Meme Hastalıklarının Tanısında Mamografi
Dr.
Ahmet Tuncay Turgut*, Dr. Fahrettin Hasırcıoğlu**, Dr. Uğur Koşar***
* Asist.; SB Ankara Eğit. ve Araş. Hast.
Radyoloji Bölümü
** Başasistan; SB Ankara Eğit. ve Araş. Hast. Radyoloji Bölümü
*** Klinik Şefi; SB Ankara Eğit. ve Araş. Hast. Radyoloji Bölümü
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen meme patolojisidir.
Kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında akciğer kanserinden sonra ikinci
sıradadır. Mamografik tarama ile sağlanan erken tanı mortaliteyi %20-70 oranında
azaltmaktadır. Bu nedenle mamografi meme kanserinin tanısında "altın
standart" olarak kabul edilir. Tarama amaçlı mamografinin 40-49 yaşlar arasında
1-2 yılda bir, daha sonra yılda bir uygulanması önerilir. Bu nedenle mamografinin meme kanserinin erken
tanısındaki yeri konusunda bilinçli olunması ve meme patolojilerine yönelik algoritm
içerisinde diğer inceleme yöntemlerinin tamamlayıcı nitelikte olduğunun bilinmesi
önemlidir.
Meme kanseri kadınlarda memeyi etkileyen en önemli patolojidir. ABD'de 54 yaş
altındaki kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedeni meme kanseridir.
Ülkemizde yapılan istatistiklerde kadınlarda kansere bağlı ölüm nedenleri arasında
akciğer kanserinden sonra ikinci sırayı meme kanseri almaktadır. ABD'de her sekiz
kadından birinin yaşamı sırasında meme kanserine yakalanacağı, her otuz kadından
birinin meme kanseri nedeniyle öleceği tahmin edilmektedir. Yine ABD'de 40 yaşından
büyük kadınlarda yılda bir kez yapılan mamografi her yıl meme kanserine bağlı 7500
ölümü önleyebileceği bildirilmiştir. Meme kanseriyle ilgili tanımlanan risk
faktörleri etiyolojiyi aydınlatmakta yetersizdir ve korunma henüz olanaklı değildir.
Bunun yanında meme kanserinde hastanın on yıl yaşama şansı metastaz yapmamış
küçük tümörlerde daha yüksek orandadır. Bu nedenle meme kanserinde erken tanı çok
önemlidir.
Mamografik tarama ile sağlanan erken tanının mortaliteyi %20-70 oranında
azalttığı bildirilmiştir. Bütün bu nedenlerden ötürü tüm hekimlerin mamografinin
meme kanserinin erken tanısındaki yeri konusunda bilinçlendirilmesi büyük önem
taşımaktadır. |
Meme hastalıklarının araştırılmasına yönelik yaklaşım içerisinde mamografi en
etkin radyolojik yöntemdir. Diğer tanı yöntemleri, gerektiğinde mamografiyi
tamamlayıcı olarak kullanılmalıdır. Mamografi kullanımı tanı ve tarama amacına
yöneliktir. Otuz yaşından büyük, belirtileri olan kadınlarda meme muayenesinden
sonra tanı amaçlı bilateral mamografi yapılmalıdır. Palpasyonda malign kitle
bulguları olan ve bu nedenle biyopsi planlanan hastalarda da palpe edilen bölgenin
kitleden ayrı bir kistik patoloji bulunma olasılığı nedeniyle mamografik inceleme
önerilir. Tarama amaçlı mamografi ise meme kanserine ilişkin yakınması ya da bulgusu
olmayan kadınlarda uygulanan, klinik olarak gizli kalmış meme kanserinin tam ya da
yüksek bir iyileşme olasılığının olduğu bir dönemde tedavi edilebilme şansının
araştırılmasını amaçlayan ve erken tanıda yararı gösterilmiş tek görüntüleme
yöntemidir. Ancak meme muayenesi olmadan yapılan mamografik değerlendirmede
duyarlılığın %10-15 oranında azaldığı hesaplanmıştır. Tarama amaçlı
mamografik incelemeye başlama yaşı konusunda farklı görüşler olmakla birlikte genel
olarak 40 yaşında başlanması, 40-49 yaş arasında
1-2 yılda bir, daha sonra yılda bir uygulanması önerilmektedir.
1. Mamografi Tekniği
Mamografik taramanın benimsenmesi konusunda inceleme sırasında meme dokusunun
yüksek doz radyasyona maruz kaldığı inancı önemli bir sorun oluşturmaktadır. Ancak
henüz mamografi nedeniyle kanser olan kadın bulunmamaktadır. Mamografi tekniğinin
gelişmesine paralel olarak meme dokusunun inceleme sırasında maruz kaldığı doz
azalmaktadır. Mamografinin klasik röntgenden en önemli farkı düşük dozda daha
yüksek görüntü kalitesi elde etmesidir. Teknik olarak kaliteli bir mamografide memenin
tümü ya da olabildiğince fazla meme alanı yüksek kontrast ve optimum görüntü
ayrıntısı ile görüntülenmelidir. İnceleme sırasında en önemli nokta memenin
yeterince sıkışırılmasıdır. Bu, kimi zaman hastalarda rahatsızlık yaratabilir,
ancak yeterli sıkıştırma ile memenin alacağı radyasyon dozu azalır. Aynı zamanda
meme dokusunun üst üste gelen kısımlarının ayrılmasıyla var olan bir kitle gözden
kaçırılmamış olur ve yalancı kitle görünümleri kaybolur.
Rutin mamografi incelemesi için meme sıkıştırılarak mediolateral oblik (MLO)
ve kraniokaudal (KK) grafiler alınır. Uygun alınan bir MLO grafide pektoral kas
yaklaşık meme başı düzeyine kadar üçgen şeklinde görüntülenmelidir. Bu grafi
iki temel pozisyondan en çok meme dokusu içeren ve en önemli olanıdır. Ayrıca memede
en sık karşılaşılan kanser yerleşim yeri olan üst dış kadran ve aksiller kuyruk
diğer pozisyonlara göre daha iyi görüntülenir. KK grafide subareolar bölge, santral
ve medial meme dokusu daha iyi görüntülenir. Her iki grafide ince, lineer çizgiler
keskin olmalı, küçük radyoopasiteler ve mikrokalsifikasyonlar görülebilmelidir.
Hastaya uygun pozisyon verilmesi önemlidir ve meme başının opasitesi tam profilden
görüntülenmemişse meme dokusuyla çakışarak yalancı kitle görüntüsü verebilir.
Standart grafilerin alınmasından sonra tek bir projeksiyonda alınan dansitelerin
gerçek olup olmadığının anlaşılması amacıyla ek projeksiyonlarda grafiler
alınabilir. Teknik olarak yeterli olduğuna karar verildikten sonra mamografide lezyon
olup olmadığı araştırılmalıdır. Genellikle bilateral meme dokusunun dağılımı
simetriktir. Bu nedenle asimetrik görünümün algılanabilmesi için iki tarafın yan
yana asılarak her iki memenin simetrik olarak değerlendirilmesi gerekir. Grafilerin
-eğer varsa- daha önce alınan grafilerle karşılaştırılması, olası benign ya da
malign patolojilerin stabilitesinin değerlendirilmesi bakımından önemlidir.
2. Mamografi ve Normal Meme
Memede yer alan üç temel dokudan yağ dokusu radyolüsen, bağ dokusu doğrusal
bantlar şeklinde radyodens, glandüler doku ise orta derecede opasiteler şeklinde
izlenir. Genellikle parankim dokusunun fizyolojik dağılımına bağlı olarak üst dış
kadranlarda opasite artışı izlenir. Meme derisi düzgün olup ortalama 1.5 mm'yi
geçmeyen ince bir bant olarak izlenir. Deri opasitesinin hemen altında ise deri altı
yağ dokusuna ilişkin düzgün radyolüsen görünüm vardır. Meme dokusu miktar,
bileşim ve dağılım açısından bireyden bireye ve aynı bireyin yaşamı boyunca
dönemler arasında farklılıklar gösterebilir. Bu durum "normal" olarak
değerlendirilebilecek meme dokusunun farklılıklar göstermesine neden olmuştur. Memede
temel dokuların birbirlerine oranları meme paternini ve meme dansitesindeki artış ya
da azalmayı belirler. Genç kadınlarda hemen hemen tüm memeyi kaplayan glandüler doku
nedeniyle adeta homojen bir opasite sözkonusudur. Böyle dens memelerde değerlendirme
yapmak daha zordur. Kırk yaşına doğru memenin iç yarısından başlayan ve daha sonra
hızlanma gösteren involüsyonda glandüler dokunun yerini yağ dokusu almaktadır. Bu
nedenle menopozda ve postmenopozal dönemde memede hipodens ağırlıklı bir görünüm
ortaya çıkar. İnvolüsyon memede değerlendirme yapmayı kolaylaştırır ve tam olarak
involüsyona uğramış yağlı bir memede mamografinin duyarlılığı %100'e yaklaşır.
Mamografilerin değerlendirilmesinde yağ dokusu ve fibroglandüler dokunın
oranlarına dayalı olarak meme parankim paternleri tanımlanmıştır. Son kabul gören
sınıflandırmaya göre Patern 1'de hemen hemen tüm doku görünümdedir. Yağ dokusu
içerisinde dağınık yerleşimli fibroglandüler dansitelerin oluşturduğu görünüm
Patern 2'yi oluşturur. Patern 3'de ise fibroglandüler dansitelerin oranı %25'in
üzerindedir. Başlıca yüksek yüzdede fibröz bağ dokusundan oluşan ileri derecede
dens memeler ise Patern 4 olarak tanımlanmıştır.
Dens memelerin yüksek kanser riski taşıdığını bildiren çalışmalar
bulunmaktadır. Ayrıca dens memelerde küçük kanser odaklarının ayırt edilme
güçlüğünden söz edilmektedir. Normal memede zaman içerisinde dansite artışı
görülmesi seyrektir. En çarpıcı patern değişiklikleri kilo değişiklikleri
nedeniyle oluşur. Dansite artışı ikinci neden hormon replasman tedavisidir.
3. Meme Patolojilerinde Karşılaşılan
Mamografik Bulgular:
a. Kitle,
b. Yapısal distorsiyon,
c. Asimetrik dansite,
d. Kalsifikasyon,
e. Deri, meme başı ve trabekülasyonda izlenen değişiklikler,
f. Aksiller lenf nodu patolojileri.
Kitle lezyonları meme kanserlerinin en sık görülme şeklidir. Kitle komşu meme
parankiminden bir sınırla ayrılan ve iki farklı projeksiyonda yer kaplayan lezyon
olarak tanımlanmıştır. Lezyon tek bir projeksiyonda izleniyorsa dansite olarak
tanımlanmalıdır. Kitlenin morfolojisi tanısal yaklaşımda önem taşır. Kitlenin
malignite kuşkusunun değerlendirilmesinde şekil, kenar yapısı ve dansite özellikleri
birinci derecede önemlidir. Kitleler şekil bakımından yuvarlak, oval, lobüler,
irregüler olarak sınıflandırılabilir. Lobülasyon kenar yapısındaki
ondülasyonlarla belirtilir. Mikrolobüle ya
da irregüler şekilli kitlelerin malignite olasılığı fazladır. Kitlenin çevre
dokuyla arasındaki kenar keskinse iyi sınırlı olarak tanımlanır. Kitle kenarından
çevreye ışınsal tarzda uzanımlar izleniyorsa spiküler tanımı kullanılır.
Kitlenin çevre dokuyla üst üste gelmesi durumunda örtülmüş kenar yapısı ortaya
çıkar. Kapsül ve iyi sınırlı kitleleri çevreleyen 1 mm kalınlığındaki
radyolüsen alan olarak belirtilen halo işareti genellikle benign lezyonlarda saptanır.
Kitlenin x-ışını geçirgenliği dansite olarak belirtilir. Radyolüsen lezyonlar hemen
hiçbir zaman malign değildir ve ileri değerlendirme gerektirmeksizin benign kabul
edilir. Düşük dansitede radyoopak lezyonlar fibroadenom ve kisttir. Yüksek dansitede
radyopak lezyonlarda malignite olasılığı akla getirilmelidir. Daha önce alınan
mamografilerde saptanan ve izleme alınan iyi sınırlı nodüler lezyonlarda morfoloji ve
boyut değişikliği gözlenirse malignite riski yüksek olduğundan ileri inceleme
gereklidir. Lezyon sayısı ayırıcı tanı yönünden iyi bir kriter olmamakla birlikte
benzer morfolojik özellikler sahip lezyonların çok sayıda ve bilateral olması
malignite riskini azaltır.

Resim 1. Memede fibroglandüler doku içerisinde yuvarlak,
düzgün sınırlı, homojen dansite izlenmektedir (KK grafi). Yapılan US incelemede
tanımlanan lezyonun kist ile uyumlu olduğu saptanmıştır.
Mamografide en sık saptanan iyi sınırlı kitle
lezyonları kist ve fibroadenomdur. Kistler genellikle kırklı yaşlardan sonra
görülür. Menopozla birlikte gerileme gösterebilir. Mamografik olarak oval ya da
yuvarlak, iyi sınırlı lezyonlardır (Resim 1). Sıklıkla bilateral ve multipl olup
boyutları değişkendir. Kistlerde yumurta kabuğu biçiminde çevresel kalsifikasyonlar
izlenebilir. Kistlerin ayırıcı tanısında Ultrasound’un rolü büyüktür.
Fibroadenom memede en sık karşılaşılan solid, benign tümördür. Genellikle otuz
yaşından önce ortaya çıkar ve yuvarlak, oval ya da lobüle kenar yapısı gösterir.
Hormonal etkenler bağlı olarak morfolojik değişim izlenebilir; menopoz sonrasında
dejeneresyona bağlı olarak "patlamış mısır" tarzında kaba
kalsifikasyonlar saptanabilir (Resim 2).

Resim 2. Memede göğüs ön duvarına yakın yerleşimli, tipik
kaba kalsifikasyonlar içeren, oval dansite (fibroadenom).
Benign intramamarian lenf nodları tüm mamografilerin %5'inde
izlenebilir. Genellikle memenin üst dış kadranında yerleşim gösterir ve orta kesimde
karakteristik radyolüsen görünüm ya da periferal çentik saptanabilir.
Meme kanserlerinde komşu dokulara infiltrasyon nedeniyle kenar yapısı net olarak
izlenemeyebilir. Erken dönemde meme kanserinin tipik spiküler görünüm yerine belirsiz
ve bulanık kenar yapısı gösterdiği bildirilmiştir. Meme kanserlerinde kitlenin
dansitesi çevre fibroglandüler dokuya göre daha fazladır ve lezyonun ortasına doğru
artış gösterir. Spiküler lezyonlar lezyon kenarından çevreye ışınsal tarzda
uzanan ince opasitelerle karakterizedir (Resim 3).

Resim 3. Yağ dokusu ağırlıklı meme parankiminde kolaylıkla
seçilen ve yüksek oranda malignite kuşku taşıyan spiküler lezyon.
Yağlı meme parankiminde kitle kolaylıkla ayırt edilir.
Spiküler lezyonlar meme kanseri yanında postoperatif skar, yağ nekrozu ve radial skar
gibi benign patolojilerde de izlenebilir. Meme kanserinde görülen spiküler lezyonda
orta kesimdeki kitle görünümü daha belirgin olup spiküler uzanımlar daha kısadır.
Kesin tanı için mamografi tek başına yeterli değildir ve biyopsi gerekir.
Yapısal distorsiyon meme kanserine eşlik edebilen önemli bir bulgudur. Normalde
meme başına yönelim gösteren parankim yapısında değişiklik olması olarak
tanımlanmıştır.
Asimetri sık karşılaşılan fokal mamografik bulgulardandır. Normalde iki meme
arasında boyut farklılığı görülebilmekle birlikte iç yapıları arasında belirgin
bir simetri vardır. Asimetri pozisyon ya da sıkıştırmadaki farklılıktan da
kaynaklanabilir. Gerçek asimetriler üç boyutludur ve farklı pozisyonlarda alınan
grafilerde izlenir. Asimetri simetrik olmayan meme dokusuna bağlı olabileceği gibi
kitle nedeniyle oluşmuş olabilir. Asimetrik dansite içerisinde yağ dansitesi izlenmesi
normal asimetrik meme dokusunun kitleden ayırt edilmesinde yardımcıdır. Kuşkulu
asimetrik dansitede alan meme dokusundan daha küçük ve yuvarlaktır ve dansitesi
ortasına doğru artış gösterir. Ayırıcı tanı için ek pozisyonlarda alınmış
özel grafiler gerekebilir.
Memede kalsifikasyonlar sıkça saptanır. Enflamasyon, travma gibi benign
nedenlerle oluşabileceği gibi meme kanserine de eşlik edebilir. Lüsen merkezli deri
kalsifikasyonları, vasküler kalsifikasyonlar, fibroadenomlarda görülen kaba
kalfikasyonlar, yağ nekrozu ya da kistlerde görülebilen çevresel kalsifikasyonlar
benign tiptedir. Erken dönem kanseri haber veren küme yapmış kalsifikasyonlar
araştırılmalıdır. Kitle görülmeksizin meme dokusunda küçük bir bölgeyi (1 cm3)
kaplayan, irregüler, heterojen morfoloji gösteren, genellikle 0.5 mm'nin altındaki,
sayıca dörtten fazla, küme yapmış kalsifikasyonlar kuşku uyandırmalıdır.
Memede ödeme neden olan enfeksiyon, enflamasyon, tümör infiltrasyonu gibi
nedenlerle dermal lenfatiklerin tıkanması sonucu deride ve parankim trabekülasyonunda
değişiklikler gözlenebilir. Meme başı ve deride çekilme ise meme kanserinin geç
döneminde saptanabilir.
Normalde 2 cm'nin altında ve ortası lüsen görünümde olan aksiller lenf
nodları yağ replasmanında ileri derecede büyürler. 1.5-2 cm'den büyük, ortasında
lüsen alan izlenen lenf nodları reaktif hiperplazi nedeniyle oluşabileceği gibi meme
kanserinin geç döneminde metastaza bağlı da görülebilir ve araştırılması
gereklidir.
Dene - Yanılma
1. Kadınlarda kanserden ölüm nedenleri arasında hangisi
akciğer kanserinden sonra gelir?
a) Meme kanseri b) Over kanseri
c) Endometrium kanseri d) Lenfoma
e) Hiçbiri
2. Meme kanserinin tanısında "altın standart"
olarak kabul edilen inceleme yöntemi hangisidir?
a) Mamografi
b)
Ultrasonografi
c) Bilgisayarlı Tomografi d) Manyetik Rezonans
e) Hiçbiri
3. Kistik kitlelerin tanısında en değerli inceleme yöntemi
hangisidir?
a) Mamografi
b) Ultrasonografi
c) Bilgisayarlı Tomografi d) Manyetik Rezonans
e) Hiçbiri
4- Memede en sık karşılaşılan kanser lokalizasyonu
hangisidir?
a) Alt - iç kadran
b) Üst -
dış kadran
c) Subareolar bölge d) Üst - iç kadran
e) Hiçbiri
5- Hangi meme parankim paterninde mamografik değerlendirme daha
zordur?
a) Patern 1
b) Patern 2
c) Patern 3
d) Patern 4
e) Hiçbiri
Kaynaklar
1- Demirkazık FB; Mamografi ve Meme Görüntülemenin Temel İlkeleri. Hacettepe
Tıp Dergisi 1997, 28(1): 73-83.
2- Kopans
DB; Breast İmaging. Lippincott-Raven. Philadelphia. 1998. 229- 351.
3- Memiş A; Meme Lezyonlarında Mamografik Değerlendirme. Türkiye Klinikleri
Radyoloji 1997, 1(1): 12-25.
4- Sevinç E; Meme Patolojilerinin Tanı ve Tedavisinde Gelişmeler. Mine Ofset.
Ankara.1996. 2-14.
5- Üstün E; Tarama Mamografisinde Son Yaklaşımlar. Türkiye Klinikleri
Radyoloji. 1997, 1(1): 68-71.
6- Üstün E; Meme Radyolojisi. Ege Üniversitesi Basımevi. İzmir. 1992. 79-161 |