TTB Merkez Konseyi ve TTB Halk Sağlığı Kolu, Sakarya'da radyoaktif madde yayan bir aletin bulunduğu yönündeki iddiaların bir an önce incelenmesini istedi. TTB Merkez Konseyi ve TTB Halk Sağlığı Kolu tarafından yapılan açıklamada, "Radyoaktif malzeme ve atıkların izlenmesi, denetimi ve yönetimi bir kamu görevidir ve kamu kuruluşlarınca ulusal ve uluslararası mevzuata göre eksiksiz yerine getirilmelidir. Sağlık Bakanlığı’nı Sakarya’daki olayı etkin araştırmaya ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmaya davet ediyoruz" denildi. 

 

BASIN AÇIKLAMASI

Sakarya'da Radyoaktif Madde İle İlgili İddialar İncelenmelidir!

Bilindiği gibi 20 Ekim 2016 tarihinde ulusal basına yansıyan haberler Sakarya’da bir gencin radyasyondan etkilenerek sağlık kurumuna başvurduğu, gencin ailesinin ve oturduğu sokak sakinlerinin de incelemeye alındığını yansıtmış, yetkililer daha sonra yaptığı açıklamalarla olayın Kızılcık Barajı inşaatında bulunan ve boru kaynaklarında sızdırmazlık testi yapmaya yarayan bir aletten kaynaklandığını, baraj inşaatında çalışan bir işçinin yeğeninin bu aletin radyoaktif madde yayan bir parçasını evine getirmesi sonucu olayın oluştuğunu ve korkulacak bir durum olmadığını belirtmişlerdir.

Geçmişte yaşadığımız acı tecrübeler nükleer santrali olmayan ve bu nedenle çok az miktarda radyoaktif atığı olan ülkemizin bu atığını bile yönetemediğini göstermiştir. 1999’da tıbbi radyoaktif atıklardan kaynaklanan İkitelli kazasının 13 kişilik bir aileyi etkileyip can kaybı ve sakat kalmalara yol açması unutulmamışken, kaynağı belli olmayan radyoaktif atıklar 2012’de ülkemizin üçüncü büyük kenti İzmir’in merkezi noktalarından Gaziemir’de ortaya çıkmıştır. Eski bir fabrikanın bahçesinde gömülü olarak bulunan radyoaktif atıklar halen bulunduğu yerde, üzeri toprakla kapatılmış olarak durmaktadır. Oysa Gaziemir’de uzmanlar tarafından tespit edilen Europium, karaciğer, kemik ve böbreklerde birikmekte, karaciğer ve kemik kanserlerine sebep olabilmektedir.

Ülkemizde yaşanan bu ve benzeri olayların halkın sağlığını ciddi olarak tehdit ettiği açıktır. Bilindiği gibi radyasyon, görünmeyen, hissedilmeyen, kokusu, sesi ve tadı olmayan bir fiziksel risk etmenidir ve vücuttaki DNA moleküllerine zarar verir. Bunun sonucunda mutasyon denilen DNA hasarları meydana gelir. Bu mutasyonlar hücrelerde kansere, üreme hücrelerinde ise bir sonraki nesli etkileyerek doğumsal sakatlıklara neden olabilmektedir.  

Nükleer Santral kurma iddiasındaki kamu bu olaylarda açıkça sınıfta kalmış, bu santraller kurulduğu takdirde durumu nasıl yöneteceği ciddi soru işaretlerine neden olmuştur. Radyoaktif malzeme ve atıkların izlenmesi, denetimi ve yönetimi bir kamu görevidir ve kamu kuruluşlarınca ulusal ve uluslararası mevzuata göre eksiksiz yerine getirilmelidir. Sağlık Bakanlığı’nı Sakarya’daki olayı etkin araştırmaya ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşmaya davet ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

TTB Halk Sağlığı Kolu