma özelliği görmezden gelinmiş ve yargının yetki alanına giren “görevden uzaklaştırma” DDK’nin görev ve yetkisi kapsamına alınmıştı.

Anayasa Mahkemesi ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yer alan görevden uzaklaştırmaya ilişkin ibare hakkında iptal kararı vermişti. Kanun değişikliğiyle birlikte 2443 sayılı kanuna bir kez daha görevden uzaklaştırmaya ilişkin hükümler eklenmiştir.

Ancak yapılan düzenlemenin demokratik hukuk devletinde kabul edilebilmesi mümkün değildir.

Torba kanun yoluyla meslek kuruluşları, sendikalar, kamuya yararlı dernekler ve vakıflar, kooperatifler üzerinde hiyerarşi kurulmasına izin veren düzenlemeler kanun yapmanın amacıyla bağdaşmamaktadır.

Önce kararname ile kanunu aşan yetkiler verilmesi, Anayasa Mahkemesi iptal kararı verince bu defa da kararnamedeki yetkileri aşan düzenlemelerin kanuna aktarılması, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamanın yeni bir örneğini oluşturmaktadır.

Emek ve meslek örgütlerinin özerk-demokratik yapısına açıkça müdahale edilmekte, Anayasa’ya, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinin kuruluş kanunlarına, sendikalar kanununa ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmelerine aykırı bir şekilde DDK’ye bu kuruluşların yöneticilerini görevden uzaklaştırma yetkisi verilmekte, kurulun “inceleme ve denetim” işlevi aşılarak bir tür yargı kurumu olarak cezai yetki kullanması sağlanmaktadır.

Unutulmaması gerekir ki; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, dernek ve vakıfların denetimlerine ilişkin hususların her biri ayrı ayrı kendi kanunlarında belirtilmektedir. DDK’ye ise emek ve meslek örgütleri üzerinde tüm bu kanunlara aykırı olacak şekilde yetkiler verilmiştir.

Yapılan değişiklikle birlikte Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde yer alan ve iptal edilen görevden uzaklaştırmaya ilişkin hükümler kanuna aktarılmakta ve dahi kararnamede grup başkanlarına verilen uzaklaştırma yetkisi kanun ile birlikte hem ilgili grup başkanına hem de tek tek denetçilere verilmektedir.

Oldukça keyfi nedenlerle tek bir denetçi dahi emek ve meslek örgütlerinin seçilmiş görevlilerini görevden uzaklaştırabilir hale gelmektedir.

DDK’nin görevden uzaklaştırma yetkilerinin kullanımına karşı başvurulabilecek bir itiraz yolunun kanunda bulunmaması, görevden uzaklaştırmaya ilişkin bir süre sınırı öngörülmemesi, bu uzaklaştırmanın görevden almaya dahi dönüşmesine neden olabileceğini göstermektedir.

DDK’ye verilen sınırsız yetkiler Anayasa’nın 108. maddesinde belirlenen kurulun görev tanımının dışında kalmaktadır. Anayasa’da sayılmayan bir yetkinin kanunla getirilmesi mümkün olmadığı gibi; keyfi uygulamalarla görevden uzaklaştırmalara karşı başvurulabilecek idari veya yargısal bir yola kanunda yer verilmemesi, idarenin işlemlerinin denetimsiz kalabilmesine de neden olacaktır.

Ancak yasama organı tarafından yürütmeye sınırsız, ölçüsüz ve keyfi kullanıma açık yetkiler veren kuralların hukuk devleti ilkesiyle ve Anayasa’yla bağdaşması mümkün değildir.

Kanunlar eliyle yürütme organına yargı organlarının yetkisini veren düzenleme, kimsenin kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağına ilişkin yasağa da aykırıdır.

Bizler çok iyi biliyoruz ki; yapılan tüm bu hukuka aykırı düzenlemeler ve baskı politikaları, ülkeyi yönetenlerin kendi siyasi ajandalarına göre suni gündemler yaratmaya ve hukuk dışı yollarla muhalefeti etkisizleştirmeye yönelik adımlardır.

Emek ve meslek örgütlerine yönelik düzenlemeler açık bir şekilde kamu yararını, kamusal üretim hizmet ve denetim gerekliliklerini, bu yöndeki anayasal örgütlenmeleri ve toplumsal muhalefeti etkisizleştirme, tasfiye etme ve cezalandırmaya yöneliktir. İçinden geçtiğimiz ekonomik, toplumsal ve siyasi krizlere karşı toplumsal muhalefetin yükseleceği her alana açıkça bir gözdağı verilmek istenmektedir.

Halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarına, mesleklerini yapan gazetecilere, grev yasaklarına karşın emeklerini savunan işçilere, demokratik haklarımıza ve özgürlüklerimize teyakkuz halinde saldırının tek sebebi budur!

Ancak bilinmelidir ki; bizler tüm baskı ve zor politikalarına rağmen, ülkemize, anayasal demokratik kazanımlarımıza, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve emek-meslek örgütlerimize ne olursa olsun sahip çıkmaya devam edeceğiz. Ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana ve demokratik yarınları için hep birlikte mücadele edeceğiz. Mutlaka ama mutlaka kazanacağız.

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)

Türk Tabipleri Birliği (TTB)