Sağlıkta ticarileşme politikaları sonucunda yenidoğanların ölümüne sebep olan suç örgütünün yargılandığı davaya 13 Ocak 2025 günü İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası (İTO), adliye önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Alpay Azap, Merkez Konseyi II. Başkanı Dr. Pınar Saip, Merkez Konseyi üyeleri Dr. Ali Karakoç ve Dr. Nilüfer Ustael ile İTO Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Osman Küçükosmanoğlu ve Genel Sekreteri Dr. Ertuğrul Oruç katıldı.

Basın açıklamasında ilk sözü alan Dr. Alpay Azap; sağlık sistemi düzeltilmediği sürece bu skandalların kaçınılmaz olduğuna dikkat çekerek “Yapılması gereken tüm toplumun ihtiyacını karşılayacak, hekimlerin, sağlık çalışanlarının iyi bir sağlık hizmeti sunmasını sağlayacak yeni bir sağlık sistemi kurmaktır. Türkiye’nin bunu yapabilecek insan kaynakları, ekonomik gücü ve altyapı olanakları var, eksik olan siyasi irade ve niyettir” dedi.

Dr. Osman Küçükosmanoğlu da mevcut sağlık sisteminin adaletsizlik, yolsuzluk ve çeteler ürettiğini belirterek, genel bütçeden karşılanan ve kamu eliyle sunulan başka bir sağlık sisteminin mümkün olduğunun altını çizdi.

Dr. Pınar Saip tarafından okunan ve TTB’nin 14 Mart’a giderken eylem takviminin de içinde yer aldığı basın açıklaması şöyle:

Mahkeme Salonlarında Anlatılan “Sağlıkta Dönüşüm”ün Hikâyesidir!

Oysa “Başka Bir Sağlık Sistemi, Başka Bir Hekimlik Ortamı” Mümkün!

Bazı özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakımlarında, kurdukları çete aracılığı ile para için bebeklerin canına kastettikleri iddia edilen sanıkların yargılanmasına Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün 14. celse ile devam ediliyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak olayın kamuoyuna yansıdığı ilk günden itibaren gelişmeleri izlemek, raporlamak ve kamuoyunu bilgilendirmek için bilim insanları, oda yöneticilerimiz ve hukukçulardan oluşan bir komisyon oluşturduk. Komisyonun ilk raporunu bugün sizlerle paylaşıyoruz. Gelişmeleri düzenli aralıklarla hazırlayacağımız raporlarla kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. İstanbul ve Tekirdağ tabip odalarımızın olayda adı geçen 20 hekim hakkında TTB Disiplin Yönetmeliği uyarınca resen başlattığı soruşturma devam ediyor. Ayrıca bugün burada olduğu gibi TTB ve İstanbul Tabip Odası (İTO) olarak duruşmaları yakından takip ediyoruz. Piyasalaşmış sağlık sisteminin kurbanı olan ailelerin, bebeklerin, zor koşullara rağmen etik değerlerden vazgeçmeden mesleğini yapmaya çalışan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yanında olmaya devam edeceğiz.

Bu davada haklarında suç işlediklerine dair kuvvetli kanıtlar bulunan sanıklar yargılanıyor. Davada yargılanan ve bu olaya karışmış kim varsa en ağır cezaları alması elbette temennimiz. Ancak toplum vicdanında derin yaralar açan, hekimlere ve sağlık çalışanlarına güveni sarsan cumhuriyet tarihinin bu en büyük, en vahim sağlık skandalı bazı vicdan ve ahlak yoksunu sağlık çalışanının, hastane yöneticisinin suça karışmasından ibaret değildir. İktidar sözcülerinin iddia ettiği gibi, bu olay “münferit” bir olay da değildir. Bu nedenle birkaç kişinin cezalandırılması ile geçiştirilecek ve kapatılacak nitelikte de asla değildir. Bunu çok aşan ve sistemle ilgili ciddi bir sorunla, ülkemizde yıllardır uygulanan sağlık politikalarının iflasıyla karşı karşıya olduğumuz açıktır. Burada mahkeme salonunda yargılanan aslında “Sağlıkta Dönüşüm Programı”dır.

Nedir Sağlıkta Dönüşüm Programı?

Sağlıkta Dönüşüm Programı, ülkemize Dünya Bankası tarafından dayatılan bir projedir. 1990’larda teorik hazırlıkları tamamlandıktan sonra 2003 yılından itibaren AKP hükümetleri tarafından aşamalı olarak uygulanmaya başlamıştır. Yirmi yıldan uzun bir süredir uygulanmakta olan bu proje sağlığı bir hak olmaktan çıkarıp piyasa koşullarına terk etmiştir. Toplumun ihtiyaçlarını değil, piyasanın ihtiyaçlarını; sağlık hizmetinin kalitesini değil, kârı öncelemiştir. Toplumun ne kadar sağlıklı olduğuyla değil, doktora kaç kere başvurduğuyla, yapılan tetkik ve ameliyat sayısıyla, yazılan ilaç miktarı ile ilgilenmektedir. Hastaneleri ticarethane ve hastaları müşteri haline getirirken, hekimleri ve sağlık çalışanlarını da ücretli kölelere dönüştürmeyi amaçlamıştır. En temel insan hakkı olan sağlık, hastaların iyiliği, hastalıktan korunması, tedavi başarısı ile değil; performans, döner sermaye, taşeron, hizmet alımı, katkı payı gibi ticari kavramlarla değerlendirilir hale gelmiştir. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın kaçınılmaz sonucu, yenidoğan skandalıyla da gördüğümüz gibi sağlık sistemimizin çökmesi olmuştur. Sağlıkta Dönüşüm Programı devam ettikçe, sağlık bir hak olarak değil de kâr etmek için sunuldukça ne yazık ki bu son sağlık skandalı olmayacaktır.

İhtiyacımız olan, yeni ve insana yaraşır bir sağlık sistemidir!

TTB olarak uzun yıllardır Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yıkıcı sonuçları konusunda kamuoyunu ve yöneticileri uyarmaya çalıştık. Bilimsel raporlar, kitaplar hazırladık, sempozyumlar ve kongreler düzenledik. Yöneticileri uygulanan yanlış politikalardan vazgeçmeleri konusunda ikna etmeye çalıştık, eylemler yaptık. Ancak Sağlık Bakanlığı, geçmişte olduğu gibi bugün de yenidoğan skandalıyla tüm toplumun açık bir şekilde gördüğü yanlışları görmemekte ısrar ediyor. Olayı “münferit” olarak değerlendirip pansuman tedbirlerle çözmeye çalışıyor. Oysa kurdukları sağlık sistemi pansuman tedbirlerle ayağa kalkamayacak kadar çökmüştür. Artık halkın ihtiyacı olan eşit, ulaşılabilir, ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sunan, sağlık çalışanlarının iyi koşullarda güvenli ve güvenceli çalışabildiği bir sağlık sistemi kurmanın zamanıdır. Sağlıkta çetelerin olmadığı; halkımız, hekimler ve sağlık çalışanları için daha iyi; başka bir sağlık sistemi, başka bir hekimlik ortamı mümkündür! Ülkemizin maddi kaynaklarının ve sağlık insan gücünün böyle bir sistemi kurmaya yeteceğini çok iyi biliyoruz. Eksik olan siyasi iradedir.

Siyasetin gösteremediği irade, onlarda olmayan niyet ve azim, onlarda olmayan birikim TTB’de vardır. TTB olarak, ülkemizin ihtiyacı olan sağlık sistemini, geçmişten gelen tecrübe ve birikimimizi katarak, birinci basamak hizmetlerden tıp eğitimine, sağlığın finansmanından üçüncü basamak hizmetlere kadar ayrıntısıyla tasarlamak ve kamuoyuna sunmak üzere 23 Kasım 2024’te tabip odalarımızın, kollarımızın katılımıyla düzenlemiş olduğumuz Genel Yönetim Kurulu’ndan itibaren çalışmaya başladık. Bugün burada başlattığımız “Başka Bir Sağlık Sistemi, Başka Bir Hekimlik Ortamı Mücadele Programı”nın ilk etabı 14 Mart’a kadar devam edecek.

14 Mart’a giderken Mücadele Programı

14 Mart haftasına giden süreçte çalışma gruplarımız hazırlıklarını sürdürecek ve iki ay boyunca paneller, sempozyumlar, raporlar, basın toplantıları, basın açıklamaları, sağlık kurumu ziyaretleri, hekim buluşmaları ve benzeri etkinliklerle çalışmalarımızı hekimler ve sağlık çalışanları ile paylaşarak birlikte olgunlaştıracağız. Şubat ayının son haftasında İstanbul’dan Ankara’ya, yol güzergahındaki illere uğrayan, bir Beyaz Yürüyüş gerçekleştirerek hekimler ve sağlık emekçileri ile buluşacağız; onların önerilerini, katkılarını alacağız. Yürüyüş 1 Mart’ta Ankara’da Büyük Hekim Buluşması ile son bulurken bu buluşmada 14 Mart haftasında yapacağımız eylem ve etkinlikleri hep birlikte kararlaştıracağız. Hazırladığımız “Türkiye İçin Başka Bir Sağlık Sistemi, Başka Bir Hekimlik Ortamı Raporu”nun ayrıntılarını 14 Mart haftasında açıklayıp ondan sonraki süreçte tüm sağlık emek-meslek örgütlerinin ve kamuoyunun desteği ile çalışmaya devam edeceğiz. 14 Mart 2025 Cuma günü ise tüm Türkiye’de, bütün sağlık kurumlarında, bütün hekimler ve sağlık çalışanlarıyla birlikte “Başka Bir Sağlık Sistemi, Başka Bir Hekimlik Ortamı İstiyoruz!” talebimizi kamuoyu ile paylaşacağız.

Mücadelemiz sağlıkta çetelerin olmadığı, halkımız, hekimler ve sağlık çalışanları için daha iyi bir sağlık sistemini kurana kadar kararlıkla devam edecektir. Halkımızı, hekimleri, tüm sağlık çalışanlarını bu sürece destek olmaya, katkı vermeye çağırıyor ve yineliyoruz:

Başka Bir Sağlık Sistemi, Başka Bir Hekimlik Ortamı Mümkün!

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi