“Çalışan Çocuklar: Eğitim, Sağlık, Hukuk ve Çocuk İşçiliği ile Mücadele” Paneli Yapıldı

Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı ve Mülkiyeliler Birliği, 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü kapsamında çocuk işçiliğini kapsamlı şekilde ele alan bir panel düzenledi.

Mülkiye Kültür Merkezi Prof. Dr. Oral Sander Konferans Salonu’nda yapılan panelin oturum başkanlığını 29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan yaptı. Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Av. Özlem Durgut, Eğitim-Sen MYK Eğitim ve Yükseköğretim Sekreteri Sinan Muşlu ile Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı Gönüllüsü Sebiha Kablay’ın yer aldığı panelde Türk Tabipleri Birliği (TTB) İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Kol Başkanı Metehan Akbulut da bir konuşma yaptı.

Dr. Metehan Akbulut’un panelde yaptığı konuşma şöyle:

Değerli dostlar,

Hepinizi TTB adına saygıyla sevgiyle dostlukla selamlıyor, toplantıyı düzenleyen Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı ve Mülkiyeliler Birliği başta olmak üzere emeği geçenlere ve katılan sizlere çok teşekkür ediyorum. Bu vesileyle Nusret ve Gürhan Fişek hocalarımızı bir kez daha saygı ve özlemle anıyorum.

Ne güzel, toplantımızı 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü’nde gerçekleştiriyoruz. Çocuk işçiliğini birçok yönüyle ele alıp tartışacağız. Yasaklanması, tümüyle kaldırılması için neler yapılabileceğimizi de hep birlikte konuşacağız. Toplantının mücadelemizde katkı sunmasını diliyorum.

TTB’ye gönderilen yazıda bize düşen konunun başlığı “Çocuk İşçilerin Bedensel ve Ruhsal Gelişimi” olarak bildirildi. Verilen başlığın sınırları içinde konuşmanın güçlükleri olsa da bize çizilen çerçeveye sadık kalmaya çalışacağım.

Öncelikle vurgulamak isterim ki çocuk işçilerin sağlık durumlarını, bedensel, ruhsal ve mental/zihinsel gelişimlerini çok net ve doğru olarak istatistiki verilerle ortaya koyabilmek ve değerlendirebilmek mümkün değil. Bunun birkaç nedeni var.

Birincisi çocukların büyük bir kısmı ülkemizde olduğu gibi hemen tüm dünyada kayıtdışı çalıştırılıyor. Bırakınız gelişimlerini yaralanma, sakatlık, iş cinayeti gibi akut durumlar bile istatistiklere “işle ilişkili” olarak yansımamaktadır.

İkincisi ise çocuk işçiliği ile sağlık arasındaki ilişkinin dinamik doğası. Yani çocuk işçinin sağlığı, gelişimi bugünle ilgili olduğu kadar geçmişleriyle de ilişkili.

Örneğin çocuk işçilerin hemen hepsi yoksul ailelerin çocukları. Yoksulluk ise hepimizin bildiği gibi sağlığı doğrudan etkileyen bir faktör. Yoksul oldukları için iyi beslenemeyen, sağlıklı bir çevrede yaşayamayan, sağlıklı konutlarda barınamayan çocuklar zaten gelişimlerini sağlıklı bir şekilde sürdüremiyor. Dolayısıyla daha baştan dezavantajlı konumdalar.

Bu zorluklara rağmen çok net olarak söyleyebiliriz ki yapılan çalışmalar, çalıştırılan çocukların aynı sosyoekonomik düzeye sahip olan ancak çalışmayan yaşıtlarından birçok açıdan daha geride olduklarını ortaya koymakta.

Örneğin ülkemizde yapılan kapsamlı bir saha araştırmasında çırakların; çalışmayan yaşıtlarından ortalama olarak 2,9 cm daha kısa boylu, 1,6 kg daha düşük ağırlıkta olduğu saptanmıştır. Bu ne anlama geliyor çocuk işçiler çalıştırılmayanlara göre bedensel olarak daha geri durumdalar.

Yine düşük ve orta gelirli ülkelerde çocuk işçiliğinin bedensel ve ruhsal sağlık üzerine etkilerini inceleyen bir sistematik derleme var. Burada çocuk işçilerde bedensel gelişim geriliği yanında ruhsal sorunlar ve davranışsal bozukluklarının daha fazla olduğu saptanmış.

Ulaşılan sadece bu sonuçlar bile, çocuk işçiliğinin hemen ortadan kaldırılması gereken bir olgu olduğunu gözler önüne sermekte.

Bir başka vurgu yapacağım konu ise ağır ve hafif işler hakkındaki yanlış bilgilendirmelerle ilgili. Ağır işlerde çalışmanın çocuk sağlığını ve gelişimini olumsuz yönde etkilediği konusunda herkes hem fikir. Çocuklar ağır işlerde çalıştırılmasın deniyor.

Ancak “hafif” işlerde çalışmanın bir zararı olmadığı hatta yararlı bile olacağını iddia edenler var. Bu kesinlikle doğru değil. Farklı çalışma alanlarından elde edilen veriler “hafif” işlerde çalışmanın da çocukların sağlığını ve gelişimini olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır.

Temel biyolojik nedenlerle bile çocukların çalıştırılması kabul edilebilir değildir. Her şeyden önce çocuklar basit olarak daha küçük yetişkinler değildir, fiziksel ve zihinsel olarak farklıdırlar. Kültürel algılamaları da öyle.

Çocuk her açıdan gelişim dönemini henüz tamamlamadığı için, özellikle çalışma hayatındaki çeşitli etkenler, tüm gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir.

Küçük yetişkinler olmadığını söyledim. Çocuklarda büyüme ve gelişme tek başına hücre ya da doku artışı olmayıp, bedeninin pek çok sisteminin koordineli ve “sağlıklı” çalışmasının bir ürünüdür

Bedensel açıdan baktığımızda:

  • Çocukların derileri daha ince olduğu için, zehirleyici maddeleri derileri daha kolay emer.
  • Çocuklar daha hızlı ve derin nefes aldıkları için havada bulunan tozu ve zararlı maddeleri daha fazla solurlar.
  • Çocuklar deri yüzeyleri daha geniş ve daha hızlı nefes aldıkları için daha çok su kaybederler.
  • Çocuklar yetişkinlere göre kurşun ve cıva gibi ağır metalleri vücut ve beyin dokularında daha fazla biriktirirler.
  • Çocukların büyüme ve gelişme açısından çok önemli olan hormon sistemleri kimyasallardan daha fazla etkilenir.
  • Çocukların yapıları hala gelişmekte olduğundan tehlikeli maddeleri daha az uzaklaştırabilirler.
  • Çocukların sağlıklı gelişim için daha fazla uykuya gereksinimi vardır.
  • Çocukların vücut ısı düzenleyici sistemleri henüz gelişmemiş olduğu için sıcağa ve soğuğa daha duyarlıdırlar.

Ruhsal açıdan baktığımızda:

Çocukların erişkinlere göre daha duyarlı ve kırılgan; okul çağı ve ergenlik gelişimin özel bir dönemi. Benliğin oluşumu, yeterlilik duygusu, soyut düşünmenin tamamlandığı, mental birikimin yapıldığı, kendi akran gruplarıyla sağlıklı özdeşimlerin kurulduğu bir dönem.

Böyle bir dönemde iş ortamının zorlukları, istismar, şiddet, sokakta olmak, zorlayıcı koşuların içinde olması, güvencesizlik eğitimden uzak olması, ekonomik istismar gibi çok yönlü olumsuz faktör gelişimine ket vurmakta ve ruhsal sorunların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

Konuyla ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde anksiyete ve depresif bozukluklar ile intihar riskinin yüksekliği yanında düşük benlik algısı ve kendini yetersiz görme öne çıkmaktadır.

Çocuk işçiliği bir veya daha fazla istismar biçimiyle ilişkili.

Çocuk işçilerde akran sorunları, duygusal ve davranışsal bozukluklar daha yaygın.

Çocuk işçilerin sorunlarla baş edebilme ve psikososyal sağlık düzeyleri çalışmayan çocuklara göre daha bozuk.

Çocuk işçilerde ruhsal sağlık sorunlarının ortaya çıkmasında özelikle uzun çalışma süreleri, günlük ya da yıllık izin haklarının olmaması, düşük destek mekanizması önemli rol oynamaktadır.

Bunları daha da detaylandırabiliriz. Ancak zaman darlığından detaylara girip uzun uzun anlatamayacağım. Belki tartışma bölümünde biraz daha detaylı konuşabiliriz.

Çok boyutlu ve çalışma alanlarına göre ayrı ayrı konuşmakta yarar var. Göçmen/mülteci çocuklar, tarımda, sanayide, seks işçiliğinde, sokakta çalıştırılan çocukların hepsini ayrı başlıklarda ve etraflıca ele almalı ve değerlendirmeliyiz.

Yukarıda saydıklarımla ilgili birkaç örnek vermek istiyorum. Örneğin en basitinden uykuyu ele alalım. Uykusuzluk herkeste yorgunluk ve dikkatsizliğe yol açar. Uykusuzluk nedeniyle yaralanmalar, sakatlıklar hatta ölümler görülüyor. Elbette çocuk işçiler içinde geçerli. Bunlar dışında gelişme çağındaki çocuklar için en önemli gereksinimlerden biri de yeterli ve “sağlıklı” bir uykudur. Çok erken kalkan, geç saatlere kadar çalışan çocukların yeterince uyumadıkları için gelişimleri de sekteye uğruyor.

Ya da sokakta çalıştırılan çocukları düşünelim. Bu dilencilik olabilir, mendil satma olabilir, cam silme olabilir. Fark etmiyor. Sokakta çalıştırılan çocukların büyük bir bölümü bir süre sonra sokakta yaşamaya başlıyor. Bunların fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimleri büyük risk altında. Çünkü sokakta yaşam zor.

Bu çocuklarda uyuşturucu kullanım önemli bir sorun. Örneğin; neden uçucu maddelere, uyuşturucuya gereksinim duyuyorlar? Şiddete karşı durabilmek, dayak yediğinde acı çekmemek, soğuğa dayanabilmek, yaşadığı koşullara karşı güçlü ve cesaretli hissedebilmek, utanma duygusuyla baş ederek başkalarından bir şeyler talep edebilmek, sokaktaki grupların ortak yaşam biçimine ayak uydurabilmek için uyuşturucuya sığınıyorlar.

Uyuşturucu ise başlı başına gelişim ve sağlık açısından sorun. Ardından sağlıkları ve gelişimleri başta olmak üzere birçok sorunu beraberinde geliyor.

Elbette burada sokakta çalıştırılan çocukların hepsi madde kullanıyor demek istemiyorum. Örneğin kâğıt toplayıcılarıyla ilgili böyle bir algı yaratılmış durumda. Bu doğru değil. İfadelerimin de böyle anlaşılmasını istemem. Sadece bir soruna dikkat çekmek istedim.

Birkaç kez vurguladım. Çocuk derken fiziksel, ruhsal ve mental/zihinsel olarak gelişimini tamamlamamış insanlardan söz ediyoruz.

Çocuk işçisi derken araba camı silenlerden sokakta dilenenlere, sanayide çalıştırılanlardan zorla seks işçiliği yaptırılanlara kadar pek çok alandaki çocuklardan söz ediyoruz.

Sadece gelişimleri değil ayrıca deneyim azlığı ve tehlike bilincinin yeterince gelişmemiş olması nedeniyle çocuk ve genç işçilerde iş kazası oranları da daha yüksek.

Küçük yetişkinler olmamalarına rağmen çoğu kez yetişkinlerle aynı ortamlarda çalıştırılıyorlar. Yani çalışma ortamları erişkinlere göre tasarlandığı için başta ergonomik sorunlar olmak üzere ciddi sağlık sorunları ortaya çıkıyor ve kazalar oluyor. Tezgahın boyu, kullandıkları aletlerin boyutları erişkinlere göre tasarlanmış.

Çocuk işçiliği ağırlıklı olarak kayıt dışı yapıldığından, işçi sağlığı önlemlerinin de doğal olarak alınmadığı işyerleri. Çocuklar bu koşullarda daha fazla risk etmeni ile karşılaşmaktadırlar.

Aynı şey eğer varsa ki genellikle olmuyor; Kişisel koruyucu donanımlarla ilgili. Kişisel koruyucu donanımlar maskeden tutun, eldivene, gözlükten emniyet kemerine kadar çocuklara göre tasarlanmış değil. Dolayısı ile iş kazası ve meslek hastalığı riskleri daha fazla.

Dolayısıyla asıl kritik soruların;

* Çocuklar neden işçi olmamalı?

* Çocuklar nerede ve hangi koşullarda çalıştırılıyor?

olduğunu düşünüyorum. Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar çok önemli.

Toparlayacak olursam; çocuk işçiliği dediğimiz çocuğu çocukluğunu yaşamaktan alıkoyan, potansiyelini ve saygınlığını eksilten, fiziksel ve zihinsel gelişimi açısından zararlı işler. Çocuk işçiliği kesinlikle kabul edilemez ve yasaklanmalıdır.

Ne yapmalıyız meselesini sanırım birazdan konuşacağız. Ama zamanım varsa kısaca görüşlerimizi ifade edeyim.

Bir yandan çocuk işçiliğini yaratan yapısal etmenleri tamamen ortadan kaldırmaya çalışırken diğer yandan da kısa ve orta erimde çocuk işçilerin korunması, konu ile ilgili tüm kesimlerin duyarlılıklarının artırılmasını sağlamalıyız. Örneğin bu tür toplantıları bilgilendirmeler çoğaltmalıyız. Fişek Enstitüsü ve Mülkiyeliler Birliğine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Çocuk işçiliğinin toplumsal olarak da eşitsizliklerin yeniden üretilmesine yol açtığını asla gözden kaçırmamalıyız.

İşsizlik, yoksulluk, göç, kayıt dışı istihdam çocuk işçiliğin temel nedenleri. Aynı zamanda Çocuk işçiliği ucuz iş gücü olduğundan sermayenin ilgi alanına girmekte ve sistem buna göz yummakta. Dolayısıyla sınıfsal bir sorun. Yani bu olguları var eden kapitalist üretim biçimi ve onun ortaya çıkarmış olduğu eşitsizliklerdir.

Dolayısıyla çocuk işçiliği ile doğrudan mücadele aynı zamanda kapitalizm ve emperyalizmle mücadeleyi de içermektedir.

Sabrınız için teşekkür ediyorum.