23 Kasım 2022 günü, saat 04.08’de, merkez üssü Düzce’nin Gölyaka ilçesi olan 5,9 büyüklüğünde bir deprem yaşandı.

Sarsıntılar sonraki günlerde de devam etti ve en şiddetlisi 27 Kasım Pazar günü saat 06.57’de 4,7 büyüklüğünde olmak üzere, yüzlerce artçı deprem meydana geldi.

Bölgeden ilk alınan bilgilere göre:

  • Deprem dolayısıyla birkaç binada ağır hasar olduğu fakat yaygın veya ağır bir yıkım meydana gelmediği,
  • Sağlık Bakanlığı’nca olayın ardından yayımlanan ilk verilere göre Düzce’de 37 kişi, İstanbul’da 2 kişi, Bolu’da 14 kişi Zonguldak’ta 10 kişi, Sakarya’da 26 kişi ve Bursa’da 4 kişi olmak üzere toplam 93 kişinin yaralanmış ve bunlardan 17 kişi hastanelerde tedavi altına alınmış olduğu,
  • Enkaz altında kalan kimse olmadığı,  
  • Bölgeye karayoluyla ulaşımın normal olduğu,
  • Ülkemizde olağandışı durumlarda müdahale ve koordinasyondan sorumlu olan AFAD’ın, bölgeye gerekli araç, personel ve kaynak transferini gerçekleştirdiği ve barınma, beslenme ve diğer ihtiyaçları karşılamak ve maddi zararın tespitine çalışmalarının başladığı,
  • Genel olarak bölgedeki bütün sağlık kurumlarının faal olduğu anlaşılmaktaydı.

 

TTB Olağandışı Sağlık Hizmetleri (ODSH) Kolu, Bolu-Düzce Tabip Odası ile işbirliği içinde süreci başından itibaren yakından izledi. Depremin oldukça hafif atlatılmış olduğunun anlaşılmasıyla, TTB Merkez Konseyimiz, akut dönemi takiben bölgeye bir heyet gönderilmesini kararlaştırdı. TTB Merkez Konsey üyesi Dr. Nursel Şahin, Bolu-Düzce Tabip Odası’ndan Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Serpil Yıldız’ın yanı sıra, Dr. Hakan Erkan Pehlivan, Dr. M. Hamit Boztaş (Türkiye Psikiyatri Derneği), Doç. Dr. Seval Alkay, Dr. Seyit Çoban ve TTB ODSH Kolu Yürütmesinden Dr. İ. Seçkin Kara’dan oluşan heyetimiz, depremin 6. günü olan 29 Kasım 2022 günü, Düzce deprem bölgesini ziyaret etti.

DÜZCE:

Bolu, Ankara ve Bursa’dan yola çıkanlarla Düzce’den katılanlar olarak Düzce Otogarı’nda buluştuk. Otogar civarında ilk izlenimimiz,  hayatın normal aktığı, etrafta bir olağandışı durum olduğuna dair göze çarpan emare bulunmadığı şeklindeydi. Otogardan araçlarla Düzce belediyesine geldik, yollar ve trafik normaldi ve bir iki noktada kurulu olan az sayıda çadır gördük.

İlk olarak Düzce Belediyesi’ni ziyaret ederek Belediye Başkanı Faruk Özlü ile görüştük, geçmiş olsun dileklerimizi iletilerek, yerel yönetimin olaya ilişkin gözlem ve yorumlarını aldık.

Bu görüşmemiz neticesinde ortaya çıkan tablo şu şekildeydi:

  • Düzce yapılan görüşme esnasında 29 Kasım günü itibarıyla Düzce merkezde 105, ilçelerle birlikte toplam 400 civarında hasarlı bina mevcuttu ve tespitlerin gün sonuna kadar tamamlanması bekleniyordu.
  • Bina sahipleriyle hasar tespiti (yıkım kararı) konusunda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle hasar tespit sürecinin uzamakta olduğu belirtiliyor. Hasarlı binaların bir ay içinde yıkımının tamamlanması öngörülüyor. 1999 depreminden kalan 19 binanın mahkemelik olduğu için halen yıkımının yapılamadığı, dolayısıyla vatandaşla yaşanacak anlaşmazlıkların bazı örneklerde süreci uzatabileceği ifade ediliyordu.
  • Düzce genelinde mevcut yapı stokunun %70-80 oranında 1999 Depremi’nden sonra yapılan binalardan oluştuğu belirtiliyor; bu binalar deprem yönetmeliğine uyularak yapılmış. Düzce genelinde yapıların sağlam zemine ve zemin+1 ile zemin+3 arasındaki yüksekliklerde olması, sağlam zemine inşa edilmesi konularına ruhsat aşamasında azami özen gösterilmekte olduğu belirtiliyor. Bu bakımdan, belediye başkanının ifadesine göre Düzce “yatay mimari” ağırlıklı bir kent ve bu ifadenin gerçekle önemli ölçüde örtüştüğü sokakta da görülebiliyordu.
  • Kentin çok göç alması sebebiyle yeni yapılaşma olmaktaymış ve bundan dolayı da yeni bina sayısı görece fazlaydı.  
  • Neticede Düzce’de bütün konutların yaklaşık %25 kadarı, eski yönetmeliklere göre yapılmış olan binalardan meydana gelmekteydi.
  • Yüksek binalar yani toplamda dört katı aşan yapılar, çoğunlukla Kentin Konuralp isimli bölgesinde bulunmaktaydı. Kredi Yurtlar Kurumu’nun (KYK) anlaşmalı olarak kullandığı yurt binaları da kentin görece yüksek, binaları arasında olduğu ifade edilmekteydi. Yüksek binalar, KYK’nin taleplerinin, görece düşük maliyetle karşılanmasının bir yolu olarak öne çıkıyordu. Belediye, kendilerinin dört katı aşmayan binalar konusunda ısrarcı olduklarını belirtiyordu.
  • Yıkımları takiben, toplam sekiz alanda kentsel dönüşüm yapılacaktı.
  • Düzce merkezde içme suyu şebekesi depremden sonra beş, alt noktada fiziksel olarak zarar görmüş fakat aynı gün içinde bunlar onarılmıştı. Şebeke suyu bunun dışında normal olarak verilmeye devam edilmiş, içme suyu artıma sistemi de normal olarak çalışmayı sürdürmüştü.
  • Şehrin su şebekesinin yarıya yakını, 1999 Depremi’nden önce yapılmış olduğu için, yapısal olarak eskime dolayısıyla önemli ölçüde kayıp-kaçak bulunmaktaymış ve bu nedenle halihazırda bir altyapı yenileme çalışması da devam etmekteydi.
  • Halen tek kaynaktan[1] temin edilmekte olan şehrin içme suyu, yenileme çalışmaları sonrasında ilave iki kaynakla[2] beraber üçe çıkacaktı. 
  • Deprem etkisiyle elektrik üç saat kadar kesilmişti. Bunun, trafoların sarsıntı karşısında otomatik olarak akımı kesmesinden kaynaklanmış, ertesi gün kontrollü olarak elektriklerin tüm kente verilmişti.
  • Düzce genelinde kayıtlı olarak 8.200 civarında, çoğunlukla Afganistan, Suriye ve Irak uyruklu sığınmacı olduğu ve bunların 2.500 kadarının öğrenci oldukları belirtiliyordu.
  • Yabancı uyruklu ve sığınmacıların çoğunlukla 1999 Depremi’nden önce yapılmış binalarda kalmaktaydılar. Son depremden en fazla etkilenen yapılar da bunlardı.
  • Oturduğu binanın depremden etkilendiğini beyan edenler, Bahçeşehir Kapalı Spor Salonu’na yerleştirilmişti. Bir kısım yabancı uyruklu ise şehri terk etmişti.
  • Şehir merkezindeki çadırların bir kısmına da yine yabancı uyruklular yerleştirilmişti.
  • Sorduğumuzda, çadır kurulan alanların Düzce İRAP[3] belgesinde gösterilen toplanma alanlarına göre yapılmaya çalışılmış, fakat fiili duruma göre davranılarak, insanların kendiliğinden toplandıkları alanlara[4] kurulmuşlardı.    
  • Ağa Mahallesi, Kültür Mahallesi, Çay Mahallesi en fazla çadır kurulan bölgelerdi.   AFAD, ilk planda Düzce’de kentin 10 farklı noktasına toplam 128 çadır kurmuş, talep edenlere ayrıca çadır vermeyi sürdürmekteydi. Dolayısıyla, evlerin bahçelerinde veya şehir içinde farklı noktalarda da çadırların kurulmasıyla bu sayı artmaktaydı.[5] Ağa Mahallesi’nde yaşayan Roman yurttaşların kendilerine daha fazla çadır verilmesi yönünde talepleri vardı.
  • Düzce nüfusu 401 bin civarındaydı ve bunun 390 bin kadarı evlerinde barınıyordu. Sürekli çadırda kalanların sayısı 1.200 civarındaydı ve evinde yatmaktan korkanlar da çadırlarda yatmayı tercih ediyordu.[6]
  • Romanlar daha çok çadırlarda kalmaktaydı.
  • Mevcut çadırlar ihtiyaca cevap veriyordu fakat şu anda bulundukları yerlerden kaldırılarak, şehir içinde, halkın evlerine daha yakın olan noktalara dağıtılması düşünülüyordu. Evleri hasarsız olanların en kısa zamanda çadırları boşaltmaları için de bir çalışma yürütülmekteydi. 
  • Depremin merkez üssü olan Gölyaka’da merkezde bir ve Sarıdere köyünde bir cami olmak üzere iki bina yıkılmıştı. Düzce merkezde ise bizim de gördüğümüz üzere, çarşı içindeki bir binada ağır yıkım olmuştu.
  • Belediye, depreme hazırlık bakımından kentsel dönüşümü hızlandıracaktı. Düzce genelinde deprem yönetmeliklerine uygun yeni bina oranını %95’e çıkartmayı hedefliyorlardı.
  • Binası yıkılanlar için konut yapılacaktı ve buna ilişkin ihale, 15 gün sonra olacaktı.

 

Belediye ziyaretimizin ardından, Düzce merkezdeki durumu gözlemlemek üzere sokağa çıktık. Üstünde AFAD’ın “Koordinasyon Aracı” olduğu yazan bir TIR, belediyenin önündeki alanda park edilmişti ancak etrafında kimse yoktu. AFAD Koordinasyonu’nun esas olarak vilayet binasının da olduğu meydanda konuşlandığı, aynı bölgede barınma çadırlarının kurulduğu ve seyyar mutfak ve diğer araçların yine aynı bölgede bulunduğu, halkın zarar tespiti ve diğer kurumsal işlemler için müracaatlarının da aynı yerde kurulan hizmet çadırlarında gerçekleştirildiği bilgisi alındı.

Belediyeden çadırların bulunduğu valilik önüne giden caddede normal akışında bir yaya ve araç trafiği mevcuttu ve çevrede ilk bakışta, deprem geçirmiş bir kent görüntüsü yoktu. Hayatın normal devam ediyordu. Bu yol üstünde belediyeye daha yakın olarak çarşı içindeki bir ara sokakta, ağır hasarlı iki katlı bir binanın, kaba enkazının kaldırılmış olduğu görülmekteydi. Düzce içinde dolaştığımız yerlerde ve Gölyaka ilçesine gidiş-dönüş esnasında çevrede başkaca bina enkazına rastlamadık.

Vilayet önündeki oldukça büyük bulvarda, AFAD tarafından kurulmuş olan barınma çadırları, seyyar mutfak ve diğer hizmet TIR’ları, hasar tespiti ve diğer çeşitli idari işlemlerin yapıldığı hizmet çadırları görülmekteydi. Barınma çadırlarının toprak zeminli alanda kurulduğu ancak zeminde yağışa karşı gerekli düzeltmelerin henüz yapılmadığı görülmekteydi. Çevrede seyyar hela göremedik ancak halkın tuvalet ve banyo ihtiyacını gidermek için evlere gidebildikleri, bilgisi verildi. Bir çadırda, “Psiko-Sosyal Destek” yazısı gözümüze çarptı fakat o sırada etrafında kimse yoktu. Büyük yoğunluk, hasar tespiti müracaatı yapılan çadırdaydı.  Barınma çadırlarının kurulu olduğu alan iyi düzenlenmişti ve etraftan bir seyyar çitle izole edilmişti ve çadırlar genel olarak boştu. Bunların yakın komşuluğundaki, sağlık hizmeti verilen çadırda çalışan hekim meslektaşımızı ziyaret ettik. Endişe ve uykusuzluk yakınmaları en fazla görülen semptomlardı. Vatandaşa dijital reçete düzenlenebiliyordu ve ilaç temininde sıkıntı yoktu.

Çadırlarda kalan halka LPG tüpü üstüne monte edilen, kontrollü açık alev çıkartan tipte ısıtıcılar dağıtılmıştı. Bu tip ısıtıcılar, yangın yönünden önemli bir risk oluşturabilirler!

Buradan sonra uğradığımız 7 nolu ASM binası da depremden zarar görmemişti ve normal poliklinik hizmetini sürdürüyordu. Görüştüğümüz meslektaşlarımız, yine anksiyete ve uykusuzluk semptomlarıyla olan müracaatların fazlalığına işaret ettiler. Bunun dışında rutin çalışma devam etmekteydi.

Daha sonra Düzce Devlet Hastanesi’ne gittik. Hastaneye ulaşımda sorun yoktu, trafik normaldi. Gerek hastane binası ve gerekse bahçesi, çevredeki diğer binalarda herhangi bir hasar görünmüyordu. Acil poliklinikten giriş yaptık ve meslektaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Hekim ve hemşire arkadaşlarımıza depremi nasıl yaşadıklarını ve gözlemlerini sorduk.

 Aldığımız yanıtlar:

  • Depremin şiddetli olmuştu ve korkmuşlardı.
  • Görevli olamayanlar dahil, hepsi hastaneye gelmeye çalışmışlardı.
  • Yollarda, bulundukları yere göre değişen, yarım ila bir saat kadar araç trafiği kaynaklı ulaşım zorluğu yaşamışlardı.
  • Olayın ardından hastaneye geldiklerinde, acil polikliniğe çok sayıda minör yaralanma yanı sıra birkaç tane yüksekten düşmeye bağlı ağır travma olgusu gelmişti.  Ağır olgulardan bir tanesi hayatını kaybetmişti.
  • Acil poliklinikteki yoğunluk, deprem saatinden başlayıp aynı gün öğlen saatlerine dek devam etmişti.
  • Hastane binasında bir kaç yerdeki küçük çatlaklar haricinde bir hasar meydana gelmemişti. Yetkililer, bunların sıva çatlağı olduğunu belirtmişlerdi ve korkacak bir durum yoktu.

 

GÖLYAKA:

Gölyaka, depremin merkez üssü olarak bildirilen ilçeydi ve Düzce merkezine 15-20 kilometre mesafedeydi. Araçlarla, D-100 ve hem de çevre yolu bağlantısı üzerinden iki farklı yolu kullanarak Gölyaka’ya sorunsuz ulaştık. İlçede, haricen sağlam görünen bazı evlerin bahçesinde çadırlar kurulmuştu, ayrıca birkaç noktada daha toplu çadırların kurulduğu göze çarpıyordu. Öncelikle devlet hastanesine gittik. Üç katlı ve yeni bir binaydı ve faaliyetine devam ediyordu. Hastane bahçesinin yanındaki boş alanda kurulu büyük bir hizmet çadırı vardı ancak kullanım dışı olduğu anlaşılıyordu. Hastanenin hemen karşısında bulunan birkaç eczane açıktı. Çevrede yıkılmış yapı yoktu.

Meslektaşlarımızla görüştüğümüzde, depremin şiddetli olduğunu ifade ettiler. Sarsıntının ardından binanın duvarlarında çatlaklar oluşmuştu; bu yüzden Sağlık Bakanlığı, hastane bahçesinin yanına bizim gelirken gördüğümüz hizmet çadırını kurmuştu ve hastane faaliyetlerine burada, yalnızca acil poliklinik olarak devam etmişlerdi. Daha sonra ise hastane binasında hasar tespiti yapılmış, duvarlardaki çatlamaların “sıva çatlağı” olduğu belirlenmişti. Bunu takiben, 25 Kasım tarihinde tekrar hastane binasında normal çalışma düzenine dönülmüştü. 

Anksiyete ve uykusuzluk burada da en fazla görülen yakınmaydı.

Gölyaka Devlet Hastanesi’nde gördüğümüz kadarıyla, birinci ve ikinci katlardaki poliklinik yapılan odaların duvarlarında duvar boyunca uzanan, bazı duvarlarda altta ve üstte iki ayrı hat oluşturan, sıvanın yer yer tamamen dökülüp altındaki ytong malzemenin açığa çıktığı çatlaklar mevcuttu. 

Gölyaka’da 40 bina depremden etkilenmişti, bunların çoğu köylerdeydi. Toplam dört yerde çadırlar kurulmuştu ve 25 konteynır için ise yer hazırlanıyordu. Konteynırlara kiracı olanların yerleştirileceği söyleniyordu.

Hastaneden ayrılınca, kapalı pazar yerinde kurulmuş olan çadır alanına gittik. Üstü bir çatıyla kapalı, beton zemine sahip olan pazar alanının dört yanı açıktı ve burada AFAD tarafından 49 adet çadır kurulmuştu. Kullanılan genel amaçlı barınma çadırlarının beton zemin üstüne kurulmuş olmaları nedeniyle yağış için gerekli zemin düzeltmesinin yapılması mümkün olmasa da, alanın üstünde yağıştan koruma sağlayacak yeterlilikte bir çatı mevcuttu. Öte yandan çadır iplerinin beton zeminde gerektiği gibi tespit sağlayamadığı ve çoğunlukla briket türü çeşitli ağırlıklarla tutturulmuş olduğu görülebiliyordu. Pazar yerinin mevcut tuvaletleri, çadır alanına hizmet vermeye yeterli durumdaydı. Sıcak su yoktu, ancak görüştüğümüz buradan sorumlu AFAD görevlisi, çadırlarda kalma süresi ve kalan insan sayısına göre sonraki günlerde ihtiyacın yeniden değerlendirileceği bilgisini verdi. Ziyaretimiz sırasında, çadırlarda kalanlarla konuşan sosyal hizmet görevlileri olduğunu gözlemledik. Yemek, seyyar mutfaklardan temin edilmekteydi. Burada da çadırların bir kaç tanesinde insanlar vardı. Ancak, görevli bize 240 civarında bireyin kayıtlı olduğunu ve gece evlerinde yatmaktan çekinenlerin, gece gelip çadırlarda yattığını söyledi. Her çadırda bir elektrikli ısıtıcı, bir yatak vardı.

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME:

  • Valilik, belediye ve diğer resmi kurumlara göre; 1 Aralık itibarıyla ağır hasarlı yapı sayısı 427, yıkımı yapılan 6, yaralı sayısı 39, çadırda kalmak için kayıt yaptırmış kişi sayısı 10.126; spor salonunda barındırılan sayısı 1028 olarak verilmektedir. Kafa travması sonucu hayatını kaybeden yüksekten düşme olgusu, bu sayıların arasında belirtilmemektedir.
  • AFAD Başkanlığı’nın en son duyurusuna göre, “Depremde evleri ağır ve orta derecede hasar gören vatandaşlarımız için Düzce il genelinde 230 bireysel konteynır ile Gölyaka'da 28 Çilimli’de 41 konteynır ve sosyal alandan oluşan geçici konaklama merkezleri”nin kurulumunun tamamlanmıştır. An itibarıyla, kiracı veya mülk sahibi olmalarının durumu nasıl etkileyeceği hakkında bir netlik bulunmamaktadır.     
  • Yabancı uyruklu sığınmacıların durumunda olanların, sonraki akıbeti konusu, an itibarıyla belirsizliğini sürdürmektedir. Bu topluluğun genel olarak düşük gelirli, yalnızca yardımla yaşayan veya kaçak ve bir gelirden yoksun bireyler olmalarından kaynaklanan handikapların nasıl giderileceği, geçici ve kalıcı ne gibi çözümler üretileceği ayrıca önemlidir; çünkü bu bireyler çoğunlukla en fazla hasar gören “eski” yapılarda barınan gruptur. Ayrıca, bu grubun tamamının kiracı olduğu kabul ederek davranmak gerçekçi bir öngörü olacaktır.
  • Deprem gibi konut arzını aktif olarak azaltan afetler, bütün kiracıların ortak sorunu olan kira artışlarına sebep olmaktadır. Yüksek enflasyon, bu sorunu ağırlaştırmaktadır. 
  • Düzce, 30 Kasım itibarıyla “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” olarak ilan edilmiştir.[7] Bölgede depremden etkilenen halkın, ekonomik ve sosyal olarak görece rahatlamasına yönelik önlemler alınmasına katkısı olması anlamında, olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Kiracıların barınma ve kira sorunlarının çözümü için bu yasal olanaktan yararlanılması düşünülmelidir.
  • Deprem sonrasında halkın önemli ölçüde kaygı yaşadığı gözlenmiştir. Bu durumda Psiko-sosyal destek çalışmalarının önemi ortaya çıkmaktadır.

 

Düzce-Gölyaka’da yaşadığımız 5,9 büyüklüğündeki son deprem, bize gelmekte olan Marmara depremi için hazırlıklı olunması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor!

Hazırlıklı olmak için:

  • Deprem beklenen bölgelerde, çarpık ve yoğun şehirleşme olan yerleşimlerden başlayarak, yapı stoku hızla depreme uygun hale getirilmelidir!
  • Toplanma yerleri amaca uygun sayıda ve vasıfta olmalı, üzerinde amaç dışı yapılaşmalara izin verilmemelidir!

 

Düzce depreminin görece az zararla atlatılmasında, yapı stokunun 1999 depremi sonrasında büyük ölçüde yenilenmesi ve yeni yapıların ruhsatlandırılmasında deprem yönetmeliğine uyulmuş olması, bina yüksekliğinin zemin yapısıyla uyumlu olmasına dikkat edilmesi ve görece yatay bir mimari anlayışın hayata geçirilmesinden kaynaklandığının, şans veya tesadüfle ilişkisi olmadığının altını bir kez daha çizmek istiyoruz.

Hepimize geçmiş olsun.

Türk Tabipleri Birliği Olağandışı Sağlık Hizmetleri Kolu

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

 

[1] Uğursuyu

[2] Bıçakdere ve Gürcü Asarı (Fındık Deresi-Aksu)

[3] İRAP: İl Risk Azaltma Planı

[4] Kültür Mahallesi’ndeki  Millet Bahçesi gibi    

[5] 30 Kasım itibarıyla AFAD verilerine göre 3.147 barınma amaçlı çadır, 20 genel maksat (hizmet) çadırı kurulmuş, 3.815 ısıtıcı, 28.631 battaniye dağıtılmış.

[6] Burada çadır sayısıyla çadırda barınan yurttaş sayısı arasındaki tutarsızlık, adını yazdıranların tamamının çadırlarda kalmaması veya henüz talep edilen sayıda çadırın kurulmamış olmasından kaynaklanabilir. Binaların genel olarak ağır hasar görmemiş olması nedeniyle de bu kişiler, yakınlarının yanında barınıyor olabilirler.

[7] 15/05/1959 tarih ve 7269 no’lu, “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”