Asistan ve Genç Uzman Hekimler: COVID-19 Meslek Hastalığı İçin Yeni Bir Yasal Düzenlemeye İhtiyaç Var

COVID-19 pandemisinin ilk gününden itibaren sağlık çalışanları büyük bir özveri ile çalışmaktadır. Viral maruziyet artışı nedeniyle sağlık çalışanları COVID-19 hastalığına genel toplumdan 10 kat daha sık yakalanmaktadır. Pandemi döneminin başından itibaren 172 sağlık çalışanını COVID-19 hastalığı nedeniyle kaybettik. 40 binin üzerinde sağlık çalışanı enfekte oldu ve bu sayının maalesef artmaya devam edeceği öngörülüyor.

Asistan hekimler COVID servislerinde, acil servislerde, COVID polikliniklerinde, kimi zaman filyasyonda aktif çalışmakta olup sorumluluğun çoğunu sırtlanmaktalar. Bu durum iş yükünü arttırmış ve buna paralel olarak da viral maruziyeti arttırmıştır. Birçok asistan hekim enfekte olmakta ve olmayanlar da hastalanan arkadaşlarının yerine çalışmak zorunda bırakılarak artan iş yükü ile enfeksiyona yatkınlık yaratılmaktadır. Bu duruma ve sürecin başından beri emek ve meslek örgütlerinin çağrılarına rağmen COVID-19 hâlâ meslek hastalığı olarak kabul edilmemiştir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve birçok uluslararası örgüt, COVID-19 hastalığının meslek hastalığı olarak kabul edilmesi yönünde açıklama yapmıştır. Dünya Sağlık Örgütü de yine bu hususta önerilerde bulunmuş olup İtalya, Almanya, Belçika, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika ve Malezya dâhil 130’a yakın ülke tarafından COVID-19 meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir. Ancak ülkemizde bu husus görmezden gelinmekte, hatta daha da ileri gidilerek buna karşı bir direnç yaratılmaktadır. Yakın zamanda meslektaşımız Dr. Muharrem İdiz’in COVID-19 nedeniyle ölümünün meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi talebi, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'nin Mesleki Bulaşıcı Hastalıkları Listesinde COVID-19 hastalığının olmadığı, bu nedenle hekimin ölümünün meslek hastalığı kabul edilmediği gerekçesiyle SGK tarafından reddedilmiştir. Mevzuatın düzenlendiği dönemde COVID-19 hastalığının bulunmaması ise maalesef göz ardı edilmiştir.

6331 sayılı kanuna göre meslek hastalığı, mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık olarak tanımlanmaktadır. 5510 sayılı kanuna göre meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi uluslararası kaynaklarda meslek hastalıklar; zararlı bir etkenle bundan etkilenen insan vücudu arasında, çalışılan işe özgü bir neden-sonuç, etki-tepki ilişkisinin ortaya konabildiği hastalıklar grubu olarak tanımlanmaktadır. Bunlara bakıldığından COVID-19 un sağlık çalışanları için meslek hastalığı tanımını karşılıyor olduğu su götürmez bir gerçektir.

Çoğu asistan hekim 5510 sayılı kanunun 4. maddesinin ( c ) bendi kapsamında çalışmaktadır. Bu durumda sadece “uzun vadeli sigorta kollarına” tabi tutulmaktadır. Bu kısa vadeli sigorta kolları kapsamında yer alan “iş kazası, meslek hastalığı, analık ve hastalık” sigortası bedelinin ödenemeyeceği anlamına gelmektedir. Uzun vadeli sigorta kolları kapsamında ise “malûllük, yaşlılık ve ölüm” sigortası bedeli ödenmekte. Malullük sigortasından faydalanabilmek için ise en az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gerekmektedir. Bu ölüm sigortası için de 1800 günlük bir prim bildirimi gerektirmektedir. Tahmin edileceği üzere çoğu asistan hekim meslek hayatının henüz başında olup bu gereklilikleri karşılayan prim sayısına ulaşabilmiş değildir. Bu da hem uzun vadeli hem de kısa vadeli sigorta kolları hususunda asistan hekimlerin mağduriyetini yansıtmaktadır. Mevcut düzenleme ile asistan ve genç uzman hekimler haklardan yararlanamayacaktır.

Mesleğinin henüz başında olan, uzmanlık eğitimi almak için çabalayan asistan hekimler pandemi süreciyle uzmanlık eğitiminden mahrum bırakılmış, COVID-19’a karşı mücadelede neredeyse her alanda sorgusuz sualsiz görevlendirilmiş, artan iş yüküyle birlikte tükenmişlikle yüz yüze gelmiştir. Tüm bunlarla beraber hastalanma ve ölüm durumlarında hem kendi hem de yakınları için geçerli olan sosyal güvenceden mahrum bırakılmışlardır.

5510 sayılı kanunun eksikleri nedeniyle COVID-19 meslek hastalığı için yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır. Mevcut maddelerin içine yerleştirilecek yetersiz tanımlamalar hakkımızı almamıza yetmeyecektir. Ancak Türk Tabipleri Birliği’nin sunduğu 7 maddelik yasa tasarısının kabulü halinde tüm sağlık çalışanları meslek hastalığından kaynaklı haklarına erişebilecektir. Mart başından itibaren pandemiyle mücadele eden tüm sağlık çalışanlarının sigortalılık gün ve düzeyine bakmadan tek illiyet bağının Sağlık Bakanlığı'nın HSYS kayıtlarında sağlık çalışanı ve olası/kesin COVID-19 tanısı olduğu bir düzenlemeyi asistan ve genç uzman hekimler olarak talep ediyoruz.

TTB Asistan ve Genç Uzman Hekim Kolu