T.C.

D A N I Ş T A Y

SEKİZİNCİ DAİRE

Esas  No   : 2009/7827

18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin, Ek-2 sayılı çizelgesinin Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi adı altında ana dal ihdas edilmesine ilişkin 1. sırasında yer alan düzenlemenin yürütmesinin durdurulması; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasınad Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin Geçici 10. madedsinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresi ve Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmesinin durdurulması  isteminin reddi hakkında.

 

                 Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen :

                                                Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği

                Vekili                     : Av.

                Davalılar               : 1- Başbakanlık

                                                 2- Sağlık Bakanlığı

                Davanın Özeti   : 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine, Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında  Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine, Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına  yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme ve Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin; uzmanlık alanlarının ve yan dalların belirlenmesi ile ilgili olarak bir yöntem sorunu olduğu, düzenlemelerin bilimsel bir temele dayanmadığı, Ağız Yüz Çene Cerrahisi disiplini ile Ağız Diş Çene Cerrahisi disiplinin birbirinden ayrı düşünülemeyeceği bu iki disiplinin tıp doktorluğu ve diş hekimliğinin kesişim noktası olduğu ve gelişmiş ülkelerdeki uygulamanın iki alanın tek bir program ile yürütülmesi şeklinde veya Plastik Cerrahi disiplinine bağlı bir yan olarak belirlenmesi yönünde olduğu,  Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin beş yıla düşürülmesinin uzman hekimlerin sağlıklı bir şekilde yetiştirilmesini engelleyeceği, eğitim ve rotasyon sorunlarına yol açacağı, geçici 10.maddedeki ibarenin de ülkemizde uzun yıllardır el cerrahisi alanında uygulama yapan uzman hekimlerin haklarını eşitlik ilkesine aykırı olarak ihlal ettiği ileri sürülerek iptali ve yürütmenin durdurulması istenilmektedir.

                Savunmaların Özeti           :Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin bir bütün olarak; yargı kararlarının gözetilmesi, ilgili bilim çevrelerinden görüş alınması, bilimsel gerekliliklerin  ön plana alınması suretiyle düzenlendiği, Yönetmeliğin hazırlanmasında görev alan TKurul üyelerinin uzmanlık eğitimi veren kurumlar bazında temsil ilkesi esas alınarak belirlendiği, tek tek uzmanlık alanı gözetilerek Kurul oluşturulmasının fiilen mümkün olmadığı ve bunun bir eksiklik olarak nitelenemeyeceği, ayrıca Kurul'un konusunda uzman kişilerden oluşacak alt komisyonlar ile bu konuda gerekli bilimsel çalışmalar yapmasının mümkün olduğu, ana dal - yan dal belirlenmesine ilişkin hukuki durumun 1219 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat ile idarelere tanınmış yetki alanında ve takdir hakkı kapsamında olduğu, Yönetmeliğin Ek çizelgelerinde  ve geçici maddelerinde yer alan düzenlemelerin ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ve tıp alanındaki gelişmelere paralel olarak yapıldığı belirtilerek yürütmenin durdurulması isteminin ve davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

                 Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi     : Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalında uzmanlık eğitimi süresini beş yıl olarak belirleyen düzenleme ile diş hekimliği alanında Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin  düzenlemeyi bir başka ifadeyle yeni bir hukuki durum ihdas eden düzenlemeleri hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında yer alan Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin  düzenlemeler yönünden yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

                Diğer taraftan, gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının yasalar çerçevesinde sahip olduğu takdir hakkını; uzmanlık eğitimine ilişkin daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da)  uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini bir yan dal olarak değil uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde ve istisnai yollardan yan dal uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerin en az iki yıl eğitim kurumunda (tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlar ve Adli Tıp Kurumu) çalışmış bulunması yönünde bir şart getirilerek kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, bu nedenle Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresi ve Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına  yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

                Danıştay Savcısı ... Düşüncesi : Dava,18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisinin uzmanlık dalı olarak belirlenmesine; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında  Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine; Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisinin uzmanlık dalı olarak belirlenmesine; Ek-3 sayılı çizelgesinin 22. sırasında Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi yan dalının verilmemesine ilişkin düzenlemeler ile Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan El Cerrahisi yan dal uzmanlığı yönünden "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılmıştır.

                18.7.2009 gün ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Tıpta ve Diş Hekiemliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Tıpta Uzmanlık Ana Dalları ve Eğitim Sürelerine Dair Ek-1 çizelgesinin 3. sırasında Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi Ana dal olarak belirlenmiş, aynı yönetmeliğin Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dallarına ve Eğitim Sürelerine Dair Ek-2 çizelgesinin 1. sırasında da Ağız, Diş ve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür.

                Ülkemizde ve Dünya örneğinde Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi eğitiminin diş hekimliği eğitimi içinde yer aldığı ve ülkemizde bu eğitimi tamamlayanlarında Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Doktoru ve çene cerrahı olarak görev yaptıkları bilinmektedir.Dolayısıyla Ağız, Çene ve Yüz Cerrahisi uzmanlık alanının gerektirdiği unsurlardan birininde diş hekimliği temel eğitimi olduğu anlaşılmaktadır. Bu uzmanlık alanının uğraşı alanı ağız, dil, çene, baş ve boyun bölgesinin şekil bozuklukları, doku kayıpları, gömük dişler, kistler v.s gibi çok geniş konuları içermesi nedeniyle bu uzmanlık dalının hekimlik ile diş hekimliği alanlarının kesiştiği noktada bulunduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılmaktadır.

                Nitekim davaya konu yönetmeliğin taslak görüşmelerinde kayda geçen muhalefet şerhinde de, bu ana dalda diş hekimlerinin yer almadığı bir sistemin mevcut olmadığı, diş hekimlerinin yer almadığı Ağız, Yüz ve Çene cerrahisi ana uzmanlık dalının Dünyadaki uygulamalarla örtüşmediği gibi uygulamada bazı problem ve tıbbi eksikliklere yol açacağının belirtildiği görülmektedir.

                Tıpta Uzmanlık Kurulunun uzmanlık dallarını belirleme  konusunda yetkili olduğu açık olmakla beraber üye sayısı itibariyle kurulun tüm uzmanlık alanlarından bir temsilci şeklinde oluşmadığı göz önüne alındığında uzmanlık alanları  oluşturulurken alınan kararın sadece bir kurul kararı olmasından ziyade "bilimsel bir kurul" kararı olabilmesi için tüm bilimsel veri ve.kriterlerin değerlindirilmesi beklenir.Bunun içinde o uzmanlık alanının pratiğini yürüten yetkin kişi ve kurumların istişari görüşünü  almaya engel bir durum bulunmamaktadır.Hele ki dava konusu olayda taslak görüşmelerinde muhalefet şerhi koyan üyenin Ağız,Diş ve Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı mensubu olduğu göz önüne alındığında şerh düşülen bilimsel tesbit ve kaygılar açısından işlemin bilimsel bir gerekçeye oturtulması gerekirdi

                Oysa bu yapılmadan hem Tıpta Uzmanlık Ana Dalları arasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisine hemde Diş Hekimliğinde Uzmanlık Ana Dalları arasında  Ağız,Diş ve Çene Cerrahisine yer verildiği görülmüştür.

                Bu durumda aykırılık olarak ileri sürülen nedenleri karşılayacak şekilde ve bilimsel gereklilikleri ortaya koyacak biçimde bu uzmanlık alanlarının birleşik bir ana dal şeklinde mi yoksa ayrı ayrı ana dal şeklinde mi teşkilatlanmalarının uygun olacağı konusunda hazırlanmış bilimsel bir gerekçeye dayanmayan Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi ile Ağız Diş ve Çene Cerrahisi şeklinde iki ayrı uzmanlık dalı getirilmesine ilişkin düzenlemede hukuka ve hizmetin gereklerine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

                Yönetmeliğin iptali ve yürütmenin durdurulması istenen diğer maddelerine gelince,

                Dava konusu edilen bu maddelerde hukuka aykırı bir yön görülmemiştir.

                Açıklanan nedenlerle dava konusu yönetmeliğin Ek-1 çizelgesinin3. sırasındaki Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi ibaresi ile Ek-2 çizelgesinin  1. sırasındaki Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi ibaresinin yürütmesinin durdurulması isteminin kabulü, diğer maddelere yönelik yürütmeyi durdurma isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

                2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27. maddesinin 2. fıkrasında, idari işlemin uygulanması halinde giderilmesi güç veya olanaksız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verileceği kuralı yer almıştır.

                Uyuşmazlık;18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine, Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında  Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine, Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemeler ile Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına  yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme ve Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan El Cerrahisi yan dal uzmanlığı yönünden "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin iptali isteminden doğmuştur.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin birden fazla hükmü dava konusu edildiğinden, bu düzenlemelere ilişkin hukuki irdeleme, düzenlemelerin gruplandırılması suretiyle ayrı ayrı yapılacaktır. 

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına  yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenlemenin incelenmesi;

        Anayasanın "Yönetmelikler" başlıklı 124. maddesinde; Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilecekleri düzenlenmiştir.

                14.4.1928 gün ve 938 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Yasanın, 04/04/2007 gün ve 26483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürülüğe giren 5614 sayılı Yasanın 4.maddesi ile değiştirilen 9. maddesi hükmüyle Sağlık Bakanlığının sürekli kurulu niteliğinde Tıpta Uzmanlık Kurulu ihdas edilmiştir. Maddenin son fıkrasında;"Kurulun çalışma usûl ve esasları ile ilgili diğer hususlarla ihtisas belgelerinin alınması ve uzmanlık eğitimi ile ilgili diğer usûl ve esaslar Sağlık Bakanlığınca hazırlanıp Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulacak yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik yürürlüğe konuluncaya kadar, mevcut düzenlemelerin uygulanmasına devam edilir" hükmü yer almaktadır.

                1219 sayılı Yasanın, 5614 sayılı Yasa yayımlanmadan önce yürülükte bulunan ve  1219 sayılı Yasanın ihdas edildiği tarihten anılan değişiklik yürürlüğe girene kadar değiştirilmemiş olan 9. maddesinde; "İhtısas vesikalarının sureti ahzi ve bu hususta mer'i olması lazım gelen kavait işbu kanunun tarihi meriyetinden sonra Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaletince tanzim edilecek bir nizamname ile tayin olunur" hükmüne yer verilmiş ve bu hüküm uyarınca  Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlan tüzükler ile tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.

                Günümüze kadar anılan madde hükmüne dayanılarak; 1929 yılında Tababet ve İhtisas Vesikaları Hakkında Nizamname, 1947 yılında Tababet Uzmanlık Belgeleri Tüzüğü,1956 yılında Tababet İhtisas Nizamnamesi, 1961 yılında Tababet İhtisas Tüzüğü,1962 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü,1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü, 2002 yılında ise Tıpta Uzmanlık Tüzüğü yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve son olarak dava konusu edilen düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği 18.7.2009 gününde  1219 sayılı Yasanın 5614 sayılı Yasa ile değişik 9. maddesi uyarınca yayımlanarak yürürlüğe girmiş, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.        

                Dava konusu edilen Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında yer alan düzenleme ile Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi  disiplini ana dal olarak belirlenmiş ve Ek-3 sayılı çizelgede Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalına bağlı yan dal olarak yalnızca El Cerrahisi disiplinine yer verilmiştir.

                Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplini ilk kez (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) 1947 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzükte uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiş olup, 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinde de yine bir uzmanlık ana dalı olarak  varlığını korumuştur. 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde ise (Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında)  Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de  (Ağız ve Çene Cerrahisi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde ise Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplinine yer verilmemiştir.       

                Hukuk devletinin gerekleri arasında yer alan kanuni idare ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi ; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesini ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uymasını gerektirmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, aynı ve benzer durumda olan kişi ve olaylar  için  eşit  uygulamayı  sağlamak  adına  objektif   düzenlemeler   yapması   ve  istikrarlı uygulamalarda bulunması şarttır. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir.

                İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları da açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin, tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin idari düzenlemelerdeki konumu itibariyle Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yer aldığı, tıp biliminde yeni bir alan olmadığı ve 1973 ile 2002 yıllarında yayımlanan idari düzenlemelerde yer almasa da 1947 yılından itibaren ülkemizde tıp alanında uygulaması bulunan cerrahi bir tıp disiplinini ifade ettiği anlaşılmaktadır. 

                Davacı dernek tarafından; Ağız Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinin sağlık hizmetinin sunumunda sıkıntı ve karmaşa yaratacağı ve düzenlemenin bilimsel bir açıklamasının bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; düzenlemenin yeni bir durum ihdas etmemesi, Cerrahi Tıp Bilimleri alanında yeni bir durum yaratmayarak, ülkemizdeki tıp uygulamasına 1947 yılında girmiş olan bir tıp disiplinini ana dal olarak benimsemiş olması nedeniyle bu iddialara itibar edilmemiştir.

                Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının takdir hakkını; daha önceki idari düzenlemelerden anlaşıldığı üzere ülkemizde (farklı şekilde adlandırılmış olsa da)  uygulaması bulunan (yeni bir alan olmayan) Ağız, Yüz ve Çene Cerrahisini uzmanlık ana dalı olarak düzenlemek yönünde kullanmasında kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Diğer taraftan; yan dal uzmanlık eğitimi, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 27. maddesinde; yan dalın bağlı olduğu ana dal uzmanlarının görebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak tanımlanmıştır. Yukarıda sayılan ve bugüne kadar tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin esas ve usulleri belirleyen tüzüklerde de yan dal eğitimi veya ileri ihtisas şeklinde belirlenen uzmanlık eğitimi ilgili ana dal uzmanlarının devam edebileceği bir uzmanlık eğitimi olarak belirlenmiştir.

                Bu hale göre; ayrı bir uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmesinde yukarıda açıklanan nedenlerle hukuka aykırılık bulunmayan Ağız ,Yüz ve Çene Cerrahisinin, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalına bir yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin hukuki durumun bir eksik düzenleme olarak değerlendirilemeyeceği de açıktır.

               Bu durumda; Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. satırında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Ek-3 sayılı çizelgede Ağız ,Yüz ve Çene Cerrahisinin, Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirlenmemesinde hukuka aykırılık bulunmadığından davanın bu kısmına ilişkin olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresinin incelenmesi;

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin geçici 10. maddesinde; "Algoloji, Askeri Psikiyatri, Cerrahi Onkoloji, Çocuk Acil, Çocuk Genetik Hastalıkları, Çocuk Göğüs Hastalıkları, Çocuk Kalp ve Damar Cerrahisi, Çocuk Radyolojisi, Çocuk Romatolojisi, Çocuk Ürolojisi, Çocuk Yoğun Bakımı, El Cerrahisi, Geriatri, Harp Cerrahisi, Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi, Klinik Nörofizyoloji, Periferik Damar Cerrahisi, Perinatoloji ve Yoğun Bakım yan dallarında, bağlı ana dalda uzman olduktan sonra ve bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce o yan dal alanında yurt içinde veya yurt dışında en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere beş yıl süreyle araştırma, uygulama ve inceleme yapmış bulunanlar, yaptıkları araştırma, uygulama ve incelemeler ile aldıkları eğitimlere ait belgelerini ve bu alanda yurt içi ve yurt dışında yayımlanmış bilimsel yayınlarını ibraz ederek, bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde uzmanlık belgesi almak için Bakanlığa başvurabilir. Başvurular Kurul tarafından birinci fıkrada belirtilen başvuru süresinin bitiminden itibaren altı ay içerisinde değerlendirilir. Çalışmaları yeterli görülenlerin uzmanlık belgeleri Bakanlıkça düzenlenerek uzmanlıkları tescil edilir. " hükmüne yer verilmiştir.

                Aynı Yönetmeliğin "tanımlar" başlıklı 4. maddesinde, kurum veya eğitim hastanesi; tıp ve diş hekimliği fakülteleri ile Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlar ve Adli Tıp Kurumu olarak tanımlanmıştır.

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10.maddesi, madde metninden de anlaşıldığı üzere; bazı yan dallarda, yan dalın bağlı  olduğu ana dalda uzman olan tabiplerden, ilgili yan dalda yaptığı çalışmaları belgeleyenlere yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin bir düzenlemedir.

                Tıpta uzmanlık eğitiminde bugüne kadar yayımlanmış idari düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesinden; bazı ana dal ve yan dallarda istisnai yollardan (sınav şartı olmadan veya eğitim sürecine tabi tutulmadan) uzmanlık belgesi verilmesinin yeni bir uygulama olmadığı anlaşılmaktadır. 1956 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Nizamnamesinin geçici 4. maddesinin 1. fıkrasında; İç Hastalıkları uzmanı olan tabiplerden, verem savaş dispanserlerinde  6  yıldan  fazla  çalışmış   olanlara,   Göğüs   Hastalıkları   uzmanlığı  belgesi verileceği hüküm altına alınmıştır.  Benzer bir düzenlemeye 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde de yer verilmiş ve anılan Tüzüğün geçici 6. maddesinde; bir tıp dsiplininde uzmanlığı bulunan tabiplerden bir ileri ihtisas alanında araştırma, etüd, bilimsel yayın yapmış olanların iligili belgeleri sunmak ve Sağlık Bakanlığınca kurulacak komisyonun incelemesinden geçmek koşuluyla ileri ihtisas uzmanlık belgesi alabileceği hüküm altına alınmıştır. Bu iki örneğe paralel olarak; 1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünün geçici 5. ve geçici 6. maddesinde; 1973 yılında Tababet Uzmanlık Tüzüğü geçici 3., 4. ve 5. maddelerinde; 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün geçici 6. maddesinde ve son olarak dava konusu düzenlemeleri içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin 10. maddesinde, idari istikrar oluşturacak şekilde benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

                Bu düzenlemelerin hepsinde yer alan ortak özellik; istisnai yollardan uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerde, yeterliliklerini ortaya koyacak nitelikte bir takım şartların aranmasıdır. Bu şartlar; bilimsel çalışma, araştırma, etüd yapmış olmak, yurt içinde ya da yurt dışında belli niteliklere sahip sağlık kurumlarında çalışmalarda bulunmuş olmak gibi bilimsel yeterliliğe ilişkin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır.

                İdarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.

                Bu bağlamda; Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 .maddesinde sayma suretiyle belirlenen görevleri uyarınca gerek tek tek bireylerin gerekse bir bütün olarak toplumun sağlığını korumak, bu amaçla plan program yapmak ve gerekli teşkilatı kurmaktan sorumlu olan Sağlık Bakanlığının, sağlık hizmetini ifa edecek olan tabiplere istisnai yollardan uzmanlık belgesi verilmesi konusunda, sağlık hizmetinin daha nitelikli bir şekilde sunulmasını sağlamak amacıyla çeşitli kriterler getirmesinin takdir hakkı kapsamında bulunduğu açıktır. Bu takdir hakkının dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak; istisnai yollardan yan dal uzmanlık belgesi alacak olan tabiplerin en az iki yıl eğitim kurumunda (tıp ve diş hekimliği fakülteleri, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Bakanlıkça uzmanlık eğitimi vermeye yetkili kılınan sağlık kurumlar ve Adli Tıp Kurumu) çalışmış bulunması yönünde bir şart getirilerek kullanılmasında; sağlık gibi önemli bir alanda görev yapacak olan uzman  tabiplerin belirlenmesinde belli nitelikleri haiz sağlık kurumunda (eğitim kurumu) çalışmış olmak gibi niteliğe ilişkin olduğu açık olan bir şart getirilmesi nedeniyle kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

                Bu durumda; bazı yan dallarda, yan dalın bağlı  olduğu ana dalda uzman olan tabiplerden, ilgili yan dalda yaptığı çalışmaları belgeleyenlere yan dal uzmanlık belgesi verilmesine ilişkin düzenlemeyi içeren Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin Geçici 10.maddesinin 1.fıkrasında yer alan;  "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibarelerinde hukuka aykırılık görülmediğinden davanın bu kısmına yönelik olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddi gerekmektedir. 

                Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31.sırasında  Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık ana dalının eğitim süresinin 5 yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme nin incelenmesi;

                Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi disiplini ilk kez 1961 yılında yayımlanan Tababet İhtisas Tüzüğünde (Çene Cerrahisi ve Plastik Cerrahi adı altında)  Çocuk Cerrahisi, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Genel Cerrahi uzmanlık ana dallarına bağlı iki yıl eğitim süresi olan bir ileri ihtisas olarak mevzuatımıza girmiş,1962 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde de  (Plastik Cerrahi adı altında) Genel Cerrahi uzmanlık ana dalına bağlı bir ileri ihtisas alanı olarak yer almıştır. 1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğünde ise, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi olarak 5 yıl eğitim süresi olan bir uzmanlık ana dalı olarak düzenlenmiştir.  2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde de Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi, ana dal olarak varlığını korumuş ve eğitim süresi altı yıla çıkarılmıştır. Bu süreçten açıkça anlaşıldığı üzere, iki yıllık bir ileri ihtisas olarak başlayan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi eğitimi yıllar içinde Genel Cerrahiden ayrılarak bağımsız bir ana dal haline gelmiş ve bu bilim alanına ilişkin olarak yaşanan gelişim sürecinde eğitim süresi altı yıla kadar uzatılmıştır.

                Diğer taraftan; diş hekimliğine ilişkin düzenleme ilk kez 1928 tarihli ve 1219 sayılı Yasada yer almakla birlikte, ne 1929 tarihli Tabiplerin İhtisas Vesikaları Nizamnamesinde, ne de 1947 tarihli Tababet Uzmanlık Belgeleri Hakkında Tüzükte diş hekimlerine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. 1956 tarihli Tababet İhtisas Nizamnamesinde ise, Ortodonti ihtisas şubeleri arasında sayılmış, 1961 tarihli Tababet İhtisas Tüzüğünde de, Ortodonti ve Pedodonti yardımcı ve temel tıp bilim dalları arasında sayılmıştır. Yine, 1962 tarihli Tababet Uzmanlık Tüzüğünde, Ortodonsi ve Diş ve Maksilofasiyal Protez klinik tababet uzmanlıkları arasında, 1973 tarihli Tababet Uzmanlık Tüzüğünde ise, Ortodonti ve Diş Protezi uzmanlık ana dalları arasında sayılmıştır. 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğünde de, Tababet Uzmanlık Tüzüğünde yer alan Ortodonti ve Diş Protezi uzmanlık ana dalına, Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi ile Pedodonti ve Periodontoloji uzmanlık ana dalları eklenerek uzmanlık ana dalı sayısı 5'e çıkarılmıştır. Ancak, Tüzükte yapılan bu düzenlemeye karşı açılan davada, Dairemizin 30.09.2004 gün ve E:2002/3488, K:2004/3549 sayılı kararı ile Tüzüğe ekli Çizelgenin "diş hekimleriyle ilgili uzmanlık dalları" kısmının iptaline karar verilmiş ve bu karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca onanmış ve karar düzeltme istemi de reddedilerek kesinleşmiştir. Dava konusu Yönetmelikle de, daha önceki düzenlemelerde yer alan Ortodonti ve Diş Protezi (Protetik Diş Tedavisi) uzmanlık ana dallarına Ağız Diş ve Çene Cerrahisi, Endodonti, Pedodonti ve Periodontoloji olmak üzere 4 ihtisas dalı daha eklenerek diş hekimliğinde 6 uzmanlık ana dalı öngörülmüştür.

                İdarelerin tesis ettikleri işlemlerin (bireysel-düzenleyici) unsurlarından olan sebep unsuru idareyi işlem yapmaya iten hukuki neden, bir başka ifadeyle;tüm idari işlemlerde olduğu gibi işlemle gerçekleştirilmeye çalışılan kamu yararına dayanan hukuki, somut durumdur. İdari işlemin sebep ögesindeki hukuka aykırılık işlem yargı mercii önüne getirildiğinde resen dikkate alınacaktır.

                Bu bağlamda; idari işlemlerin bir sebebe ve gerekçeye dayalı olması hukukun genel ilkelerinden olduğundan, bu ilke genel anlamda düzenleme veya işlem yapan idareyi uyguladığı ve düzenleme yaptığı alanda  doğru  ve  anlamlı  olgular  ortaya  koymaya  ve  denetim  yapmaya  zorlar. İşlemlerde gösterilen sebep ve gerekçe, işlemin yasaya uygunluğu ve dayanağını değerlendirme, itiraz edip etmeme konusunda ilgililere yardımcı olmakla birlikte, idarenin saydamlığı, savunma hakları ve idareye güven ilkeleri ve hukuk devleti anlayışının oluşumu noktalarında da büyük öneme sahiptir.

                Diğer taraftan idarelerin işlem tesis ederken kendilerine Anayasa ve yasalarla çizilen çerçeve içinde takdir hakkına sahip oldukları açıktır. Ancak bu takdir hakkı, serbestçe kullanılanabilecek  bir keyfiyeti ifade etmeyip, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olarak temellendirilmiş olgularla desteklenmelidir.

                Anayasamızın 10.maddesinde yer alan eşitlik ilkesinin görünümlerinden biri olan düzenli idare ilkesi; idarenin düzenleme yapma yetkisine sahip olduğu alanlarda, bu alanları tüzük yönetmelik gibi idari metinlerle objektif bir şekilde düzenlemesi ve sürekli uygulamalar ile hukuki istikrarı tesis ederek buna uyması olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla, idarenin düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, hukuka uygun olan uygulamayı sağlamak adına objektif düzenlemeler yapması ve istikrarlı uygulamalarda bulunması gerekmektedir. Bu bağlamda; idarenin yetki sahibi olduğu alanlarda yapacağı düzenlemelerde, haklı bir neden olmadan yerleşik, istikrar kazanmış uygulamalarından ayrılması sahip olduğu serbestiyi düzenli idare ilkesine ve bu ilkenin bağlı olduğu eşitlik ilkesine aykırı kullanması anlamına gelecektir. İdarelerin; düzenleme yetkisine sahip olduğu alanlarda, uygulamaları çağın gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun olarak değiştirip, yeniden düzenlemesi, kamu hizmetine egemen olan ilkelerden biri olan uyarlama(değişkenlik) ilkesi uyarınca hem bir görev hem de bir yetki ise de; bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılması ve düzenlemede yapılan değişikliğe temel olan, bir başka ifadeyle kamu yararını gerçekleştirecek bu düzenlemeyi gerektiren olguların somut olarak ortaya konulması şarttır.

                Bu kapsamda, dava konusu uyuşmazlık yukarıda belirtilen temel hukuki ilkelerle birlikte ele alınınca, ülkemizdeki hukuki düzenlemeler çerçevesinde gelişim süreci yukarıda kısaca belirtilen Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalında, 2002 yılından bu yana altı yıllık bir zaman diliminde verilen uzmanlık eğitimi süresinin beş yıla düşürülmesine ilişkin değişikliğin ve diş hekimliği alanında yeni bir uzmanlık ana dalı ihdas edilmesine ilişkin düzenlemenin, bu düzenlemeleri hukuka uygun kılacak bilimsel gerekçelere dayanması gerekmektedir.

                Ayrıca, tıp gibi insan hayatına doğrudan etkisi olan bir alanda sağlık hizmetini sunacak uzmanların eğitim süresine ilişkin olarak yapılan değişikliğin ve yeni bir ana dal ihdas edilmesine ilişkin düzenlemenin, salt bu konuda idarenin yetkili olması ve takdir hakkına sahip bulunması gibi kavramlarla açıklanamayacağı, anılan konularda değişikliğe gidilmesini yeni düzenleme yapılmasını gerektiren bilimsel gerekçelerin ortaya konulmasını da gerektirdiği tartışmasızdır. Aksi, idarenin sahip olduğu düzenleme yetkisini ve takdir hakkını yukarıda belirtilen ilkelere ve dolayısıyla hukuka uygun kullanmadığı anlamına gelecektir.

                Davalı idarelerce, dava konusu düzenlemelerin; uzun süren toplantı ve çalışmalar neticesinde, bilimsel çevrelerden görüş alınarak ülkemiz ihtiyaçları ve gelişmiş ülkelerin uygulamaları gözetilerek alanında uzman kişilerce yapıldığı ve  tıpta uzmanlık eğitimine ilişkin olarak ana dal ve yan dal belirlemek konusunda takdir hakkı ve yetkisinin uhdelerinde olduğu ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ileri sürülmüştür. Ancak; bu iddiaları destekleyen ve düzenlemenin yapılmasına temel teşkil eden bir bilimsel çalışmanın ya da raporun bulunmadığı; ülkemizde Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi eğitiminin süresinin beş yıla düşürülmesi yönündeki gerekliliği ve diş hekimliğinde yeni bir ana dal kurulmasını gerektirecek akademik ihtiyacın varlığını ortaya koyan verilerin ve bu yöndeki akademik çevrelerden alınmış bilimsel görüşlerin dikkate alınarak düzenleme yapıldığını gösterecek bilgi ve belgelerin sunulamadığı görülmektedir.

                Ayrıca Sağlık Bakanlığınca; yeterli savunma süresi olmadığından ve hangi düzenlemelere karşı dava açılacağı bilinemeyeceğinden yapılan düzenlemelere ilişkin bilimsel raporların hazırlanamadığı ileri sürülmüştür. Ancak; Dairemizin konuyla ilgili daha önceki kararlarında da gerekçe olarak yer verdiği, düzenlemeyi hukuki kılacak ve kamu yararına yönelik bilimsel gerekçe kavramı; dava konusu düzenlemenin yapıldığı aşamadan önce ortaya çıkmış olan ve düzenlemeye yol açan gerekliliği işlemin sebep ve amaç unsurunu da oluşturacak şekilde ortaya koyan ve dolayısıyla idari düzenlemeye yön veren bir kavramdır. Bir başka ifadeyle bilimsel gerekçe(rapor, veri) düzenlemeye temel teşkil ettiğinden düzenleme yapıldığı, sonuçlandığı anda zaten var olan bir kavramı ifade etmekte olup, düzenleme hukuk aleminde sonuç doğurup, dava konusu edildikten sonra oluşturulacak bir sebep değildir.

                Bu açıklamalar ışığında;Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalında uzmanlık eğitimi süresini beş yıl olarak belirleyen düzenleme ile diş hekimliği alanında Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin  düzenlemeyi hukuki bir zemine oturtacak, idarenin takdir hakkını ve düzenleme yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri uyarınca kullandığını ortaya koyacak bilimsel gerekçenin bulunmadığı anlaşıldığından, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin Ek-2 sayılı çizelgesinin 1. sırasında yer alan Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi ana dal uzmanlık alanı ihdas edilmesine ilişkin  düzenlemede hukuka uyarlık görülmemiştir.

                 Bu nedenlerle, dava konusu düzenlemelerden hukuka aykırılıkları tespit edilmiş olanların; hukuka aykırı olarak ihdas edilmiş bir ana dal alanında uzmanlık eğitimi verilmesini sağlayacak olması ve Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi uzmanlık eğitiminde eğitim süresinin kısaltılmasına ilişkin düzenleme yapması ve bunun eğitim kurumlarında uygulamaya konulacağı dikkate alındığında, giderilmesi güç veya olanaksız zararlar doğuracağı da açıktır.

                Açıklanan nedenlerle, Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliğinin; Ek-1 sayılı çizelgesinin 31. sırasında yer alan Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalı uzmanlık eğitimi süresinin beş yıl olarak belirlenmesine ilişkin düzenlemenin, Ek-2 sayılı çizelgesinin Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi adı altında ana dal ihdas edilmesine ilişkin 1. sırasında yer alan düzenlemenin yürütmesinin durdurulmasına; Ek-1 sayılı çizelgesinin 3. sırasında Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin uzmanlık ana dalı olarak belirlenmesine ilişkin düzenleme ile Yönetmeliğin geçici 10. maddesinde yer alan "en az iki yılı eğitim kurumlarında olmak üzere" ibaresi ve Ek-3 sayılı çizelgesinde Ağız,Yüz ve Çene Cerrahisi disiplininin Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahisi ana dalına  yan dal olarak bağlanmamasına ilişkin eksik düzenleme yönünden yürütmenin durdurulması isteminin reddine 05.04.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.