Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniklerine Başvuran Kadınların “Evli Olan/ Olmayan” Ayrımı Yapılarak MHRS ve Hastanelerde Değerlendirilmesine İlişkin Görüş Yazısı
Ankara Bilkent Şehir Hastanesi’nde kadın hastalıkları ve doğum polikliniklerinde Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nden (MHRS) randevu alırken, bir kadının 25 yaş altı ve 25 yaş üstü “evli olan/olmayan” ayrımı ile engel yaşadığı haberi ve gelen kamuoyu tepkisinin akabinde medyaya düşen haberlerin, yapılan görüşmelerin, Türkiye Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) açıklamasının toplum nezdinde kafa karışıklığı yarattığını görüyoruz.
Şu anki uygulamada MHRS’den 25 yaş altı bir kadın jinekoloji polikliniğinden randevu alabilmektedir, bu kısımda bir engel görünmemektedir. Ancak daha sonra kadınların “doğru polikliniklere yönlendirilmesi” gerekçesiyle “evli olup olmadıkları” sorgulanmaktadır. Bu durumun kadınların muayenelerini uygun yönlendirmek amacıyla cinsel aktif olan ve olmayan ayrımını yapmaya yönelik olduğu düşünülse de “evli olan/olmayan” şeklinde bir tanımlama; hem kadınların öznel ihtiyaçlarını görmeyen ve onları karşılamaya yönelik yeterli olmayan, kadınları “evlilik” statüsü içinde tanımlayan ve “evli ise cinsel aktif, evli değilse cinsel aktif olmayan” şeklinde kategorileştiren hem de hekimin temel etik değerlerine ve tarafsızlığına aykırı, bilimsel olmayan bir tutum yaratmaktadır. Bu tutum, kadınların sağlık hizmeti almasında da engellere neden olabilecektir.
Türkiye’de 15-24 yaş arası kadın sayısı 6,4 milyon, Türkiye İstatistik Kurumu verilerinde yaş gruplarına göre evli kadın oranları; 15-19 yaş %1-2, 20-24 yaş %15-20 olarak açıklanmıştır. Bu uygulamanın 5,5 milyon kadını ilgilendirdiği dikkate alındığında çok önemli hak ihlalleri yaratacağı aşikardır. TJOD’nin yaptığı açıklamada bu uygulama desteklenirken, “cinsel aktif olmayan” kadınların jinekolojik muayene sırasında yaşayabileceği olası etik problemlere dikkat çekilmektedir. Bu yöntem artan iş yüküne ve hastaların doğru şekilde yönlendirilmesine bir çare olarak öne sürülmektedir. Ancak tüm bu sorunların temelinde yeterli anamnez almaya zaman bırakmayan performans sistemi, beş dakikada muayene dayatmasının yanı sıra mevcut patriyarkal toplumsal normlar olduğuna dikkat çekmek isteriz.
Kadınların “evli olup olmadıklarını” sormak yerine muayene ve değerlendirme süreci; hastaya yeterli zaman ayrılarak, cinsel aktif ise ne tür bir muayene olacağı ve ne tür ilaçlar kullanabileceği, değil ise şikayetlerine yönelik vajinal muayene gerekip gerekmediği, muayenenin ne tür uygulamaları kapsadığı gibi konularda bilgilendirme yapılarak ve her aşamada aydınlatılmış onam alınarak hastanın yüksek yararı gözetilerek ilerletilmelidir.
Sonuç olarak; yeni düzenlemeler kadınların sağlığına ilişkin hizmetlere erişimde engel yaratma potansiyeli taşımaktadır. Böyle bir çözüm yolunun kabul edilemez olduğunu ve sağlık hakkına erişim açısından hak ihlallerine neden olabileceğini belirtmek isteriz. Mevcut sağlık sisteminde hekimlere doğru ve iyi bir hekimlik uygulaması için gerekli zaman verilmezken ortaya çıkan aksaklıklardan yine hekimler sorumlu tutulmaktadır. Sağlık Bakanlığı’nın esas bu sorunlara yönelik müdahalelerde bulunması ve ilgili uzmanlık derneklerinin de yetkililerden iyi hekimlik yapabilme koşullarının sağlanmasını talep etmesi yerinde olacaktır.
Kadının toplumsal statüsünü ve sağlık hakkına erişimini zayıflatan uygulamaları pekiştirecek değil; cinsel aktif olup olmadığını sosyokültürel yapısına uygun ve anlayabileceği sorularla öğrenecek, etik kurallara saygılı, mahremiyeti gözeten, bilimsel ve eşitlikçi bir anamnez alma becerisi ile donanmış bir hekimlik pratiğini geliştirmek ve yaygınlaştırmak hedeflenmelidir. Bunun için vakit geçirilmeden, hemen şimdi hekimlerin hastalarına yeterli zaman ayırabileceği bir sağlık sistemi hayata geçirilmelidir.
Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu