21 Kasım 2019 tarihinde TBMM’de kabul edilen yasa ile kömürlü termik santraller zehir saçmaya devam edecek.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi olarak tüm hekimlere mesleğimizi iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağımıza, hatta tehdit ediliyor olsak bile, tıbbi bilgimizi insan haklarını, temiz havayı, sağlıklı bir çevrede yaşam hakkını özetle yaşamı savunmamız gerektiğini, halkımıza da onların sağlık ve yaşam hakkı için mücadeleyi biran için bile bırakmayacağımızı anımsatıyoruz.

Biz hekimler mesleğe başlamadan önce;

Mesleğimizi vicdanımızla, onurumuzla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağımıza, hatta tehdit ediliyor olsak bile, tıbbi bilgimizi insan haklarını ve bireysel özgürlükleri çiğnemek için kullanmayacağımıza yemin ederiz.

Hekimler bu andın ardından aklın ve bilim ışığında çalışır, üretir, temel bir insanlık hakkı olan sağlıklı olma hakkını her ortamda ve zeminde savunur.

Günümüzde iklim krizi olarak adlandırılan küresel ısınmanın en önemli nedenleri arasında fosil yakıt kullanımı ve havayı kirleten kömürlü termik santraller gelmektedir. Bilim kirli havanın sağlık üzerine etkilerini çok net ortaya koymuştur. Dünyada her yıl toplam 8 milyon insan hava kirliliği nedeniyle erken ölmektedir. Hava kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunları ile ilişkili en önemli gelişme ise Dünya Sağlık Örgütü(DSÖ)’ne bağlı yapılardan birisi olan Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın (IARC), 17 Ekim 2013’de kamuoyu ile paylaştığı bilimsel bilgidir. DSÖ IARC’ın açıkladığı raporunda dış ortam hava kirliliğinin, akciğer kanserine neden olduğunun ve mesane kanserine yakalanma riskini arttırdığının bilimsel kanıtlarla kesin olarak ortaya konduğunu; bu nedenle hava kirliliğinin, insanda kanser yapıcı etkenler (Grup I) listesine alındığını duyurmuştur. Güncel bilimsel çalışmalar, kirli hava solumanın, solunum ve dolaşım sistemi başta olmak üzere tüm sistemleri etkilediğini vurgulamakta, yol açtığı çok sayıda sağlık sorunu nedeniyle hastalık yükünü arttırdığını ve erken ölümlere yol açtığını bildirmektedir. Kirli hava en çok da bebek ve çocukların sağlığını, büyümesini ve gelişmesini olumsuz etkilemektedir.

Ülkemizde hava kirlidir, kirli hava soluyoruz.

TTB’nin de bileşeni olduğu Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayımladığı Kara Rapor’a göre Türkiye’de 2018 yılında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ait hava ölçüm istasyonlarından, hesaplamalar için yeterli sayıda ölçüm yapılan 73 ilin 72’sinde (yüzde 98,6) hava kirlidir. Başka bir ifadeyle bu kentlerimizde yaşayanların akciğer kanseri, solunum yolu hastalıkları başta olmak üzere, hastalanma riskleri havası kirli olmayan kentlerde yaşayanlara göre çok daha fazladır.

Son 3 yıldır hava kalitesinde hiç bir iyileşme olmayan ve ciddi hava kirliliği yaşayan 16 ilde (Afyon, Ankara, Burdur, Bursa, Çorum, Denizli, Erzincan, Mersin, Kahramanmaraş, Manisa, Mardin, Muğla, Niğde, Osmaniye, Sakarya ve Sivas) yıllık ortalama hava kirliliği (PM10) düzeyleri 90 μg/m3’e ulaşmıştır. Bu miktar DSÖ sınır değerlerinin 4,5 katıdır. Yapılan çalışmalar Türkiye’de 2017 yılında yaşanan her 100 ölümden 13’ünün başka bir ifadeyle, 50 binden fazla ölümün hava kirliliği nedeniyle gerçekleştiğini göstermektedir.

Ülkemizde kronik hale gelmiş olan hava kirliliğinin iyileştirilmesi için ciddi önlemler alınması gerekmektedir. İklim krizini besleyen ve kirli havaya neden olan politikalarla mücadele bir hekim sorumluluğudur.

AKP’li milletvekilleri tarafından hazırlanmış olup, kamuoyunda “havayı kirletme izni” olarak bilinen ve Şubat 2019 tarihinde TBMM’de grubu bulunan beş partinin ortak kararıyla geri çekildiği halde yeniden bir torba yasa ile gündeme getirilen Madde 50 (eski Md. 45), birkaç gün önce (21 Kasım 2019) AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiştir. Kabul edilen bu madde ile 2013 tarihinde özelleştirilmiş ve daha sonra baca filtreleri kurulması ve yetersiz olanların ıslah edilmesi için santral sahiplerine milyonlarca lira para ödenmiş olan 16 adet kömürlü termik santral, çalıştıkları her gün yüzbinlerce insanın yaşamından çalmaya devam edeceklerdir. Oysa, Anayasa’nın 56. Maddesi “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” demektedir. Buna ek olarak sağlığa etkileri çok net ortaya konmuş, kanser yaptığı kanıtlanmış, hastalık ve sakatlıklara yol açtığı, anne karnındaki bebeği bile zehirlediği bilimsel kanıtlarla orta konmuş kirli havaya yol açan bu kömürlü termik santrallerin halk sağlığını tehdit etmesine onay vermek Anayasa’nın 56. Maddesi’nde tanımlanan ‘sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı’ ile çelişmekle birlikte, buna onay veren tıp doktorlarının yeminlerine ve hekimlik meslek etiği kurallarına ters düşmektedir.

Henüz Resmi Gazete’de yayımlanmamış, dolayısıyla kanunlaşmamış olan Madde 50 ile ilgili olarak halkın sağlığına zarar vermekten vazgeçmek için zamanımız var. Yetkililer bu defa halkın sağlığı ve yaşam hakkı için gereğini yapmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki bizler ve kamuoyu bu sürecin takipçisi olacaktır.

Türk Tabipleri Birliği de hekimlik meslek etiği kurallarına uyulmamasına yönelik yaptırımların takipçisi olacaktır.

Bizler yemin etmiş bir mesleğin üyeleri ve bu üyelerin temsilcisi bir meslek örgütü olarak bilimsel kanıtlar ışığında yaşamı yani temiz havayı savunuruz, savunmalıyız. Yeminiyle ters düşen, hekimlik meslek etiği kurallarına uymayan, iyi hekimlik uygulamalarından uzaklaşarak her ortamda sağlığı, sağlık hakkını savunması gerekirken Meclis’te bu maddeye onay veren hekim milletvekillerinin onur kurullarında değerlendirilmeleri konusunda tabip odalarını göreve çağırıyoruz.

Ve tüm hekimlere bir kez daha andımızı;

Mesleğimizi vicdanımızla, onurumuzla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağımıza, hatta tehdit ediliyor olsak bile, tıbbi bilgimizi insan haklarını ve yaşamı savunmamız gerektiğini anımsatıyoruz.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi