Başağrısı Tedavisi
Dr. Ayfer Gemalmaz*, Dr. Okan Bölükbaşı**
* Uzm.; Adnan
Menderes Ü. Tıp Fak. Aile Hekimliği AD, Aydın
** Yrd. Doç.; Adnan
Menderes Ü. Tıp Fak. Nöroloji AD, Aydın
Başağrıları, bazen ciddi bir hastalığın ilk ve hatta tek belirtisi
olabildiğinden, belirtilere yönelik tedavi ancak dikkatli bir muayeneden ve belkide bunu
izleyecek uygun incelemelerden sonra yapılmalıdır. Başağrısı dediğimiz
"ağrı"nın oluşum biçiminin açıklanması, kısmen tam olarak
aydınlatılamamış yönleri, kısmen de etyolojik etmenlerin çeşitliliği gibi
nedenlerle kolay değildir. Kafada genel olarak ağrıya duyarlı yapılar
ekstrakraniyaldir. Bu yapılar arasında; arterler ve beynin alt kısmını kaplayan dura
mater, venöz sinuslar, dural arterler, basis cerebri arterleri, V, VII, IX ve X. kafa
çiftleri, ilk üç servikal spinal sinir gibi kısmen intrakraniyal oluşumlar da
bulunur. Başağrısının doğru ve etkin tedavisi için ilk koşul doğru tanıdır.
Hastadaki başağrısı tipi, ağrının karakteri, yerleşimi, zamanlaması,
artırıcı/azaltıcı etmenlerin varlığı, varsa ağrı öncesi haberci belirtiler,
ağrı süresi, ağrısız dönem süresi, alevlenme dönemleri, eşlik eden belirti ve
bulgular gibi bilgilerin yardımıyla sınıflandırılır (Tablo 1). Ancak bundan sonra
bir tedavi yaklaşımı belirlenir. Ani ya da yineleyen baş ağrıları olan hastaların
temel endişesi, yaşamlarının tehdit altında (beyin uru ya da kanaması gibi) olup
olmadığıdır. Bazı hastalarda tam bir "kür" olanaklı değildir ve
yapılacak ağrılı dönemleri elden geldiğince kontrol altına almaktır. Tedavi
yaklaşımı genel olarak psikoterapi, fizik tedavi ve ilaç tedavisini içerir.
Psikoterapi; stresle başa çıkma yollarının öğrenilmesi, gevşeme teknikleri,
biofeedback ve hipnozdur. Fizik tedavide masaj, ultrason ve elektrik uyarımı
kullanılır. Hastalara sıcak ve soğuk su torbalarının nasıl kullanılacağı, germe
ve aerobik egzersizleri öğretilir. Hastanın bir "başağrısı takvimi"
tutması çok önemlidir. Ağrılı dönemdeki fizik ya da psikolojik stresler ve
kullanılan ilaçlar hasta tarafından bu takvimde belirtilmelidir. Böylece hekim
kolaylıkla tetikleyici etmenleri tanıyabilir ya da ağrı kesici kötüye
kullanımının yol açtığı "rebound" ağrıları (analjezik başağrıları)
gibi ender olmayan yeni başağrısı sorunlarını farkedebilir. Başağrısı tetik
noktalarının belirlenmesi çok önemlidir.
Kas Gerilimi Başağrıları
Başağrısı tedavisi sözkonusu olduğunda kas gerilimi
başağrıları (gerilim tipi baş ağrısı, stress başağrısı, "idiopathic"
başağrısı, "ordinary" başağrısı, "psychomyogenic"
başağrısı) tedavi yönünden tam bir meydan okumadır. Migrenden ayrımı aslında
zordur ve klasik şemalarla ayırt edilemeyebilir. Bu durumda migrenden ayrım için şu
üç kriter yararlıdır: ağrı tipi (zonklayıcıya karşılık band şeklinde), ağrı
şiddeti (şiddetliye karşılık hafif ya da orta) ve eşlik eden belirtiler (gerilim
tipi baş ağrısında tipik migren belirtileri bulunmaz). Buna karşın migren
ağrılarının her zaman zonklayıcı olmadığı (bazen %50’si) da dikkate
alınmalıdır. Biz tedaviye genelde 10 mg amitriptilin (Laroxyl 10) gece tek doz ve
naproksen sodyum, ibuprofen (Brufen 800 retard) ya da gastrik sorunları olan hastalarda
300 mg b.i.d. tiaprofenik asit supozituvar formu (Surgam supozituvar) gibi bir nonsteroid
antiinflamatuvar ilaçla (NSAİİ) başlıyoruz. Hastada servikal spondiloartropati ya da
benzeri dejeneratif bozukluk saptanırsa, altı hafta kullanılmak üzere servikal
boyunluk da öneriyoruz. NSAİİ uygulamasını bir hafta içinde kesip amitriptilini
hastanın tolere edebildiği doza kadar çıkıp altı ay boyunca sürdürüyoruz. Bizim
hastalarımız, amitriptiline için Anglo-Amerikan literatüründe önerilen dozlara göre
(Özellikle Karadeniz Bölgesi ve Kuzeydoğu Anadolu için) çok daha duyarlı. Bu nedenle
doz hastaya göre ve oldukça yavaş artırılmalıdır, hastalarda gözlenen en sık
yakınma sedasyondur. Günde 50 mg'ın üzerine çok ender olarak çıkmamız gerekiyor.
Hastalara bu ilacın ayrıca diğer trisiklik antidepresanlar gibi sabahları uyanmayı
güçleştirebileceği, libido azalması, ağız kuruluğu yapabileceği ve zorunlu
kalmadıkça araba kullanmaktan kaçınmaları gerektiği anlatılmalıdır. Hasta eğer
uzun süre doktor doktor dolaşmaktan yorgun, ağrılar nedeniyle bıkkın ve ümitsiz ise
tedavi başlangıcına özgü olmak üzere bir doz IM depo steroid de verilebilir. Yaşı
ve cinsiyeti ne olursa olsun hastalara mutlaka düzenli egzersiz önerilmelidir. Yüzme ya
da aerobik olanağı yoksa her gün açık havada bir saatlik yürüyüş de yararlı
olabilir. Hastalar yeni uğraşılar bulmalı, kendilerine ve dış dünyaya daha çok
zaman ayırmalıdırlar. Onlara, yalnızca ilaçlar ile, bu işin üstesinden
gelemeyecekleri anlatılmalıdır. Düzenli günlük tutmak ve televizyonda dış
haberleri izlemek hastanın içgörüsünü artıracak, ayrıca dikkatinin yakınmaları
yerine dış dünyaya çevrilmesine yol açacaktır. Bu davranış terapisi teknikleri ve
hastaya bir hobi kazandırmak (logoterapi), uzun erimde oldukça etkili olacaktır.
Bazen hastalardaki ağrı tipi oldukça karmaşık bir görünümdedir ve
kategorize edilemez. Örneğin hastada hem adi migren hem de gerilim başağrısı
birbirini daimi izleyen bir düzen içinde ortaya çıkabilir. İlk kez 1982'de
tanımlanan bu durum "günlük süregen baş ağrısı" olarak
adlandırılmaktadır. Bu birliktelik, iki farklı antite yerine tek bir fizyopatolojik
mekanizmanın etyopatogenezden sorumlu olabileceğini düşündürmektedir
(transformasyonel baş ağrısı). Hem beyinsapı hem de hipotalamik merkezlerin
kontrolündeki trigeminal sinir, inen ve çıkan üst servikal sinirlerdeki
nörotransmiter ya da reseptör düzeyinde ya da kronobiyolojik bir anormallik, olayın
nedeni olabilir. Gerçekten de tedavide kullanılan ilaçlar bir biçimde serebral
serotonin metabolizması ile ilgilidir (örneğin amitriptilin). Valproat 500 mg b.i.d.
ile de iyi sonuçlar alınmaktadır. Bu hastalarda genelellikle uyku bozukluğu,
depresyon, anksiyete ve analjezik kötüye kullanımı da olduğundan valproata bir
serotonin geri alım inhibitörü de (SSRI) eklenebilir. Etkinin başlaması için en az
10 güne gereksinim olduğu hastaya anlatılmalıdır.
Analjezik Başağrısı
Hastaları yan etki riskine sokmadan etkin ilaç tedavisi
yapılamaz. Analjezik, narkotik ve ergotamin gibi ilaçların hergün kullanımı (bazen
yalnızca analjezik suistimali), kronik süregen başağrısına yol açabilir ya da var
olan migreni şiddetlendirebilir. Hastaların baş ağrısı için bu ilaçları
gelişigüzel kullanmaları kesinlikle önlenmelidir. Yoksa gelişebilecek rebound
başağrılarının "tedavisi" zordur. Ergotamin deriveleri ve sumatriptan bir
ay içinde en çok 10 kere alınmalıdır. Narkotikler kullanılmamalı, kombinasyon
analjeziklerinden kaçınılmalıdır. Aşırı analjezik kullanımına yatkın
hastaların detoksifikasyonu, bulantı ve ishal gibi 5-7 gün süren yoksunluk
sendromlarına yol açar. Narkotik kullanma alışkanlığı olan hastalarda bu yoksunluk
belirtilerinden bazıları klonidin ile önlenebilir.
Migren
Migren ağrılarının tedavisinde profilaktik ve ağrı
atağına yönelik ilaç uygulanımı söz konusudur. Migrenli hastalarda depresyon
sıklığı arttığından, antidepresan eklenmesi de (trisiklikler ya da selektif
serotonin geri alım inhibitörleri) gerekebilir.
Profilaktik tedavi atakların sıklığı ve şiddetini
azaltmaya yöneliktir. Profilaksi endikasyonları şöyle özetlenebilir:
1. Hastanın her ay en az iki-üç atak (ya da uzun ve şiddetli
bir atak) geçirmesi.
2. Atakların hastayı iş yapamaz duruma getirmesi ya da
belirtilere yönelik (abortif) tedaviye yanıt vermemesi.
3. Başağrısının psikolojik yönden dayanılmaz olması.
4. Belirtilere yönelik ilaçların kontrendike olmaları ya da
olumsuz etkilerinin bulunması.
Profilaktik tedavi için önerilen ilaçlar beta blokerler,
antidepresanlar, kalsiyum kanal blokerleri, serotonin antagonistleri, antikonvülzanlar
olarak sıralanabilir. Biz sıklıkla erişkinlerde atenolol (Tensinor) 100 mg/gün gece
tek doz, çocuklarda ise 500-1000 mg/gün valproat (Depakin chrono, Convulex) seçiyoruz.
Bu ilaçlarla profilakside yan etki genel olarak azdır ve ilaçlar iyi tolere edilir.
Atenolol, profilaktik etkinliği hemen hemen aynı olmakla beraber yan etki profili
açısından propranolole göre oldukça üstündür. Tensinor hipotansif kişilerde
tansiyonu daha da düşürürse hastalara tuzlu leblebi atıştırarak basitçe diyetteki
tuz miktarını artırmaları öğütlenebilir. Postural hipotansiyon, bradikardi, kalp
yetmezliği, astım, iletim blokları gibi durumlarda kardiyoloğun görüşü alınmadan
verilmemeleri gerekir. Valproat içinde ender olarak hepatotoksik etki nedeniyle dikkatli
olmak gerekir. Profilaksi, altışar aylık dönemlerde uygulanıp birkaç ay için
azaltılarak kesilir. Bunun nedeni regülasyon mekanizmalarının beta adrenerjik
reseptör sayısını artırarak hem migren profilaksisine karşı tolerans geliştirmesi
hem de hastalara başka nedenlerle verilebilecek diğer beta bloker ilaçlara karşı
yanıtı modifiye etmesinin engellenmesidir. Profilaksi seçenekleri Tablo 2'de
özetlenmiştir.
Atak tedavisinde kullanılan serotonin (5-HT) 1D reseptör
agonisti olan sumatriptan (Imigran 50, Sumatran 100), halihazırda varolan en etkin migren
atak tedavisi ilacıdır.
Otoenjektörlü 6 mg lık subkütan uygulama ve 50 mg’lık tablet formu vardır.
Sumatriptana ilişkin en önemli yan etki, oldukça ender olmakla birlikte koroner
vazospazmdır. Sumatriptanın kontrendike olduğu durumlarda (son 24 saat içinde herhangi
bir ergotamin derivesinin kullanımı, kardiyak sorunların ya da yaşın 60'ın
üzerindeki olması, periferik dolanım bozukluğu) kas içi bir NSAİİ uygulaması
(örneğin ketorolak) yararlı olabilir. Yeni sınıf triptanlar (Imitrex) terapötik
etkinlik yönünden büyük bir farklılık getirmemekle beraber yan etki profilinin
düşük olması nedeniyle seçilmelidir. Ergotamin preparatları (Cafergot, Avamigran)
ekonomik gücü sumatriptan için uygun olmayan hastalarda atak tedavisinde
kullanılabilir. Burada dikkat edilecek nokta, hastanın ilacı her zaman yanında
taşıması ve ağrı başlarken almış olmasıdır. Sumatriptan için ise böyle bir
gereklilik yoktur. Kolay ve etkin kullanımı olan nazal dihidroergotamin spreyi ve
parenteral dihidroergotamin preparatı maalesef ülkemizde bulunmamaktadır.
Metoklopropamid (Metpamid) ya da klorpromazin (Largactil) gibi ülkemizde parenteral ve
ağızdan preparatları bulunan dopamin agonistleri, tek başına bile etkilidirler.
Migren krizindeki etkileri bulantı giderici etkilerinden bağımsız merkezi bir
antimigrenöz mekanizma ile gerçekleştiği sanılmaktadır. Metpamid, infüzyona özel
150 ml’lik sıvı içinde yavaş infüzyonla verilebilir. Daha sonra 500 cc İzotonik
sıvı infüzyonunu sonrası 10 mg klropromazin yavaş intravenöz infüzyonla
verilebilir. Önceden yapılmış sıvı yüklemesi, bu ilacın potansiyel bir
komplikasyonu olan ortostatik hipotansiyon riskini ortadan kaldırır. Gerekirse 30-60
dakika içinde bir doz daha yinelenebilir. Bu ajanlar yan etki olarak sedasyon, akatizi,
akut distonik reaksiyon yanı sıra okulojirik kriz ve tortikollis gibi ekstrapiramidal
belirtilere de yol açabilir. Status migrenosus da 10 mg deksametazon intravenöz
infuzyonunu sonrası her altı saatte 4 mg olarak (IV) tyinelenmesi etkilidir. Özellikle
ülkemiz acil servislerinde sık olarak uygulanan diazepam ve metamizol karışımının
intravenöz uygulaması; sedasyon, hipotansiyon ve ender olarak kardiyorespiratuvar arrest
ile ölüme yol açabileceğinden, kullanılmamalıdır.
Adetle ilişkili migrende hem tensinor hem de sumatriptanın yararlı olduğunu
gözlemledik ancak bu tip migrende atak kontrolünün zor olduğu dikkate alınmalıdır.
Dirençli olgularda düzenli ve düşük dozda bromokriptin (Parlodel SRO) ya da lisurid
(Dopergin) gibi dopamin antagonistleri kullanımı yararlı olmaktadır. Bu tedavi
sırasında sıklıkla mide bulantısı olabileceğinden, gerekli durumlarda domperidon
(Motilium) eklenebilir. Doğum kontrol hapı kullanımı mutlaka sorgulanmalı ve
kullanılıyorsa alternatif bir korunma yöntemi önerilerek kesilmelidir. Adet döneminde
düşük doz diüretik ya da bir NSAİİ ile yapılacak kısa süreli pofilaksinin
yararlı olduğunu bildiren çalışmalar vardır.
Küme Başağrıları
Genellikle erkeklerde, sıklıkla üçüncü ve beşinci onyıllarda görülür. En
sık görülen tipi epizodik kümedir. Burada başağrıları üçer hafta ve üçer ay
arasında değişen süreler boyunca sürer ve arkasından uzun remisyon dönemleri gelir.
Ağrı genelde tek taraflı, retroorbital ve şiddetli delici vasıftadır, zaman içinde
taraf değişikliği olmaz. Şunlardan en az biri ağrıya eşlik eder: göz kapağı
ödemi, ptosis, miosis, konjonktival injeksiyon, lakrimasyon, nazal konjesyon, rinore.
Hasta tipik olarak sanki kızgın bir demir parçasının gözüne sokulması gibi delici,
batıcı bir his tanımlar. Ortalama ağrı süresi 20-180 dakikadır, hergün birkaç kez
(sekize kadar olası) yineler ve hastayı sıklıkla derin bir uykudan uyandırabilir.
İvedi girişim olarak tedavide ilk seçenek oksijen inhalasyonudur. On, onbeş dakikada 8
L/dak. vermek genelde yeterli olur. Subkutan uygulanan sumatriptan, çabuk başlangıçlı
etkisi nedeniyle bilinen en etkili ajandır. Bir subkutan 6 mg’lık doz yapılır ve
gerekirse 1 saat sonra yinelenebilir ancak 24 saat boyunca başka bir sumatriptan dozu
yapılamaz ve herhangi bir diğer ergotamin derivesi kullanılamaz.. Kardiyak sorunları
olan hastalarda ve 60 yaş üzerindekilerde yaratabileceği komplikasyonlar nedeniyle
kullanım kısıtlılığı söz konusudur. Uzun süreli profilaksi için Verapamil 240
mg’lık yavaş salınımlı günde tek doz uygulanan formu etkilidir. Bu yaklaşımlara
yanıt vermeyen olgularda 60 mg/gün prednizolon denenebilir. Hastanın ağrıları
azalınca, azaltılarak yavaş yavaş kesilir.
Oksipital Sinir İrritasyonu ile Birlikte Olan Süregen Tek Taraflı Başağrısı
Zaman zaman migren tanısıyla izlenen hastalarda ağrının karakteri ve
yerleşimi değişir. Oksipital bölgeye doğru kayabilir ve künt-süregen bir ağrı
şekline dönüşür. Profilaktik tedavi, ergotaminler ve NSAİİ lere yanıt vermez olur.
Bazen bu ağrı tipi, öncesinde migren öyküsü olmayan hastalarda da gelişebilir.
Hastalarda, tek taraflı olarak, N. Occipitalis major boyunca duyarlılık ve hiperalgesia
saptanır. Tedavide, sıklıkla bulunan servikal spondiloza yönelik girişimler (altı
hafta servikal boyunluk kullanımı, fizyoterapi) ve NSAİİ’lerin kullanımı
genellikle yeterlidir. Bu uygulamaya yanıt vermeyen olgularda ilgili sinir bölgesine
metilprednizolon injeksiyonu (birkaç kez) yapılabilir. Cerrahi oksipital nörektomi, son
çaredir.
Başağrısında Hastaneye Yatırma
Başağrılı bazı hastaların kısa bir süre içi de olsa
hastaneye yatmaları gerekebilir (Tablo-3). Hospitalizasyon, etkin ağrı tedavisinin
yanı sıra altta yatan nedenlerin araştırılması için bir olanaktır. Toksik ya da
rebound başağrılarında sıvı tedavisinin yapılabilmesi ve yoksunluk belirtilerinin
kontrolü bu şekilde olanaklıdır. Bu gibi durumlarda fenotiyaziler, narkotikler ya da
steroidlerin kullanımı (intravenöz hidrokortizon) söz konusudur.
Yaşlılarda Başağrısı
Gençlerde olduğu gibi, yaşlılardaki başağrılarının da
en sık nedeni selim disfonksiyonel (migren, gerlim tipi, küme) başağrılarıdır.
Gençlerde görülen başağrılarının %90'ından fazlası selim disfonksiyonel
başağrıları iken, yaşlılarda bu oran yalnızca %66'ya kadar ulaşır. Yaşlılarda
1/3'ü oluşturan diğer nedenlerse sistemik hastalıklara ikincil başağrıları ve
birincil intrakranyal lezyonlardır. Yaşlılarda selim disfonksiyonel başağrılarının
migrenin atipik prezantasyonu olabileceği akılda tutulmalıdır. Migren bazı hastalarda
ilk kez 50 yaşın üzerinde ortaya çıkabilir. Yaşlı hastalardaki başağrısının
nedenleri arasında dev hücreli arterit, kafa içi yer kaplayan lezyonlar, iskemik
serebrovasküler hastalıklar, servikal spondiloz, hiperkapni ile seyreden kronik
obstruktif akciğer hastalığı, karbonmonokside maruz kalma sayılabilir ancak en
önemlisi ilaçların neden olduğu baş ağrılarıdır. Bütün yaş gruplarında nedeni
açıklanamayan baş ağrısı varsa tüm ilaçların kesilmesi yararlı bir çabadır.
Çocuklarda Başağrısı
Başağrısı, çocuklarda mutlak bir ciddiyetle
araştırılması gerekli bir sorundur. Okul çağı çocukların % 4-5 inde migren
görülür. Özellikle küçük çocuklarda ağrı kısa sürer (bir saat). Hemiplejik
migren, baziler migren, oftalmoplejik migren ve selim paroksismal vertigo, siklik kusma,
selim tortikollis gibi migren varyantları görülebilir. Oftalmoplejik migren, bir
yaşın altındaki bebeklerde bile görülebilir. Çocuklarda gerilim tipi başaağrısı
ve küme başağrıları da görülebilir. Oniki yaş üzerinde migren tedavisi
erişkinlerdeki ile aynıdır. Altı yaş üzeri çocuklarda sumatriptan kullanılabilir.
Altı yaş altı çocuklarda ağrılar genelde kısa süreli olduğu ve uyku ile geçtiği
için, yan etkisi olmayan parasetamol kullanılabilir. Profilakside biz valproat (500-1000
mg/gün) ile çok iyi sonuçlar alınmaktadır.
Tablo 1. Başağrılarının
sınıflandırılmasında ağrısal özelliklerin önemi

Tablo 2: Migrende
profilaktik ilaç seçenekleri.
Beta blokerler
Propranolol
40-320 mg/gün
Atenolol
50-100 mg/gün
Nadolol
40-240 mg/gün
Timolol maleat
10-30 mg/gün
Antidepresanlar
Nortriptilin
10-100 mg/gün
Amitriptilin
10-250 mg/gün
Doksepin
10-150 mg/gün
Fluoksetin
10-80 mg/gün
Kalsiyum kanal blokerleri
Verapamil
240-720 mg/gün
Nifedipin
30-180 mg/gün
Nimodipin günde
240 mg’a kadar
dört bölünmüş dozda
Diltiazem
120-360 mg/gün
Serotonin antagonistleri
Metiserjid
maleat bölünmüş
dozlarda
14 mg/gün
Antikonvülzanlar
Valproat
500-3000 mg/gün
Tablo 3. Şiddetli başağrısında
hastaneye yatırma endikasyonları.
1. Şiddetli, ilaçlara yanıt vermeyen ve özellikle(varlığı
bir önkoşul değil !) dehidratasyon ve elektrolit kaybına eşlik eden başağrısı
sendromları.
2. Madde kötüye kullanımı belirti ve/ya da bulgularının
eşlik ettiği şiddetli başağrısı.
3. Ergo ya da analjezik toksisitesi (rebound) şiddetli
başağrıları.
4. Tıbbi bir hastalığın komplikasyonu olarak şiddetli
başağrısı.
5. Ağır bir psikiyatrik hastalık zeminindeki şiddetli
başağrısı.
6. Sık parenteral ilaç uygulanımı gerektiren şiddetli
başağrısı.
Kaynaklar
1. Anthony M, Lance
JW: Headache. Eadie MJ (Ed.) in Drug Therapy in Neurology. Churchill Livingstone,
Edinburgh; 1992 : 335-374.
2. Appenzeler O:
Headache and facial pain. Current Therapy in Neurologic Disease-2 B.C. Decker Toronto;
1987: 59-73.
3. Bolukbasi O,
Akyol A, Özmenoğlu M, Tekten T: Atenolol is effective in the prophylactic treatment of
migraine. Journal of Neurology, 246; Suppl.1; 1999: 92.
4. Turkish Headache
Epidemiology Study Group: An epidemiologic study of headache in Turkey: A nationwide
survey. Neurology 50: 4; Suppl.(4); 1998: A225.
5. Budak F, Demirci
A, Özmenoğlu M, Şener U, Bölükbaşı O: Migren-İnme-MRI. XXIX. Ulusal Nöroloji
Kongresi Özet Kitabı. Ekim 1993 İstanbul
6. Bölükbaşı O,
Özmenoğlu M, Alioğlu A, Bülbül İ: Migren tedavisinde sumatriptan kullanımı, iki
yıllık deneyim. IV. Karadeniz Tıp Günleri Kongre Kitabı,1995:66
|