TTB Merkez Konseyi ve TTB Halk Sağlığı Kolu, geçtiğimiz günlerde Tekirdağ'da Hepatit C vaka artışı olduğu bilgisinin basına yansımasıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Sağlık Bakanlığı'nın konu ile ilgili olarak acil açıklama yapması gerektiği vurgulandı. 

 

 

14.10.2016

BASIN AÇIKLAMASI

Yeni Hepatit C Salgınları Olmasın!

Geçtiğimiz günlerde Tekirdağ’da bir diyaliz merkezinde salgın düzeyinde Hepatit C vaka artışı olduğu bilgisi basına yansıdı. Türkiye’de bugüne kadar tespit edilen Hepatit C salgınları arasında en büyüğü olan bu salgının, hastalığın özelliği nedeniyle daha da büyük boyutlara ulaşması olasıdır. Söz konusu Hepatit C salgını konusunda Sağlık Bakanlığı’ndan henüz doyurucu bir açıklama yapılmamıştır. Tekirdağ halkı ve sağlık çalışanlarının konuyla ilgili haklı endişeleri söz konusudur.

Türk Tabipleri Birliği olarak konuyla ilgili bazı noktalara dikkat çekmek istiyoruz:

1.      Salgın konusunda yürütülen çalışmalar, olası bulaşma kaynağı, diğer diyaliz hastalarının korunması, sağlık çalışanlarının alması gereken önlemler konusunda Sağlık Bakanlığı tarafından acilen bir açıklama yapılması gereksinimi vardır.

2.      Salgının yarattığı korku ve paniğin yönetilmesi önemlidir. Zira diyaliz hastalarının gerek salgının yaşandığı merkez gerekse diğer merkezlerde alınan “aşırı önlemler” nedeniyle sağlık hizmeti hakkından yoksun kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

En önemlisi, Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı ile yapılan yapısal değişiklikler ile Sağlık Bakanlığı’nın “üçlü yapı” olarak adlandırılan bir örgütlenmeye gitmesi, bu türden salgınların yönetilmesinde en önemli engeldir. Bu olay bir kez daha ülkemizdeki sağlık sisteminin yapısal sorununu gözler önüne sermektedir. Kamu hastanelerinin, özel sağlık kuruluşlarının ve halk sağlığı hizmetlerinin birbirinden ayrı örgütlenmesi, böylesi salgınların yönetimini giderek zorlaştırmaktadır. Sağlık hizmetlerinin bütüncül yaklaşımdan uzaklaşması ile başta salgınlar olmak üzere ortaya çıkan toplum sağlığı sorunlarına yanıt verilemeyeceği, bilimsel bir gerçek olarak tüm dünyada kabul görmüştür. Bu durum her kurumun görevini eksiksiz yapması halinde bile halk sağlığını korumak adına başarı elde edilemeyeceğinin bir göstergesi olmuştur.

Ek olarak, sağlık hizmetlerinin toplumsal boyutundan uzaklaşılması ve kurumların giderek kâr elde etmek amacıyla çok sayıda işi az sayıda personele yaptırması, personelin emek yoğun çalışırken mesleki uygulamalarında hata yapmasına neden olabilir. Kâr kaygısı, sarf malzemesi (eldiven, tıbbi atık uygulamaları, dezenfektanlar vb.) başta olmak üzere, hizmet sunumunda olmazsa olmaz pek çok araç gerecin temininde kısıtlamaya gidilmesine yol açabilir. Bu tür durumlar, özellikle diyaliz merkezleri gibi hijyen ve sanitasyon önlemlerinin en üst düzeyde olması gereken tedavi kurumlarında ciddi sorunlara yol açabilir. Başta diyaliz merkezleri olmak üzere tüm sağlık kurumlarının toplum sağlığı gözetilip, hasta güvenliği sağlanarak yönetilmesi; mevzuatın güncellenerek, denetimlerin sıklaştırılması bu tür salgınların önüne geçilmesinde yaşamsal öneme sahiptir.  

Halk sağlığı hizmetlerinin yönetiminde bütüncül yaklaşımın benimsenmesi ve gelecekte yaşanacak halk sağlığı sorunlarının kontrol altına alınması için Sağlık Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu