İPTAL DAVASINI AÇAN :Anamuhalefet
(Cumhuriyet Halk) Partisi TBMM Grubu adına Grup Başkanvekilleri K. Kemal
ANADOL, Hakkı Suha OKAY ve Kemal KILIÇDAROĞLU
İPTAL DAVASININ KONUSU
: 15.5.2008 günlü, 5763
sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un;
1) 2. maddesiyle değiştirilen 22.5.2003 günlü, 4857
sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin,
2) 19. maddesiyle 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddenin,
3) 32. maddesiyle 9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29.
maddesine eklenen fıkranın "Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde
bulunanlar" yönünden,
Anayasa'nın 2., 10., 60. ve 90. maddelerine aykırılığı savıyla
iptallerine ve yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
İptal ve yürürlüğün
durdurulması istemlerini içeren 19.6.2008 günlü dava dilekçesinin gerekçe
bölümü şöyledir:
"III. GEREKÇE
1) 15.05.2008 Tarih
ve 5763 Sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanununun 2 nci Maddesi ile Değiştirilen 4857
Sayılı Kanunun 30 uncu Maddesinin Yedinci Fıkrasının İkinci Cümlesinin
Anayasaya Aykırılığı
4857 sayılı İş
Kanununun 5763 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle
değişik 30 uncu maddesinin yedinci fıkrasının ilk cümlesinde, bu maddeye
aykırılık hallerinde yani bu madde hükümlerine aykırı olarak özürlü ve eski
hükümlü çalıştırmayan işveren veya işveren vekilinden 101 inci madde
uyarınca tahsil edilecek cezaların, özürlülerin ve eski hükümlülerin
mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi
işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve
bu gibi projelerde kullanılacağı belirtilmiş; iptali istenen kuralla da,
tahsil edilen bu cezaların kullanımına ilişkin hususların, Türkiye İş
Kurumu Genel Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet
Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu ile en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların
birer temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanacağı hüküm
altına alınmıştır.
Bu hükümden
anlaşılacağı üzere, özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve
mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları,
özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi
projelerde kullanılacak olan para cezalarının kullanımına ilişkin hususları
karara bağlamak üzere oluşturulan komisyona, sakatlara (özürlülere) hizmet
amacıyla kurulan derneklerin üst kuruluşlarından olan Sakatlar
Konfederasyonu'nun temsilcisi alınmış, fakat aynı amaca hizmet amacıyla
kurulan Türkiye Körler Federasyonu, Zihinsel Engelliler Federasyonu ve
Fiziksel Engelliler Federasyonu'nun bir araya gelmesiyle oluşturulan
Engelliler Konfederasyonu, bu komisyonun dışında bırakılmıştır.
Böyle bir
düzenleme, "Kanun önünde eşitlik" ilkesine aykırıdır. Anayasanın 10 uncu
maddesinde "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
denilmektedir. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında belirtildiği üzere bu
kural, birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını,
ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir. Aynı
durumda olanlar için farklı düzenlemeler getirmek eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturur. Anayasanın amaçladığı eşitlik, mutlak ve eylemli
eşitlik olmayıp hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı
hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasanın öngördüğü
eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz.
Özürlülerin, toplum
hayatına katılımını kolaylaştıracak ve toplumsal fırsatlardan özürlü
olmayan diğer bireyler gibi eşit faydalanmalarını sağlamak üzere kurulan ve
özürlülere bilgilendirme, bilinçlendirme, yönlendirme, danışmanlık, bakım,
sosyal ve mesleki rehabilitasyon hizmetleri veren
gönüllü bir toplumsal kuruluş olan derneklerin üst kuruluşları olan
Sakatlar Konfederasyonu ile Engelliler Konfederasyonunun aynı hukuki
durumda oldukları çok açıktır. Aynı hukuki durumda olan Konfederasyonlar
arasında, özürlülere hizmet yönünden ayrıcalıklı bir durum yaratılması,
kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaştırılamaz ve dolayısıyla Anayasanın 10
uncu maddesine aykırı düşer.
Açıklanan
nedenlerle, 15.05.2008 tarih ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanununun 2 nci
maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin yedinci
fıkrasının ikinci cümlesi Anayasanın 10 uncu maddesine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
2) 15.05.2008 Tarih ve 5763 Sayılı İş
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 19 uncu
Maddesi ile 4447 Sayılı Kanuna Eklenen Geçici Madde 6'nın Anayasaya
Aykırılığı
İptali istenen
Geçici Madde 6 ile 2008 - 2012 yıllarında İşsizlik Sigortası Fonu'nun nema
gelirlerinin bir kısmının genel bütçeye aktarılması ve bu gelirlerin
öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım
alanlarında kullanılması için ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye
Maliye Bakanı yetkili kılınmaktadır.
İşsizlik Sigortası
Fonu, 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 53 üncü maddesi ile
kurulmuştur. 4447 sayılı Yasa'nın değişiklikten önceki 46
ncı maddesinin birinci fıkrasında "İşsizlik
sigortasının amacı; "işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama
esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları halinde, bu Kanunda
öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır." şeklinde
açıklanan bu Fon'un amacı, 5763 sayılı Yasa'nın 13 üncü maddesiyle
"İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve
uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin
verilmesini sağlamaktır." şeklinde değiştirilmiştir.
Böyle bir
değişikliğin temelinde, İşsizlik Sigortası Fonu'nun, "sigortalılara işsiz
kalmaları halinde, bu Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine
getirilmesini sağlamak" olan gerçek amacı dışında kullanılmasının önünü
açma düşüncesinin yattığı yadsınamaz.
4447 sayılı
Yasa'nın 53 üncü maddesinde İşsizlik Sigortası Fonunun gelirleri ve
giderleri gösterilmiştir. Bu hükme göre;
- Fonun gelirleri;
işsizlik sigortası primleri, bu primlerin değerlendirilmesinden elde edilen
kazanç ve iratlar, fonun açık vermesi durumunda devletçe sağlanacak
katkılardan, bu Kanun gereğince sigortalı ve işverenlerden alınacak ceza,
gecikme zammı ve faizlerden, diğer gelir ve kazançlar ile bağışlardan,
- Fonun giderleri;
sigortalı işsizlere verilen ödeneklerden, hastalık ve analık sigortası
primlerinden, meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi
giderlerinden, işsizlik sigortası hizmetlerinin yerine getirilmesi için
yönetim kurulunun onayı üzerine kurum tarafından yapılan giderler ile
hizmet binası kiralanması, satın alınması, bilgisayar, bilgisayar yazılım
ve donatım alım giderlerinden,
oluşmaktadır.
Görüldüğü üzere,
işsizlik sigortası primlerinin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve
iratların, yani, bu maddede konu edilen nemaların başta doğrudan sigortalı
işsizlere verilen ödenekler için olmak üzere, fonun kanunda sayılan
giderleri için harcanması gerekirken, iptali istenen kural ile; 2008 yılı için Fonun mevcut nema gelirlerinden
1.300.000.000 YTL'lik kısmı, 2009 - 2012
yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte biri
bütçeye aktarılarak yatırımlar için kullandırılmak istenmektedir.
Böyle bir düzenleme
4447 sayılı Kanun'un Fon giderlerini gösteren 53 üncü maddesine aykırı
olduğu gibi yine aynı maddenin "Bu fon bütçe kapsamı dışında olup,
gelirlerinden hiç bir şekilde kesinti yapılamaz ve Genel Bütçeye gelir
kaydedilemez" hükmü ile de bağdaşmamakta ve dolayısıyla İşsizlik Sigortası
Fonu'nun amacına da ters düşmektedir.
Anayasa
Mahkemesi 02.02.1984 günlü, 2976 sayılı Dış Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında
Kanunun 3 üncü maddesinin iptali istemiyle açılan dava sonunda verdiği
11.01.1985 gün ve E.1984/6, K.1985/1 sayılı kararında fonu belirli bir
amacın gerçekleştirilmesi için ayrılmış olan ve gerektiğinde kullanılmak
üzere bir hesapta tutulan parayı ifade etmektir. Daha teknik bir
deyimle fon, genel mevzuat ve bütçe prosedürü dışında özelliği olan bazı
devlet görevlerinin yürütülmesi ve gerçekleştirilmesi maksadıyla bütçeden
veya bütçe dışı yasal imkânlarla temin olunan para ve kıymetleri olarak
tanımlamış ve «Dış ticaretin düzenlenmesinin
kalkınma plan ve programları çerçevesinde bir yıldan fazla sürecek iş ve
hizmetlerden olduğu, 2976 sayılı Kanunun verdiği yetkiyle oluşturulacak
fonun ise Kanunla konulmuş bir, özel usul niteliği taşıdığı kabul
edilmelidir görüşünü benimsemiştir.
İşsizlik Sigortası
Fonu da, 4447 sayılı Kanunla kurulmuş, işçi ücretlerinden her ay kesilen
yüzde 1, işverenin yaptığı yüzde 2'lik katkı ve Devletin yüzde 1'lik
katkısından oluşan ve işçilerin kendi iradeleri dışında işlerini
kaybetmeleri durumunda, yeni iş bulana kadar geçecek süre içinde
kendilerinin ve ailelerinin geçimini sağlamak için yapılacak ödemelerin
mali mevzuat ve bütçe prosedürü içerisinde
yürütülmesinin yaratacağı sakıncalar dikkate alınarak bütçe dışı yasal
imkânlarla temin olunan para ve kıymetleri içeren özel bir usuldür.
İptali istenen
kural, İşsizlik Sigortası Fonu'nun Anayasa Mahkemesinin kararı çerçevesinde
açıklanan bu niteliği ile bağdaşmadığından "hukuk güvenliği" ilkesine ve
dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır.
Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devletinin
unsurlarından biri de, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlamasıdır. Hukuk
devleti, tüm eylem ve işlemlerinde yönetilenlere en güçlü en kapsamlı
şekilde hukuksal güvence sağlayan devlettir. Hukukun üstünlüğünün egemen
olduğu bir devlette hukuk güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti ilkesinin
olmazsa olmaz koşuludur. Demokratik bir toplumda yaşamanın doğal bir sonucu
olarak, çağdaş bir devletin olmazsa olmaz şartlarından biri olan hukuk
devleti ilkesinin tam anlamıyla yaşama geçmesi gerekmektedir. "Hukuk
devleti ilkesi" nin zorunlu bir sonucu olarak,
hukuk düzeninde istikrarın ve hukuk güvenliği sürekliliğinin sağlanması
gereği yatmaktadır. Bu çerçevede, hukuk düzeninde istikrarın sağlanmasına
engel olacak nitelikte düzenlemelerden kaçınılması ve Devletin kamu kudreti
ayrıcalıklarından yararlanmasının sınırını da hukuk güvenliği` ilkesinin belirlemesi gerekmektedir.
Diğer
taraftan, 2008 yılı içinde fon nema gelirlerinden bir kısmının genel
bütçenin B işaretli cetveline gelir kaydedilmesi ve Güneydoğu Anadolu
Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak
üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydedilmesi, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetim ve Kontrol Kanununun özel gelirleri düzenleyen 39 uncu maddesinin
"Özel gelirlerin ödenek kaydına, gelecek yıla devrine, iptaline ilişkin
yetki ve işlemler merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilir." hükmüne ve
yine anılan Yasa'nın 13 üncü maddesinde belirtilen, "belirli gelirlerin
belirli giderlere tahsis edilmemesi" ilkesine aykırıdır. Bu nedenle,
gerek 5018 sayılı Kanun'un ilke ve hükümlerine gerek 4447 sayılı Kanunun
hükümlerine ters düşen, diğer bir anlatımla gerek aynı yasaya, gerek diğer
bir yasaya zıt hüküm içeren söz konusu kural, bu nedenle de "hukuk
güvenliği" ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Ankara Ticaret
Odasının "Sosyal Güvenlik - Ekonomik Güvensizlik" raporuna göre, sosyal
güvenlik sisteminin kamuya son 14 yılda getirdiği yükün, Hazine iç
borçlanma faiziyle güncellenmiş değeri 715 milyar YTL'yi
bulmaktadır.
Fon birikimi döneminde,
biriktiren fonlar, bazı KİT'lerin finansmanı gibi verimsiz alanlara yönlendirilmesi
nedeniyle 1990'lı yılların başından itibaren finansman açığı vermeye
başlayan sosyal güvenlik sistemine 1994 - 2006 yılları arasında bütçeden
toplam 104,3 milyar YTL aktarılmıştır.
Sosyal güvenlik
sisteminin finansman açıklarının bütçeden karşılanmaya başlanması, bütçe
açıklarının artmasına yol açtığından bütçeden sosyal güvenlik sistemine
yapılan transferler borçlanılarak gerçekleştirilmiştir.
Sosyal Güvenlik Kurumu'nun
yaptığı hesaplamalara göre 1994 - 2007 yılları arasındaki dönemde bütçeden
sosyal güvenlik sistemine yapılan transferlerin Hazinenin iç borçlanma faiz
oranıyla güncellenmiş değeri 715 milyar YTL'lik
bir büyüklük oluşturmaktadır.
Sosyal güvenlik sisteminin
kamuya olan yükünün Hazine iç borçlanma faiz oranıyla güncellenmiş değeri
olan 715 milyar YTL, Ağustos 2007 sonu itibariyle toplam 347,3 milyar YTL
olan "brüt kamu borç stokunun" 2 katı bir büyüklük göstermektedir.
Sosyal
güvenlik sisteminin yaşadığı bu finansman sorunu, kamu finansmanı üzerinde
yarattığı baskı dolayısıyla, başta enflasyon olmak üzere, diğer temel
ekonomik göstergeleri olumsuz etkilemesi üzerine sosyal güvenlik reformu
yapılması ihtiyacı doğmuş ve bu bağlamda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu çıkarılmış, bu Kanunun bazı hükümlerinin
Anayasa Mahkemesince iptali üzerine de 5754 sayılı Sosyal Sigortalar ve
Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yasalaştırılmıştır.
Bu açıklamalardan
da anlaşılacağı üzere, sosyal güvenlik sisteminin bugünkü sorunlu yapısının
altında bu kuruluşların birikimlerinin geçmişte amaç dışı kullanılması
yatmaktadır.
Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan 2007 yılı işgücü istatistiklerine göre;
Türkiye genelinde işsiz sayısı bir önceki yıla göre 38 bin kişi artarak, 2
milyon 333 bin kişiye yükselmiştir. İşsizlik oranı ise değişmeyerek yüzde 9.9 olmuştur. Yine TÜİK verilerine göre, 2007 yılında
çalışma çağındaki nüfus, bir önceki yıla göre 730 bin kişi artarak 49
milyon 215 bin kişiye ulaşmıştır.
Bu verilerden de
anlaşılacağı üzere, işsizlerin sayısı azalmamakta aksine her yıl giderek
artmaktadır. Milyonlarca işsizin 2 - 3 yıl gibi çok uzun zamandır iş
bulamadığı bir ülkede, çok az sayıdaki işsize en fazla 10 ay gibi bir
süreyle, çok düşük miktarlarda ödemeler yapılarak biriktirilen paranın
iptali istenen kuralın öngördüğü şekilde kullanılmasının gelecekte çok
büyük sorunlara yol açacağı kuşkusuzdur.
İşsizlik Sigortası
Fonu'nun kuruluş amacına ve işlemlerine uyan yasal düzenlemelerin; Fon'un
içini boşaltan değil, Fon'un belli bir büyüklüğe ulaşmasından ve sağlam
temellere oturtulmasından sonra Fon'dan yararlanma koşullarını hafifleten,
Fon'a ulaşma imkânını kolaylaştıran, Fon'un ödeme şartlarının mevcut
düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeler olduğunda hiçbir
duraksamaya yer yoktur. Zira, Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti, temel
hak ve özgürlükleri en geniş ölçüde gerçekleştiren ve güvence altına alan,
toplumsal gerekleri ve toplum yararını gözeten, kişi ve toplum yararı
arasında denge kuran, toplumsal dayanışmayı en üst düzeyde gerçekleştiren
ve sosyal dışlayıcılığı engelleyen asgari bir sınırın varlığını göz önünde
tutan devlettir. Sosyal Hukuk Devleti ilkesi içinde yer alan sosyal adalet,
sosyal refah ve sosyal güvenlik kavramları tüm yurttaşları (işsizleri de)
kapsar.
Kamuoyunda istihdam
paketi olarak adlandırılan 5763 sayılı Yasa'nın 15 inci maddesi ile 4447
sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrası
değiştirilerek günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime
esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının
% 50'si yerine, net kazancının yüzde kırkı olarak belirlenmiştir. Bu
suretle İşsizlik Fonu'ndan işsizlere yapılan işsizlik ödeneğinin hesabında
asgari ücretin neti yerine brüt tutarının esas alınması öngörülmüş, ancak %
50 oranı da % 40'a indirilmiştir. Fon'un ödeme şartlarının mevcut
düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren bir düzenleme olmaktan uzak olan
bu düzenleme de, Fon kaynaklarının kuruluş amacına uygun olarak
kullanılmasının önemini ve gerekliliğini göstermektedir.
GAP ve benzeri
yatırımları yapmak devletin asli görevi olduğundan, devletin bu görevini
asıl gelirleri olan vergi gelirleriyle yapması gerektiği çok açıktır.
İptali
istenen kuralın ise, Fon kaynaklarının GAP kapsamındaki yatırımlar yanında,
bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların
finansmanında kullanılmasının önünü açarak Fon'dan yararlanma koşullarını
hafifleten, Fon'a ulaşma imkânının kolaylaştıran, Fon'un ödeme şartlarının
mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeler yapılmasının
önünde en büyük engeli oluşturacağı gibi, yukarda etraflıca açıklandığı
üzere sosyal güvenlik sisteminde yaşandığı şekilde Fon'un gelecekte finans
sorunu yaşamasına neden olabileceği de yadsınamaz.
Öte yandan, iptali
istenen Geçici Madde 6'nın (c) fıkrasının "Bu madde kapsamında aktarılacak
kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek getiriler ile
varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca
belirlenecek oranı, kullanılan kaynak tutarını aşmamak kaydıyla Fona
aktarılır." hükmü de, Fon'un gelecekte finansman sorunu yaşaması önleyecek
bir düzenleme olmaktan uzaktır. Çünkü bu fıkrada, kullanılacak Fon
kaynağının ne zaman Fon'a geri aktarılacağı konusunda bir belirlemeye yer
verilmediği gibi kullanılacak kaynak için "faiz" ödenmesi de
öngörülmemiştir. Böyle bir durumun, kullanılacak Fon kaynaklarının zaman
içinde enflasyonla erimesine yol açacağı kuşkusuzdur.
Açıklanan
nedenlerle söz konusu kuralın, "sosyal devlet" ilkesi ile bağdaşmadığından
Anayasanın 2 nci maddesine, sosyal devletin asli
görevlerinden olan vatandaşların sosyal güvenlik haklarını sağlama ödevini
yerine getirmesine de engel oluşturduğu için de Anayasanın 60 ıncı maddesine aykırı düştüğü açıktır.
Diğer taraftan,
sosyal güvenlik hakkını vurgulayan uluslararası sosyal politikanın en
önemli belgelerinden biri 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Bildirgesidir. Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da
Bildirgenin 22 nci maddesinde yer alan "Herkes,
toplumun bir ferdi olarak sosyal güvenlik hakkına sahiptir; sosyal
güvenlik, bireyin onuru, kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz
ekonomik, sosyal ve kültürel hakların tatmin edilmesine dayanır." ilkesine
atıfta bulunulmuştur.
Bildirgenin,
tamamlayıcı olarak görülebilecek 25 inci maddesinde ise her insanın
yiyecek, giyecek, konut, tıbbi bakım ve gerekli toplumsal hizmetler de dahil olmak üzere, kendisinin ve ailesinin sağlığını ve
refahını sağlayacak uzun bir yaşam düzeyine hakkı olduğu; işsizlik,
hastalık, sakatlık ya da geçim olanaklarından iradesi dışında yoksun
kaldığı diğer hallerde, güvenlik hakkına sahip olduğu vurgusuyla sosyal
güvenlik hakkı, temel insan hakları arasında sayılmaktadır.
Bu nedenle, iptali
istenen kural, Anayasanın 90 ıncı maddesine de
aykırıdır.
Geçici Madde 6'nın
(a), (b) ve (c) fıkralarının iptali halinde son fıkrasının "Bu maddenin
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir." hükmünün de
uygulama olanağı kalmayacağından bu kuralın da iptali gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle
15.05.2008 tarih ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 19 uncu Maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici
Madde 6, Anayasanın 2 nci, 60 ıncı
ve 90 ıncı maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
3) 15.05.2008 Tarih ve 5763 Sayılı İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 32 nci Maddesi ile 3146 Sayılı Kanunun 29 uncu Maddesine
Eklenen Son Fıkranın Anayasaya Aykırılığı
15.05.2008
tarih ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanunun 32 nci Maddesi ile 3146 sayılı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun
"Yurtdışı Teşkilatı" başlıklı 29 uncu maddesine eklenen iptali istenen
fıkra ile yukarıdaki fıkrada tanımlanan yurtdışı kadrolara
atanabileceklerin yani yurtdışı sürekli göreve, yurt dışı işçi hizmetleri
uzmanları, yurt dışında görevlendirmeye ilişkin mevzuat gereğince yapılan
sınavlarda başarılı olup, yurt dışında en az üç yıl sürekli kadrolarda
görev yaptıktan sonra Bakanlık ya da bağlı ve ilgili kuruluşları
kadrolarında çalışanlar ile Bakanlık merkez teşkilatında genel müdür ya da
daha üst görevlerde bulunanların ayrıca mesleki yeterlik sınavına tabi
tutulmayacakları öngörülmüştür.
Yurtdışı
teşkilatında sürekli bir göreve atanacak memurlar ile diğer kamu
görevlilerinin seçimi, atanması, çalışma usul ve esasları ile disiplin ve
sicil işlemleri,657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 189 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye göre, Bakanlar Kurulu'nun 28.07.2006 tarih ve
2006/11534 sayılı kararıyla yürürlüğe konulan "Yurtdışında Sürekli
Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik" (R.G.
13.01.2007, Sa. 26402)
hükümlerine göre yapılmaktadır.
Bu Yönetmeliğin
"Mesleki yeterlik sınavı" başlıklı 10 uncu maddesinde,
"(1) Yabancı
dil bilgisine sahip olan adaylar meslekî yeterlilik sınavına tabi tutulur.
Meslekî yeterlilik sınavı sözlü sınav şeklinde yapılır. Sınavda, adayların
sınav konuları ile birlikte atanacakları görevin gerektirdiği niteliklere
ve temsil yeteneğine sahip olup olmadıkları da göz önüne alınarak komisyon
üyelerince her adaya ayrı ayrı not verilir.
Komisyon üyelerince verilen notların aritmetik ortalaması sınav sonucunu
gösterir. Bu husus tutanakla tespit edilir. Sınavda başarılı sayılabilmek
için ortalamanın en az yetmiş puan olması gerekir.
(2) Kurumlarında
genel müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst görevlere atanmış olanlar,
bu görevlerde toplam iki yıl çalışmış olmaları şartı ile meslekî yeterlilik
sınavına tabi tutulmaz. Genel müdür ve eşdeğer görevlerin belirlenmesinde
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun ek göstergeye ilişkin hükümleri esas
alınır"
hükmüne
yer verilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, genel müdür ve eşdeğer
düzeyde ve/veya daha üst görevlerde toplam iki yıl çalışmış olanlar
yeterlik sınavından muaf tutulmuştur.
İptali istenen
kural ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında genel müdür ve eşdeğer
düzeyde ve/veya daha üst görevlerde bulunanların, iki yıl çalışma şartı
aranmaksızın yeterlik sınavına tabi tutulmayacakları öngörülmüştür. Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında genel müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha
üst görevlerde bulunanlar ile diğer bakanlıklarda Genel müdür ve eşdeğer
ve/veya daha üst görevde bulunanların yurtdışı görevlere atanma konusunda
aynı hukuki durumda bulundukları açıktır.
Anayasa
Mahkemesi'nin pek çok kararında vurgulandığı gibi Anayasanın 10 uncu
maddesindeki "kanun önünde eşitlik ilkesi", herkesin her yönden aynı
kurallara bağlı olacağı anlamına gelmemekle birlikte, yasaların uygulanmasında
birbirinin aynı durumda olanlar ayrı kuralların uygulanmasını ve
ayrıcalıklı kişi ve toplumların yaratılmasını engellemektedir. Anayasa ile
eylemli değil hukuki eşitlik amaçlanmaktadır. Anayasanın
öngördüğü eşitlik ilkesinin çiğnenmemesi için, aynı hukuksal durumlar aynı,
ayrı hukuksal durumların ayrı kurallara bağlı tutulması gerekmektedir.
Başka bir anlatımla, kişisel durumları ve nitelikleri özdeş olanlar
arasında, konulan kurallarla değişik uygulamaların yapılmaması
gerekmektedir.
Diğer taraftan
yurtdışı görevler, uluslararası ilişkiler kapsamında yerine getirilecek
görevler olması nedeniyle özel bir uzmanlık gerektirdiği açıktır. Bunun
içindir ki, yurtdışı teşkilatında sürekli bir göreve atanacak memurlar ile
diğer kamu görevlilerinin seçimi, atanması, çalışma usul ve esasları
"Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik" ile
özel olarak düzenlenmiş ve bu görevlere atanacakların lisan bilgileri
dışında yeterlik sınavına tabi tutulmaları öngörülmüştür. İptali istenen
kural, yurtdışı işçi hizmetleri kalitesinin düşmesi yolunu açacağından
"kamu yararı" ilkesiyle de bağdaşmamakta ve dolayısıyla Anayasanın 2 nci maddesine ters düşmektedir.
Açıklanan
nedenlerle, 15.05.2008 tarih ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 32 nci
Maddesi ile 3146 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine eklenen son fıkra, genel
müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar yönünden Anayasanın 2 nci ve 10 uncu maddelerine aykırı olup, iptali
gerekmektedir.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
5763 sayılı Kanunun
19 uncu maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 6; "sosyal
devlet" ve "hukuk güvenliği" ilkeleriyle bağdaşmayan ve işsizler için
sosyal güvenliği temel insan hakkı olmaktan çıkaran bir düzenleme
olduğundan, uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve
zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır.
5763
Kanunun 32 nci maddesi ile 3146 sayılı Kanunun 29
uncu maddesine eklenen son fıkra da, Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha
üst görevde bulunanlar yönünden "kanun önünde eşitlik" ilkesini zedelediği
gibi uzmanlık gerektirdiği kuşkusuz olan yurt dışı görevlere yeterli
niteliğe sahip olmayan kamu görevlilerinin atanması yolunu açacağından
uygulanması halinde sonradan giderilmesi olanaksız durum ve zararlara yol
açacağı kuşkusuzdur.
Diğer taraftan,
anayasal düzenin en kısa sürede hukuka aykırı kurallardan arındırılması,
hukuk devleti sayılmanın gereğidir. Anayasaya aykırılığın sürdürülmesinin,
bir hukuk devletinde subjektif yararların
üstünde, özenle korunması gereken hukukun üstünlüğü ilkesini de
zedeleyeceği kuşkusuzdur. Hukukun üstünlüğü ilkesinin sağlanamadığı bir
düzende, kişi hak ve özgürlükleri güvence altında sayılamayacağından, bu
ilkenin zedelenmesinin hukuk devleti yönünden giderilmesi olanaksız durum
ve zararlara yol açacağında duraksama bulunmamaktadır.
Arz ve izah olunan
nedenlerle, söz konusu hükümler hakkında yürürlüklerinin durdurulması da
istenerek iptal davası açılmıştır.
V. SONUÇ VE İSTEM
Yukarıda açıklanan
gerekçelerle, 15.05.2008 tarih ve 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun;
1) 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30
uncu maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesi Anayasanın 10 uncu
maddesine aykırı olduğundan,
2) 19 uncu maddesi
ile 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici Madde 6, Anayasanın 2 nci, 60 ıncı ve 90 ıncı maddelerine aykırı olduğundan,
3) 32 nci Maddesi ile 3146 sayılı Kanunun 29 uncu maddesine
eklenen son fıkra, genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde
bulunanlar yönünden Anayasanın 2 nci ve 10 uncu
maddelerine aykırı olduğundan,
iptallerine
ve uygulanmaları halinde sonradan giderilmesi güç ya da olanaksız zarar ve
durumlar doğacağı için, iptal davası sonuçlanıncaya kadar yürürlüklerinin
durdurulmasına karar verilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz ederiz."
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
1) 15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 2. maddesiyle
değiştirilen, 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin
iptali istenen ikinci tümceyi de içeren yedinci fıkrası şu şekildedir:
"Bu maddeye
aykırılık hallerinde 101 inci madde uyarınca tahsil edilecek cezalar, özürlülerin
ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu,
kendi işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek
teknolojileri ve bu gibi projelerde kullanılır. Tahsil
edilen cezaların kullanımına ilişkin hususlar, Türkiye İş Kurumu Genel
Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Çalışma Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu
ile en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer
temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır.Komisyonun
çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."
2) 15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 19. maddesiyle, 25.8.1999
günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. madde şu
şekildedir:
"GEÇİCİ MADDE 6-a) 2008
yılına münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler
Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli
cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu
kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara
öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye
yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek
kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım
programı ile ilişkilendirilir.
b)
2009 - 2012 yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin
dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe
gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu
Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran
bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların
finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar
ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen
ayın 15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır
ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.
c)
Bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlardan
elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin
Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak tutarını
aşmamak kaydıyla Fona aktarılır.
Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir."
3) 15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 32. maddesiyle, 9.1.1985
günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine eklenen fıkra şu şekildedir:
"Yukarıdaki fıkrada
tanımlananlardan yurtdışı kadrolara atanabilecekler, ayrıca mesleki yeterlik
sınavına tabi tutulmazlar."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Dava dilekçesinde,
Anayasa'nın 2., 10., 60. ve 90. maddelerine
dayanılmıştır.
III- İLK İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit
ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ'ın
katılımıyla 26.6.2008 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada
eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma
isteminin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına, oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve
ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali istenilen Yasa kuralları,
dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama
belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A) 15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 2. maddesiyle
değiştirilen, 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin
yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin incelenmesi
Dava
dilekçesinde, iptali istenilen kural ile 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30.
maddesi hükümlerine aykırı olarak özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan
işveren veya işveren vekilinden 101. madde uyarınca tahsil edilecek para
cezalarının kullanımına ilişkin hususları karara bağlamak üzere oluşturulan
komisyona, sakatlara (özürlülere) hizmet amacıyla kurulan derneklerin üst
kuruluşlarından olan Sakatlar
Konfederasyonu'nun temsilcisinin alındığı, fakat aynı amaca hizmet
için kurulan Engelliler
Konfederasyonu'nun bu komisyonun dışında bırakıldığı, böyle bir
düzenlemenin Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
Davacı,
Anayasa'ya aykırılık gerekçesini bu madde yönünden Anayasa'nın 10.
maddesine dayandırmakla birlikte, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinde Anayasa
Mahkemesi'nin kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğü'nün Anayasa'ya aykırılığı hususunda ilgililer
tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmaya mecbur olmadığı, taleple
bağlı kalmak kaydıyla başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı
verebileceği hükme bağlandığından, iptali istenilen kural, Anayasa'nın 2.
maddesi yönünden de incelenmiştir.
4857 sayılı İş
Kanunu'nun 5763 sayılı Kanun'un 2. maddesiyle değişik 30. maddesinin
yedinci fıkrasının ilk cümlesinde, bu madde hükümlerine aykırı olarak
özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işveren veya işveren vekilinden 101.
madde uyarınca tahsil edilecek cezaların, özürlülerin ve eski hükümlülerin
mesleki eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi
işini kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve
bu gibi projelerde kullanılacağı belirtilmiş; iptali istenen kuralla da,
tahsil edilen bu cezaların kullanımına ilişkin hususların, Türkiye İş
Kurumu Genel Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş
Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet
Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu ile en çok
işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer temsilcilerinden oluşan
komisyon tarafından karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu hükümden
anlaşılacağı üzere, özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki eğitim ve
mesleki rehabilitasyonu, kendi işini kurmaları,
özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi
projelerde kullanılacak olan para cezalarının kullanımına ilişkin hususları
karara bağlamak üzere oluşturulan komisyona, özürlülere hizmet amacıyla
kurulan derneklerin üst kuruluşlarından olan Sakatlar Konfederasyonu'nun temsilcisi alınmış, fakat aynı
amaca hizmet amacıyla kurulan Engelliler
Konfederasyonu, bu komisyonun dışında bırakılmıştır.
Anayasa'nın
2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve
özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her
alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren,
Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık, Anayasa'nın ve yasaların üstünde yasakoyucunun
da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Yasaların, ilke
olarak genel ve nesnel nitelikte bulunmaları gerekir. Yasaların genelliği
olarak adlandırdığımız bu ilke, hukuk devleti ilkesinin bir sonucu olarak
kabul edilmektedir. Yasanın genelliği, onun belli bir kişiyi hedef almayan,
özel, aktüel, geçici bir durumu gözetmeyen fakat önceden saptanmış olup,
soyut şekilde, uygulanabileceği bütün kişilere hitap eden hükümler içermesi
demektir. Mahkememizin daha önceki içtihatlarında ifade edildiği gibi,
kanun genel ve soyut hukuk kuralları içermelidir. Yasanın genel olması,
herkesin statüsünü düzenleyeceği anlamına gelmemekte, yalnızca yasanın
belli bir kişiyi veya kişileri göz önünde tutmaksızın genel hükümler koymasını,
hukuki durumları soyut olarak düzenlemesini gerektirmektedir. Şu halde yasa
hükümlerinin, her şeyden önce genel nitelikte olması, kimlikleri önceden
belirli kişilere yönelmemesi, herkes için nesnel hukuki durumlar yaratması
ve aynı hukuki durumda bulunan kişilere ayrım gözetilmeksizin uygulanabilir
olması gerekir.
İptali
istenilen kuralda söz konusu edilen komisyonun oluşumunda, yasa koyucunun
takdir yetkisi içerisinde objektif bir ölçüt ortaya konulması hukuk devleti
ilkesinin gereğidir. Bu ölçütün belirlenmesinde değişik yol ve yöntemler
izlenebilir. Uygulamada genellikle, aynı konuda aynı amaçla hareket eden ve
aynı hukuki konumda bulunan birden fazla kurum ve kuruluş olması durumunda
tamamının temsil edilmesi mümkün görülemiyorsa içlerinde temsil kabiliyeti
en yüksek olan kuruluşun belirlendiği görülmektedir. Nitekim bu tür kurul
ve komisyonların oluşumuna bakıldığında genelde en fazla üyeye sahip
olanların temsili yoluyla sorun çözülmektedir. Asgari ücret tespit
komisyonunda, toplu sözleşme yapmaya yetkili sendikanın belirlenmesinde vb.
oluşumlarda en fazla üyeye sahip sendika, dernek ya da konfederasyonların
temsilcilerinin yer alacağı mevzuatımızda düzenlenmiştir. Aynı şekilde
iptali istenilen kuralla oluşturulan komisyonda da işçi ve işveren
konfederasyonları için en fazla üyeye sahip olma ölçütü kullanılırken
anılan kuralın yürürlüğe girdiği tarihte engellilerle ilgili iki konfederasyon
mevcut olmasına rağmen bu konfederasyonlardan Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu tek seçenek olarak zikredilmiştir.
Türkiye Sakatlar
Konfederasyonu ile Türkiye Engelliler Konfederasyonu,
engellilerin ekonomik, sosyal, kültürel ve mesleki hak ve çıkarlarının
korunup geliştirilmesi, topluma ve çalışma hayatına
kazandırılması amacıyla kurulmuş bulunan aynı hukuki statüye tabi
konfederasyonlardır. Dolayısıyla ülkemizde özürlüleri temsilen
iki konfederasyon mevcutken bunlardan birinin düzenlemede ismen yer alması
ve diğerine yer verilmemesi Türkiye Sakatlar Konfederasyonu lehine
ayrıcalıklı bir durum oluşturmuştur.
Aynı amaca hizmet
eden konfederasyonlar yönünden nicelik, nitelik ve haklı neden ölçütü
getirilmeksizin aynı nitelikteki kuruluşların bir kısmını dışarıda
bırakarak oluşturulan normatif düzenleme, normun getiriliş amacı ile
bağdaşmamaktadır. Özürlülerin bağlı olduğu konfederasyonlar yönünden
objektif bir ölçüte dayanmaksızın kurulan komisyonun temsilde adaleti
sağladığı, ölçülü olduğu, düzenlemenin amacına hizmet ettiği söylenemeyeceğinden,
kural Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Şevket APALAK, bu
görüşe, kuralın "Türkiye Sakatlar Konfederasyonu" ibaresi ile sınırlı
olarak iptal edilmesi gerektiği düşüncesiyle katılmıştır.
Haşim KILIÇ, Sacit ADALI ve Serdar ÖZGÜLDÜR bu görüşlere
katılmamıştır.
Kural'ın
Anayasa'nın 10. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
Fulya KANTARCIOĞLU
ve Fettah OTO Anayasa'nın 10. maddesiyle de
ilgili gördüklerinden ek gerekçeyle katılmışlardır.
B)
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 19. maddesiyle, 25.8.1999
günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddenin incelenmesi
1-
Anlam ve Kapsam
İptali istenen
Geçici 6. madde ile İşsizlik Sigortası Fonu'nun nema gelirlerinin bir
kısmının 2008-2012 yıllarında, Yüksek Planlama
Kurulu kararına göre, öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki
yatırımlar ile münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye
yönelik yatırım alanlarında kullanılmasını sağlamak üzere Fon tarafından
Hazine'ye aktarılması öngörülmüştür.
İşsizlik
Sigortası Fonu, 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı Kanun'un 53. maddesi ile bu
Kanun'un gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa
şartlarında kaynakları değerlendirmek, Kanun'un öngördüğü ödemelerde
bulunmak üzere kurulmuş; işsizlik sigortası primleri ile bu primlerin
değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratların, Devlet tarafından yapılacak
katkı ve yardımların, ayrıca 4447 sayılı Yasa gereğince işçi ve işverenlerden
alınacak ceza, gecikme zammı ve faizler ile diğer her türlü gelir ve
kazançların toplandığı ve Devlet güvencesinde olan bir fondur. Fon
esas olarak, sigortalının prime esas aylık brüt kazancı üzerinden her ay
kesilen yüzde bir, işverenin yaptığı yüzde iki'lik katkı ve Devletin yüzde
bir'lik katkısından oluşmaktadır.
4447
sayılı Yasa'nın değişiklikten önceki 46. maddesinin birinci fıkrasında,
"İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve
uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları halinde, bu
Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır."
şeklindeyken 5763 sayılı Yasa'nın 13. maddesiyle "İşsizlik sigortasının
amacı; işsizlik sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını
düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamaktır."
şeklinde değiştirilmiştir.
Ayrıca, 5763 sayılı
Yasa'nın 16. maddesiyle, 4447 sayılı Yasa'nın 53. maddesinde de; kuruma
kayıtlı tüm işsizlere, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan aktif istihdam
faaliyetleri kapsamında hizmet verilebilmesi, 1.6.2000-31.12.2007 tarihine
kadar Fona aktarılan Devlet payı ve nemasının 2008-2012
yılları arasındaki faizinin Güneydoğu Anadolu Projesi için
kullanılabilmesi, 18-29 yaşları arası gençlerin ve kadınların istihdamını
teşvik amacıyla uygulanan prim indiriminin İşsizlik Sigortası Fonu'ndan
karşılanması amacıyla düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla bu değişikliklerle,
İşsizlik Sigortası Fonu'nun sigortalılara işsiz kalmaları halinde yapılacak
ödeme ve hizmetler yanında daha geniş bir alanda kullanılmasını sağlamak
için yasal altyapı oluşturulmuştur.
2-
Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Dava dilekçesinde, iptali istenilen kuralla İşsizlik
Sigortası Fonu'nun amacı dışında kullanıldığı, 4447 sayılı İşsizlik
Sigortası Kanunu'nun Fon'un giderlerini belirleyen 53. maddesi hükümleri
ile bağdaşmadığı, ayrıca 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu'nun 13. maddesinde yer alan "belirli gelirlerin belirli giderlere
tahsis edilmemesi" ilkesine aykırı olduğu, bu nedenle gerek 5018 sayılı
Yasa'nın ilke ve hükümlerine gerek 4447 sayılı Yasa'nın hükümlerine ters
düşen kuralın "hukuk güvenliği" ilkesiyle bağdaşmadığı, ayrıca iptali
istenen kuralın, Fon kaynaklarının GAP kapsamındaki yatırımlar yanında,
bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların
finansmanında kullanılmasının önünü açarak, Fon'dan yararlanma koşullarını
hafifleten, Fon'a ulaşma imkânını kolaylaştıran, Fon'un ödeme şartlarını
mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeleryapılmasının
önünde en büyük engeli oluşturacağı ve sosyal güvenlik sisteminde yaşandığı
şekilde Fon'un gelecekte finans sorunu yaşamasına neden olabileceği,
dolayısıyla bu kuralın, "sosyal devlet" ilkesi ile bağdaşmadığından
Anayasa'nın 2. maddesine, sosyal devletin asli görevlerinden olan
vatandaşların sosyal güvenlik haklarını sağlama ödevini yerine getirmesine
engel oluşturduğu için de Anayasa'nın 60. maddesine aykırı düştüğü; ayrıca
1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 25.
maddesinde, her insanın yiyecek, giyecek, konut, tıbbi bakım ve gerekli
toplumsal hizmetler de dahil olmak üzere,
kendisinin ve ailesinin sağlığını ve refahını sağlayacak uzun bir yaşam
düzeyine hakkı olduğu, işsizlik, hastalık, sakatlık ya da geçim
olanaklarından iradesi dışında yoksun kaldığı diğer hallerde, sosyal
güvenlik hakkına sahip olduğu vurgusuyla sosyal güvenlik hakkının temel
insan hakları arasında sayıldığı, iptali istenilen kuralın bu yönüyle de
Anayasa'nın 90. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
a-
Kural'ın (b) bendi yönünden
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 19. maddesiyle, 25.8.1999 günlü,
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6. maddesi; 18 Ağustos 2009 günlü, 27323 sayılı
Resmi Gazete'de yayımlanan 11.8.2009 günlü, 5921 sayılı İşsizlik Sigortası
Kanunu İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 2. maddesi ile değiştirilmiştir.
Söz konusu
değişiklikle iptal istemine konu olan 5763 sayılı Yasa'nın Geçici 6.
maddesinin (a) bendine üç cümle eklenmiş, (b) bendi değiştirilmiş, (c)
bendi ve son fıkra ile ilgili bir değişiklik yapılmamıştır.
Maddenin (b) bendi,
5921 sayılı Yasa'nın 2. maddesiyle değiştirildiği ve bir bütün olarak
yeniden düzenlendiğinden 5763 sayılı Yasa'nın Geçici 6. maddesinin (b)
bendine yönelik konusu kalmayan
istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi
gerekir.
b- Kural'ın (a) ve (c) bendleri
ile son fıkrası yönünden
Maddenin
(a) bendine 5921 sayılı Yasa ile eklenen cümlelerinin dışında kalan bölümü,
bağımsız bir bütün oluşturduğu ve yeni eklenen cümlelerin bu bölümün
içeriğine bir etkisinin olmadığı görüldüğünden, bu bendin 5921 sayılı Yasa
ile yapılan değişiklikten önceki hali olan ve iptali istenilen "2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun
mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik
kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama
Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki
yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım
programı ile ilişkilendirilir." bölümü ile (c) bendi ve son fıkrası
incelemeye esas tutulmuştur.
4447 sayılı
İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 46. maddesinin birinci fıkrasında "İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik
sigortasına ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu
Kanunda öngörülen hizmetlerin verilmesini sağlamaktır." denilmektedir.
İşsizlik Sigortası Fonu da, 4447 sayılı Yasa'nın 53. maddesi ile "bu Kanun'un
gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa
şartlarında kaynakları değerlendirmek, Kanun'un öngördüğü ödemelerde
bulunmak" üzere kurulmuştur. Yine aynı maddede sigortalı işsizler ile
Kuruma kayıtlı diğer işsizlere; iş bulma, danışmanlık hizmetleri, mesleki
eğitim, işgücü uyum ve toplum yararına çalışma hizmetleri, işgücü piyasası
araştırma ve planlama çalışmaları için yapılan harcamalar ve bu Fon'un nema
gelirlerinden; 2008-2012 yıllarında, Yüksek
Planlama Kurulu kararına göre, Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki
yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere aktarılan paralar,
İşsizlik Sigortası Fonu'nun giderleri arasında sayılmıştır. Dolayısıyla
Yasa'nın geneline bakıldığında, İşsizlik Sigortası Fonu'nun, dava
dilekçesinde iddia edildiği üzere yalnızca sigortalılara işsiz kalmaları
halinde yapılacak ödeme ve hizmetler için değil; işsizliği önlemek,
istihdamı ve verimliliği artırmak böylelikle ekonomik ve sosyal kalkınmayı
gerçekleştirmek amacıyla bazı öncelikli yatırım alanlarında da
kullanılmasını sağlamak için oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın
2. maddesinde nitelikleri belirtilen sosyal hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence
altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir
denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirmek ve ekonomik önlemler alarak
çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini
sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken
önlemleri alan, sosyal güvenlik hakkını yaşama geçirebilen, güçsüzleri
güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten
devlettir. Çağdaş devlet anlayışı sosyal hukuk devletinin tüm kurum
ve kurallarıyla Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak
işletilmesini, bu yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun
sağlanmasını gerekli kılar.
Sosyal hukuk
devletinin somut göstergelerinden biri olan sosyal güvenlik hakkının yer
aldığı, Anayasa'nın 60. maddesinde, "Herkes,
sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli
tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." denilmektedir.
Sosyal güvenlik,
uluslararası hukuk belgelerinde ve çağdaş anayasalarda temel bir hak
niteliğinde görülerek, "ekonomik ve sosyal haklar" bölümü içinde
düzenlenmiştir.
Sosyal güvenlik,
bireylerin istek ve iradeleri dışında oluşan sosyal risklerin, kendilerinin
ve geçindirmekle yükümlü oldukları kişilerin üzerlerindeki gelir azaltıcı
ve harcama artırıcı etkilerini en aza indirmek, ayrıca sağlıklı ve asgari
hayat standardını güvence altına alabilmektir. Bu güvencenin
gerçekleştirilebilmesi için sosyal güvenlik kuruluşları oluşturularak,
kişilerin yaşlılık, hastalık, malûllük, kaza, ölüm ve işsizlik gibi sosyal
risklere karşı asgari yaşam düzeylerinin korunması amaçlanmaktadır.
İşsizlik
sigortası, bir iş ya da iş yerinde çalışırken, çalışma istek, yetenek,
sağlık ve yeterliliğinde olmasına karşın tamamen kendi istek ve kusuru
dışında işini kaybeden çalışanlara bir yandan yeni bir iş bulunmasına
gayret edilirken, diğer yandan da bunların işsiz kalmaları nedeni ile uğradıkları
gelir kaybını kısmen de olsa karşılayarak, kendisinin ve ailesinin zor
duruma düşmesini önlemek amacı ile belli süre ve ölçüde ödemeyi kapsayan,
sigortacılık tekniği ile faaliyet gösteren, Devlet tarafından kurulmuş,
zorunlu bir sigorta koludur.
Dava dilekçesinde
iptali istenilen kuralın, Fon'dan yararlanma koşullarını hafifleten, Fon'a
ulaşma imkânını kolaylaştıran, Fon'un ödeme şartlarını mevcut düzenlemelere
göre gerçekçi hâle getiren düzenlemeler yapılmasının önünde en büyük engeli
oluşturacağı ve sosyal güvenlik sisteminde yaşandığı şekilde Fon'un
gelecekte finans sorunu yaşamasına neden olabileceği iddia edilmektedir.
Ancak, bir ülkedeki sosyal güvenlik sisteminin yapısını ekonomik ve sosyal
koşulların belirleyeceği bilinen bir gerçektir. Çünkü sosyal güvenlik
programlarıyla ekonomik ve sosyal yapı karşılıklı etkileşim içersindedir.
Dolayısıyla, işsizlik sigortasının kapsamının ve koşullarının belirlenmesinde
de ekonomik ve sosyal durumun etkisi yadsınamaz. Anayasa, kişilere
sağlanacak sosyal güvenlik hakkının ölçüleri konusunda ayrıntılı ilkeler
koymamıştır. İşsizlik sigortasından yararlanmanın koşullarının
yumuşatılmasının veya ağırlaştırılmasının istihdam, işgücü verimliliği,
gelir dağılımı, enflasyon, ücretler vs. üzerindeki etkilerini değerlendirmek
ve buna göre bu koşulları belirlemek yasa koyucunun takdirindedir.
İptali istenilen
kuralın (c) bendinde, yatırımlara aktarılan paranın Fon'a geri ödenmesine
ilişkin hüküm yer almıştır. Yani Fon'dan geri dönüşü olmayan, karşılığı
bulunmayan bir kaynak aktarımı söz konusu değildir.
Ayrıca, son fıkrada
belirtilen Geçici Madde 6'nın uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
belirlenmesinin ilgili idarelere bırakılmasında, konunun çerçevesinin
yasada saptanmış olması nedeniyle Anayasa'ya aykırılık görülmemiştir.
Sonuç olarak, ek
bir istihdam alanı yaratarak işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunmak için
ekonomik ve bölgesel kalkınmaya yönelik yatırım projelerinin belirli bir
süreyle Fon kaynaklarıyla desteklenmesi amacıyla düzenlendiği anlaşılan kural,
Anayasa'nın 2. ve 60. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi
gerekir.
Fettah
OTO bu görüşlere katılmamıştır.
Kural'ın
Anayasa'nın 90. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.
C)
15.5.2008 günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 32. maddesiyle 9.1.1985
günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine eklenen fıkranın incelenmesi
Dava
dilekçesinde, yurtdışı görevlerin, uluslararası ilişkiler kapsamında yerine
getirilecek görevler olması nedeniyle özel bir uzmanlık gerektirdiği, bunun
için yurtdışı teşkilatında sürekli bir göreve atanacak memurlar ile diğer
kamu görevlilerinin seçimi, atanması, çalışma usul ve esaslarının "Yurtdışında
Sürekli Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik" ile özel olarak
düzenlendiği ve bu görevlere atanacakların lisan bilgileri dışında mesleki
yeterlilik sınavına tabi tutulmalarının öngörüldüğü, iptali istenen kuralla
genel müdür ve eşdeğer görevde bulunanların bu sınavdan muaf tutuldukları,
bu durumda yurtdışı işçi hizmetleri kalitesinin düşmesinin yolu açıldığından
"kamu yararı" ilkesiyle bağdaşmadığı; ayrıca söz konusu Yönetmeliğin
"Mesleki yeterlik sınavı" başlıklı 10. maddesinde "genel müdür ve
eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst görevlerde toplam iki yıl çalışmışolanlar"ın mesleki yeterlik
sınavından muaf tutulduğu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndagenel
müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst görevlerde bulunanlar ile diğer
bakanlıklarda genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanların
yurtdışı görevlere atanma konusunda aynı hukuki durumda bulunduklarının
açık olduğu, iptali istenen kural ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı'ndagenel müdür ve eşdeğer düzeyde ve/veya daha üst
görevlerde bulunanların, iki yıl çalışma şartı aranmaksızın yeterlik
sınavına tabi tutulmayacaklarının öngörüldüğü, böylece diğer bakanlıklarda
aynı görevi yapanlarla bir farklılaştırma oluşturulduğu, dolayısıyla iptali
istenilen kuralın "genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde
bulunanlar yönünden" Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Dava dilekçesindeki
iptal isteminin gerekçesi, yurtdışı sürekli göreve atanacak genel
müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar için
"Yurtdışında Sürekli Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik"te yer alan, bu görevlerde iki yıl çalışmış
olma şartının, iptali istenilen kuralda yer almamış olmasıdır. Bir hukuk
düzeni içinde genel kurala istisna getiren özel kurallar, özel kural ile
öngörülen istisnaya da istisna getiren daha özel kurallar bulunması hukuk
düzeninin doğasında vardır. O nedenle bir yasa kuralının başka bir norm ile
uyumlu olmaması onun iptal edilmesini gerektiren bir durum değildir. Daha
alt düzeydeki bir norm olan yönetmelikle düzenlenmiş bir konuda yasa ile
farklı bir hüküm getirilmişse normlar hiyerarşisinde daha üst düzeyde olan
yasa hükümlerinin uygulanacağı açıktır. Anayasa Mahkemesi yasaların başka
yasalara ya da daha alt düzeydeki diğer normlara uyumluluğunu değil,
yasaların Anayasa'ya uyumluluğunu denetlemektedir. Bu nedenle bu gerekçeye
dayanan Anayasa'ya aykırılık savı geçerli değildir.
Kaldı
ki, iptali istenilen kuralı da içeren 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un "YURTDIŞI
TEŞKİLATI" başlıklı 29. maddesinin ikinci fıkrasında Bakanlık merkez
teşkilatında genel müdür ya da daha üst görevlerde bulunanların bu
görevlerde en az iki tam yıl çalışmış olmak kaydıyla yurtdışı
teşkilatında görevlendirilebileceği, yine "Yurtdışında Sürekli
Görevlendirilecek Personel Hakkında Yönetmelik"in
"ÖZEL ŞARTLAR" başlıklı 7. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendinin
(3) numaralı alt bendinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda
çalışanlar yönünden "Bakanlık merkez teşkilatında genel müdür ya da daha
üst görevlerde en az iki yıl çalışmış olmak" şartına sahip olmak
gerektiği ifade edilmiştir. Dolayısıyla dava dilekçesinde ileri
sürülen iddianın hukuki dayanağı yoktur. İptal isteminin reddi gerekir.
Ayrıca her kurum
ayrı tüzel kişiliğe ve ayrı bir hukuki statüye sahiptir. Dolayısıyla
kurumlar yurtdışı görevlendirmede ayrı düzenlemelerle kendi ihtiyacına göre
farklı özel şartlar öngörebilir. Her kurumun kendi teşkilat yapısı
içerisinde bu sorunu ele almak gerekir. Bu nedenle yurtdışında
görevlendirme yönünden farklı bakanlıkların genel müdürleri aynı konumda
bulunmadıklarından eşitlik karşılaştırmasına konu edilemez. Bu yönüyle de
Anayasa'nın 10. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
V- İPTAL KARARININ
YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU
Anayasa'nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasında, "Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının
Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde
Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez" denilmekte, Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin dördüncü
fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, beşinci fıkrasında Anayasa
Mahkemesi'nin, iptal halinde meydana gelecek hukuksal boşluğu kamu düzenini
tehdit veya kamu yararını ihlâl edici mahiyette görürse yukarıdaki fıkra
hükmünü uygulayacağı belirtilmektedir.
15.5.2008
günlü, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun'un 2. maddesiyle değiştirilen, 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı
İş Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin iptal
edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk, kamu yararını ihlal edici
nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 53. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince, bu tümceye
ilişkin iptal hükmünün, kararın
Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe
girmesine, oybirliğiyle, 4.2.2010 gününde karar verilmiştir.
15.5.2008 günlü,
5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un;
A- 2. maddesiyle değiştirilen 22.5.2003 günlü, 4857
sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesine
ilişkin iptal hükmünün yürürlüğe girmesinin ertelenmesi nedeniyle bu
tümcenin yürürlüğünün durdurulması
isteminin REDDİNE,
B-
1- 19. maddesiyle 25.8.1999 günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na
eklenen Geçici 6. maddenin, (a) bendinin "2008 yılına münhasır olmak üzere,
Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik
kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen
bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu
Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran
ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak
üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir.
Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir." bölümü ile
(c) bendi ve son fıkrasına yönelik iptal istemleri,
2- 32. maddesiyle
9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine eklenen fıkranın
"Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar" yönünden iptal
istemi,
4.2.2010 günlü,
E.2008/57, K.2010/26 sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkra ve bentlere
ilişkin yürürlüğün durdurulması
isteminin REDDİNE,
C- 19. maddesiyle
4447 sayılı Yasa'ya eklenen Geçici 6. maddenin (b) bendine yönelik iptal
istemi hakkında, 4.2.2010 günlü, E.2008/57, K.2010/26 sayılı kararla karar
verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, bu bende ilişkin yürürlüğün durdurulması istemi hakkında
KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
4.2.2010 gününde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII- SONUÇ
15.5.2008 günlü,
5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un;
A- 2. maddesiyle değiştirilen 22.5.2003 günlü, 4857
sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci fıkrasının ikinci tümcesinin
Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ, Sacit
ADALI ile Serdar ÖZGÜLDÜR'ünkarşıoyları
ve OYÇOKLUĞUYLA,
B- 19. maddesiyle
25.8.1999 günlü, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na eklenen Geçici 6.
maddenin,
1- (b) bendi,
11.8.2009 günlü, 5921 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun'un 2. maddesiyle değiştirildiğinden, bu bende ilişkin KONUSU KALMAYAN istem hakkında
KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, OYBİRLİĞİYLE,
2- (a) bendinin
"2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden
1.300.000.000 YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine
İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B)
işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek
Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki
yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal
gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine
ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım
programı ile ilişkilendirilir." bölümünün,
3- (c) bendi ile
son fıkrasının,
Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, FettahOTO'nunkarşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
C- 32. maddesiyle
9.1.1985 günlü, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 29. maddesine eklenen fıkranın
"Genel müdür ve eşdeğer ve/veya daha üst görevde bulunanlar" yönünden
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D-
2. maddesiyle değiştirilen 4857 sayılı Yasa'nın 30. maddesinin yedinci
fıkrasının ikinci tümcesinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal
boşluk, kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153.
maddesinin üçüncü fıkrasıyla 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları gereğince, bu tümceye ilişkin iptal
hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra
yürürlüğe girmesine, oybirliğiyle,
4.2.2010 gününde
karar verilmiştir.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz
PAKSÜT
Üye
Sacit ADALI
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
A. Necmi
ÖZLER
Üye
Fettah OTO
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Şevket APALAK
Üye
Serruh KALELİ
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
KARŞIOY GEREKÇESİ
1-
İptal davasına konu 4857 sayılı İş Kanunu'nun 30. maddesinin yedinci
fıkrasının ikinci cümlesinde, özürlü ve eski hükümlü çalıştırmayan işveren
veya işveren vekilinden aynı Kanun'un 101. maddesi uyarınca tahsil edilecek
cezaların kullanımına ilişkin hususların, Türkiye İş Kurumu'nun
koordinatörlüğünde, teker teker sayılan
temsilcilerden oluşan bir komisyon tarafından karara bağlanacağı hüküm
altına alınmakta, belirtilen temsilciler arasında da davaya konu "Türkiye
Sakatlar Konfederasyonu" yer almaktadır. Anayasa'ya aykırılık
iddiasının özünü ise, sakatlar ve özürlüleri temsil edecek yegâne üst
kuruluşun adı geçen Konfederasyon olmadığı, bu konuda aynı amaca hizmet
eden "Engelliler Konfederasyonu"nun da bulunduğu, yasa koyucunun ise bu iki
konfederasyondan yalnız birini tercih etmek suretiyle Anayasa'nın 10.
maddesinde belirtilen eşitlik ilkesinin ihlâl edilmiş olduğu savı
oluşturmaktadır.
2- İptali istenen
kuralın, 22.5.2003 günlü, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 10.6.2003 tarih ve25134 sayılı
Resmî Gazete'de yayımlanan ilkhalinde de aynen yer aldığı anlaşılmaktadır. Yine aynı tarihte
yürürlükte olan6.10.1983
günlü, 2908 sayılı DerneklerKanunu'nun
88. maddesinin "Sakatlara hizmet amacı ile kurulan derneklerin, Körler
Federasyonu, Sağırlar Federasyonu, OrtopedikÖzürlüler Federasyonu, Zihinsel Özürlüler
Federasyonu olmak üzere dört federasyon teşkil etmeleri ve bu
federasyonların birleşerekTürkiye Sakatlar Konfederasyonunu
oluşturmaları zorunludur."hükmünü
taşıdığı, dolayısıyla Türkiye Sakatlar Konfederasyonu'nunbelirtilen tarihte alanında yegâne
temsilci konumunda olduğu görülmektedir. Ne var ki
23.11.2004 tarih ve 25649 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4.11.2004
günlü, 5253 sayılı yeni Dernekler Kanunu 2908 sayılı Dernekler Kanunu'nu
yürürlükten kaldırıp, örgütlenme özgürlüğünün önündeki kısıtlayıcı hükümlere
de son verdiğinden; anılan Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra üç engelli
federasyonu tarafından Türkiye
Engelliler Konfederasyonu kurulmuş, böylelikli özürlü ve sakatların
oluşturdukları iki ayrı konfederasyonun varlığı sözkonusu
olmuştur. Yasa koyucu 15.5.2008 günlü, 5763 sayılı Kanun'la, anılan
"Komisyon"un teşkilinde bu iki konfederasyondan ilk düzenlemede olduğu gibi
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu'nu temsilci olarak dikkatealmıştır.
3- Özürlü ve eski
hükümlü çalıştırmayan işverenler veya vekillerinden tahsil edilecek para
cezalarının ne şekilde kullanılacağı hususu tamamen yasakoyucunun takdir alanına giren bir
husus olup, Anayasal ilkelere bağlı kalmak şartıyla, bu cezaların kamu
yararına bir harcama kalemi olarak doğrudan Çalışma Bakanlığıya da bağlı bir birimince kullanılması
mümkün olabileceği gibi, işçi-işveren temsilcilerinin de içinde olacağı bir
komisyonun teşkil edilip edilmemesi, bu komisyonakimlerin alınıp alınmayacağı, temsili
uygun görülen komisyon üyelerinin bir bölümü içinfarklı, diğerleri için değişik kriter ve
ölçütlerin öngörülmesi de tamamen yasa koyucunun takdirindedir. Diğer bir
deyişle, örneklenen hususlar bir Anayasal denetim sorunu olmayıp,yasamanın tasarrufu alanındaki bir tercihin
ortaya konulmasından ibaret bulunmaktadır.
4- İptali istenen
fıkradaki işçi ve işveren temsilcileri yönünden getirilen "en çok işçi ve
işvereni temsil eden üst kuruluşlardan olma" kriterinin, özürlü ve sakatlar
konfederasyonları bakımından da getirilmesi gerekmeyip, farklı mahiyetteki sözkonusu üst yapılanmalariçin öngörülen kriterler,
özürlüler ve sakatlar konfederasyonları yönünden bir eşitlik
değerlendirmesine emsal teşkil edemezler. Yasa koyucunun, evvelce yine
yasayla teşkil ettirilmiş bulunan bir konfederasyona öncelik tanıması ve
tercih hakkını bu yönde kullanmasının Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur.
5- Açıklanan
nedenlerle, iptali istenen kuralın Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı
bir yönünün bulunmadığı ve iptal isteminin reddi gerektiği kanısına
vardığımızdan; kuralın iptaline dair çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Başkan
Haşim KILIÇ
Üye
Sacit
ADALI
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
EK GEREKÇE
4857 sayılı İş
Kanunu'nun 5763 sayılı Yasa ile değiştirilen 30. maddesinin yedinci
fıkrasının ilk tümcesinde, "Bu maddeye aykırılık hallerinde 101 inci madde
uyarınca tahsil edilecek cezalar, özürlülerin ve eski hükümlülerin mesleki
eğitim ve mesleki rehabilitasyonu, kendi işini
kurmaları, özürlünün iş bulmasını sağlayacak destek teknolojileri ve bu gibi
projelerde kullanılır." dava konusu ikinci tümcesinde de "Tahsil edilen
cezaların kullanımına ilişkin hususlar, Türkiye İş Kurumu Genel
Müdürlüğünün koordinatörlüğünde, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Çalışma Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve
Güvenliği Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Adalet Bakanlığı
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Sakatlar Konfederasyonu
ile en çok işçi ve işvereni temsil eden üst kuruluşların birer
temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından karara bağlanır. Komisyonun
çalışma usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir." denilmektedir.
İptali istenilen
kuralın yürürlüğe girdiği tarihte engellilerle ilgili Türkiye Engelliler ve
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu olmak üzere iki konfederasyon bulunduğu
halde, anılan Kural'la oluşturulan komisyonda bunlardan sadece Türkiye
Sakatlar Konfederasyonu'na yer verilmiştir. Oysa her iki Konfederasyonun da
aynı amaçla kuruldukları ve aynı hukuki statüye sahip oldukları
anlaşılmaktadır. Komisyon'da bunlardan sadece birine yer verilmesi, bu
konfederasyonu diğerine göre imtiyazlı duruma getirmektedir. Başka bir
ölçüt öngörülmeksizin Komisyon'da bulunmanın nedeninin, sadece Konfederasyon
niteliği taşımaktan kaynaklandığı, iki konfederasyonun da aynı hukuksal
statüde oldukları halde farklı kurallara bağlı tutuldukları, bu durumun ise
Anayasa'nın 10. maddesinde belirtilen eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı
açıktır.
Belirtilen
nedenlerle çoğunluk görüşüne ek gerekçeyle katılıyoruz.
ÜyeÜye
Fulya KANTARCIOĞLUFettah OTO
KARŞI OY
5763
sayılı Yasa ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na Eklenen Geçici
madde 6- a fıkrasında yer alan; "2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun
mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik
kısım fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına
aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.
Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda
kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı
yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir."
maddesi ile aynı maddenin c fıkrası hükmü iptal isteminin konusudur.Her ne kadar iptali
istenilen 6-a fıkrasında 5121 sayılı Yasa ile değişiklik yapılarak bu
maddeye üç cümle eklenmiş ve (b) bendi değiştirilmiş ise de, eklenen
cümlelerin dışında kalan kısım, bağımsız bir bütün oluşturduğundan ve bu
cümlelerin bölümün içeriğine bir etkisinin olmadığı görüldüğünden, bu kısma
ilişkin iptal isteminin esasının incelenmesi gerekmektedir.
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 46. maddesinin
birinci fıkrasında işsizlik sigortasının amacı, "İşsizlik sigortasına
ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve sigortalılara işsiz
kalmaları halinde, bu Kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine
getirilmesini sağlamaktır." şeklinde açıklanmış; ancak bu madde 5763 sayılı
Yasa'nın 13. maddesiyle "İşsizlik sigortasının amacı; işsizlik sigortasına
ilişkin kuralları ve uygulama esaslarını düzenlemek ve bu Kanunda öngörülen
hizmetlerin verilmesini sağlamaktır." şeklinde değiştirilmiştir. Yapılan
bu değişiklikle İşsizlik sigortası fonunun geniş bir alanda kullanımını
sağlamak üzere yasal altyapı oluşturulmuştur.Yukarıda anılan 46. maddede açıklandığı
gibi işsizlik sigortasının temel amacı, bir iş ya da işyerinde çalışırken
kendi iradesi dışında işini kaybeden çalışanlara işsiz kalmaları nedeniyle
uğradıkları gelir kaybını kısmen de olsa karşılayarak kendisinin ve
ailesinin zor duruma düşmesini önlemek için işsizlik ödeneği adı altında
belirli bir süre ödeme yapılmasıdır.
İptali istenen kuralda, işsizlik sigortası Fonu'nun mevcut nema
gelirlerinin genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedileceği,
kaydedilen bu tutarların, Yüksek Planlama Kurulu'nun kararına istinaden
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak
üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı'nın yetkili
olduğu belirtilmektedir. Görüldüğü gibi burada İşsizlik Sigortası
Fonu'nun nema gelirlerinin hangi somut yatırımlarda kullanılacağı yer
almamaktadır. "Ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlara
kullanılmak üzere" denilmek suretiyle ucu açık geniş bir alanda Fonun nema
gelirlerinin kullanılacağı öngörülmektedir.
İşsizlik
Sigortası Fonu'na işçiler ücretlerinde yapılan kesintilerle katkıda
bulunmaktadır. Fonun dörtte biri işçi ücretlerinden kesilen paradan
oluşmaktadır. Yürütme organına, Fonun kaynaklarının ucu açık, belirsiz bir
alanda kullanılmasında yetki tanınmasının İşsizlik Sigortasını Fonu'nun
işleyişine olumsuz etki yapacağı açıktır. Nitekim geçici 6. maddenin 5921
sayılı Yasa ile (b) fıkrasında değişiklikler yapılarak Fonun nema
gelirlerinin 2010 yılında dörtte üçü, 2011 ve 2012 yıllarında da dörtte
birinin genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini
olarak yer alacağı öngörülmektedir. Bu durum işçilerin ücretlerinden
yapılan kesintilerle katkıda bulundukları Fon kaynaklarının, yürütme
organının elinde İşsizlik Sigortası Fonu'nun amacı dışında nasıl
tüketileceğini açık şekilde göstermektedir. Geçmişte de çalışanlara yarar
sağlamak amacıyla kurulan birçok Fon kaynağının yürütme organına tanınan
harcama yetkisiyle nasıl yok edildiği bilinmektedir.
5763
sayılı Yasa ile 4447 sayılı işsizlik sigortası Kanununa eklenen geçici
madde 6-c fıkrasına gelince;bu
madde işsizlik sigortası fonundan yatırımlara aktarılan paranın geri
ödenmesini düzenlemektedir. Aktarılan bu paranın geri ödenmesi için önce
yatırımlardan gelir elde edilecek, sonra bu gelirlerin Yüksek Planlama
Kurlunca belirlenecek oranı fona aktarılacaktır. Kaynakların geri
ödenmesinde miktar, oran ve zaman belirsizdir. Üstelik fona aktarılan
paranın miktarı da 2010, 2011, 2012 yıllarında artan oranda sürmektedir. Bu
durumda ya maddenin uygulanması işlevsiz kalacaktır, daha açık bir
anlatımla madde uygulanamayacaktır, ya da aktarılan kaynakların geriye
ödenmesi sembolik düzeyde olacaktır.
Çağdaş
devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin tüm kurum ve kurallarıyla
Anayasa'nın özüne ve ruhuna uygun biçimde kurularak işletilmesini ve bu
yolla bireylerin refah, huzur ve mutluluğunun sağlanmasını gerekli
kılmaktadır. Bu nedenle iptali istenen kurallar Anayasa'nın 2. maddesinde
nitelikler belirtilen sosyal hukuk devleti ilkesine, sosyal hukuk
devletinin somut gereklerinden biri olan sosyal güvenlik hakkının yer
aldığı, Anayasa'nın 60. maddesine aykırı bulunmaktadır.
Açıklanan
nedenlerle 5763 sayılı Yasa ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na
Eklenen Geçici madde 6-a ve c fıkralarının iptali gerekeceği düşüncesiyle
çoğunluk kararına karşıyım.