Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, üroloji uzmanı Dr. Hasan Cabbar’ın İstanbul’da bir hasta yakının saldırısı sonucu yaralanmasıyla ilgili açıklama yaptı.

Dr. Hasan Cabbar’a yönelik saldırının failinin serbest bırakılmasına tepki gösteren TTB Merkez Konseyi, sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artıran unsurlardan birinin şiddeti uygulayanların cezalandırılmayacağı ya da önemsenecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesini taşımaları olduğuna dikkat çekti.

TTB Merkez Konseyi, sağlıkta şiddetin vites yükselterek devam etmesinin birinci derecede sorumlusunun başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere, kayıtsız ve anlayışsız tutumlarıyla TTB’nin çağrılarına kulak tıkayan kişi ve kurumlar olduğunu belirtti. Açıklamada, “14 Mart’ın 100. yıldönümü yaklaşırken, sağlıkta şiddet ikliminin beslendiği koşulları açıklamaya, barışçıl ve huzurlu bir sağlık ortamı için gerekenleri talep etmeye, yetkiyi elinde bulunduranları sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve işbirliğine çağırmaya devam edeceğiz” denildi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

 

Kifayetsiz Düzenlemeler Sağlıkta Şiddeti Durduramıyor

26 Şubat Salı günü İstanbul’da Üroloji Uzmanı Dr. Hasan Cabbar’ın bir hasta yakınının saldırısı sonucu yaralandığını üzülerek öğrenmiş bulunuyoruz.  Sol elinde ve burnunda kırıklar saptanan meslektaşımıza geçmiş olsun diyor, kendisinin bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyoruz.

Olayın failinin Dr. Cabbar’ın 2 ay önce özel bir hastanede tedavi ettiği bir hastasının oğlu olduğu ve dün gözaltına alındığı, bu sabah da salıverildiği  öğrenilmiştir. Failin hekim arkadaşımızı mesai çıkışında takip ettiği, bir otobüs durağında kendisine yaklaşarak “babasının ameliyatının kötü gittiği” gerekçesiyle hastaneye ödedikleri ücreti geri istediği ve sonrasında da saldırdığı basına yansıyan bilgiler arasındadır. 

İstanbul Tabip Odası hasta yakınlarının aynı gerekçeyle iki aydır hastaneyi ve doktorları tehdit ettiklerini ve geçtiğimiz ay hastaneyi basarak bir sağlık çalışanını darp ettikten sonra serbest bırakıldıklarını açıklamıştır.

Türk Tabipleri Birliği sağlıkta şiddetin önlenemeyen yükselişinin nedenleri ve çözüm yolları üzerine defalarca görüş bildirmiş, Sağlık Bakanlığı’nı sorun üzerinde birlikte çalışmaya davet etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik etkili yasal düzenlemeler yapmasını talep etmiştir. Yazık ki, çağrılarımız bugüne kadar yanıt bulamamıştır. 

Son olayda yeniden gün yüzüne çıkan gerçek şudur: Ülke politikalarına egemen olan güvenlikçi anlayış, konu sağlıkta şiddet olunca nedense vurdumduymaz, hatta neredeyse bağışlayıcı bir nitelik kazanmaktadır.  Başka ülkelerde daha nadir rastlanan sağlıkta şiddet olaylarında o ülkelerin kolluk güçleri hızlı ve sonuç alıcı koruma ve önleme sergilerken ülkemizde şaşırtıcı bir etkisizlik durumu söz konusudur. Hasta yakınlarının iki aydır sürdürdükleri tehditleri sonunda eyleme geçirmesine seyirci kalmak, bu kifayetsizlik, sorunun hafifletilememesinin önemli nedenlerinden biridir.

Kemik kırıkları ve kapalı kafa travmasına neden olan bir saldırının failinin gözaltına alındıktan kısa bir süre sonra hangi gerekçelerle salıverildiğini anlamak güçtür ve bunun olası başka saldırıları yüreklendireceğini öngörmek zor değildir. Daha önceki örneklerde de yaşandığı gibi sağlıkta şiddet olaylarının faillerinin serbest bırakılması, saldırganların bir sonraki eylemlerinin daha yıkıcı olmasıyla sonuçlanabilmektedir. Kuşkusuz, sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti artıran unsurlardan biri şiddeti uygulayanların cezalandırılmayacağı ya da önemsenecek bir yaptırımla karşılaşmayacakları düşüncesini taşımalarıdır. Türk Tabipleri Birliği, üst sınırı iki yılı geçmeyen yaralama suçlarında tutuklamaya karar verilemediği için, sağlıkta şiddet olaylarında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası içeren bir yasal düzenlemeyi çok uzun bir süredir talep etmektedir.

Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz aylarda TBMM’de görüşülen torba yasa kamuoyuna “sağlıkta şiddeti önleme yasası” olarak yansıtılmıştı. Türk Tabipleri Birliği, torba yasanın şiddetle ilgili maddesinin soruna çözüm getirmeyeceğini ısrarla savunmuş ve yukarıda özetlenen görüşlerini defalarca dile getirmişti. Sağlık Bakanı’nın, 18 Şubat’ta, torba yasada yapılan düzenlemeden sonra “uygulamada birtakım sorunlar olduğunu gördüklerini” itiraf etmesi boşuna değildir.

Sağlıkta şiddetin vites yükselterek devam etmesinin birinci derecede sorumlusu başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere kayıtsız ve anlayışsız tutumlarıyla çağrılarımıza kulak tıkayan kişi ve kurumlardır. 14 Mart’ın 100. yıldönümü yaklaşırken, sağlıkta şiddet ikliminin beslendiği koşulları açıklamaya, barışçıl ve huzurlu bir sağlık ortamı için gerekenleri talep etmeye, yetkiyi elinde bulunduranları sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve işbirliğine çağırmaya devam edeceğiz.

Önceki şiddet olaylarında yaptığımız “sağlık ortamı ölümlere gebedir” uyarımızın ve öngörümüzün bir daha gerçek olmamasını temenni ediyoruz.

Saygılarımızla,

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi