TTB’den COVID-19 Meslek Hastalıkları Yasası Paneli: Biz, Bu Hakkı Kazanacağız

Türk Tabipleri Birliği (TTB), COVID-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesine ilişkin yürüttüğü kampanya kapsamında 26 Aralık 2020 günü “Sağlık Çalışanları İçin COVID-19 Meslek Hastalıkları Yasası” başlıklı bir çevrimiçi panel düzenledi.

Panele TTB Merkez Konseyi üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt, iş hukukçusu Dr. Av. Murat Özveri, iş başmüfettişi Şeref Özcan, CHP milletvekilleri Dr. Murat Emir ve Av. Ünal Demirtaş, HDP Milletvekili Dr. Necdet İpekyüz ve İYİ Parti Milletvekili Dr. Arslan Kabukçuoğlu ile kolaylaştırıcı olarak TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve gazeteci Fatih Portakal katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Dr. Şebnem Korur Fincancı dünyanın her yerinde sağlık çalışanlarının pandemiden en çok etkilenen kesim olduğunu, bunun da çalışma ve özlük haklarına ilişkin bir meslek hastalığı tartışmasını beraberinde getirdiğini söyleyerek söze başladı; TTB’nin öncülüğündeki kampanya kapsamında yapılanların bilgisini sundu.

Dr. İbrahim Akkurt “COVID-19 ve Meslek Hastalıkları” başlıklı bir sunum ile tartışmanın çerçevesini oluşturdu. Sağlık çalışanlarının toplumun geneline göre salgından 14 kat fazla etkilendiğini, bu veri ışığında da birçok uluslararası örgütün ve 130’u aşkın ülkenin COVID-19’u meslek hastalığı kabul ettiğini aktaran Akkurt, Türkiye’de ise sağlık emek-meslek örgütlerinin ısrarlı taleplerine karşın bu kararın alınmamasını ve genelge ile sosyal güvence elde ediminin bir maratona dönüştürülmesini eleştirdi. Yaklaşık 120 bin sağlık çalışanının enfekte olduğunu, 300’e yakınının yaşamını yitirdiğini hatırlatan Akkurt, TTB’nin taleplerini sıralayarak sunumunu tamamladı.

İşyerlerinde COVID-19 tedbirlerinin teftişlerine ilişkin genel bir bilgi veren Şeref Özcan, “maske-mesafe-hijyen” söyleminin sorunun özünü geçiştiren ve sorumluluğu devletten/işverenden alıp işçiye yükleyen bir yaklaşımı doğurduğunun altını çizdi. Hastanelerde havalandırma sistemlerinin değiştirilmesi, kimi odalarda negatif basınç uygulanması, sağlık çalışanlarının ortak kullandığı alanların ve ekipmanların yenilenmesi gibi gerekliliklerin yerine getirilmediğini belirten Özcan, “Sağlık çalışanlarının yaşadığı kırım da tüm bu eksikliklerin sonucudur” dedi.

Özcan’ın bahsettiği tedbirsizlikler üzerine söz alan Dr. Şebnem Korur Fincancı yakın dönemde “akıllı hastane” adı altında inşa edilen yapıların camlarının dahi açılmadığını ve yeterli havalandırma olanaklarına sahip olmadığını kaydetti. Dr. İbrahim Akkurt da “Ülkemizde hastaneler başta olmak üzere kapalı ortamlarda maalesef hava akımını hem dezenfekte edecek hem de dış hava sirkülasyonunu sağlayabilecek bir sağlık kurumu yapısı yok” diye ekledi.

Dr. Av. Murat Özveri yasayı çıkarmanın COVID-19’u meslek hastalığı ve iş kazası olarak tanıma iradesiyle doğrudan ilişkili olduğunu ifade etti. Özveri, meslek hastalığının hukuki statüsüne ilişkin net bir özet yaptı: “Herkese ‘Evde kal’ dediğiniz yerde birilerini çalıştırıyorsanız ve bu çalışanlar hastalığa maruz kalıyor ise; işte bu, illiyetin olduğunun fiili karinesidir. Fiili karine, ispat yükünü değiştirir. Dolayısıyla sağlık çalışanlarının COVID-19’a iş ortamında yakalanmadığını kanıtlama yükümlülüğü işverene aittir. SGK, ileride işverene getirilebilecek olan maliyetler gibi nedenlerle meslek hastalığı/iş kazası tanımından ısrarla kaçınmaktadır.”

Fatih Portakal, COVID-19’un meslek hastalığı kabul edilmesine ilişkin tartışmalarda Ankara’nın nabzını ise milletvekillerinden aldı. Portakal, mecliste grubu bulunan tüm partilere panel davetinin gittiğini dile getirip katılan milletvekillerine teşekkür etti.

Dr. Murat Emir hükümetin yasal düzenleme konusunda samimi olmadığını, sağlık çalışanlarının vefatları artınca ve herkes bu talepte hemfikir olunca yetersiz bir genelge ile durumu geçiştirmeye çalıştığını dile getirdi. Yasa ve genelge arasındaki farklılıklara da değinen Emir, hem TTB’nin hem de muhalefet partilerinin yasa tekliflerinin gayet açık, net ve ortaklaşılabilir olduğunun altını çizdi.

Dr. Arslan Kabukçuoğlu iktidarın sorunlara gereken önemi vermediğini, verileri gizlediğini, hastaneleri uygun biçimlerde yenilemediğini ifade etti. AKP ve MHP’li milletvekillerinin çoğunluğunun kendileri gibi düşündüğünü söyleyen Kabukçuoğlu, “Ama yukarıdan bir talimat geliyor. Neye evet diyecekleri, neye hayır diyecekleri belli. Onlar da bu kalıplar içerisinde davranıyorlar” diye konuştu.

Dr. Necdet İpekyüz de benzer bir biçimde iktidar partilerinin milletvekillerinin kuliste kendilerine hak verip genel kurulda karşı tavır aldığını, herhangi bir yasa teklifi söz konusu olduğunda bazen içeriğini dahi bilmeden hareket ettiklerini aktardı. İpekyüz, Sağlıkta Şiddet Yasası örneğinde görüldüğü üzere, meslek hastalıkları ile ilgili bir yasanın da ancak toplumsal muhalefetin baskısıyla çıkabileceğini vurguladı.

Av. Ünal Demirtaş meslek hastalığına ilişkin yayımlanan genelgenin TTB öncülüğünde yürütülen kampanyanın bir kazanımı niteliğinde olduğunu belirtti. Konunun TBMM’deki kronolojisini aktaran Demirtaş, yasa çıkarılmasının önündeki iki engelin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk olduğunu söyledi. Demirtaş, “Mücadeleye devam etmemiz, mücadeleyi daha hızlandırmamız gerekiyor. Bu hak alınacak, bu kanun çıkacak. Başaracağız” dedi.

Konukların sorulara verdikleri yanıtların ardından etkinlik Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın sözleriyle son buldu: “Toplumu sessizleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar ama toplum susmuyor. Bugün biz bu programı yaparken sayısız sağlık çalışanı sorunlarını dile getirdi. Hem sağlık çalışanlarına hem de yanımızda olan tüm vatandaşlarımıza teşekkür borçluyuz. Biz, birlikte başaracağız.”