Geçtiğimiz günlerde, öğretim üyelerinin serbest çalışma hakkına ilişkin Danıştay 10. Dairesi’nin iki kararı paylaşıldı. Kararların, Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili iptal kararları ve hukukun genel ilkeleri ışığında verildiği görülmektedir:

1) Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında, 30 Ocak 2010 tarihinde “Tam Gün” adı ile bilinen 5947 sayılı kanun ile hekimlere, öğretim üyelerine, güvencesiz, ayrımcı çalışma koşullarının dayatıldığı bir süreç başlatılmıştır. Bu yasa ile aynı zamanda öğretim üyelerinin, öteden beri kullanabildikleri mesai saatleri dışında çalışma hakkı ortadan kaldırılmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu yasağa ilişkin maddeyi iptal etmiştir. 

2) 2011 Ağustos ayında 650 sayılı KHK ile ikinci kez tıp fakültesi öğretim üyelerine mesai sonrası serbest çalışma yasağı getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, kararnamenin bu maddelerini de iptal etmiştir.

3) 18 Ocak 2014 tarihinde 6514 sayılı yasa ile üçüncü kez öğretim üyelerine mesai sonrası serbest meslek icrası yasağı getirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, 6514 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği tarihte mesai sonrası serbest çalışmakta olan öğretim üyelerinin haklı beklentilerinin korunması gerektiği gerekçesi ile bir iptal kararı daha vermiştir.

4) 26 Kasım 2014 tarihinde 6569 sayılı yasa ile bu kez mesleğini serbest olarak icra etmekte olan öğretim üyelerine üniversite ödeneği ve ek ödeme verilmeyeceğine ilişkin düzenleme de 22.06.2016 tarihli Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilmiştir.

5) Danıştay 10. Dairesi’nin konuya ilişkin güncel kararlarında; 6514 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 18 Ocak 2014 tarihinde, bir yükseköğretim kurumunda, öğretim üyesi kadrosunda, görev yapmakta olan öğretim üyeleri arasında, o tarihte serbest çalışan ya da çalışmayan şeklinde bir ayrım yapılamayacağı, o tarihte, bir yükseköğretim kurumunda öğretim üyesi kadrosunda bulunan bütün öğretim üyelerinin haklı beklentilerinin hukukun genel ilkeleri uyarınca korunması gerektiği vurgulanmıştır.

6) Danıştay 10. Dairesi, 18 Ocak 2014 tarihinde, bir yükseköğretim kurumunda, öğretim üyesi kadrosunda görev yapmakta olan öğretim üyelerinin mesai saati sonrası çalışabileceğini belirtmiştir. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 3. maddesine göre öğretim üyeleri; profesör, doçent ve doktor öğretim üyesidir (yardımcı doçent).

7) Danıştay 10. Dairesi’nin kararı, 2547 sayılı Yükseköğretim Kurumu Kanunu kapsamında yer alan bütün üniversitelerin öğretim üyelerini kapsamaktadır. Sağlık Bilimleri Üniversitesi de bu kapsamdan istisna değildir.

8) Öğretim üyelerinin bu haktan yararlanması için 18 Ocak 2014 tarihinden bu yana aynı yükseköğretim kurumunda çalışıyor olması şart değildir. 18 Ocak 2014 tarihinde bir yükseköğretim kurumunda, öğretim üyesi kadrosunda görev yapıyor olması yeterlidir.

9) Danıştay 10.Dairesi’nin bozma kararı henüz kesin hüküm niteliği kazanmamıştır. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi yeni bir karar verecektir. Bozma kararına uyması durumunda bu hüküm kesin olma özelliği kazanacak; ilk kararında ısrar etmesi halinde, dosya nihai sonuç için Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gidecektir.

10) Yeni bir karar verilinceye kadar Sağlık Bakanlığı’nın yapılacak başvuruları, Danıştay 10. Dairesi’nin bozma kararının gerekçesi doğrultusunda değerlendirmesi ve hak kullanımını engelleyici işlemlerden kaçınması hukuka uygun bir tutum olacaktır. Danıştay’ın bozma kararı sonrası ay ile ifade edilen süreler içinde yeni bir kararın verilmesi beklenmektedir.

11) Türk Tabipleri Birliği tarafından uzun yıllardır, hekimlere, iş güvencesi olan, demokratik işleyişe ve katılıma olanak veren, destekleyici bir iş ortamında, şiddetin olmadığı sağlıklı, güvenli çalışma koşullarında, emeğin adil bir ücretle karşılandığı, tek bir işte çalışabilme hakkının sağlanması istenilmektedir.

“Tam Gün” adı verilen düzenlemelerle güvencesiz, keyfi çalışma biçimleri, adaletsiz ücret ödeme yöntemleri, kötü, ağır çalışma koşulları hekimlere dayatılmaktadır. Hekimlerin bu uygulamalara eleştirileri, toplumun/insanların sağlık hakkını gözeten, insancıl çalışma ortamı talepleri baskı, sindirme ve cezalandırma yöntemleri ile karşılanmaktadır.

Son örneği birlikte kullanılan üniversite tıp fakültelerinde olduğu gibi; başhekimin keyfiyetine bırakılan sözleşmeli çalışmanın kabullenilmesi için, kanunda yer alan akademik ve ekonomik haklar fiilen kullanılamaz hale getirilmektedir.

Türk Tabipleri Birliği, yasa, idari düzenleme ve uygulamalarla ortaya çıkan hak ihlallerine karşı, uzun yıllara yayılan emek ve ısrarla, bütün yargısal süreçleri işletmeyi önemsemektedir. Yukarıda bir kısmı belirtilen iptal başvurularının hazırlığında, AYM’de görüşülmesi sırasında ilgili taraf olarak katkıda bulunmuştur. Danıştay 10. Dairesi’nin paylaşılan kararları ayrımcılığı bir ölçüde ortadan kaldırabilecektir.

Bununla birlikte; hukuksuzluğa karşı her adımın, hep birlikte yürüteceğimiz insancıl, güvenceli, demokratik çalışma koşulları mücadelemize katkı sağlayacağını değerlendiriyoruz. Saygılarımızla.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi