Türk Tabipleri Birliği (TTB) İnsan Hakları Kolu, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV); 2021 yılından itibaren “S Tipi”, “Y Tipi” ve “Yüksek Güvenlikli” adları altında hayata geçirilen, gerek mimari yapısı gerekse de uygulamaları nedeniyle insan hakları savunucuları tarafından “kuyu tipi” olarak nitelendirilen hapishanelerdeki hak ihlalleri ile ilgili 31 Mayıs 2024 günü İHD Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı düzenledi.

İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban’ın kısa bir açılış konuşmasının ardından TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı, bir sunum eşliğinde basın açıklaması metnini özetledi. Korur Fincancı sözlerine şöyle başladı:

“Hapishaneler çok uzun zamandır işkence ve kötü muamele uygulamalarının merkezi olmuştur. Hapishaneler kuyuya dönüştürülürken, bizlerin de kuyunun dibinde olduğumuzu unutmamamız gerekiyor. Haklarımızın elimizden alındığı, LGBTİ+ kimlikleri gerekçe gösterilerek konserlerin iptal edildiği, belgesellerin yasaklandığı ve gösterimlerin polis tarafından basıldığı, Taksim Meydanı’na yürüme hakları Anayasa’ya aykırı biçimde engellendiği için 42 kişiye 567 yıl hapis cezasının istendiği, pek çok hapishanede açlık grevlerinin sürdüğü günlerden geçiyoruz.”
 

F tipi hapishanelere karşı yükselen tepki toplumda karşılık bulurken, bugün çok daha ağır koşullar ile kurgulanan S ve Y tipi hapishanelerden yükselen seslerin duyulamadığını söyleyen Korur Fincancı; 2 Mayıs 2024 itibariyle kapasitesi 295 bin 328 olan 423 hapishanede toplam 329 bin 151 insanın kaldığını, çeşitli salıverme düzenlemelerine karşın son sekiz ayda 78 bin yeni tutuklu ve hükümlünün hapsedildiğini, Adalet Bakanlığı’nın ise kuyu tipi hapishanelere yenilerini eklemeyi planladığını aktardı.

Kuyu tipi hapishanelerin büyük kısmının tek kişilik, az bir kısmının da üç kişilik “modül” denilen hücrelerden oluştuğunu, mahpusların günlük sadece 1,5 saat havalandırma hakkı bulunduğunu, havalandırma alanlarının bir kuyuya benzediğini, yapının gürültüyü hapsetmesi nedeniyle yüksek ses maruziyetinin yaşandığını belirten Korur Fincancı; hücrelerin otomatik kapı ve megafon ile iletişim ile kurgulandığını, hapishane genelinin ise mahpus mahremiyetini ihlal edecek şekilde kamera sistemleriyle donatıldığını ifade etti.

Hapishanelerin yapısal özelliklerinin yanı sıra ayakta sayım, çıplak arama, izolasyon gibi işkence ve kötü muamele uygulamalarının da tırmandırıldığını dile getiren Korur Fincancı; ziyaretçilerin de benzer aramalara tabi tutulması, mahpus-ziyaretçi arasındaki iletişim sınırları gibi mahpuslar ile sınırlı kalmayan ihlallerden örnekler verdi. S ve Y tipi hapishanelerden her geçen gün daha fazla mektup aldıklarını ifade ederek gelen mektuplardan aktarımlar yapan Korur Fincancı, “Mahpusların çeşitlilik, bir aradalık, sosyallik olanaklarından yoksun olduğu, insansızlaştırmayı ve yalnızlaştırmayı amaçlayan açık bir tecrit pratiği” nitelemesi yaptı.

Dr. Şebnem Korur Fincancı, açıklamanın son bölümünde ise her biri insan hakkı ihlali olan bu koşulların insan sağlığına etkilerinden söz etti. İzolasyona bağlı uyaran azlığının duyu ve algı bozukluklarına, psikiyatrik hastalıklara ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açtığını kaydeden Korur Fincancı; mimari koşulların ise kas-iskelet sistemi hastalıkları ile diyabet, hipertansiyon, kanser gibi birçok hastalığa neden olabildiğini vurguladı.

Basın açıklaması, dört talebin dile getirilmesi ile sona erdi:

  • Yeni hapishane yapımlarını durdurun!
  • Ağır hasta mahpusları derhal tahliye edin!
  • Ölümlere ve hastalıklara neden olan bu hapishanelerin mimarisini insanlık onuruna yakışır hale getirin!
  • Kapatmayı cezalandırma aracı olarak kullanmaktan vazgeçin!
     

Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın sunumu için tıklayın.

Basın açıklamasının tamamı için tıklayın.