İNSAN,HAKLARIYLA İNSANDIR...

TTB TÖK MYK insan hakları haftası dolayısıyla bir basın açıklamasında bulundu...Ülkemizde her geçen gün hak ihlalleri artarken bir taraftan şiddet, baskı ve sömürüye dayalı politikalar, ırkçılık tırmandırılıyor.Ülkemizde,Ortadoğu'da ve dünyanın dört bir yanında savaşlar devam ediyor.Açlık, yoksulluk, hastalıklar yaygınlaşırken bütçe harcamalarında silaha ayrılan paylar artıyor.Böyle günlerde barışa duyulan özlem artıyor

 

 

 

BARIŞ-AŞİTİ-PEACE-SULH

Yüzyıllardır süregelen, insanlığın en büyük hasretidir belki de barış...

İnsan var olduğundan beri, yaşadığı ekolojik ortam gereği, iktidar için güç gösterilerinde bulunmuştur. Bu güç gösterileri toplumlar tarihinin ilerlemesiyle daha derin çelişkiler doğurmuştur. Bu durum iktidardakilerin, egemen sınıfların lehinedir. Bundan dolayı ezen-ezilen, sömüren-sömürülen halk kavramları ortaya çıkmıştır.

Bugün Türkiye’de ‘barış’ açısından durum pek iç açıcı değildir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yayınlanışının üzerinden 60 yıl geçmesine rağmen İHD (İnsan Hakları Derneği)’nin İnsan Hakları Haftası’nda bir kez daha açıkladığı üzere hak ihlalleri, işkence, faili meçhullerde artışın meydana geldiğini görüyoruz.

Kuşkusuz 2008 yılı Engin Ceber’in işkencede öldürülmesiyle, kollarına kelepçe takılıp Newroz’da kolları kırılan çocuklarıyla, üzerine panzer sürülüp halen cezaevinde tutuklu olan çocuklarıyla insan hakkı ihlallerinin unutulmayacak şekilde hafızalarımıza kazınmasına neden olmuştur. Bunun yanı sıra Balıkesir Altınova’da yaşananlar da korkunç boyutlardaydı. Kimlik kontrolü yapılıp Doğu, Güneydoğu’lu vatandaşlar bölgeye alınmıyordu, bölgedeki Kürt vatandaşlar evlerinden çıkamıyordu. Ve yine Doğu ve Güneydoğu illerinde faili meçhul cinayetler işleniyor, basının bölgeye girmesi yasaklanıyor, Kürt halkına yönelik şiddet kapalı kapılar ardında gün be gün artıyor(du).

Varlıkları ‘güvenliği sağlamak’ amacına hizmet etmesi gereken polislerin ‘dur ihtarına uymadı’, ‘polise kimlik sordu’, ‘seken kurşuna denk geldi’ gibi sebeplerden ötürü insanları dövebilmesi ve öldürebilmesi son bir yıl içinde kendilerine tanınan haklar ile meşru bir zeminde olmaktadır. Cinayet işleyen polisler ya göstermelik cezalar almakta ya da hiç ceza almamaktadır. Öyle ki bu insanlık dışı şiddete karşı evlatları sakatlanan, ölen aileler örgütlenmeye başlamıştır.

Öte yandan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’yle koruma altına alınan haklar küresel mali krizin daha da derinleştirdiği sınıf çelişkilerinin olduğu günümüz toplumlarında maalesef insan haklarını korumak için yeterli değildir. Yoksul ülkelerde ve ülkemizdeki yoksul bölgelerde sosyo-ekonomik eşitsizliklerin varlığı da insan hakları ihlali kapsamında değerlendirilmelidir.

 

***

Biz Tıp Öğrencileri olarak artık yeter diyoruz. İnsanların daha onurlu bir yaşama erişmesi gerekirken doğuştan bir hak olan yaşam hakkının insanlara tanınmadığı bir dünya istemiyoruz. Barıştan, eşitlikten, kardeşlikten yana olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Ancak böyle bir dünyada insanca yaşanabileceğini bir kez daha söylüyoruz.

Yeter artık! Din, dil, ırk ayrımı olmaksızın eşit ve parasız eğitim-sağlık, eşit ve barış dolu bir dünya istiyoruz.

Gel ey dil, din, kültür ve toprak kardeşliği, ey insanca yaşam…

 

Ve toprakta derin yarıklar açan sabahlar

tek bir sözcük yazarlar,

Barış başka bir şey değil barış;

Dizelerimin rayları üzerinde

buğday ve güller yüklenmiş geleceğe doğru yol alan bir trendir barış,

Kardeşlerim barış içinde derin derin soluk alıyor tüm dünya bütün düşleriyle

verin ellerinizi kardeşlerim işte budur barış…*

 

 

* Yannis Ritsos