Ergene Nehri ve Derin Deşarj Projesi İle İlgili Basın Açıklaması

Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Edirne Barosu, Tekirdağ Barosu, Kırklareli Barosu, Türk Tabipleri Birliği ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği temsilcileri tarafından Ergene Platformu ve Trakya Platformu üyelerinin de katılımı ile "Marmara Denizi - Trakya Ergene Derin Deşarj Projesi" inceleme gezisi sonrasında 20 Eylül 2014 tarihinde basın açıklaması yapıldı.

 

BASIN AÇIKLAMASI

Tekirdağ Valiliği’nin koordinatörlüğünde Tekirdağ Ergene Derin Deniz Deşarj A.Ş tarafından yürütülen Meriç-Ergene Havzası OSB Müşterek Atıksu Arıtma Tesislerinde Arıtılmış Atıksuların Marmara’ya Deşarjını Sağlayacak Toplama ve Derin Deşarj Sistemi Uygulama Projesine ilişkin olarak Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, MAREM (Marmara Environmental Monitoring) projesi yetkilileri, Ergene Platformu ve Trakya Platformu ile Çorlu İlçesi’nde Ergene Nehri’nde ve deşarjın yapılacağı Şerefli deresinde incelemelerimizi tamamlamış bulunmaktayız. Heyet olarak bu inceleme ve değerlendirmelerin sonunda görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmakta yarar görüyoruz.

Marmara Denizi 11352 km2 lik bir alana ve 1089 km kıyıya sahip, yarı kapalı, büyük ölçüde kirlenmiş, sınırlı düzeyde su alışverişi olan, sorunlu bir iç denizdir. Uğradığı aşırı kirlenme karşısında kendi oksijen gücü yetersiz kalmaktadır. Uluslararası yükümlülükler ve iç hukukumuz koruyucu hükümler içerdiği halde Marmara’nın bugünkü duruma gelmesi önlenememiş, gelişen “çevre hakkı” anlayışı ve çevre koruma bilinci de yetersiz kalmıştır. Marmara Denizi artık kendini yenileyememektedir. Uğradığı aşırı kirlenme karşısında kendi oksijen gücü yetersiz kalmaktadır. Uluslararası yükümlülükler, iç hukukumuz, Çevre Yasası’ndan Kıyı Yasası’na birçok yasa ve yönetmelik koruyucu hükümler içerdiği halde Marmara’nın bugünkü duruma gelmesi önlenememiştir.

Bölgede önemli kirlilik kaynakları arasında başı çeken Ergene nehrindeki kirliliğinin yarattığı etkiler üzerine birçok bilimsel çalışma yapılmıştır. Tarımdan çevre ölçümlerine, insan etkilerinden ekolojik etkilere kadar yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar iç açıcı değildir. Ergene havzasında yoğun sanayi faaliyetlerinden kaynaklı bir kirliliğin varlığı tartışmasız olarak mevcuttur. Ergene Nehri, Trakya Bölgesi’nde çiftçilerin yaklaşık olarak 300.000 dekarlık 1., 2. ve 3. sınıf tarım alanlarının beslendiği en önemli akarsudur. Ergene Nehri, uluslararası su niteliğinde olan Meriç Nehri’nin en önemli kolu durumundadır. Nehir ve kolları devamlı su tutmakta ise de havzaları dar ve taşıdığı su miktarları azdır. Havzanın su taşıma potansiyelinden fazla sanayiye izin verilmesi nedeniyle özellikle yeraltısu kullanımının arttığı yaz aylarında nehirdeki kirlilik çok üst seviyelere çıkmaktadır.

Şu anda gündemde olan proje ile Marmara Denizine yapılacak derin deşarjda arıtma-ayrıştırma yapılıp/yapılmayacağı açık ve net olmayıp ; yeni sanayi alanları yaratacağı kuşkusu oluşmaktadır. Yürürlükte olan Ergene Acil Eylem Planı çerçevesinde bugüne kadar etkin bir faaliyetin görülmediği, cezalarla bu sorunun çözülemeyeceği anlaşılmıştır. Yeni yapılan 8 adet Islah Organize Sanayi Bölgesine rağmen kirliliğin aynı şekilde devam etmesi oldukça düşündürücüdür.

Bu bulgulardan hareketle Ergene havzasındaki su kaynaklarının kirlilikten korunmasına yönelik olarak bütünsel bir çalışma yürütülmesi mutlak bir gereksinimdir.

Ne var ki, kirlilik ortaya çıktıktan sonra bertaraf yöntemlerini tartışmak yerine akılcı olan kirliliğin kaynağında engellenmesidir. Trakya’da Bölge bazlı planlama çalışmaları sorunu çözmemiştir. Ancak Trakya‘daki sorunun temel kaynağı olan İstanbul‘dan sanayinin göçü, değişik kesimler için doğrudan bir rant kaynağıdır. Hem neo-liberal politikaların etkisinde kalan, hem de bu göçün getireceği rantın peşinde olan kesimler tarafından plana aykırı ve münferit düzenlemelerin yapılması bugün yaşanan sorunların temelini oluşturmaktadır

Meriç- Ergene Havzası OSB Müşterek Atıksu Arıtma Tesisilerinde Arıtılmış Atıksuların Marmara’ ya Deşarjını Sağlayacak Toplama ve Derin Deniz Deşarj Sistemi Uygulama Projesine yönelik toplama ve derin deniz deşarjına ilişkin bütünsel bir ÇED Raporu hazırlanması gerekirken proje kapsamında yer alan tüm OSB’ ler Atıksu Arıtma Tesisi Projelerini ayrı ayrı ÇED Raporu hazırlayarak değerlendirmişlerdir/ değerlendirmektedirler. BU ÇED Raporlarına bakıldığında atıksuyun derin deniz deşarjı ile alıcı ortama verileceğinden bahisle Müşterek Atıksu Arıtma Tesislerinde Arıtılacak Atıksuların Marmara Denizine Derin Deniz Deşarjı Projesine atıfta bulunulduğu görülmektedir. Deşarj parametreleri konusunda ise Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin Derin deniz deşarjı ile ilgili hükümlerine ve deşarj limitlerine uyulacağına ilişkin taahhütlerin yer almadığı tespit edilmiştir. Yine aynı raporlarda Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin bir gereği olan Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinde belirtilen sınır değerlerin sağlaması konusundan bahsedilmemiştir.

Haliç’i temizlemek için Marmara nasıl kirletildi ise şimdi de aynı acımasızlık bir kez de Ergene üzerinden Marmara’ya yapılmak istenmektedir. Haliç’e gelen bütün atık suların bir kanalla toplanıp Ahırkapı açıklarından Marmara’ya verilmesine benzer bir uygulamanın düşünüldüğü anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım sorun çözmek değil sorunu gözden uzaklaştırmak, saklamak ve başka sorunlara yol açmaktır. Bilimsellikle ve ekonomiye katkı ile de bağdaşması olanaksızdır.

Bir dönem Trakya tarımsal sulamasının simgesi olan Ergene bu gün ülkemizdeki nehir kirliliğinin sembolü olmuştur. Bölgede yapılan çok sayıda araştırma ağır metal krililiği başta olmak üzere ciddi kirlilik bulgularına işaret etmektedir. Bölgedeki nehir ve toprak kirliliği konusunda, birçok bilimsel toplantı yapılmış, araştırmalar sunulmuş ayrıca yüksek lisans ve doktora tezi çalışmaları da yapılmıştır. Üniversiteler, Meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve gönüllü kuruluşlar yoğun çaba göstermiş, kestirimde bulunmuş ve geleceğe yönelik kaygılarını yazılı, sözel ve görsel olarak sunmuştur. Ancak bugünkü noktaya gelinmesini önleyememiştir.

Bilimi, biliminsanlarını, meslek kuruluşlarını dinlemeyen sorunu görmezden gelen, tersine uyaranları cezalandırma girişimlerinde bulunmayı seçen kamu yöneticileri etik, vicdani ve ahlaki açıdan büyük bir sorumluluğun altına girmektedir. Sağlıklı bir çevrede yaşamak herkesin hakkıdır, sağlıklı olabilmenin temel koşuludur. Bugün Ergene’den akan zehire neden olanlar ve bunu önlemeyen, düzeltmeyenler toplumsağlığına en büyük tehdidi oluşturmaktadır.

Çevre ve çevresel politikalara ilişkin kaygılar, artık ulusal sınırları aşmıştır. Ekoloji uluslar aşırıdır. İnsanlığın ortak koruyuculuğundadır. Küresel birliktelik ruhu ortak geleceğimizin ön koşuludur. İnsanlığın bugün ulaştığı uygarlık düzeyi ve kazanımlar gelecek kuşaklar pahasına yaratılmış ve yoksul insan sayısı giderek artmış ise hiçbir ekonomi ya da ekonomik sistem başarılı sayılamaz. Üretim ve tüketim düzenleri bu mantık ile ve doğanın yasalarına uymayan bir yıkıcılıkla sürüp gittikçe çevre sorunlarının çözümünde başarı sağlanamaz.

Özetle, yürürlükte olan çevre mevzuatı hükümlerine göre Tekirdağ bölgesinde Marmara Denizi hedefli olarak “DERİN DENİZ DEŞARJI” yapma olanağı bulunmamaktadır.

Türkiye Barolar Birliği, barolar, diğer meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve kişiler olarak suyumuzu, havamızı ve toprağımızı kirleten, kirletmeye izin veren, geleceğimizi yok edenlerle mücadele etmeye devam edeceğiz.

Hepinize saygılar sunarım.

Türkiye Barolar Birliği

Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu ve diğer katılımcılar adına

Av. Ali ARABACI