Dünya Sağlık Örgütü 2015 yılında Dünya’da 800.000 kişinin intihar sonucu öldüğünü bildirmiştir.

İntihar sayısının 2030 yılında bir milyonun üzerine çıkacağı tahmin edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2015 yılında Türkiye’de 3000’den fazla kişi intihar ederek hayatını kaybetmiştir. İntihar girişimlerinin ise bu sayının yaklaşık 20 katı olduğu tahmin edilmektedir. Tüm bu veriler intiharın günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor.

Dünya Sağlık Örgütü tüm ülkelerin ulusal intihar önleme programları olmasının önemine vurgu yapmaktadır. İntiharları önlemeye yönelik, intiharın psikolojik ve sosyal boyutlarını içine alan kapsamlı projelere ihtiyaç bulunmaktadır.

İntihar olgularının yaklaşık %90’ına bir ruhsal hastalık eşlik etmektedir. Bu nedenle ruhsal hastalıkların erken dönemde saptanması ve intihar riski olan bireylerin uygun şekilde tedavi edilmesi ayrı bir önem kazanmaktadır. Ancak, intiharla ilişkili damgalanma, intiharların saklanması, riskli bireylerin uygun ruh sağlığı hizmetlerine ulaşmasını engellemektedir.  Toplumun ruhsal hastalıklar ve intihar konularında sağlıklı bilgilenmeleri bu damgalanmayı azaltacaktır.

Tüm kapsamlı intihar önleme projeleri içinde medyanın da önemli bir rolü bulunmaktadır. İntihar haberlerinin medyada ayrıntılı olarak yer alması, dramatize edilmesi, renkli görsel öğelerle sunulması, intiharın nedeni olarak herhangi bir sebep sunularak haberleştirilmesi, intihar riski olan bireyleri olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, medyada intihar haberleri mümkün oldukça yer almamalı; haber yapılacaksa Basın Kanunu'nun 20. maddesine uygun olarak özendirme etkisi yaratmayacak, mümkün olan en yalın şekilde haber yapılmalı; intihar düşünceleri olan kişilerin uygun sağlık hizmetine yönlendirilmesi hedeflenmelidir.

TÜİK’in 2015 yılı Türkiye verileri; ateşli silah kullanımının asıdan sonra en sık kullanılan intihar yöntemi olduğunu göstermektedir. İntihar düşünceleri olan kişilerin ölümcül intihar araçlarına ulaşımının kolay olması, intihar oranlarını artırmaktadır. Ateşli silah teminini kısıtlayan yasal düzenlenmelerin yapılması, tüm intihar önleme projelerinin içinde yer almalıdır. Toksik maddelere ulaşımın sınırlandırılması, ilaçların reçete ile satılması, köprü korkuluklarının yükseltilmesi gibi sık başvurulan intihar yöntemlerine ulaşılabilirliğin zorlaştırılması, birçok farklı kurumun ortak hareket etmesi ile gerçekleşebilir.

İntihar, önlenebilecek bir davranıştır. Tüm toplumda insanların intihara eğilimini artıran etkenlerin belirlenerek ortadan kaldırılması, ”birincil düzey önleme”  hedefi olarak belirlenir. Tıbbın her alanında olduğu gibi, birincil önleme toplum düzeyinde uygulanır ve bir hastalık ya da belirtinin ortaya çıkmasının engellenmesi en verimli yaklaşımdır. İntiharın birincil düzeyde önlemesinde temel odak, toplum içerisindeki intihar eğilimlerini azaltmaktır. Birincil önleme, çevresel risk etkenlerinin azaltılması ve kişisel kaynakların artırılması ile mümkündür.

"En başta yaşam ve özgürlük olmak üzere sağlık, eğitim, yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetlerin de içinde olduğu, sağlık ve esenliğe uygun bir yaşam düzeyine kavuşma; yasanın koruyuculuğundan eşit olarak yararlanma; barışçıl amaçlar için toplanma ve dernek kurma; evlenme, mal ve mülk edinme; çalışma, işini seçme özgürlüğü; din, vicdan, düşünce ve anlatma özgürlüğü hakları”, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin temelini oluşturur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtilen temel ilkelere uyulması ile intihar davranışı önlenebilir.

Artan toplumsal gerginlik, umutsuzluk ve öfkeye bağlı olarak, Dünya İntiharı Önleme Günü, bu yıl, intiharın gündeme taşınmasına aracı olması yönüyle diğer yıllara göre daha önemlidir. OHAL ve KHK’larla gelen ihraç ve tutuklamalar, toplumsal bölünmüşlük, adalete ilişkin güvensizlik, dünyadan yalıtılmanın ülke içi ekonomik ve toplumsal yansımaları, son yirmi otuz yıldır süregelen sorunları ivmeli bir şekilde artırmıştır. Ötekine öfke ve kendinden olana koşulsuz hoşgörü, adaletin işlemesini imkansız hale getirmektedir. İşlemeyen bir adalet algısı, öfkenin temel etkenlerinden birisidir ve intihar bir yönüyle öfkenin kişinin kendisine dönmüş halidir.

10 Eylül Dünya İntihar Önleme Günü'nde tüm kurumların intiharlara karşı farkındalığını artırmak amaçlanmaktadır. Artmakta olan intihar oranlarını ancak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin temel ilkelerinin gerçekleştirilmesi, adalet, emniyet, medya, eğitim ve sağlık kurumlarının birlikte çalışması, etkin intihar önleme projelerinin gerçekleştirilmesi ile azaltılmak mümkün olacaktır.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Türkiye Psikiyatri Derneği Merkez Yönetim Kurulu