Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu (AHEK); yakıcı hale gelen ve bir an önce çözüm gerektiren sağlıkta şiddet, aşı karşıtlığı, aile sağlığı merkezi (ASM) bina sorunu ve sağlık çalışanlarından kesilen yüksek vergiler ile ilgili 14 Eylül 2024 günü TTB önünde bir basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasında ilk sözü alan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Ayşegül Ateş Tarla, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile birlikte düzenledikleri “Vergide Adalet” eylemlerinin 27 haftayı geride bıraktığına dikkat çekerek, tüm sağlık çalışanları için vergide adalet sağlanana kadar eylemleri sürdüreceklerini ifade etti. Sağlıkta şiddetin her geçen gün daha da arttığını ve son olarak Adana’da bir aile hekiminin fiziksel şiddet sonucu yoğun bakımda tedavi gördüğünü kaydeden Ateş Tarla, TTB’nin hazırladığı yasa teklifinin Meclis gündemine alınması için çalışmalarını sürdürdüklerini sözlerine ekledi.
TTB AHEK Sekreteri Dr. Sibel Uyan tarafından okunan basın açıklaması metni ise şöyle:
Aşı Yasası, Şiddetsiz-Güvenli ASM Binaları ve Vergide Adalet İstiyoruz!
- 27 hafta oldu, “Vergide Adalet İstiyoruz!”
- Aile sağlığı merkezi (ASM) binalarının varlığının ne kadar önemli olduğunu 6 Şubat depreminde gördük. Ancak Sağlık Bakanlığı hâlâ deprem bölgelerinde bile kamu ASM binaları yapmıyor, yıllardır uygunsuz binalarda hizmet vermek zorunda bırakılan aile hekimliği çalışanları bina meselesinde de yalnız bırakılıyor.
- Sağlıkta şiddet bitmek bilmiyor. Şiddet olaylarından en sonuncusu Adana’da yaşandı. 10 Eylül 2024 tarihinde Adana Dumlupınar ASM’de görev yapan aile hekimi arkadaşımız Dr. Can Cevher Gürler, usulsüz rapor talebinde bulunan şahıs tarafından darp edildi. Meslektaşımızın kafasına beş dikiş atıldı, çıkan sol omuzu yerine kondu, yoğun bakımda tedavisine devam edildi. Arkadaşımıza acil şifalar diliyoruz. Dileğimiz bu son şiddet olayı olsun.
- Toplumu hastalıklardan koruyan, bebeklerin ve gebelerin ölmesini, hastalanmasını önleyen aşılara karşı giderek artan tereddüdün reddin boyutunu Sağlık Bakanlığı’nın son aylarda yayımladığı aşı reddi tutanaklarından görüyoruz. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın umursamaz tavrını hayretler içinde izliyoruz.
Aşı karşıtlığı, ASM bina sorunu, sağlık çalışanına şiddet ve çalışanlardan kesilen yüksek vergi. Bu dört meselenin en önemli ortak özelliği, oldukça yakıcı hale gelmesi ve bir an evvel çözülmesinin gerekliliğidir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) adıyla 2003 yılında başlatılan proje ile daha iyi bir sağlık hizmeti vermek iddiasıyla sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması, özelleştirilmesi ve kamusal hizmet alanından çıkarılması, çalışanların ise sözleşmeli ve performansa dayalı çalıştırılması amaçlanmıştır.
Gelinen aşamada kiralık ve oldukça kötü binalarda hizmet veren ASM’lerimiz; adeta şehir dışına taşınmış, birer alışveriş merkezine benzeyen ve oldukça pahalıya mal edilen şehir hastanelerimiz vardır.
Günlerce randevu alamayan hastalar, acil hastadan ziyade normal poliklinik yapan kalabalık acil servisler, yeterli sağlık hizmeti alamayınca cepten harcayarak defalarca hekime giden ve sayısız tetkik yaptırıp derdine çare bulamayan hastalar, giderek artan aşı karşıtlığı, sağlık çalışanına verilen yetersiz ücretler, kesilen yüksek vergiler ve her gün şiddet gören, tükenen sağlık çalışanlarımız vardır.
Durum budur.
SDP, henüz tam olarak hayata geçirilmeden hem topluma hem sağlık çalışanlarına büyük zarar vermiştir, vermeye devam etmektedir. Kamunun sağlık hizmetlerine verdiği destek azalırken, sağlık hizmetlerinin devredildiği taşeron şirketlere muazzam kaynaklar aktarılmaktadır. Halkın sağlık harcamaları için yaptığı ödemeler, özel sağlık sigortası dayatmaları, kanser gibi maliyeti yüksek tedavi giderleri dayanılmaz hale gelmiştir.
Hükümetin amacı toplumun sağlık hakkının korunmak ve sağlık çalışanlarının haklarını vermek ise, yapması gerekenin kamu kaynaklarını ve politikalarını toplumun ve sağlık çalışanlarının yararına kullanması olduğu açıktır.
Sağlık hizmetlerinden eşit, gereksinim duyulduğu anda, parasız olarak yararlanmanın ancak kamucu bir sağlık sisteminde olanaklı olabileceğini bilmeyen kalmış mıdır?
Mesele bilinenin hayata geçirilebilmesi için mücadele etmektir.
Sağlık çalışanına şiddet acilen durdurulmalıdır. TTB’nin yıllardır önerdiği sağlıkta şiddet yasası çıkarılmalıdır. Sözleşmeli ve performansa dayalı çalışma dayatmasından vazgeçilmelidir. Toplumun ihtiyacı olan birinci basamak ve koruyucu sağlık hizmetleri güçlendirilmelidir. Toplumun sağlığa erişimi ve nitelikli sağlık hizmeti alması her yönüyle kolaylaştırılmalıdır.
Aşı tereddütlerini ortadan kaldırmak, aşı tereddüdüyle mücadelede aile hekimlerine destek olmak için Sağlık Bakanlığı acilen harekete geçmelidir. TTB’nin hazırlayıp TBMM’de yer alan tüm partilere sunduğu aşı yasa tasarısı doğrultusunda, hem toplumun sağlığı hem de çocukları hastalık ve ölümden korumanın gereği olarak, tüm ulusal aşıların çocuklara uygulanması zorunlu kılınmalıdır.
Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman gibi depremden etkilenen bölgeler ile İstanbul gibi olası yıkıcı depremlerin yaşanacağı bölgeler başta olmak üzere yurt çapında kamu kaynaklarıyla ve yeterli altyapıya sahip ASM binaları yapılmalı, donanımları sağlanmalıdır. Deprem bölgesinde yaşam koşullarının zorluğu nedeniyle sağlık çalışanlarına yetecek lojmanlar bir an önce yapılmalıdır.
Tüm çalışanlardan ve aile hekimliği çalışanlarından kesilen %35 vergi adaletli değildir. 27 haftadır ASM önlerinde her ay sabit kalması koşuluyla en fazla %15 vergi kesintisi talebimiz karşılık görmemektedir. Ancak “Vergide Adalet” talebimiz hayat bulana dek mücadelemiz sürecektir.
Toplumun sağlık hakkı ve sağlık çalışanlarının hakları için sürdürdüğümüz mücadelemize halkımızın destek olacağına inanıyor, saygılarımızı sunuyoruz.
Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu