Aralarında TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. İsmail Bulca KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak, Eğitim Sen Genel Mali Sekreteri Mesut Fırat'ın da bulunduğu TTB, KESK ve DİSK temsilcilerinden oluşan heyet, Kahramanmaraş'ın Dulkadiroğlu ilçesine bağlı Sivricehüyük Köyü (Aşağı Terolar) bölgesinde, ''Kahramanmaraş Yaşam Platformu''nun öncülüğünde ''Yaşam Alanımıza Dokunmayın'' adı altında yürüttükleri direnişi ziyaret ederek incelemelerde bulundu.

Bilindiği gibi, AKP Hükümeti, Alevi köylerinin yoğun olarak bulunduğu bölgede 27 bin kişilik bir AFAD mülteci kampı yapmaya başlamış, bunun üzerine de bölge köyleri, bu toprakların, kendi toprakları olduğunu, buralara cihatçı çetelerin yerleştirilerek Alevi köylerin tehdit altında bırakılacağını söyleyerek karşı çıkmıştı. Ayrıca kampın hemen yanında kurulacağı söylenen Organize Sanayi Bölgesi de acaba sermayeye ucuz işgücü mü sağlanmaya çalışılıyor sorularını gündeme getirmişti. Kampın etrafının üç metrelik bir duvarla çevrileceği endişeleri de içeride yapılacak faaliyetlerin gizleneceği endişelerine neden olduğu söyleyerek bu kampın yapımından vazgeçilmesi için bir direniş başlatmış ve güvenlik güçleri bu direnişe biber gazı bombaları ile saldırarak dağıtmaya çalışmıştı.

Ziyarete katılan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. İsmail Bulca, burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:

''Bölge halkının toplumsal düzenlerini, yaşam alanlarını ve topraklarını korumak için verdikleri bu mücadeleyi çok önemli buluyoruz. AKP iktidarının Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren savaş politikaları, ülkemizi de savaşın bir merkezi haline getirdi. Can güvenliğinin ortadan kalktığı, yaşam hakkının sağlık hakkının önüne geçtiği bir yerde bir hekim örgütü olarak hep, savaşa karşı barışı savunduk. Savaşın sadece insanları öldürüp sakat bırakmakla kalmadığını, insanları göçe zorlayarak, yabancı topraklarda insanlık dışı koşullara mahkum edildiklerini hep söyledik. Bu insanlık dışı koşullardan da en çok kadınlar, çocuklar ve yaşlılar etkilendi. İşte bir yanda savaşın insanlık dışı koşulları, diğer yanda bunu fırsata dönüştürmeye çalışan sermaye. Avrupa ülkeleriyle göçmen pazarlıkları, mehzep çatışmaları üzerinden  yeniden toplumsal düzene müdahale, göçmenlerin ucuz işgücü olarak istihdam edilmeye çalışılması. İşte böyle bir sermayenin Sivricehüyük’teki bu kamp girişimini masumane olarak değerlendirmek mümkün değildir. Avrupalı devletlerle göçmen pazarlığı yapan bir iktidarın göçmenlerin sorunlarını çözeceğine inanmak mümkün değildir. Yanıbaşında kurulacağı söylenen sanayi bölgesi de, kimin sorunlarının çözülmek için çaba sarfedildiğini de göstermektedir. Cihatçı çetelerle ilişkileri konusunda hala kaygılar devam ederken, bu kampın cihatçı çetelere lojistik destek sağlayacağı ve bölgedeki Alevi köyler için bir tehlike kaynağı olacağı şeklindeki kaygıları da ihmal etmemek gerekir. TTB olarak göçmenlerin sorunlarını çözmenin yolunun öncelikle savaşın sonlandırılıp barışın sağlanmasından geçtiğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz.''