Ülkemizde 2003 yılında uygulanmaya başlanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın (SDP) sacayaklarından biri olarak Sosyal Güvenlik Reformu adı altında başlatılan çalışmayla Mayıs 2006’da kurulan Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK); Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı çatıları altında yapılan tüm sosyal güvenlik hizmetlerini tek elde toplamıştır. Bu durum, sağlık hizmetinin sunumunda tüm basamak ve işleyişlerde olduğu gibi ilaç politikasına da yansımıştır. Böylece SGK, ilaç temininde tek alıcı olmuştur; sürecin sonunda SGK, ilacın halka, hastalara ulaşması kapsamında kuralları belirleyen tekele dönüştürülmüştür.
Yıllar içinde SDP ile uygulanan sağlık politikalarıyla birinci basamak sağlık hizmetleri sunumunda geçilen Aile Hekimliği Sistemi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin özünden uzaklaşarak tedavi edici sağlık hizmetleri merkezli bir sisteme evrilmiştir. İkinci ve üçüncü basamaklarda da her zaman dile getirdiğimiz piyasacı sağlık politikalarının sonucunda 5-10 dakikalık muayene hakkı tanınan hastalar iyileşememiş, hastalar hekimlere ulaşamadığı gibi, oldukça fazla ilaç kullanmak zorunda kalmıştır.
SDP ve diğer neoliberal politikalarla sağlık sistemi tahrip edilen Türkiye’de artık ilaca ulaşmak ve ilaç almak oldukça zordur; hastalar ilaç pahalılığı ve ilaç yokluğu arasında sıkışmıştır. Daha önce bazı kamu kurumları tarafından (SSK gibi) üretilen çok çeşitli ilaçlar; dönüşüm programı çerçevesinde ulusal ve uluslararası özel şirketlerin çıkarı için heba edilmiştir. İlaç üreten özel şirketler ise ekonomik kriz ve artan kur nedeniyle fiyat artışına gitmekte, SGK tarafından fiyat artışlarının karşılanmaması durumunda gerektiğinde piyasaya ilaç sunmamakta veya artışlar hastalar tarafından cepten karşılanmaktadır. Daha önce raporlu ilaç kullanan hastalardan alınmayan ilaç ücretleri, son yıllarda fark ücreti adı altında ciddi miktarlara ulaşmıştır. Hastalar, her geçen gün artan ilaç fark ücretleri nedeniyle ilaçlarını alamamakta veya reçetedeki ilaçların bir kısmını alabilmektedir. Ayrıca genel sağlık sigortası olmayan kişiler, ilaçların hepsini cebinden ödemek zorunda kalmaktadır.
Sağlık Bakanı’nın bir hafta önce bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma ve arkasından sosyal medya hesabından paylaştığı mesajlar ve açıklamalar da bize göstermiştir ki yönet(e)meme hali devam etmektedir. Sağlık hizmeti sunumu beklemez Sayın Bakan; özellikle son 20 senede uygulanan yanlış politikalar neticesinde sağlık sistemi çökmüştür. Sizler, sağlık sisteminde otorite olarak “İlaç temininde yer yer yaşanan zorluklar bir anda aşılmayacak. Ürün dağıtımı, ilaçların eczane raflarına konması elbette zaman alacak. Doğal olarak, üretimin artması da… Hastalarımızın içi rahat olsun” diyemezsiniz! Siz bu sorunların ortaya çıkmaması için gereğini yapmalısınız.
Sağlık hizmeti kamusal bir hizmet olup ilaçların temini ve hastalara ulaştırılması kamu otoritesinin görevidir. Kamusal kaynakları özel sermayeye daha fazla sunan bir anlayışla ilaç krizi aşılamaz. Krizin nihai çözümü; koruyucu sağlığın ve niteliğin öncelendiği bir sağlık sisteminde kamusal olarak ilaçların üretimindedir.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi