TTB ve TMMOB, TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilen “Bilirkişilik Kanun Tasarısı" ile ilgili olarak 9 Haziran 2016 tarihinde ortak basın açıklaması yaptı.

 

AZİZ SANCAR’IN NOBEL ÖDÜLÜ ALMASI YETMEZ, AKADEMİK VE MESLEKİ YETERLİLİĞİ’NİN ADALET BAKANLIĞI’NCA TANINMASI GEREKİR(!)

Bu başlık, kimilerine abartı gelebilir ama bu yönde bir yasa tasarısı TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edilmiştir. Tasarının adı “Bilirkişilik Kanun Tasarısı”dır. Bu tasarı, Adalet Bakanlığınca hazırlanmış, Hükümetçe de teklif olarak TBMM’ye sunulmuştur.

Anayasa’nın 138. maddesinin “Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler” hükmü, hakime, “Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak, bu sınırlar içinde nihai takdir hakkı senindir” demektedir. Hüküm verme, hukuku uygulama hakime ait olup, yargılama sürecine kimse karıştırılmaz ve bu hak da devredilemez.

Hakimin bağımsızlığı Anayasal düzeyde teminat altına alınmış ise, hakim bir uyuşmazlıkta, uyuşmazlık konusu vakıanın anlaşılması noktasında bilirkişiye başvururken ve bilirkişiyi seçerken de bağımsız olmak durumundadır.

Gerek Ceza gerekse Hukuk Muhakemeleri Kanunu bilirkişide aranacak kriterleri ortaya koymuştur. 1- Özel teknik bilgiye sahip olacak 2- Hakim ya da savcı tarafından görevlendirilecek 3- Tarafsız olacak. Bilirkişinin tarafsızlığını ortadan kaldıracak bir müdahale, adil yargılanma hakkını ve maddi gerçeğe ulaşmayı da önleyecektir.

Bu temel ilkeleri ortaya koyduktan sonra, TBMM’de Adalet Komisyonu toplantılarında ileri sürülen tüm itirazlara karşın kabul edilen Bilirkişilik Kanun Tasarısı’na ilişkin tespitlerimiz şunlardır.

1.)     Tasarıda Bilirkişilik Kurumu, Adalet Bakanlığı bünyesinde, Adalet Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında Daire Başkanlığı’na teslim edilmiştir. Bilirkişilerin, sicil, denetim, performans ölçümü Adalet Bakanlığınca yapılacaktır.

2.)     Bilirkişinin uzman ve özel teknik bilgiye sahip olup olmadığını Adalet Bakanlığı  (Bilirkişilik Daire Başkanlığı) belirleyecektir.

3.)     Bakanlık temel ve alt uzmanlık alanlarını belirleyecek, bünyesinde Bilim Komisyonu dahi kuracaktır. Daire Başkanlığı, üniversite ve meslek kuruluşlarının görevlerini üstlenmiş, yayın, bilimsel çalışmaları teşvik, ulusal, uluslararası kongre, sempozyum ve panel düzenlemek gibi binlerce uzmanlık alanında görev üstlenmiş ve kendini yetkilendirmiştir.

4.)     Bilirkişiler, bakanlığın usul ve esaslarını belirlediği temel eğitim ve bu eğitimi verecek kurumlarda eğitim almak zorundadırlar.

5.)     Bilirkişilerin uzmanlıkları ve mesleki yeterlilikleri ve etik ilkeleri Adalet Bakanlığı’nca belirlenecektir.   

6.)     Özel hukuk tüzel kişileri istihdam ettikleri kişiler eliyle bilirkişilik yapabileceklerdir.

7.)     Bilirkişiler, usul ve esasları bakanlığın belirlediği biçimde Bölge Kurullarınca denetlenecektir.  Raporların içeriği denetlenmeyecek deniyor ama denetim neye göre olacak bir ölçüt getirilmemiştir.

8.)     Performans değerlendirmesi getirilmekte ve bu değerlendirme sonucu Bölge Kurulunca yeterli görülmeyenler idari yaptırımla karşı karşıya kalmaktadır. Üstelik performans değerlendirmesinin de bir ölçütü yasal düzeyde bulunmamaktadır.

9.)     Denetim ve performans değerlendirmesi sonucu Bölge Kurulları, uyarma, bir yıla kadar listeden çıkarma gibi yaptırım uygularken, bu cezalara karşı itiraz mercii yine cezayı veren Bölge Kurulları olarak düzenlenmiştir.

10.) Bölge Kurullarınca verilmiş cezalarda Adalet Bakanlığı taraf, cezayı veren Bölge Kurulu, işlemi dava edecek kişi ise bilirkişi.

11.) İdare Mahkemelerinin görevlendireceği bilirkişiler de resmi bilirkişiler olacağına göre tarafsız ve nesnel davranacak bilirkişi bulmak mümkün olmayacaktır.

12.)  Yasa tasarısında sık kullanılan kavramlar “etkin, verimli ve hızlı”. Adil yargılanma, maddi gerçeğe ulaşma, hakimin takdir hakkı gibi kavramlar yasanın ruhunda yer bulamamışlardır.

Hukuk fakültelerinde öğrencilere öğretilen ilk konulardan biri, soyut bir yasa normunun nasıl değerlendirileceğidir. Önce lafzına bakacaksınız, kural lafzından anlaşılamıyorsa ruhuna bakmak gerekecektir. Bu tasarının lafzı ve ruhu, yargılama faaliyetine müdahaledir. Çünkü sonuç şudur:

1.)    Bilirkişilik bir meslektir,

2.)    Bilirkişilik listesi resmidir.

3.)    Bilirkişilerin amiri Bakanlıktır.

4.)    Hakimin liste dışından bilirkişi seçme şansı yoktur. Taraflar uzlaşsalar dahi liste dışından bilirkişi önerme hakları bulunmamaktadır,

5.)    Hakim kurallara uymazsa, HSYK tarafından cezalandırılacaktır.

6.)    Bilirkişilerin uzman ve tüzel ve teknik bilgiye sahip olmadıkları ön kabuldür. Çünkü mutlaka eğitime katılıp, sertifika almak durumundadırlar.

7.)    Bir işveren az gelmiş olmalı ki, bilirkişiler şirket bünyesinde ikinci bir işverene bağlı olarak adalete hizmet edeceklerdir.

Son söz, başlıkta zikrettiğimiz Aziz Sancar, alanında uzman olan kişiler ve öğretim üyeleri Adalet Bakanlığı’nın memuru olmayı reddedip listeye yazılmak istemediklerinde ve alan bilirkişilik şirketlerine kaldığında kazanan ADALET mi olacaktır?

Türk Tabipleri Birliği
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği