Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, son günlerde bazı devlet ve üniversite hastanelerinin Başhekimlikleri tarafından, döviz kurundaki artış gerekçe gösterilerek ameliyatların sınırlandırılması talebiyle ilgili bölümlere gönderilen yazıların, ekonomi krizin sağlık ortamına etkilerinin çok vahim olacağını gösterdiğini açıkladı. TTB Merkez Konseyi, bu uygulama dolayısıla sağlıkta şiddetin daha da artabileceği uyarısında bulundu.

TTB’den yapılan açıklamada, “Bu uygulama dolayısıyla  ekonomik krizin faturasının halkın sağlık hakkı ile, tıp öğrencilerinin eğitim hakkı ile ödenmesini kabul etmiyoruz” denildi. Ameliyatların durmasından, tedavilerin aksamasından sorumlu olanların ortaya çıkarak hizmetin sürmesi için hangi önlemleri alacaklarının kamuoyuna açıklamasının istendiği açıklamada, krizin hekimlere ve sağlık emekçilerine yeni  saldırılar üretmesinden duyulan endişeye yer verildi. Açıklamada yapılması gerekenler şöyle sıralandı:

  • Hükümetin ilaç ve tıbbi malzemeler için izlediği döviz kuru ve SUT fiyatlandırma politikasının temin güçlüğünü arttırdığını dikkate alması ve TL’deki değer kaybına göre yeniden düzenlemesi gereklidir.
  • SUT fiyatları sağlık hizmet sunucularının nitelikli hizmet verebilmesine olanak sağlayacak düzeye çıkarılmalıdır.
  • Üniversitelerin gelir-gider dengesini bozduğu Sayıştay tarafından da saptanan diğer bütün koşullar düzeltilmelidir.

Açıklamanın tam metni aşağıdadır: 

HEKİMLİK DEĞERLERİNDEN VE TOPLUMUN SAĞLIK HAKKINDAN VAZGEÇİLEMEZ!

Siyasal iktidarın yanlış ekonomi politikalarının ürettiği krizin sağlık ortamına etkilerinin çok vahim örnekleriyle karşılaşmaktayız.

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Başhekimliği’nin 5.10.2018 tarihli yazısı bunlardan sadece biridir  ve durumun ciddiyetini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Cerrahi anabilim dalı başkanlıklarına hitap eden yazıda hastaneye ilaç ve tıbbi malzeme satan firmaların son zamanlarda döviz kurundaki artış nedeniyle Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) belirtilen fiyatların üzerinde fiyatlar teklif ettikleri belirtilmekte, ilaç ve malzemelerin SUT fiyatlarının üzerinde alınması halinde kamuyu zarara sokmak suçlaması ile karşılaşılabileceğine dikkat çekilmekte, bunun meydana gelmemesi için ilaç ve malzeme istemlerine yapılacak işlem/ameliyatın zorunluluğuna ve hayati öneme haiz olup olmadığına dair gerekçeli raporun eklenmesi talep edilmektedir. Yazıda hayati öneme haiz malzemelerin alınabileceği, elektif ameliyat ve işlemler için gereken malzemelerin alımlarının erteleneceği ifade edilmektedir. Yazı hayati önem arz eden işlemlere devam edilmesi ve elektif işlemlerin ertelenmesi isteği ile sonuçlanmaktadır.

Bu yazı, ekonomik krizin sağlık hakkını ortadan kaldırabileceği öngörümüzü haklı çıkarmıştır. Birçok kurum benzer durumdadır ve artık hayati öneme sahip olmayan ameliyat ve işlemlerin zamanında, gecikmeden, hastalıklar ilerlemeden tedavi edilme olanağı azalmış, hatta bazı durumlarda ortadan kalkmıştır. Bu halkın sağlık hakkının ihlal edildiğinin açık kanıtıdır.

Sorun sadece Gazi Üniversitesi ile sınırlı olmayan, sadece ameliyatların ertelenmesinden ibaret olmayan yaygın ve kapsamlı bir sorundur. Aynı durumda olan, hizmetlerini yavaşlatan pek çok başka üniversite, kamu ve özel hastane olduğu bilinmektedir. Hem mamul ürünlerde hem de ham maddede dışa bağımlılık ve yerel üretimin yetersizliği nedeniyle başta kanser ilaçları olmak üzere bir çok ilaca erişilememekte, sargı bezinden enjektöre kadar pek çok malzemede sıkıntı başgöstermektedir.

Krizin etkisinin öncelikle üniversite hastanelerinde yaşanmasının nedeni geçtiğimiz hafta basına yansıyan Sayıştay raporlarında ortaya konmuştu. Sayıştay raporlarında çok sayıda üniversitenin iflas noktasına geldiğine dikkat çekilmiş ve mali işlemlerde usulsüzlük yapıldığı tespit edilmişti. Üniversitelerin borçlarının sadece son dört yıl içinde bile katlanarak arttığı, gelirlerin giderleri karşılamaktan çok uzak olduğu, borçların yıllarca geriden ödenebildiği saptanmıştı. Sayıştay bu sonucun başlıca nedenleri olarak; enflasyon ve döviz kurlarındaki yükselişle maliyetleri giderek artan üniversite hastanelerinin gelirlerinin SUT fiyatlarının yıllardır artırılmaması nedeniyle sabit kalması, üniversitenin bilimsel araştırma bütçesi ve bir takım cari giderlerinin döner sermayeden karşılanması olarak saymıştır. SGK’nin sağlık işlerinin “fazla” verirken bu durumun yaşanması sağlık bütçesinin doğru yönetilememesinin sonucudur.

Üniversitelerin borçlarını tedarikçilere zamanında ödeyememesi, tedarikçilerin ihalelere ya hiç girmemesine ya da girseler dahi (alacaklarını zamanında tahsil edemeyeceklerini tahmin ettiklerinden) ihalelerde çok yüksek fiyat teklif etmelerine neden olmuş, bu da hastanelerin kriz sürecine kısıtlı stoklarla girmelerine yol açmıştır. Üniversite hastanelerinin bu nedenle artık ameliyat dahi yapamayacak hale gelmesi hem toplumun sağlık hakkını, hem de tıp öğrencilerinin eğitim hakkını elinden alan ciddi bir hizmet kusurudur.

Hekimlerin ameliyatların yaşamsal olup olmadığına karar vermeye, yaşamsal değilse yapmamaya zorlanması, ya da ameliyatlar/tıbbi işlemler yapılabilsin diye “yaşamsal” sınıfına sokmalarının tavsiye edilmesi kabul edilemez.  Hangi ameliyatın yaşamsal, hangi ameliyatın elektif (isteğe bağlı) olduğu kararı hekimlerle hastalar arasında ciddi gerginliklere neden olma potansiyeli taşıyan “gri” bir alandır. Bugün elektif gibi görünen bir işlemin ertelenmesi yarın kalıcı zararlara yol açabilir ve pekala yaşamsal sonuçlar doğurabilir. Bu uygulama nitelikli sağlığa erişim hakkını ortadan kaldırmaktadır.

Bu uygulama nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuzlukların sağlık çalışanlarının şiddete uğrama olasılığını artıracağı açıktır. Oysa bu kötü sonuçta hekimlerin kusuru, eksikliği, katkısı yoktur. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın sahipleri gelinen noktayı sahiplenmek ve düzeltmek zorundadır. Hastaların ve yakınlarının olası olumsuzlukların faturasını karşısındaki hekime kesmemesi için, sağlık otoritesi ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın savunucuları ameliyatların niçin ertelenmek/yapılmamak durumunda kalındığını kamuoyuna açıklamalıdır.

Ekonomik krizin faturasının halkın sağlık hakkı ile, tıp öğrencilerinin eğitim hakkı ile ödenmesini kabul etmiyoruz.

Ameliyatların durmasından, tedavilerin aksamasından sorumlu olanların ortaya çıkarak hizmetin sürmesi için hangi önlemleri alacaklarını kamuoyuna açıklamasını talep ediyoruz.

Krizin hekimlere ve sağlık emekçilerine yeni saldırılar üretmesinden endişe ediyoruz!

Bu nedenlerle;

Hükümetin ilaç ve tıbbi malzemeler için izlediği döviz kuru ve SUT fiyatlandırma politikasının temin güçlüğünü arttırdığını dikkate alması ve TL’deki değer kaybına göre yeniden düzenlemesi gereklidir.

SUT fiyatları sağlık hizmet sunucularının nitelikli hizmet verebilmesine olanak sağlayacak düzeye çıkarılmalıdır.

Üniversitelerin gelir-gider dengesini bozduğu Sayıştay tarafından da saptanan diğer bütün koşullar düzeltilmelidir.

TÜRK TABİPLERI BİRLİĞİ
MERKEZ KONSEYİ