Döviz kurlarındaki artışla birlikte başta kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar olmak üzere bazı ithal ilaçların temininde güçlük yaşandığına dair şikâyetler üzerine bir açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, yaşamsal önemdeki ilaç ve malzemelerin temini için gerekli önlemlerin bir an önce alınmasını istedi.

TTB’den yapılan açıklamada, “Krizin faturasının hastalarımıza ödetilmesini kabul etmiyoruz. Ekonomi programlarında ilan edilen tasarruf politikası halkın sağlığına dokunmamalıdır. Kamu otoritesi; Türk Tabipleri Birliği ve ilgili diğer meslek örgütleri/derneklerle iş birliği yaparak, giderek büyüyen tıbbi cihaz ve ilaç temini sorununa çözüm bulmak zorundadır” denildi.

 

02.10.2018

BASIN AÇIKLAMASI

YAŞAMSAL ÖNEMDEKİ İLAÇ ve MALZEMELERİN TEMİNİ İÇİN GEREKLİ ÖNLEMLER BİR AN ÖNCE ALINMALIDIR

Döviz kurlarındaki artış ile birlikte Türk Tabipleri Birliği’ne meslektaşlarımızdan ve vatandaşlardan başta kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar olmak üzere bazı ithal ilaçların temininde güçlükler yaşandığına ilişkin çok sayıda şikâyet bildirilmektedir.  

Bilindiği gibi 2007 tarihli “Beşeri İlaçların Fiyatlandırılmasına Dair Karar” hükümleri gereğince ülkemiz Avrupa’da en ucuz ilaç tedarik eden (Fransa, İspanya, İtalya, Portekiz ve Yunanistan) 5 ülkenin ortalamasını alıp buna ek olarak ilacın imal ve ithal edildiği ülkelerin ecza deposunda yapılan satış fiyatlarının en düşüğünü referans fiyat olarak kabul etmektedir. Ulusal bir ilaç politikasının ve ilaç/hammadde endüstrimizin olmaması nedeniyle hayati öneme haiz birçok ilaç yurt dışından getirtilmektedir. Yurt dışından ithal edilerek Türkiye’ye gelen ilaçlar için Sağlık Bakanlığı ile ilaç firmaları arasında en son 14 Şubat 2018 tarihinde güncellenen kur anlaşmasına göre 1 Euro’nun değeri 2.34 TL’den 2.69 TL’ye çıkarılarak sabitlenmiş durumdadır. Son aylarda Euro’nun 7 TL’nin üzerinde seyretmesi ilaç sektöründe yaşanmakta olan krizin nedenlerinden bir tanesidir.

Türkiye’de uygulanan ilaç fiyatlandırma politikaları, döviz kurlarındaki yükselme ve sabit kur uygulaması nedeniyle ilaç firmaları hammadde bulmakta zorluk yaşadıkları ve zarar ettikleri gerekçesi ile ilaçları pazara arz etmeme eğilimi göstermektedir. Bu nedenle, birçok kanser ilacı (Cisplatin, Metotrexate, Dakarbazin, mesna gibi), Human Albumin ve İmmunglobulin gibi yaşamsal önemdeki bazı ilaçların temininde zorluklar yaşandığı görülmektedir. Benzer sıkıntı bazı kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan ithal ilaçlarda da söz konusudur.

Kanser ilaçlarının hemen hepsinin kamu ve özel hastane eczaneleri tarafından karşılanması zorunludur.  Kimi illerde kamu hastane eczanelerinde bulunmayan kanser ilaçları nedeniyle SGK kapsamındaki hastaların özel hastanelere yönlendirildikleri, ancak kamu hastaneleri dışında başka bir yerde tedavi alma olanağı bulunmayan Yeşil Kartlı hastaların daha fazla mağdur oldukları bildirilmektedir. Hastalıkları nedeniyle zaten zor durumda olan hastalar ve yakınları hekimlerinin önerdiği ilaçlara ulaşmak için çok zahmetli arayışlara mecbur kalmaktadır.

Stokları hala bulunan ithal ilaçların tükenmesinden sonra sorunun daha yaygın ve yakıcı bir boyut kazanacağından ve bazı kemoterapi ilaçları gibi alternatifi olmayan kritik ilaçların bulunamayacağından endişe edilmektedir.

Öte yandan, döviz kurlarındaki artış nedeniyle SGK’nın bazı ithal orjinal molekülleri geri ödeme kapsamından çıkardığı, bu ilaçların yerine muadillerini almak durumunda kalan hastaların daha önce kullanmakta oldukları orjinal moleküle erişemedikleri için anksiyete yaşadıkları gözlemlenmektedir.

Son zamanlarda bazı üniversite ve devlet hastanelerinde ilaç ve medikal malzeme sıkıntısının baş gösterdiği, bu nedenle bazı ameliyatların yapılamadığı, insülin pompası gibi bazı malzemelerdeki fiyat artışlarının hastaların daha fazla katkı payı ödemesine yol açtığı da basına yansıyan bilgiler arasındadır.

Yaşanan ekonomik krizin sağlık hakkı üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin örnekler hızla yaygınlaşmaktadır. Sağlığı koruyan ve geliştiren değil, tüketimi özendiren; ilaç kullanımını kat be kat artıran, tıbbi görüntüleme yöntemlerinin kullanımında OECD birinciliğine soyunan, sağlık hizmetlerini piyasalaştıran, kamu tarafından çok daha ekonomik yöntemlerle inşa edilebilecek hastanelerin yerine kamu-özel ortaklığı ile yapılan devasa şehir hastaneleriyle milyarlarca doları sermayeye aktaran sağlık politikaları hastalarımızın yaşamsal ilaçlarına ulaşmakta güçlük çektiği bu günlerin hazırlayıcılarıdır.

Krizin sağlıktaki boyutunun hafifletilmesi kamucu bir sağlık anlayışının benimsenmesiyle mümkündür.       

Krizin faturasının hastalarımıza ödetilmesini kabul etmiyoruz. Ekonomi programlarında ilan edilen tasarruf politikası halkın sağlığına dokunmamalıdır. Kamu otoritesi; Türk Tabipleri Birliği ve ilgili diğer meslek örgütleri/derneklerle iş birliği yaparak, giderek büyüyen tıbbi cihaz ve ilaç temini sorununa çözüm bulmak zorundadır.

Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi