TTB, DİSK, KESK ve TMMOB, 1 Mayıs 2015 ile ilgili davada İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından ilk duruşmada verilen beraat kararının ardından ortak basın toplantısı düzenledi. 

18 Mart 2016, Cuma saat 11.00’de DİSK Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu, KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Hüseyin Demirdizen, TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Süleyman Solmaz katıldılar. Ortak açıklamayı DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu okudu. 

1 Mayıs 2015 davasının sonucunda konuya dair hukuki tartışmanın bittiğinin vurgulandığı açıklamada, beraat kararını “yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle” verildiğinin altı çizilerek “1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak suç değildir” denildi.

 18.03.2016

BASIN AÇIKLAMASI

1 MAYIS DAVASI KARARINA SAYGI DUYUN! EMEĞE SAYGI DUYUN!

Bugünkü açıklamamıza 1 Mayıs’ın ve Taksim Meydanı’nın özgürleştirilmesi mücadelesinde yitirdiğimiz tüm arkadaşlarımızı anarak başlamak istiyoruz. Hemen her 1 Mayıs’ta meydanlarda ve mahkeme salonlarında onların bizlere bıraktığı onurlu bir mirası taşımaya çalıştık. Dün yine bir mahkemede 1 Mayıs’ı 1 Mayıs meydanında kutlama hakkımızı savunduk ve kazandık.

KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Hüseyin Demirdizen hakkında açılan davanın, İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan ilk duruşmasında BERAAT kararı verildi.

Evet bu beraat kararı ilk duruşmada verildi. Elimizde önceki yıllarda 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin açılan ve beraatla sonuçlanan davaların dosyaları vardı. Elimizde 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama hakkımızı teslim eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları vardı. Tüm bu kararların üzerine, haklarını kullanan bizlerin hakkında soruşturma açılması, dava açılması bile bir hukuk devletinde mümkün değil iken maalesef bu dava açıldı ve hiçbir hukuksal dayanağı olmayan dava ilk duruşmada düştü.

Konuya dair hukuki tartışma bitmiştir. Mahkeme, beraat kararını “yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle” vermiştir. Yani 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak suç değildir. Anayasa Mahkemesi kararlarına saygı duymadığını açıklayan, ettiği yemini göz göre göre çiğneyen bir anlayışla yönetilen Türkiye’de 1 Mayıs meselesi bir “meydan tartışması” değil adalet, demokrasi, özgürlük ve eşitlik meselesidir.

Defalarca aldığımız mahkeme kararlarına bir kulp bularak uymayanlar, 1 Mayıs’ta Taksim’de kutlama yapmanın suç olmadığını açıkça teslim eden bu mahkeme kararına saygı gösterecekler mi? Herkesin aklındaki soru bu iken, artık 1 Mayıs Türkiye’de hukukun, adaletin sağlanmasına dair bir meseledir.

Demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamak için mahkemeleri iktidarın bir aracı olarak kullananlar; acaba demokratik hak ve özgürlüklere dair bu mahkeme kararlarına saygı gösterecekler mi? Akademisyenlerden gerçekleri yazan gazetecisine, hakkını arayan emekçiden fikrini sosyal medyada paylaşan gence kadar iktidarın beğenmediği fikirleri ifade edenleri talimat vererek hapishanelere yollayanlar, beğenmedikleri yargı kararlarına uyacaklar mı? İşte bu soru ortadayken, 1 Mayıs Türkiye’de demokrasi ve özgürlükler meselesidir.

Toplumun her bir ferdinin ne giyeceğine, ne içeceğine, ne okuyacağına, ne yazacağına, hangi sendikaya üye olacağına karar verme hakkını tek başına kendinde görenler, 1 Mayıs’ın hangi meydanda kutlanacağına da işçilerin değil tek kişinin karar vermesi ısrarını bu mahkeme kararına rağmen sürdürecek mi? İşçi sınıfının Birlik-Mücadele-Dayanışma günü hakkında dahi kendilerini tek otorite kabul edenlere, “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” diyerek 1 Mayıs meydanı konusunda dahi işçilerin söz hakkı olmadığını itiraf edenlere karşı 1 Mayıs bir eşitlik meselesidir.

Varsın “Ben gidersem devlet yıkılır” desinler. Herkes bilir ki bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenler, yaşamı var edenler işçilerdir, emekçilerdir. Bizler üretmezsek hayat durur. Bizler üretiriz; küçük bir azınlık zengin olur. Bizler üretiriz; birileri övünür, mevki-makam sahibi olur. Üretirken biz ölürüz, sakat kalırız; birileri saraylarda, villalarda yaşar. Üretirken senede bir gün Birlik-Dayanışma ve Mücadele günümüzü gönlümüzce kutlamak isteriz, yine o birileri çıkar, o tek bir günümüzü kendilerinin istediği gibi kutlamamızı dayatır.

Artık yeter… Kimse sizin kulunuz köleniz değildir!

Artık yeter! Özel istihdam bürolarında kölece çalıştırmak istediğiniz, kıdem tazminatına göz diktiğiniz, taşeron düzenine köle ettiğiniz, dünyanın en uzun çalışma sürelerine, sendikasız-sigortasız ve ölümüne çalışmaya mahkum ettiğiniz milyonlar kulunuz köleniz değildir!

Artık yeter! Güvencesizliğe ve aşırı çalışmaya mahkum ettiğiniz hekimler, mühendisler, sizin gibi düşünmeyince “ya bizdensin ya terörist” diyerek hapse attırdığınız, işten attırdığınız gazeteciler, bilim insanları, aydınlar sizin kulunuz köleniz değildir.

Artık yeter! Yandaş sermaye gruplarının çıkarları için ormanına, deresine, parkına, evine göz koyduğunuz milyonlar sizin kulunuz köleniz değildir!

Artık yeter! Seslerini kısmaya çalıştığınız, toplumsal yaşamdan dışlamak istediğiniz, çalışma yaşamında güvencesiz işlere mahkum ettiğiniz kadınlar sizin kulunuz köleniz değildir.

Artık yeter! Kendi ihtiraslarınız uğruna Ortadoğu’da ve ülkemizde tırmandırdığınız savaş politikaları ile birbirlerine kırdırmak istediğiniz halklar sizin kulunuz köleniz değildir.

İşte 1 Mayıs’lar ve Taksim Meydanı, geçmişte olduğu gibi bugün de işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin onur mücadelesinin simgesidir.

Bizler onurumuza sahip çıkmaya devam edeceğiz!

Yaşasın Birlik-Mücadele-Dayanışma!

Yaşasın 1 Mayıs!