Sağlık Torba Yasası aile hekimlerinin de haklarını kısıtlıyor

Kısaca Sağlık Torba Yasası (STY) olarak bilinen “Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”; Türk Tabipleri Birliği, diğer sağlık örgütleri ve muhalefet partilerinin kararlı duruşuna rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda kabul edilerek TBMM Genel Kurul gündemine getirilmiştir.

Torba Yasa’nın, 44 maddesi içinde şüphesiz en kabul edilemez olanı, insan haklarına ve çalışma haklarına tamamen aykırı olan 5. maddesidir. Hangi gerekçe ile kamu görevinden çıkarıldığı bilinmeyen, bunun için aleyhlerine kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan hekimlerin, bu kez SGK ile anlaşması olan özel sağlık kuruluşlarında çalışması yasaklanıyor, reçete ve raporları geçersiz kılınıyor. Yine, güvenlik soruşturması nedeniyle işe başlatılmayan hekimlerin çalışma hakları 600 gün ellerinden alınıyor, mesleklerini yapmaları engellenerek adeta açlığa mahkûm ediliyor.

Dünya Tabipler Birliği (DTB) Başkanı Dr. Ardis Hoven, “Sağlık Torba Yasasında” yer alan ve Türkiye’de hekimlerin mesleklerini yapma özgürlüğünü kısıtlayan yeni adımı “utanç verici” olarak niteleyerek, bu gelişmeyi kınadı. Dr. Hoven, TTB’nin, hekimlerin mesleklerini yapmasının engellenmesinin sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde tıp mesleğinin icrasına yönelik açık saldırı anlamına geldiği yönündeki tespitini güçlü şekilde desteklediklerini bildirdi.

Yasa teklifiyle ilgili gelişmeleri yakından izleyen DTB ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesi (CPME), konuyla ilgili olarak 7 Kasım 2018 tarihinde TBMM Başkanı ve siyasi partilerin Grup Başkanvekillerine birer mektup gönderdi. CPME’den Avrupa Delegasyonu’na ayrıca gönderilen mektupta da teklifin geri çekilmesi için Türkiye’deki meslektaşlarıyla iletişim kurmaları istendi. DTB ve CPME’nin mektuplarında 5. madde “tehlikeli ve sorumsuzca” olarak nitelenerek, acilen geri çekilmesi istendi. 

Keza torba yasanın maddeleri içinde, sağlık çalışanına şiddeti önlemeye yönelik 24. maddenin, sağlıkta şiddetin azalmasına fayda sağlamayacağı açıkça görülürken, TTB’nin gücünü dolaysıyla üyesi hekimlerin çalışma haklarını tırpanlayan maddeler gibi aile hekimliğinde de hekimlerin birçok hak kaybına uğrayacağı değişiklikler yer alıyor.

AİLE HEKİMLİĞİ AÇISINDAN TORBA YASA TEKLİFİ:

65 Yaş Üstünde Aile Hekimleri Çalışamayacak

Aile hekimliği uygulamalarını yürütecek aile hekimi ve aile sağlığı çalışanlarının çalışmalarının 65 yaş ile sınırlandırıldığı görülmektedir. 694 sayılı KHK ile hekimler için yaş sınırı 72 olarak düzenlenmişken, görevin gerektirdiği niteliğin ne olduğu belirlenmeksizin ve 65 yaşın üzerindeki hekimlerin bu niteliklerden hangisini taşımadığı ortaya konulmaksızın, çalışma hak ve özgürlüğünü kısıtlayacak biçimde yaş ayrımcılığına dayalı bir düzenleme yapılmıştır.

Aile Hekimlerine İşsizlik Parası Yatırılmayacak

Kamu görevlisi olmayanlar yönünden sözleşme ile çalıştırılan personel hakkında 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağına dair düzenleme, işsizliğe karşı korunma hakkının ve Anayasada tanımlanan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlali niteliğindedir.

Aile Hekimlerinin İzin Hakları

Aile hekimleri yerlerine bakacak bir hekim bulurlarsa ücretlerini alacak, izin hakları kamuya göre yarı yarıya azalacak ve devredilemeyecek. Aile hekimleri, istirahat ya da hastalık izinlerini kullanırken yerine bakacak hekim bulamazsa ücretinde kesinti devam olacak. Aile hekimlerinin izinlerinin, yıl içinde kullanılması zorunluluğu kullanılamayan izin haklarının iptaline yol açacaktır. Devlet memurlarında korunan bu hakkın aile hekimlerine tanınmamasının hukuken kabul edilebilir bir yanı yoktur.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununda  10 gün olarak belirtilen bilimsel kongrelere katılım izni ile ihtiyaç halinde bir 10 gün daha verilebileceği düzenlenen 10 günlük mazeret izninin aile hekimleri için 5’er günle sınırlandırılmasının haklı gerekçesi yoktur.

Yeni torba yasa teklifinde, “…Hastalık durumunda, bir mali yılda en çok on günlük dönemler halinde toplam kırk güne kadar hekimin uygun görmesiyle hastalık izni verilebilir…”  denilerek aile hekimleri için hastalık izni 40 günle sınırlandırılmıştır. Oysa ki, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 105. Maddesinde “Memura, aylık ve özlük hakları korunarak, verilecek raporda gösterilecek lüzum üzerine, kanser, verem ve akıl hastalığı gibi uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç gösteren hastalığı halinde 18 aya kadar, diğer hastalık hâllerinde ise 12 aya kadar izin verilir.” denilmektedir. Herhangi bir aile hekiminin 40 günden fazla sürecek bir sağlık sorunu yaşaması durumunda aile hekimliği sözleşmesinin feshi söz konusu olacaktır. Bu durum aile hekimlerinin 40 günden fazla rapor kullanabilme haklarını kısıtlanması anlamına gelmektedir. Aile hekimlerinin izin haklarına yasada yer verilmesi hukuki güvence ve belirlilik açısından olumlu olmakla birlikte, 657 Sayılı Yasa'da kamu personeline yönelik yer bulan izin rejiminin gerisinde kalınması kabul edilemez.

Aile Hekimlerine Güvenceli Kamu Çalışanı Yerine İşveren Hekim Statüsü

Yeni yasa teklifi ile aile hekimlerinin ferden ya da birlikte personel istihdam edebileceğine ve işveren olabileceğine dair düzenleme getirilmek istenmektedir. Aile sağlığı merkezi giderleri için yapılan ödemeden personel çalıştırılabileceğine dair yönetmelik hükümlerinin yasayla perçinlenmesi anlamı taşıyan bu madde ile aile hekimlerinin güvencesiz çalıştırılarak, muayenehane hekimi statüsü güçlendirilmek istenmektedir. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin “özelleştirilmesi” anlamına gelen bu teklif yasalaşırsa koruyucu sağlık hizmetlerinin piyasaya açık ticari bir alan haline gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

Yine bu düzenleme ile aile hekimleri adeta özel bir işletmeci gibi personel çalıştırabilecek ve çalıştırdığı personelin 4857 Sayılı İş Kanunu'ndan kaynaklı haklarına karşı da tek başına sorumlu olacaktır.

Aile Hekimlerine Hasta Kaydı Sağlık Müdürlüğünce Atanacak

Yasa teklifinin 30 Maddesiyle, Sağlık Bakanlığına AH’lerine kayıtlı kişileri istemleri dışında diledikleri şekilde başka bir hekime hasta kaydırma yetkisi tanınmıştır. Bunu iyi anlamak için maddenin gerekçesine bakmak gerekir. Maddenin gerekçesinde 2023 yılına kadar hekim başına düşen hasta sayısının 2000’e düşürülmesinin planlandığı belirtiliyor. Bunu da sıfır nüfuslu ASM’ler açarak yapmaya çalıştıkları anlaşılıyor. İyi planlanmamış bölgelere açılan sıfır nüfuslu ASM’ler, o bölgedeki diğer ASM’lerden hasta almaya başlayacak ve hekimler arasında çalışma barışının bozulmasına neden olacaktır. Yine maddede yer alan “Hazine ve Maliye Bakanlığı görüşü alınarak” ifadesi değişikliğin yeni ASM açılmasını işaret ettiğinin göstergesidir. “Coğrafi şartlar” ifadesi “coğrafi bölge” ile karıştırılmamalıdır. Bu maddede yer alan “coğrafi şartlar, sağlık hizmet planlaması” ifadesi, kişilere daha yakın yerlerde ASM açılması anlamı taşımaktadır.

Böylece aile hekimine kayıtlı hasta sayısı bir anda düşürülüp buna göre alacağı ücret azalabilecek, aile hekimi değişen hasta kendisini tanıyan, bilen hekiminden kendi iradesi dışında ayrılmış olacaktır. Bu durum, hekim-hasta ilişkisinin özgün doğasına haksız ve yersiz bir müdahaledir.

Bugünkü koşullarda hekim başına düşen hasta sayısının 2000’lere kadar düşürülmesi olumlu bulunmakla birlikte hekim ücretlerinde bir kaybın yaşanması kabul edilemez.

Vakıf Üniversitelerinin Aile Sağlığı Merkezi Açması

Torba yasa ile aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren vakıf üniversitelerine; her bir araştırma görevlisi/asistan başına azamî kayıtlı kişi sayısı 4000 kişiyi aşmamak (görev yapacak araştırma görevlisi/asistan sayısı da esas alınmak suretiyle) kaydıyla hasta kaydı yapabilmesi yetkisi verilmektedir. Bu durum sahada eşitsizliklere neden olacak hastalar kayıtlarını üniversite aile sağlığı merkezlerine yaptıracak o bölgedeki ASM’lerde hasta kaybı yaşanacaktır.

Özet olarak söylemek gerekirse; Sağlık Torba Yasası’nda yer alan bu düzenlemeler kabul edilemez. Bu nedenle Sağlık Torba Yasa Tasarısının TBMM’den geçmemesi için her türlü yasal mücadelenin yapılacağını kamuoyu ile paylaşırız.