Mesleğimizi-hekimliği açık artırmada satışa çıkaranları affetmeyeceğiz!

Cizre İcra Dairesi’nce 6 Eylül 2019 tarihinde yayımlanan “taşınırın açık artırma ilanı”nda hekimlik mesleği “taşınır mal” olarak tanımlanarak, açık artırmada satışa çıkarıldı. İlanda, 16 ayrı branşta uzman hekimlik için açık artırma duyurusu yapılırken, bir branş için 44 bin 520 ile 55 bin 650 lira “değer” biçildi.

İlana sert tepki gösteren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, “hekimlik mesleğinin açık artırma ile satışa çıkarılmasından” bu ülkeyi yöneten mevcut iktidarın ve Sağlık Bakanlığı’nın sorumlu olduğuna dikkat çekti. TTB Merkez Konseyi’nden yapılan açıklamada, “Yüzyıllık kamusal birikimlerini özelleştirmeler adı altında sermayeye aktaranların; ülkemizin, doğasını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını tüketenlerin, şimdi de sağlık hakkımıza, hekimliğimize ve 82 milyonun geleceğine  ipotek koyarak sağlık hakkımızı gasp etmesine; hekimliğin icra dairelerinde açık arttırma ile satılan bir mal haline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Mesleğimizi – hekimliği açık arttırmada satışa çıkaranları affetmeyeceğiz” denildi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

 

MESLEĞİMİZİ – HEKİMLİĞİ  AÇIK ARTTIRMADA SATIŞA ÇIKARANLARI AFFETMEYECEĞİZ!

Ülkemizin bütün değerlerini yok etmeye çalışanların, sağlığımızı da satışa çıkarmış olduklarının en açık göstergesi, 06.09.2019 tarihli Cizre İcra Dairesi’nce yayınlanmış olan  “taşınırın açık arttırma ilanı”nın içeriğidir. Söz konusu ilanda;  “taşınır” olarak tanımlanmış olan 1 adet uzman  tabipliğe  44,520 – 55,650- TL değer biçilmiş olduğu, açık arttırma ile yapılacak satış sonrasında yüzde 18 KDV’nin alıcıya ait olacağı vb. hususlar yer almaktadır.

Kuşkusuz bu ilanla yansıyan tablonun sorumlusu “İcra Dairesi” değil ülkeyi yöneten mevcut iktidar ve sağlık alanından sorumlu olan Sağlık Bakanlığıdır.

Ortaya çıkan durumun hasta yararını önceleyen, en az maliyetle ulaşılabilir, eşit,  nitelikli sağlık hizmeti perspektifine sahip kamusal sağlık anlayışı ile hiçbir ilişkisi yoktur. Bu ilanda simgeleşen şey,  hekimliğin hasta ve toplum karşısındaki saygınlığının yok edilmesi ve mevcut tüketime dayalı, piyasacı, paran kadar sağlık  anlayışının kutsanmasıdır.

Ülkemizde hekimlerin ülke genelindeki dağılımına ve kadroların yurttaşların sağlığı için en verimli biçimde planlanmasına ihtiyaç olduğu açıktır. Sağlık Bakanlığı’nın sorumluluğu, ülkedeki 82 milyon yurttaşı, 150 bine varan hekimi ve yüzbinlerce sağlık çalışanını mağdur etmeden bu planlamayı yapmaktır. Oysa,  kamuda performansın ve özel sağlık sektörünün ilk dönemlerde yaratacağı yalancı iyimserliğin, aldatıcı “memnuniyet anketlerinin” sık yapılan seçimlerdeki oylara etkisine  kendisini kaptırmış olan Sağlık Bakanlığı, tüm uyarılarımıza rağmen bu gidişin çıkmaz sokak olduğunu görememiştir.

Sağlık hizmeti de hekim kadro planlaması da piyasanın kendi dinamiklerine terk edilemeyecek kadar yaşamsal görevlerdir. Elindeki doktor kadroları ödeyemediği borçlar için açık arttırma ilanıyla icra dairesince satışa çıkarılan bir sağlık kuruluşunun niyetinden bağımsız olarak hasta yararını gözeten bir sağlık hizmeti sunması beklenemez. Yine açık artırmaya girerek ve “en yüksek” fiyatı verip, kdv’sini de ödeyerek “uzman tabip kadrolarını” elde eden bir sağlık ticarethanesinin önceliğinin hekim kadrosu için ödediği rakamları ve daha fazlasını bir an önce kazanmak olacağı yadsınamaz.

İcra Dairesince yayınlanmış olan  “taşınırın açık arttırma ilanı”  Sağlıkta Dönüşüm Programının”  başarılara doğru koştuğunu zannederken  son hızla çarptığı duvara iliştirilmiş “ölüm ilanıdır”.  Bu ilanla Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın çöktüğü, sağlık ortamında gemisini yürütenin kaptan olacağı görünmektedir.

Sosyal Güvelik Kurumu’nun katlanan milyarlık borçları, hastaların artık ödemekte zorlandıkları; reçete parası, ilaç farkı, katkı payları ve ilave ücretler ile  gerekli- gereksiz yapılan tetkiklerdeki, endikasyon dışı tıbbi girişimlerdeki artış eğilimi, tıp eğitiminde yaşanan erozyon ve  hekimlerin yıllardır artmayan  maaşları, döner sermaye ödemeleri ve özel hastanelerdeki hak edişlerdeki tıkanmalar  Sağlıkta Dönüşüm Programı ile önümüze konan reçetenin toplumsal maliyetinin çok büyük olacağını gözler önüne seriyor.

“İcralık Olan” bu ülkede sağlık hakkına erişmek için bu kadar maliyeti yüklenmek zorunda bırakılan milyonlarca yurttaş, hekimler ve sağlık emekçileri değildir. İcralık duruma düşen ülkede uygulanan sağlık politikaları ve bunları uygulayan AKP hükümetidir. Yılların emeği ile elde edilmiş  olan hekim saygınlığını ortadan kaldıran  bu tabloda sağlıkta şiddetin önlenmesi mümkün değildir.

Türk Tabipleri Birliği olarak,   en son 31 Mayıs 2018 günü yayınlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği değişikliklerinde sağlık için planlamayı değil, sermaye için piyasalaştırmayı tercih eden düzenlemelere karşı  bütün bu nedenlerle iptal davası açtık.

Yüzyıllık kamusal birikimlerini özelleştirmeler adı altında sermayeye aktaranların; ülkemizin, doğasını, yer altı ve yer üstü kaynaklarını tüketenlerin, şimdi de sağlık hakkımıza, hekimliğimize ve 82 milyonun geleceğine  ipotek koyarak sağlık hakkımızı gasp etmesine; hekimliğin icra dairelerinde açık arttırma ile satılan bir mal haline getirilmesine izin vermeyeceğiz. Mesleğimizi – hekimliği açık arttırmada satışa çıkaranları affetmeyeceğiz.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi