|
Savaş
Haberlerinde Çocuklar
Irak İçin Ufukta Savaş Gözükürken, Çocuklar Acı
Çekmeye Devam Ediyor
1 Ekim 2002
1991'deki
Körfez Savaşı, bir çok Iraklı için henüz tam olarak bitmemişken, yeni bir savaş
ufukta gözüküyor. UNICEF’e göre her sekiz Iraklı çocuktan biri beş yaşına kadar
yaşamayı başaramıyor.2 yıldan bu yana süren yaptırımların acı faturasını
hastane koridorlarında görmek mümkün. Günlerdir ciddi bir ishalden kurtulamayan 5 aylık
Milad Hanoun gibi bir çok küçük beden, hastane yataklarını dolduruyor.
Yeni Acılar
Sayısız
çocuğun arasındaki benzi solmuş bu kız çocuğu da, Irak’ın artık neredeyse
işlemez duruma gelmiş sağlık sektörüne yenik düşmüş. Düzenli bir ekonominin
bulunmadığı ülkede, Irak halkının büyük bir çoğunluğu, yaşamak için
hükümetin verdiği yemek yardımlarına muhtaç- ve bazıları da diğer temel ihtiyaçlarını
karşılamak için bunları satmak zorunda. UNICEF’e göre, durum Birleşmiş Milletler’in
yiyeceğe karşılık petrol programından beri iyiye gidiyor. Fakat, UNICEF ve diğer
yardım kuruluşları, yeni bir savaşın 1991'den sonraki tüm ilerlemeyi yok edeceğini
söylüyor ve halkı yeniden perişan edeceği uyarısını yapıyorlar. Bağdat’taki
UNICEF temsilcisi Carel de Rooy, 1997’den beri ülkedeki dengesiz beslenme probleminde
istikrarlı bir düzelmenin olduğunu fakat zaten oldukça kırılgan ve düzensiz olan gıda
dağıtımının kesintiye uğraması halinde, dengesiz beslenme oranlarının son derece
yüksek seviyelere çıkacağını söylüyor.
Yetersiz Eğitim
Geçtiğimiz
hafta, Irak’ta faaliyet gösteren 7 yardım kuruluşu İngiliz hükümetine başvurarak,
“ Bir yandan mevcut krize diplomatik çözüm yolları ararken, diğer yandan sadece
insani sıkıntıların şiddetlenmesine neden olacak hareketlerden çekinilmesinin yanında,
durumun iyileştirilmesi için kararlı adımlar atılması gerektiği” ni belirttiler.
Raporun uyarısına göre: “ yıllardan bu yana süregelen savaş ve yaptırımlar, yeni
zorluklara göğüs germesi çok zor olan, oldukça savunmasız bir nüfusa yol açtı.”
En büyük zararı gören yine çocuklar ve bu çocuklar, gelecekleri yaptırımlarla
çürümüş olarak büyüyorlar. Irak’ın çökmüş eğitim sitemine bakın. Her dört
çocuktan biri okula gitmiyor. Saddam Şehri’nin Şii
banliyölerinden birindeki “ Refah Çağı” okulu bunun nedenini oldukça iyi açıklıyor,
çocuklar kitapları olmaksızın camları kırık sınıflarda izdiham içindeler.
Rehabilitasyon
gerekli:
Okullarda
ne şehir suyu, ne elektrik ne de tuvalet var. Ayda 5 dolar gibi bir maaşla çok zor
şartlar altında öğretmenlik yapan Leyla Mizal, “eğitim ve öğretim için gerekli
temel araç ve gereçlerinin olmadığı”’nı söylüyor. “ Bir şey bozulduğunda
onu tamir bile edemiyoruz. Elimizden geleni yapıyoruz ama bu şartlar altında bir
şeyler öğretmek imkansız.”
Evet,
bu şartlar öğrenmek için de uygun değil.
UNICEF’ten
Bay de Rooy, “ (En azından) 8000 okulun rehabilitasyona ihtiyacı var, fakat
petrol-gıda programının nakit karşılığı olmadığından bu da imkansız oluyor.
Iraklı çocukları kaliteli eğitim hakları çiğneniyor ve bu tüm ülkenin geleceği için
önemli bir endişe kaynağı.” Yeni savaşın
getirdiği endişe artarken, yardım kuruluşlarında çalışanlar için ülkenin geleceği,
asıl ilgi noktası olmuş. Bu yeni saldırının “ mevcut insani dramı artırma, büyük
sayıda sivil kayba yol açma ve insanların çilesini artırma riski” bulunduğunu
tekrar vurguluyorlar.
Caroline
Hawley
*BBC Bağdat Temsilcisi
Olası"
Irak Savaşı ve Çocuklar
Amerika
Güney Vietnam'da çok zehirli kimyasal silahlar kullanmıştı. Çocuklar hala sakat doğuyor.
Körfez savaşında Irak'a 300 tondan fazla arındırılmış uranyum ve çeşitli kitle
kıyım silahları Amerikan uçaklarınca ve belki İngiliz uçaklarınca atıldı.
Solunduğunda ya da yenildiğinde kansere sebep olan çıplak uranyum kullanıldı. Bu toz
ülkenin pazar alanında, oyun alanlarında dağılmış durumda. Çocuklar özellikle
hassastırlar. Irak 12 yıldır güneydeki savaş alanlarını radyoaktiviteden
arındıracak özel araç ve gereçten men edildi. Aynı zamanda güneydeki nüfusun
neredeyse yarısını etkileyeceği hesaplanan kanser hastalıklarını teşhis ve tedavi
için araç, gereç ve ilaçtan da yoksun kalındı. Pentagon önümüzdeki günlerde başlayacak
olan yeni savaşta iki günde sekiz yüz CRUİSE roketiyle Irak'ı fiziksel, duygusal ve
ruhsal olarak tahrip edeceklerini tekrarlıyor. Bu körfez savaşında kullanılandan iki
kat daha fazladır.
Bir
başka yetkili "Günler, haftalar değil dakikalar sürecek. Daha çok Hiroşima'daki
nükleer bombalamayla eşzamanlı bir etki" diye tarif etti.
Nüfusunun
yarısı 14 yaşın altında olan Irak'ta Hiroşima etkisi gerçekte ne yapacaktır. Dünya
Sağlık Örgütü 500.000'den fazla doğrudan ya da dolaylı yaralar nedeniyle tedaviye
muhtaç olacaktır. Ayrıca nüfusun %39'u sudan mahsur kalacak. Salgın
hastalıklarda gerçek bir patlama olabilir. Bush "Eğer gerekliyse nükleer silah
kullanacağını" söyledi. Böylesi bir delilik gerçek düşmanın ta kendisidir.
John Pilger
Cumhuriyet Dergi 23.02.2003’den Özetlenmiştir
Iraklı
çocuklar salkım bombalarının kurbanı olmaya devam ediyor
Irak'ta
patlamamış salkım bombalarının, çocukları kurban almaya devam ettiği bildirildi.
Bağdat hastanelerinde bir hafta görev yapan Fransız doktor Daniel Roux, dönüşünde
AFP muhabiriyle konuşurken, patlamamış bombaların, özellikle de salkım ya ya da
misket bombası olarak adlandırılanların çocuklar için felaket olmaya devam ettiğini
belirtti
Dünya 24 Nisan 2003
Irak’ta kötü beslenen çocuklar, savaş
sonrasında arttı’
BM Çocuk Fonu
UNICEF, 300 binden fazla Iraklı çocuğun bu durumda olduğunu; müttefik güçleri yardım
konvoylarının serbestçe dolaşmasına izin verir ve yağmacıları su kaynaklarından
uzak tutarsa, bu çocuklardan birçoğunun kurtulabileceğini bildirdi. Örgüt, kent
merkezlerinde 5 yaşın altındaki çocukların yüzde 7,7’sinin kötü beslendiğini,
bunun bir önceki yılın iki katı olduğunu kaydetti.
Bağdat’taki UNICEF temsilcisi Carel De Rooy, savaş öncesinde Iraklı çocukların kötü
beslendiğinin bilindiğini belirterek, “Ancak son bulgular, bu durumu tersine çevirmek
için bir şey yapılmadığını gösteriyor” dedi.
NTVMSNBC
18 Mayıs 2003
Ali masrafını ödeyecek
KUVEYT - Irak'ta
sivil yaralanmalarının simgesi olan Ali Abbas, yine savaşın sakat bıraktığı başka
bir Iraklı çocukla birlikte Britanya'ya uçtu. Dün Kuveyt'ten Londra'ya giden 13 yaşındaki
Ali, 9 Nisan'da evinin tepesine bir bomba inince hamile annesi dahil ailesinden 13 kişiyi
ve kollarını yitirmişti. Yol arkadaşı, 14 yaşındaki Ahmed Hamza ise bombalamada sol
ayağını, sağ elini ve kız kardeşini kaybetti. Protez uzuvlara kavuşmak için
Londra'ya giden Ahmed'i babası havalimanına kucağında getirdi. Doktor ve hemşirelerin
gülücükleriyle yolcu edilen Ali ise geçen ay, onu televizyonda görüp evlat edinmek
isteyen İngiliz vatandaşı doktor Falih Haufth ile tanıştı. Kanada'da yaşayan üç
çocuklu Haufth, Ali'yi Kuveyt'te ziyaret etti. Kanada hükümeti de Haufth'un girişimiyle
Ali ve beş yakınını göçmen olarak kabul edebileceğini açıkladı.
Çocukları uğurlayanlar arasında Kuveyt Sağlık Bakanı Muhammed el - Cerrallah da
vardı. Bakan, Kuveyt hükümetinin çocukların yetişkin oluncaya dek tüm fiziksel ve
psikolojik tedavi masraflarını ödeyeceklerini, yıkılan evlerini onaracaklarını açıkladı.
Roehampton Rehabilitasyon Merkezi'nde protez taktırmaya giden çocuklar, havaalanında
kendilerine birer şapka ve kol bandı hediye eden ABD askerleriyle
'kovboy' diyerek şakalaştı. Beyaz gömleğinin kolları boşlukta sallanan Ali
'Londra'da futbol maçı seyretmek istediğini' söyledi, kameralara gülümsemeye çalışırken,
"Artık fotoğraf başına beş dolar isteyeceğim" diyerek gazetecilere
takıldı. Ali, ayrılmadan önce "Büyüyüp elim iş tutunca tüm masrafları
ödeyeceğim" dedi.
Radikal, 08/08/2003

Iraklı çocuk, evin
geçimini üstleniyor
ABD’nin
“Irak’ı özgürleştirme” vaadiyle girişilen operasyondan aylar sonra, ambargo da
kaldırıldığı halde, çocukların durumunda iyileşme yönünde herhangi bir belirti
göze çarpmıyor. Savaşta aile bireylerini kaybetmeleri ya da babalarının işsiz
kalması sonucu birçok çocuk, evinin geçimini sağlamak için okulu bırakarak çalışmaya
başladı. Marangozhanede çalışan 10 yaşındaki Mustafa Hasan, savaştan önce inşaat
işçisi olarak çalışan babasının işten çıkarılması nedeniyle evin geçimini tek
başına sağlamaya çalışıyor. Mustafa, çalışıp para kazanmak için okulu terk
etmek zorunda kaldığını belirttikten sonra, “Durumumuz çok kötü, geleceğe umutla
bakmıyorum” dedi. Haftada 3 bin dinara (yaklaşık 2 milyon TL) çalışan Mustafa, 8
kardeşi ve anne-babasıyla ufak bir odada yaşadıklarını anlattı. Annesi hasta,
babası da çalışamayacak kadar yaşlı olan 14 yaşındaki Muhammed Abdülaziz de,
küçük yaşta ailesinin geçimini üstlenenlerden. Muhammed, sabah saat 07.00’de açtığı
dükkanı, sokağa çıkma yasağının başladığı saat 23.00’te kapattıktan sonra
evine gidebiliyor. Çatı katında bir odada yaşadıklarını anlatan Muhammed, günde 16
saat 1000 dinara (yaklaşık 750 bin TL) çalışıyor.
’Kötü Günler
Sürecek’ Kaygısı
Geleceği
aydınlık görmeyen Iraklı çocuklardan biri de, tüpçü dükkanında çalışan 11
yaşındaki Abbas Rahim. İki hafta önce işe başlayan Abbas, “geleceğin daha da
karanlık olduğunu, bu yüzden para biriktirmesi gerektiğini” söyledi. Abbas’ın,
“Daha kötü günler bekliyor bizi, bugünden 5 kuruş kazanayım da” şeklindeki sözleri,
Iraklı çocukların küçük yaşlarda ne kadar büyük sorumluluklar yüklendiğinin açık
bir göstergesi olsa gerek. Mobilyacıda çalışan 13 yaşındaki Muhammed İmad da,
ailesine katkıda bulunmak için okulu bırakarak çalışmaya başlayan çocuklardan.
Üç aydır günde 1000 dinara çalışan Muhammed, Saddam zamanında okula
gidebildiğini, ancak şimdi durumun daha karışık olduğunu ve çalışıp para
kazanması gerektiğini söyledi. Başka bir kentten iş umuduyla Bağdat’a gelen 15
yaşındaki Kasım Hakim’in hayali de, bir pasaportunun olması ve başka ülkelere
gitmesi. Fırında çalışan Kasım, “Başka insanlar gibi çalışma şartlarım
olsun, dinlenebileyim, onlar gibi giyinebileyim” dedi.
Kasım
da, diğer arkadaşları gibi geleceğe umutla bakmayanlardan. Hayatlarında hiçbir
yenilik olmadığından yakınan Kasım, içinde bulunduğu sıkıntılı ruh halini “Şanssız
insanlarız biz” sözleriyle ifade ediyor. Irak’ta savaştan sonra çocuk dilencilerin
sayısında da önemli artış dikkat çekiyor. Özellikle otellerin önünde bekleyen
çocuklar, ‘Para, para” diyerek gelen
geçenin peşine takılıyor. Çoğu sokakta yatan dilenci çocukların yanı sıra yine
dilencilik yapan tek başına ya da çocuklarıyla beraber yaşlı kadınlara her yerde
rastlamak mümkün.
Çocukları İlaçsızlık
Öldürüyor
Savaş
ve ambargo nedeniyle özellikle sağlık sektöründe yaşanan sıkıntılardan nasibini
alan çocukların durumundan bu alanda da bir iyileşme olmadı. Başkentteki çocuk
hastanesinde hala birçok hastalığın ilacı temin edilemiyor. Bir zamanlar Ortadoğu’nun
en önemli çocuk hastanesi olan Bağdat’taki Merkez Çocuk Hastanesi’nde özellikle
kanser, lösemi ve sinir hastalıklarının ilacı bulunmazken, teknolojik olanakların
yetersizliğinden ötürü birçok hastalığın teşhisi bile konulamıyor.
Hastanedeki
çocuklarla yani başlarında günlerce ilaç bekleyen acılı ailelerin durumu, savaşın
ve ambargonun yarattığı yıkımı tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Temizlik ve altyapı alanlarında ciddi sorunları bulunan hastanenin personeli, verilen sözlerin
yerine getirilmemesinden yakınıyor. BM Çocuklara Yardım Fonu’nun (UNICEF)
kayıtlarına göre, 25 milyonluk nüfusun hemen hemen yarısını oluşturan çocukların
yüzde 70’i, ishal ve solunum yolu hastalıkları gibi tedavisi mümkün olan hastalıklardan
hayatlarını kaybediyor. Irak’ta doğan her 1000 bebekten 107’si, 5 yaşın
altındaki her 1000 çocuktan 131’i yaşamını yitirirken, bu oranlar 1980’li
yılların sonlarında belirlenen rakamların iki katını ifade ediyor. Ülkede 5 yaşın
altındaki yaklaşık 1 milyon çocuk yetersiz beslenirken, hamilelik sırasında yeterli
gıdanın alınamaması ve gerekli kontrollerin yapılamaması nedeniyle doğum öncesi
ölümlere de sıkça rastlanıyor.
Ambargo Kalktı, Yine
De İlaç Yok
Hastanenin
Başhekimi Kasım El Taey, ambargonun kaldırılmasına rağmen yeni ilaçların
gelmediğini, hala depodaki ilaçlarla idare ettiklerini söyledi. Kanser, lösemi ve
sinir hastalıkları gibi birçok hastalığın ilacının olmamasından yakınan El Taey,
“Herkesin yardımlarına ihtiyacımız var” dedi. El Taey, Türkiye’den ilaç
konusunda yardım beklediklerini üstüne basarak vurguladı. Hastane doktorlarından
Nedim El Cabari de, savaştan sonra çeşitli insani kuruluşların yardımları olsa da,
ilaç ve teknolojik olanaklar bakımından önemli sıkıntı çektiklerini belirtti.
Cabari, savaştan sonra temiz su bulunamaması nedeniyle kolera ve hepatit gibi
hastalıklarda artış olduğunu kaydetti. Cabari, bazı çocukların hastalıklarının
teşhis edilememesini, gerekli teknolojik olanaklardan mahrum olmalarına bağlıyor.
Tıbbi gereç sıkıntısı çektiklerini ifade eden Cabari, özellikle
ameliyatlarda karşılaştıkları zorlukları anlattı.
“Amerikalılardan
Somut Yardım Görmedik”
Hastanenin
altyapı alanında da ciddi sıkıntıları bulunuyor. Bir bölümü, tadilat yapılacağı
gerekçesiyle 2 yıldır kapalı kalan, ancak hala bir çivi bile çakılmayan hastanede,
yerlerdeki parkelerin söküldüğü, etrafa çöplerin yığıldığı, klimaların çalışmadığı
ve sineklerin ortalıkta uçuştuğu görülüyor. Cabari, Amerikalıların hastanenin
yeniden yapılandırılması yönünde birçok vaatte bulunmalarına rağmen, hala somut
bir yardım görmediklerini söyledi. Hastaneyi birçok Amerikalı yetkilinin gezdiğini
ve yardım sözü verildiğini belirten Cabari, “Ancak hala, yeniden yapılandırma
konusunda elle tutulur bir yardımlarını görmedik” dedi.
Gelecekten
umutlu olmadığını belirten, güvenlik sağlanmadığı sürece ülkede birçok şeyin
düzelemeyeceği görüşünü savunan Cabari, “Yakın zamanda bir düzelme olacağını
sanmıyorum, taşların yerine oturması için daha çok zamana ihtiyaç var” dedi.
Hastanenin doktorlarından Kubeyde Yahya da, hastanenin bir zamanlar Ortadoğu’nun en
iyi çocuk hastanesi olduğunu, ancak 13 yıl süren ambargo ve savaşlar nedeniyle bu
hale geldiğini söyledi. Yahya, hastanedeki diğer meslektaşları gibi, ilaç
bulamamaktan yakınarak, şimdiki şartların Saddam dönemine göre çok daha kötü olduğunu
belirtti. Saddam döneminde hastanenin en azından temiz ve daha düzenli olduğunu
belirten Yahya, “Şimdi ne ilaç var, ne de temizlik” diye konuştu.
Sakat Çocuklar Doğuyor
Hastanede
doğuştan hastalıklı çocukların sayı bakımından çokluğu da dikkat çekiyor. Bu
çocuklardan biri, 8 günlük kız bebek Süha. Midesinde problem olan Süha’nin annesi
Neval Halil, “Savaşın sonuçları budur işte, böyle sakat çocuklar doğuruyoruz”
dedi. İshal ve böbrek hastalığı nedeniyle hastaneye yatan 2 aylık Hüseyin’in
annesi Sadriye de, savaş ve ambargo nedeniyle hamilelik döneminde iyi beslenemediğini,
bunun sonucunda çocuğunun hastalıklı doğduğunu söyledi. Sadriye, maddi durumu
elvermediği için çocuğuna gerekli besini sağlayamamaktan yakındı.
‘Saddam Gitti, Benzeri
Geldi’
Kalp
sorunu nedeniyle 3 aydır hastanede bulunan Nebe adlı bebeğin ailesi de, ülkenin içine
düştüğü durumdan en çok şikayet edenlerden. Baba Hüseyin Ali, “Saddam rejiminden
kurtulduk, şimdi de eskisinden hiç de farklı olmayan bir rejim altında yaşıyoruz”
ifadesiyle öfkesini dile getirirken, eskiden bedavaya aldığı birçok şeyi şimdi
parayla almaktan yakındı. Dışarıdan aldığı sütle çocuğunu besleyen Hüseyin,
“Eskiden bunları bedava bulurduk, şimdi her şey parayla” diyor.
Hüseyin’in
feryatlarının ardından diğer aileler de tepkilerini dile getirmede gecikmiyor. İshal
nedeniyle hastanede bulunan 2 aylık Hasan’ın annesi Fatma Sennur, “Saddam rejiminde
hastane en azından daha temizdi, hizmetler daha iyiydi, güven içinde gidip geliyorduk”
dedi.
Anne-Babalar,
Bebekleri İçin Endişeli
Kalbindeki
delik nedeniyle hastaneye kaldırılan Selvan bebeğin annesi de, çocuğunun ameliyat
olacağının söylendiğini, ancak 6 gündür hiçbir şey yapılmadığını
belirtirken, lösemi hastası 2 aylık Hasan’ın babası Muhsin de, şimdiye kadar çocuğuna
hiç ilaç verilmediğini söyledi. Hastanede klimaların iyi çalışmaması, aileleri
ilginç çözüm yöntemleri bulmaya sevk etmiş. 1,5 yaşındaki Fahriye’nin annesi
Seccar, sıcaktan bunalan çocuğunu elindeki kartonla yelleyerek serinletmeye çalışıyor.
Sineklerden şikayet eden Seccar, “Savaş çok kötü
etkiledi bizi” diyor. İshal nedeniyle hastanede yatan 10 aylık Taha’nin annesi, 3 gündür
hastanede olduklarını ve henüz deterjanla temizlik yapılmadığını kaydederken,
Basim adlı 6 aylık diğer bir bebeğin babası Muhammed de, temiz su bulamadıklarından
şikayet ediyor. Hasta aileleri arasında en ilginç istek ise belki de, hastanenin dışında
kucağında çocuğuyla bekleyen anneden geliyor. Çocuğunun hastalığına çare
bulunamayan anne, Amerikalı askerlerden çocuğunu götürmelerini ve ilaç bulmalarını
istiyor. Acılı anne, “Amerikalı askerler çocuğumu götürsünler, neresi olduğu
önemli değil, yeter ki ilaç bulsunlar” diye konuştu.
AA, 24 Eylül 2003
Çocuklar
savaş resmi çiziyor
Çocukların
beyninde oluşan ölüm ve savaş korkusu, eserlerine de yansımaya başladı.
Daha
ilköğretim okulunda okuyan çocuklar bile ekranlardan evlerine taşınan savaş
manzaralarını resim ve kompozisyonlarına aktarıyor. Denizli Atatürk İlköğretim
Okulu 5–A sınıfı öğrencisi Muhammet Nesehi Sertay, serbest çalışma saatinde
ortaya koyduğu eserle öğretmenlerini ve velisini şaşkına çevirdi. Tabut resmiyle
ölümü tasvir eden Muhammet, “Her gün
televizyonlarda silahları gösteriyorlar. Savaşın çocukların ölmesi anlamına
geldiğini biliyorum, çünkü çocuklar çaresiz kalıyor. Kimse onlara sahip çıkmıyor.
Koca koca silahları, kurşunları onlara doğrultuyorlar. Küçük çocukların ölmesini
istemiyorum.” şeklinde konuştu.
8.
sınıf öğrencisi Hasan Gökdemir de yetenekli ellerini yağlıboya ve karakalemle
buluşturduğunda ilk aklına gelen şeyin savaş ve ölüm olduğunu söylüyor. Hasan,
“Her gün savaş üzerine haberler çıkıyor. Her yerde savaş ve kaç bin kişinin
öleceği üzerine tahminler yapılıyor. Ben de ne zaman serbest kalsam, bunları düşünerek
çizim yapmaya başlıyorum. Son günlerde çalışmalarımın büyük bir bölümünü,
ölüm ve savaş üzerine yaptığım resimler oluşturuyor.” dedi.
Okul
müdürleri ise yeni neslin savaş ve ölümle bu kadar çabuk tanışmasının eğitimde
olumsuz sonuçlar ortaya çıkaracağını düşünüyor. Denizli’nin en büyük özel
okullarından birisi olan Servergazi İlköğretim Okulu Müdürü Adem Turan, “Biz
kendisiyle, ailesiyle, toplumla ve dünyayla barışık fertler yetiştirmeye çalışıyoruz.
Dünyadaki huzur da buna bağlı. Öğrencilerimizi de sevgi, saygı ve hoşgörü
çerçevesinde yetiştiriyoruz. Aileler bu konuda oldukça hassas. Çocuklar, medyadaki
savaş haberlerinden olumsuz etkileniyor. Bu konuda bütün ilgililerin daha hassas olmasını
istiyoruz. Aileler, çocuklarını bu tür görüntülerden uzak tutsun.” şeklinde
konuştu.
Konuyla
ilgili olarak bir değerlendirme yapan Psikolojik Danışman İrfan Baysal, korku ve
şiddet görüntüleriyle birlikte çocuklarda “pozer nösturnas” adlı bir
hastalığın baş gösterebileceğini savundu. Baysal, “Bu hastalık, özellikle gece
çığlık atarak uyanma, saldırganlık, kendine ve çevreye zarar verme şeklinde ortaya
çıkar. Ayrıca ölüm olayları, çocuklarda suçluluk duygusunu arttırır. Çocuklar,
bütün ciddi problemlerde önce kendilerini suçlar. Geçen aylarda Filistin’de bir
babanın çocuğunu korumak isterken yaşadığı acı ve çocuğun ölümü, lise öğrencilerini
bile olumsuz etkiledi. Korkular, çocukların yaşamında oldukça önemli bir yere
sahiptir.” açıklamasını yaptı.
Denizli
Milli Eğitim İl Müdürü Ekrem Ekici ise, “Şu anda bize ulaşmış, bu türde
herhangi bir problem yok ama böyle bir durumda gereken tedbirleri alırız.” ifadesini
kullandı. Ekici, “Liselerde böyle bir durumdan söz edemeyiz ama ilköğretim
okullarında daha hassas olmalıyız. Küçük çocuklar, kötü olaylardan çok daha
çabuk etkilenebiliyor. Dolayısıyla ilköğretim okullarını dikkatle izliyoruz.”
şeklinde konuştu.
Zaman,
18 Mart 2003
|
|