TTB Merkez Konseyi, 13 Ekim 2017 tarihinde sosyal medya üzerinden duyurulan “vajinal sülük uygulaması kursu”nun  tıp camiasında büyük bir kaygıyla karşılandığını bildirdi. TTB’den yapılan açıklamada kadın sağlığının tehdit altında olduğu uyarısında bulunuldu.

TTB Merkez Konseyi’nin açıklaması aşağıdadır: 

 

Kadın sağlığı tehdit altında!

13 Ekim 2017 tarihinde sosyal medyada “http://www.hacamatenstitusu.com.tr’’ adresinden duyurulan ve ebe olan bir kişi tarafından verileceği bildirilen “vajinal sülük uygulaması kursu”  duyurusu tıp camiasında kaygıyla karşılanmıştır.  

Son yıllarda hızla yaygınlaşan ve herkesin katılımına açık olan hacamat terapisi öğretme kurslarına şimdi de vajinal sülük kursu eklenmiştir. Cinsiyet organlarının anatomisi, fizyolojisi, hastalıkları, bu hastalıkların önlenmesi ve tedavisi konularında bilimsel eğitim almış, bu eğitim sonucunda kazanılan bilgi ve beceriye dayalı olarak bu hastalıkları tedavi etme yetkisine yasalarla sahip olmuş hekimler olarak, sülük tedavisi adı altında yapılmak istenen uygulamalar konusunda büyük bir rahatsızlık yaşıyoruz.

Geleneksel olduğu ve hastalıklara iyi geldiği söylemleriyle meşrulaştırılan ve bir günlük kurslarla herkes tarafından uygulanır ve ulaşılır hale getirilerek yaygınlaştırılan sülük ve hacamat tedavisi gibi uygulamalar, halkın sağlığını tehdit etmektedir. Kadın cinsiyet organları, dış ortama açılmaları ve karın boşluğuna komşu olmaları nedeniyle özel hijyenik koşulları, hijyenik muayeneyi ve tedaviyi gerektiren organlardır. Öte yandan özel bilgi, beceri ve teknik donanım gerektiren asepsi, antisepsi, dezenfeksiyon (mikropsuzlaştırma) gibi uygulamalar, tüm dünyada hem insan ölümlerini hem de cinsiyet organı hastalıklarını, doğum, düşük gibi durumlarda kadın ölümlerini azaltan çağdaş tıp uygulamaları olarak kullanılmaktadır. Kadın genital organları ve hastalıklarına ilişkin bilgilerin artması, koruyucu önlemlerle birlikte tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi sonucunda, günümüzde kadın üreme sisteminde hastalığa yol açan patolojilerin hemen tümü teşhis ve tedavi edilebilir olmuştur. Kadın genital sistemi hastalıklarına ilişkin tıbbın geldiği aşama böyleyken ve üstelik üreme dönemindeki kadınların büyük bir oranında kansızlık olduğu biliniyorken, kan emen sülüklerle tedavi ya da hacamat gibi kanın akıtılmasına dayalı uygulamaların kadınlardaki kansızlığı derinleştireceği, var olan hastalıkların teşhis ve tedavisini geciktireceği, kanayan bir organa hijyenik kurallar ve koşullar sağlanmaksızın herkes tarafından yapılabilen girişimlerin kanda mikroorganizmaların artışına neden olarak kadınların ölümüne yol açabileceği ortadadır. Tam da bu noktada, geleneksel ve tamamlayıcı tedaviler adı altında ardı ardına kamuoyunun gündemine getirilen bilim dışı uygulamaların ve bunların ortaya çıkmasının ortamını hazırlayan siyasal iklimin, toplum sağlığı açısından oluşturduğu risklere dikkat çekmek istiyoruz. Ayrıca, belirtmek isteriz ki, kadınlar, dün olduğu gibi bugün de bedenlerine ve geleceklerine sahip çıkacaklar; bedenlerinin muhafazakâr politikaların uygulama alanı olmasına izin vermeyeceklerdir.

Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında yürütülen ve sağlık sisteminde çöküşe neden olan politikaların toplumda yarattığı güvensizlik ve bunun yanı sıra yaşamın tüm alanlarında dayatılan muhafazakârlaşma özellikle kadınların yaşamını kuşatma altına almaktadır.  Öyle ki, kadın bedeni, muhafazakâr politikaların yaşama geçirilmesinin bir aracı işlevini görmektedir. Kadın cinselliğini yok sayan, hekimler arasında kadın doktor erkek doktor ayrımı yaparak kadınların erkek doktora muayene olmasını engelleyen, geleneksel değerler adı altında kadınlara dayatılan erkek egemen yaklaşım nedeniyle çok sayıda kadın, cinsiyet organlarına dair şikayetlerini ayıplanma korkusuyla dile getirememekte, muayenelerini  yaptıramamaktadır. Bunun bir sonucu olarak, birçok kadın, cinsiyet organlarıyla ilgili kanamalı hastalıkların teşhis ve tedavisine ulaşamamakta ya da geç ulaşmakta; hâkim politikalar doğrultusunda kendilerine seçenek olarak sunulan bilim dışı yöntemlere başvurmak dışında bir çare bulamamaktadır. Bu duruma bağlı olarak, çağdaş tıp yöntemleriyle erken teşhisi ve tedavisi mümkün hastalığı olan kadınlar, tedavide gecikme ve bunun sonucunda ortaya çıkan ciddi sağlık sorunları nedeniyle kaybedilebilmektedir. Öte yandan, yazılı ve görsel basında yer alan haberlerde, geleneksel değerlere uygun olduğu için başvurulan bu tür uygulamalarda, uygulayıcıların kişinin özelde de kadının bedenini istismar ettiğine ilişkin örneklere sık olarak rastlanmaktadır. Hayatın kaybına kadar giden riskler taşıyan, aynı zamanda da insan bedeninin mahremiyetini ihlal eden bu tür uygulamalar asla kabul edilemez.  

Sonuç olarak, hangi hastalıklarda iyi geldiği açıkça belirlenemeyen, etki mekanizması bilinmeyen, tedavideki etkinliği, güvenliği ve başarısı konusunda bilimsel araştırma yapılmadığı için hakkında yeterli bilgi üretilmemiş olan, insan sağlığına vereceği zarar ve yararı saptanamayan bu tür uygulamalar, yalnızca uygulamanın yapıldığı bireylerin sağlığını riske atmakla kalmamakta, aynı zamanda uygulamaları destekleyen devlet politikaları (SGK ödemeleri, kongreler, kurslar, medya tanıtımları) yoluyla tüm halkın sağlığını tehdit etmektedir.

Antik çağdan günümüze hekimlik meslek etiği ilkelerinin başında hastaya “öncelikle zarar vermeme” ilkesinin geldiğini,  sağlık hakkının en temel öğelerinden birinin herkesin çağdaş tıp yöntemlerine erişim hakkının sağlanması ve bilimsel bilgiye dayalı hizmet sunumunda mümkün olan en iyinin gerçekleştirilmesi yükümlülüğünün devletin asli sorumluluğu olduğunu Sağlık Bakanlığı yetkililerine hatırlatıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği olarak, devletin acilen yasalarla belirlenen sorumluluklarını yerine getirerek tüm insanların gereksinim duyduğu sağlık hizmetine erişiminde karşılaşılan sorunların giderilmesi; başta kadınlar olmak üzere toplum sağlığını tehdit eden uygulamaları desteklemekten vazgeçilmesi; hacamat, sülük gibi geleneksel adı altında kabul edilen uygulamalara yönelik olarak denetim görevinin yerine getirilmesi; bu konuda yapılan kampanyaların, duyuruların, kursların yasaklanması, kurs ve tedavi veren merkezlerin kapatılması, uygulayıcılar ve sorumlular hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılması; bu yöntemlere başvuruya olanak sağlamayacak nitelikli sağlık hizmet sunumunu içeren bir sağlık politikasının acilen  oluşturulması öncelikli talebimizdir.   

Türk Tabipleri Birliği olarak, etkililiği ve güvenliği belirlenmemiş, yarar zarar değerlendirmesi yapılmamış, bilimselliği kanıtlanmamış, toplum sağlığını riske atan tüm bilim dışı uygulanmaların karşısında olduğumuzu; nitelikli, bilimsel, çağdaş tıp yöntemlerine dayalı hizmet sunumunu tavizsiz olarak savunacağımızı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.  

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi