Sularımız Kirleniyor, Atık Suların Yüzde 80’i Arıtılmıyor!

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu (TTB HSK) 22 Mart Dünya Su Günü ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Dünya üzerinde günden güne artan tatlı su krizine dikkat çekmek, kıt su kaynaklarını artan talebi de göz önünde bulundurarak koruyabilmek ve çözümler üretebilmek amacıyla, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun kararıyla 1993 yılından itibaren her yılın 22 Mart günü ‘Dünya Su Günü’ olarak ilan edildi. TTB HSK’nin açıklamasında Dünya Su Günü’nün bu yılki temasının “atık sular” olarak belirlendiği kaydedildi. Atık suların yüzde 80’ine yakının arıtılmadığına, ülkelerin yüzde 40’a yakınında atık sular ile ilgili düzenli istatistik tutulmadığına dikkat çekilen açıklamada, atık su arıtmasının önemine vurgu yapıldı. Açıklamada, Türkiye’de suların giderek kirlenmekte olduğu uyarısında bulunuldu.

22 MART DÜNYA SU GÜNÜ MESAJI:

Sularımız Kirleniyor, Atık Suların %80’ni Arıtılmıyor! Birleşmiş Milletler (BM) Çevre ve Kalkınma Konferansı tarafından 1992 yılında genel kurula önerilen ve 1993 yılında BM Genel Kurulu tarafından onaylanan kararla 1993 yılından itibaren her yılın 22 Mart günü ‘Dünya Su Günü’ olarak belirlenmiştir. Amaç dünya üzerinde günden güne artan tatlı su krizine dikkat çekmek; kıt su kaynaklarını artan talebi de göz önünde bulundurarak koruyabilmek ve tatlı su kaynaklarının dünya üzerinde eşitsiz dağılımını karşın; özellikle sahra altı Afrika ülkelerinde her gün daha da ağırlaşan su krizine dikkat çekebilmek, çözümler üretebilmekti. 22 Mart 1993’den bu yana her yıl değişik temalarla çeşitli programlar yürütülen Dünya Su Gününün bu yılki teması ‘atık sular’ olarak belirlenmiştir. Bu temanın belirlenmesindeki en önemli neden; atık suların %80’ne yakının arıtılmadığı; ülkelerin %40’a yakınının atık sular ile ilgili düzenli istatistik tutmadığı dünyamız genelinde atık suların arıtılmasının önemine dikkat çekmektir. Ayrıca bu yılki tema ile atık suların arıtılarak doğaya geri verilmesi ile başta yeraltı ve yerüstü su kaynakları olmak üzere yaratılan çevre kirliliğinin önlenebileceği ve arıtılmış suların başta tarım ve sanayi olmak üzere tekrar kullanımı günden güne artan su talebinin kontrol altına alınabileceği tartışmaya açılmıştır. Türkiye’de Durum ne? Türkiye İstatistik Kurumunun (TUİK) verilerine göre ülkemizin toplam nüfusunun ancak %64’nün çıkarttığı atık su arıtılabilmektedir. Ancak aynı kurumun verilerine göre atık su arıtma tesislerimizin çok azı ileri biyolojik ve gelişmiş arıtma tesisleridir. Üstelik kapasiteleri toplam kapasitenin ancak %35’ini oluşturabilmektedir; bu durum evsel atık suların gerçek anlamda arıtılamadığının bir göstergesidir. Diğer önemli bir sorun ise sanayi tesisleri tarafından çıkarılan atık sularda yaşanmaktadır. Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre özellikle kimyasal açıdan kirli atık sularını arıtarak kanalizasyon sistemine boşaltması gereken sanayi tesisleri bunu ya gerekli arıtma tesisini kurmayarak; ya da kurup işletmeyerek yapmamaktadır. TUİK’in rakamlarına göre imalat sanayine ait fiziksel/kimyasal arıtım tesisleri kurulu kapasitelerinin ancak üçte birini kullanmaktadır. Bu nedenle özellikle kentlerin biyolojik arıtma sistemlerinin arıtamadığı başta ağır metaller olmak üzere kimyasal atıkları ile alıcı ortam ve su havzalarını kirletmektedir. Bunun en tipik örneği Trakya bölgemizde; Ergene Havzasında yaşanan kirliliktir. Ne yapılmalıdır? Dünya Su Gününün bu yılki temasına uygun olarak;
  • Nüfusumuzun tümünü kapsayacak şekilde kanalizasyon sistemleri geliştirilmeli ve bu toplayıcı sistem atık su arıtım tesislerine bağlanmalı; arıtım yapılmadan hiçbir atık su alıcı ortama verilmemelidir.
  • Kentsel bölgelerdeki atık su arıtım tesislerimiz biyolojik ve ileri biyolojik arıtım tesisleri olarak planlanmalı ve yapılmalıdır.
  • Sanayi tesisleri atık sularını kent kanalizasyonlarına veriyorlarsa sadece biyolojik kirlilik düzeyine kadar arıtmalı; direk alıcı ortama veriyorlarsa tamamen arıtmalıdır. Kalkınma adına sanayi tesislerine göz yummaktan vazgeçilmelidir.
  • Arıtılmış atık suların kentlerde park ve bahçelerde; kırsal bölgelerde tarımda değerlendirilmesi için projeler hazırlanmalı ve teşvik edilmelidir.
  • Atık suların arıtılması ve geri kullanımı projeleri geliştirilirken ilgili üniversite, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının görüşü alınmalıdır.
Unutulmamalıdır ki; özellikle ülkemizde yer altı ve yerüstü su kaynaklarımızı kirlilikten koruyamadığımız veya savurganca tükettiğimiz takdirde 2030’a kalmadan ‘su sıkıntısı’ çeken ülke konumundan ‘su fakiri’ ülke konumuna 2030’a kalmadan düşeceğimiz kesindir. İyi bir atık su yönetimi ile geri kazanımın artık gereklilik haline gelmiştir.

Türk Tabipleri Birliği Halk Sağlığı Kolu