Salgını Yönetmek de Ülkeyi Yönetmek de Ciddiyet İster! Sağlığımızla, Aklımızla, Demokrasi İle Oynamayın!
Ülkeyi yönetenler salgına dair koordinasyonsuzlukta tarihteki özel yerlerini almak için adeta yarışıyor. Bir yandan Cumhurbaşkanı’nın açıklamasıyla 1 Haziran tarihi, eskiye dönüşün miladı olarak ilan ediliyor, kreşler açılıyor ve toplu taşımadaki sınırlamalar kaldırılıyor. Hükümetin tabiriyle ülke “normalleşiyor!” Diğer yandan, 18 yaş altı ile 65 yaş ve üzerindeki yurttaşlarımızı eve kapatmaya devam ediliyor. Sağlık Bakanı, 4 Haziran günü öğlen saatlerinde hafta sonu sokağa çıkma yasağı yok diyor, 12 saat geçmeden İçiçleri Bakanlığı üzerinden yasak ilan ediliyor. Ertesi gün ve yasağın başlamasına nerdeyse 12 saat kala bu defa bizzat Cumhurbaşkanı tarafından yasak iptal ediliyor. Bu arada Covıd-19 vaka sayısında artış olduğuna dair haberler ne Cumhurbaşkanlığının ne de Sağlık Bakanlığının önceliği haline gelmeyi bir türlü başaramıyor.
Aynı saatlerde, ülkemiz demokrasisini ayaklar altına alan antidemokratik uygulamaların dozu daha da artırılıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından, TBMM Başkanlığı’na gönderilen yazı üzerine, iki muhalefet partisine üye, üç milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırılıyor ve milletvekillikleri düşürülüyor. Milletvekilleri büyük bir hızla tutuklanıp, cezaevine konuyor. Seçilmiş belediye başkanlarını bir bir görevden alan iktidar, şimdi de seçilmiş milletvekilleri üzerinden seçilmişleri, dolayısıyla seçimleri, kurumları ve evrensel kuralları yok saymaya devam edeceğini ilan ediyor.
Salgın döneminde oluşturduğu bilim kurulunun önerilerinden işine gelenleri dikkate alan, verileri bilim kurulundan sakınıp kendisine saklayan, milyonlarca işçinin canları pahasına çalıştırılmasını, çarkların dönmesini önceleyen; işyerini kapatmak zorunda kalanlara ve işten atılarak gelirsiz kalanlara cimri, büyük sermayeye bonkör davranan; salgını durdurmak için büyük mücadele veren hekimlerin meslek örgütlerini etkisiz hale getirmek için salgın döneminde hazırlıklar yapan iktidar partileri, en temel demokrasi ilkelerini bile çiğnemekten artık çekinmiyor.
Çok iyi biliyoruz ki, TTB’nin, TMMOB’nin ve Baroların yasalarına müdahale girişimlerinde de farklı sese ve itiraza tahammülü olmayan aynı pervasızlığın, demokrasi dışı otoriter yönetimlere özlemin izleri var.
Bu antidemokratik ve bilimdışı uygulamaların başta biz hekimler olmak üzere demokrasiye ve özgürlüklere inanan milyonlarca yurttaşımızı derinden yaralayacağı bilinmelidir.
Bin yıldır bu topraklarda şifa dağıtan, Covıd-19 pandemisinde en ön safta mücadele eden biz hekimler, ne bilim dışı akıl tutulmalarına ne de antidemokratik baskıcı uygulamalara sessiz kalamayız. Aksine gerek salgın döneminde gerekse salgın sonrasında başta sağlık hakkı olmak üzere temel kamusal hakların korunmasındaki kararlılığımızdan ve demokratik, laik bir ülkede barış içinde yaşama talebimizden vazgeçmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi