Ayrımcılık Salgınla Mücadeleye ve Topluma Zarar Verir
Salgın hastalıklarla mücadeleye, geniş toplulukları etkileyen diğer afetler ve travmatik olaylara müdahaleye benzer şekilde, güncel bilimsel bilginin rehberlik etmesi gereklidir. Bunun ne kadar önemli olduğu, son aylarda birçok toplumu etkisi altına alan koronavirüs salgınıyla yeniden görülmüştür. Geçmiş yıllar ve yüzyıllardaki salgınların aksine, bu salgın döneminde enfeksiyon kontrolü önerilerinin hızlıca yaygınlaştırabilmesi, sağlık hizmetinin uygun bir şekilde sürdürülebilmesi salgınla ilgili kaybı sınırlandırabilmektedir. Bu tedbirlerin ve sağlık hizmetlerinin ne ölçüde uygulanabildiği salgının toplumlar arasında farklı seyretmesiyle ilişkilendirilmektedir.
Salgın tüm toplumu etkilemektedir; salgınla mücadelenin de toplumca, dayanışma içinde, kimse geride bırakılmadan, herkesin kendini ve diğerini korumaya özen göstermesiyle sürdürülmesi gerekmektedir. Salgınla ilgili tanısal işlemlere ve tedaviye uyumsuzluğun önemli bir nedeninin ‘hastalıkla ilgili damgalanma’ olduğu bilinmektedir. Salgının ilk günlerinden itibaren hastalıkla ilgili damgalanmanın, salgınla mücadelede en az virüs kadar önemli bir hedef olduğu vurgulanmaktadır.
Böyle bir dönemde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş 24 Nisan 2020 Cuma hutbesinde toplumun belirli kesimlerini hedef haline getirecek sözler sarf etmiştir. Salgın hastalığın gündemde olduğu bir dönemde, bu konunun ele alındığı bir hutbede ‘eşcinsellik ve zinanın hastalıkları beraberinde getirdiği’, ‘zinanın HIV virüsüne sebep olduğu’ ifadeleri yer almıştır.
Eşcinselliğin ve zinanın bu salgının başlaması, sürmesi ve yayılmasıyla bir ilgisi olmadığı gibi, eşcinselliğin başka hastalıklara neden olduğu da doğru değildir. Eşcinsellik veya herhangi bir cinsel yönelim kişiyi ruhsal ve bedensel olarak daha hasta ya da daha sağlıklı kılmamaktadır. Cinsel yolla bulaşma HIV’in bulaşma yollarından biridir, tek yolu değildir. HIV’in bulaşması, önerildiği şekilde korunulmayan cinsel ilişkide, kişilerin cinsiyeti, yaşları, evlilik içi ya da dışı ilişkilerinin özelliği ne olursa olsun mümkündür. HIV enfeksiyonu olan kişinin güncel tedavilerle bireysel ve toplumsal yaşantısını olağan şekilde sürdürmesi mümkündür. HIV enfeksiyonunun güncel bir tehdit olan koronavirüs salgınıyla ilişkisi yoktur. HIV enfeksiyonunun ilk döneminde virüsün haksız yere toplumun belirli kesimiyle ilişkilendirilmiş olması, önlem, tanı ve tedavilerde gecikmeye neden olmuş, bu nedenle tüm toplumda önemli kayıplar yaşanmıştır. Şimdi koronavirüs salgınıyla ilgili benzer bir söylemin yinelenmesi, salgınla mücadeleye de topluma da zarar vermektedir.
Salgın hastalığın tüm toplumu sıkıntıya soktuğu böylesi bir dönemde, özellikle kitlelere hitap eden kişilerin virüsün bulaşma yollarının kontrolü, alınabilecek önlemler ve zorluklarla baş etme konusunda önemli bir imkana sahip oldukları unutulmamalıdır. Bu yolla bilimsel dayanağı olan, etkili önlemleri ve davranışları yaygınlaştırmak mümkündür. Bu imkanın nefreti ve düşmanlığı çoğaltacak şekilde kullanması anlaşılır değildir. Bunun ötesinde, toplum içinde halen damgalanma, ayrımcılık ve hak ihlalleri ile mücadele etmek zorunda kalan eşcinseller ve HIV ile yaşayan kişiler, salgın gibi olağanüstü bir dönemde herkesten daha yoğun zorluk yaşayan gruplar arasındadır. Salgınla etkin mücadele, zorluk yaşayanlara daha fazla desteğin sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Bu grupları salgının, hastalıkların ve toplumdaki kötülüklerin sorumlusu gibi göstermek tüm toplumu yanıltmakta ve hepimize zarar vermektedir.
Salgının olumsuz etkilerinin üstesinden gelmek toplumun tüm kesimlerini içeren bir dayanışmanın geliştirilmesiyle, bilimsel bilginin kılavuzluğuyla mümkündür. Bu dönem, tüm yetkililerin ayrımcı ve damgalayıcı dilden, üsluptan, davranıştan uzak durmasına her zamankinden daha çok özen göstermesi gereklidir.
Türkiye Psikiyatri Derneği
Cinsel Eğitim, Tedavi ve Araştırma Derneği
Türk Tabipleri Birliği